• 147
    işler dolayısıyla gidemediğim maçtır. gidebilseydim, galatasaray marşından başka bir marşa eşlik etmeyecektim elbette.

    ama bu demek değil ki, rakibe nefret kusacaktım. çünkü karşıdaki rakip öyle böyle bir rakip değil, liverpool, futboldan öte, bir kültürü olan takım. marşlarını söylerken ıslıklamazdım onları, dinler, marşları bitince alkışlardım.

    stadımızın açılışına gelerek bizi onurlandıran bir kulüp bu. evet kardeşim, kimse tatava yapmasın, adı yeter bu kulübün, büyük kulüp, o çimlerde onları görmek benim için gururdur. "liverpool geldi burada maç yaptı" diyebilmek güzel şey. hazırlık maçı dahi olsa.

    bu takımda gerrard denen birisi var, her ne kadar fanatik liverpool lu olduğu bilinse de, parçalı formayla görmek istediğim ilk adamlardan biri, saygıyı haketmiyor mu bu adam?

    ben olsam, benim o tribünleri yönlendirme yetkim olsa ne yapardım biliyor musunuz? liverpool sahaya çıkınca sağlam bir alkış tuttururdum. sonra arda'ya "arda liverpool'u buraya getir" diye bağırtır, o takımı tribünlere getirtirdim. sonra yine arda'dan gerrard'ı getirmesini isterdim, gerrard'a da, pankart ya da tezahürat yardımıyla "seni de bir gün burada 'ev sahibi' olarak görmek isteriz" anlamında bir mesaj verirdim.

    bu benim galatasaraylılığıma bir halel getirmez. aksine, rakibe saygı duyan büyük kulüp olduğumuzu gösterir. adam gibi adam olduğumuzu gösterir.

    işlerimin yoğun olduğu iyi oldu, gidemiyorum bu maça, her ne kadar gerrard'ı kuyt'ı dünya gözüyle izlemek için yanıp tutuşsam da. çünkü bu adamların ıslıklanmasını istemem ben. ıslıklanırlar, kendi topçusunu sebepsiz yere ıslıklayan adamlar, bunların anasını bile ıslıklar.

    ama anlattığım şekilde olmasını çok isterdim, galatasaraylılığımla duyduğum gurur bir kat daha artardı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın