• 591
    maç öncesinde ilk 11’i bu kadar yorgun bir takımın beşiktaş gibi güçlü sayılabilecek kadroya karşı, hem de deplasmanda zorlanacağından, iyi oyun oynayamayacağından %100 emindim. ilk golde bahsettiğim davinson yorgunluğu bariz bir şekilde bize zarar vermiş oldu.

    bunun üzerine çok affedersiniz ossurukan bir kırmızı kart da gelince işimiz daha da zora girdi.

    esas kötü olan barış alper yılmaz gibi bir silahı, 10 kişiyken sağ beke hapsetmek oldu. hadi bunu yapabilirsin. yunus sakatlanabilir dersin. morata’yı çıkarıp sağ beke kaan ayhan’ı alamayacaksan, ki kaan’ın bek performansı berbat, elinde 2 beki yedekleyebilen jelert gibi bir futbolcuyu kadroya almamak skandaldır.

    tamam. ona da diyelim jelert berbat, ben uzaktan nereden bileceğim. yunus da sakatlığa yatkın diyelim. fiziksel olarak düştü diyelim ki o haliyle ikinci yarıya başlatmak büyük hatadır. yunus çıkıp lemina girdiğinde orta sahayı daha geri çekerek 1 kişi daha eksik kalıyorsun. sara’yı sağa çekip top tutup, barış alper yılmaz’ı arkasına sarkıtma hayaliyle hamle yapıyorsun.

    lemina iyidir hoştur ancak kendisini stoperlerin arasına atmayı sever. torreira da öne doğru çıkıp hat arasından top alıp takımı ileri taşımaz. neyi hayal ediyorsun?

    okan buruk çooook belli ki kendisine yapılan eleştirilerden etkilenerek değişiklik yapabiliyor. bu dik bir duruş değildir.

    her şeye rağmen fikstüre milli takım oyuncularına baktığımda beraberliği galibiyet olarak göreceğim ve hiç iyi oyun beklemediğim bir maçtı. fakat okan buruk’un yine zayıf hazırlandığını gördüğümüz bir maç oldu. hocalığıyla şaşırttıcı derecede iyi maçlar çıkardığı günlerden, hiç hocalık yapmadığı günlere geçiş yaşadığımız aşikar.

    bu düşüşün erden timur’un gidişiyle aynı dönemden itibaren başladığı bariz. daha giderken bunun önce okan buruk’a zarar vereceğini görmüştüm fakat elden ne gelir…

    bu yönetim gitmeden her maçı kazansak ne olur ki… onlarca genç içeri alınmış, çıkıp tek kelime edebilecek dirayetini gösterebilecek bir tane kendine güvenen adam yok. bu kulüp böyle çıkarcı, korkak insanların yönetebileceğinden çok daha büyük bir kulüptür. sadece bu süreç dolayısıyla bile istifa etmeleri gerekir.

    bence şampiyon olacağız ancak umarım bu yönetimin karşısına eli ayağı düzgün, sağlam bir rakip çıkar da yine de giderler…
  • 592
    maçın bitiş düdüğü ile birlikte "namağlup tek şampiyon beşiktaş" pankartı açılıverdi kale arkasından...
    27 puanlık farkın 24e inmesinden ziyade beşiktaşlıların son yıllarda geride kalmalarından dolayı tutunacak tek dalları varmış, "namağlup" şampiyon olmuşlar bir ara... galatasaray üçüncü şampiyonluğa yürürken hiç kaybetmemişti de, hedef "namağlup" şampiyonluk değildi, "herşeye ve herkese rağmen" 5. yıldızı takmaktı...

    o sebeple inönü'de beşiktaşlıların galatasaray'ın elinden yenilmezlik ünvanını almak kimsenin canını acıtmadı, son iki hafta antep ve konya'ya yenilen takıma üç puan vermek üzdü sarı ve kırmızıya gönül verenleri sadece...

    bir de maç sonu stad hoparlörlerinden çalınan "şinanay" şarkısı da buraya not edilsin, "efendi beşiktaş" diyenlere hatırlatırız yeri gelince...

    siyah-beyazlıların şampiyon olacağını düşündükleri galatasaray'dan namağlup ünvanını almak gibi bir motivasyonu varken, maçın hakemi yasin kol ile var'daki pawel pskit'in heyecanı neydi acaba?

    iki hafta evvel galatasaray'ın alanya deplasmanında kazandığı maçta sarı-kırmızlı topçulara 8-9 sarı kart ve 1 kırmızı kart gösterdikten sonra federasyon başkanından övgüler alan "yabancı dil bilmeyen", fıfa kokartı olmayan, erman toroğlu'nun anlatımıyla bir zamanlar maç toplarını "aşırtmaya" çalışan yasin kol'un daha 20. saniyede çaldığı faulle!? "niyeti" ortaya çıkmadı mı?

    ya sonrası:

    4. dakika eren omuzla aldı, ani atağı faul diye kesti...

    11. dakika barış-masuaku mücadelesi barış yerde, beşiktaşlı oyuncu tekme atıyor, barış elle oynadı kararı verdi...

    15. dakika barış'a faul yapmadığı pozisyonda faul çaldı... itiraz eden idari menajere sarı kart çıkardı...

    20. dakika moratta-paulista pozisyonunda ispanyol topçu dokunmadı, faul çaldı...

    32. dakika frankowski'ye sarı kart gösterdi, var ile nasıl anlaştı da kırmızı verdi ki maç sonu yerli-yabancı tüm eski hakemler sarı yeterli dedi...

    45. dakika emirhan topsuz olarak osimhen'e omuz atıyor, ne faul verdi ne de sarı kart çıkardı...

    59. dakika svensson-osimhen çarpışıyor, beşiktaşlı oyuncu düşerken dirsek atıyor, osimhen'in dudağı patlıyor, sarı kart çıkarmadı...

    70. dakika rafa silva eren'i çekiyor ama faul beşiktaş lehine çalınıyor...

    78.dakika sanchez ceza sahasında emirhan tarafından düşürülüyor ama penaltı düdüğü çalınmıyor...

    80. dakika barış ikili mücadelede masuaku'nun ayağına basıyor, faul bile vermiyor...

    81. dakika galatasaray korner kullanıyor, osimhen kafayla vurup beşiktaşlının sırtına çarpıyor, aut veriyor.

    90+5. dakika sanchez'e peşi sıra fauller yapılıyor, var çağırmasa kart dahi çıkmayacak, var kararı ile semih'e kırmızı kart çıkıyor, kart tartışmalı...

    ve 96.dakika 54. saniye...

    yasin kol'un "turnusol kağıdı" olan o pozisyon...

    lemina ile rasitca omuz omuza, diz dize carpısıyor ve hakem lemina'nın faul yaptığına hükmediyor... filmi 20 dakika geriye sararsak sanchez ile emirhan'ın beşiktaş ceza sahası içinde çarpışmasının "copy-paste"i olan pozisyon... galatasaray lehine karar verilecekse "oyna devam", beşiktaş lehine verilecekse "çal düdüğü"...

    adı sanı bilinmeyen var hakemi ile ilgili de tevatürler var da, yaptı görevini gitti, o artık ülkesinde kazandığı paranın keyfine bakıyor, bakalım bir daha ne zaman karşımıza çıkacak pawel pskit... onun da memleketlisi frankowski ile "hesabı" ilginç, daha önce legia gdansk forması giyerken frankowski'yi oyundan atan pskit, var koltuğundan da yasin kol'a attırdı polonyalı oyuncuyu...

    bunları uzun uzun yazdık da, tuhafımıza gittiği için değil, tarihe not düşülsün diye zira bu sene galatasaray'a karşı açılan savaş son sürat devam ediyor...

    peki bizim "cephede" işler ne alemde...

    yönetim kademesi "sus pus" içinde... varlıkları yoklukları belli değil...maç öncesinde yasin kol atamasında da, maçtan sonra hakemin yaptıklarında da "kafalarını kuma gömdüler"...

    onlarla sezon sonu hesaplaşılacak... şimdilik dursunlar bir kenarda...

    milli ara öncesi sami yen'de antalyaspor'u 4 farkla geçen kadroyla çıktı okan buruk sahaya, milli maçlardan yorgun dönen oyuncular sahadaydı. beşiktaş ise forvetsizdi, galatasaray'ın bu sezonki defosu olan "savunma arkasına adam kaçırma" kozunu oynadılar, rafa ile mario ve muçi ile bunu başardılar da, ilk gol ve kırmızı kart böyle geldi...

    eksik olmak, deplasmanda olmak galatasaray adına oyuna tutunmak için zordu ama torreira'nın klas golü devreye eşitlikle gidilmesini sağladı da, ikinci yarı 10 kişiyle oynamak zorladı galatasaray'ı ve savunmanın dikkatsizliğinde fernandes takımına galibiyet getiren golü attı...

    girenler ve de çıkanlar hakkında herkes bir şeyler yazdı, abdülkerim bile neden çıktığını anlamadı da okan buruk ve yardımcılarının kararlarına saygım var, topçularla çalışan, onları gözlemleyen, konuşan, dertleşen onlar...

    lakin, fikrim alınacak olsa mertens'le başlarım ben maçlara, gücü bitince de kenara alırım ama uzun zamandır belçikalı yıldız kenarda unutuluyor...

    hayatta hiç birşey sonsuz değildir, galatasaray'ın yenilmezlik ünvanı da bir gün bitecekti, belki de takıma "stres" oluyordu ve artık böyle bir ünvan korumak derdinde değil topçular. bundan sonra belki kafalar daha rahat çıkacak maçlara ve yeni bir galibiyet serisi başlayacak...

    hadi inşallah...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...s2-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın