• 574
    malum olaylar sebebi ile fazla futbol konuşmak istemiyorum, hele ki gündemi değiştirmek için verilen bu ekstrem efora zerre katkım olsun hiç istemiyorum. lakin söylemeden de geçemiyorum.

    ne okan hoca, ne frankowski ne de başka bir şey. 20 küsür yıldır futbol izlerim, onlarca hatta belki de yüzlerce pozisyon olmuştur kırmızı beklediğim ve sırf top kaleye çapraz gidiyor diye mutlak gol şansı değil denip kırmızı çıkmamıştır. sırf bu sezon böyle tonla pozisyon çıkar. bakın çapraz falan değil, rakip oyuncu topu kaleye paralel, direkt 90 derece yukarı doğru, hem de galatasaray'lı bir başka oyuncunun olduğu yere doğru sürüyor. ve bu topu oraya sürmesinde frankowski'nin müdahalesinin etkisi yok, müdahale rakibin kontrolünden sonra. ve bu olay daha maçın başlarında yaşanıyor. belki de bugün deli gibi eleştirilen isimler, adil bir maçta kendisini kanıtlayıp özür diletecekti, keza vakit bile tanınmadı.

    edit: beddua kaldırıldı.
  • 575
    22-23 konya deplasmanı, 23-24 iç saha fenerbahçe maçı gibi okan hoca'nın basiretinin bağlandığı maçlar yaşadık. bu sezon ise çok fazla oldu bu maçlardan. sezonun başından sonuna sürekli olarak teknik hatalar ile kaybedilen maçlar yaşadık. bu maçta da öyle böyle 10 kişi kalmamıza rağmen deplasmanda beraberliği bulduk. rakipte de bir şey yok aslında rafa hariç topu ileriye taşıyamıyorlar. 10 kişi de kalsak orta sahayı güçlü tutsak ikinci yarı bu maçı alırdık biz. beraberlik bile demiyorum bakın. devre arası morata-mertens veya lemina değişikliği maçı getirirdi ama morata sol açık oynadı yine de oynadı. yani en kötü ihtimal morata-kaan değişikliği yapıp barış sağ açık, yunus sol açık 4-4-1 devam etse yine beraberliği kurtarırdık. velhasıl yine olmadı. bu sezon bu maçlar hiç olmadı ama. neyse ki başka böyle maç yok ligin kalanında. geriye kalan 8 maçı bir şekilde alacağımıza inanıyorum. bir miktar trabzon maçından kaygım var. o da tek puan kaybı hakkımız olsun.
  • 577
    maçı kazanmadılar, biz kaybettik. öyle müthiş bir futbol yoktu sahada. iki tane bal/hata golü, hepsi bu kadar.

    galatasaray'ın yaşadığı bu değişim ve dönüşüm spor üzerine tezi yazılacak bir olay. formsuzluk, sakatlık vs. ile açıklanacak bir şey değil bu. tamamen duygusal/psikolojik. bir sürü sebebi olabilir tabii ki.

    gözüme haftalardır çarpan bazı mistik durumlar:

    1. taç atışı: yani komedi kanallarına koyun, bir sürü insan gülerken kalp krizi geçirip ölür. top bizim adımıza taça çıkınca moralim bozuluyor vallahi. bunu bilen beşiktaş, her sıkıştığında topu taça attı. zaten kullanamıyoruz diye.

    2. orta açmak: ısrarla topu kenarlara atıp ısrarla orta açamamak ya da saçma sapan ortalar açmak artık normalleşti takımda. orta açıyor dediğimiz franky bile bu maç dâhil sinir krizlerine soktu bizi.

    3. paslaşma: bizim takım adına buna paslaşma değil "paslanma" demek daha uygun. kalecisinden tutun forvetine kadar topu az ötedeki adama isabetli yollayamıyoruz.

    4. top uzaklaştırma: ısrarla rakibe atıyoruz. şaka gibi. topun düştüğü yerde asla yokuz. öyle çok uzağa da atamıyoruz zaten. desen ki rakip savunmaya kadar vurdun, neyse diyeceğim.

    5. şut: son birkaç yıldır (icardi'den allah razı olsun, tuttuğu altın olsun!) şöyle kaleyi döven bir şutör topçumuz yoktu. icardi geldi, o da sakatlandı. kutucu'yu aldık... neyse devam edersem ağzımı bozacağım!..

    6. teknik-taktik: birkaç aydır ne oynadığımız belli değil. oynuyor muyuz ondan bile emin değilim. hani taktiğimiz var da uygulayamıyoruz desem o da değil bence. beden eğitimi hocası gibi kenar yönetimimiz. sanki öğrencilere topu verip "hadi oynayın!" diyorlar. (bence beden eğitimi hocalarımız bile bu kadar yapmıyordur!)

    sinirden elim ayağım titriyor ama devam edeceğim. bitmedi yazı burada...

    7. yönetim: asla biz kadar galatasaraylı değiller. ben bugün yönetimde olsam yabancı hakemden tutun, federasyona ve maçın hakemine kadar ağzımı bozmuştum. tabii ki onlardan bunu beklemiyorum ama koca kulüpte nasıl zerre yaptırım gücü olmaz ya!? gülüyorum artık bu duruma. sınıfta zorbalığa uğrayan ezik öğrenci gibiyiz her maçta. başımızda bizi koruyacak ne bir büyüğümüz ne de adaleti sağlayacak bir mekanizmamız var gidip de şikâyet edecek.

    8. hakemler: maçımıza atanan istisnasız her hakem, annelerine küfür etmişiz gibi davranıyorlar. yüz ifadelerinden bize karşı düdük ve kartlarına kadar müthiş bir tavır bu. ben diğer takımlara pek böyle yaklaşım görmedim.

    9. okan buruk: yani çözemedim. anlayamıyorum da! kafasında neler dönüyor acaba? kurduğu kadrolar, oynattığı futbol, oyuncu değişikliği vs. hiçbir şeyi anlamıyorum. takım aylardır berbat oynuyor ve zerre dokunamadı takıma. kimse de ağzını açıp olanı biteni bize anlatmıyor. yani biz bu gece değil uzunca bir süre rahat uyuyamayacağız ama onlar mışıl mışıl uyuyacak. işte bu sinir bozucu!

    10. mayıslar bizimdir: beşiktaş'ı yensen psikolojik olarak herkesin kabul edeceği "galatasaray şampi" olayını başaramadık ve maç sonu yine bu söylemi duymaya başladık. artık bu lafa da sinir olmaya başladım. galatasaray taraftarı her sene kanser olmak zorunda mı lig mayısta kopacak diye? yensen bu gece bitmişti bu iş iyi-kötü. bu kabullenişle belki fener kendi maçlara asılmayacak, biz ise oynadığımız rakiplerden ekstra performanslar görmeyecektik.
  • 580
    sir okan buruk sene içinde bir açıklama yapmıştı. "bizden savunma yapmamızı, kapanmamızı istiyorlar ama yapmayacağız". sonra da eklemişti " yani savunma tabi ki yapacağız ama bildiğimizden şaşmayacağız".

    hocam bi bildiğin yok, savunma yapmayı öğren yeterli.ben bu kadar şartlardan bağımsız düşünen başka hoca görmedim. sakatın mı var, takım mı eksik, 1 puan yeter mi, kırmızı mı gördün, rakip mi eksik kaldı, rakip güçlü mü, zayıf mı hiç farketmiyor. bir şablon var, onun dışına çıkamıyoruz. pragmatistliğe tepki olarak allah dünyaya okan buruk'u yollamış. git ne biliyorsan onu yap demiş de işte bildikleriyle takımı bitirdi, hala farkında değil. biraz da bilmediklerini öğtenmek lazım şu hayatta.
  • 581
    solksjaer'in sara'nın pas açılarını kapatıp rakip bek arkasına sızma gibi basit planının tıkır tıkır işlediği maç olmuştur. nitekim kırmızı olduğu şüphe barındıran pozisyon yine bek arkasına atılan toptan geldi. okan buruk buna karşın hiçbir antitez üretememiştir.

    eksik kalmamıza rağmen torreira'dan gelen piyango golü, maçı yine de kazanabileceğimizin habercisi olmuştur. ilk yarıdaki berbat futbol neticesinde oyunu verdik ama o gol okan hocayı yanılttı ve aynı 11le başlama garabetinde bulundu.

    bjk takımı kapanan takımları açamıyor. 9 kişi kalan konya'yı da 10 kişi antep'i de açamadılar. bu oyun solskjaer'in çare bulamadığı oyun. sen ne yapacaksın eksik kaldıktan sonra;
    kapanacaksın. ka-pa-na-cak-sın.

    adamın planı topu sana verip sen gevelerken arkaya sızmak. bu planı sen rakibe uygulasan afallatacaktın. ilk hamlen merkezdeki defansif gücü arttırmak olmalıydı.

    derhal işlevi kalmamış morata'yı oyundan alıp merkezi lemina-torreira yapacaktık. yunus da oyundan çıkacak ve forvetlere tersten uzun atabilecek sara sağ önde olacaktı. barış sola geçip osimhen'e yakın konumlanacaktı. cuesta da sağ beke konup arkaya sızmalar yama yapılarak engellenecekti. yani cuesta'ya çaklılı bek görevi verilecekti. kaan çok yavaş kalıyor. 2. yarıya başlayacak 11;

    muslera
    cuesta-davinson-apo-eren
    sara-lemina-torreira-barış
    osimhen

    bitti. bu kadar. şablon belli, görevler belli. topu rakibe verip oyunu mümkün olduğunca daraltıp rakibi kitleyecektik. top çıkaramıyorken lemina stoper arasına girip kimi zaman driblingle oyunu açacaktı. soimhen+barış rakip için büyük tehditti. bunların hiçbiri uygulanmadı.

    çok net kazanabilecek maçtı bence. eksik kalınmasına ve kötü oyuna rağmen 3 puanla çıkma şansımız sanıldığı kadar az değildi. yazık oldu.
  • 582
    mağlubiyeti hak etmek, diye bir şey varsa o da bu maçtır. yönetim, teknik ekip ve futbolcular el ele mağlubiyeti o kadar çok hak ettik ki ancak bu kadar haklı bir yenilgi alınırdı.

    yabancı hakemi getirtemeyen hatta yasin kol'a engel olamayan yönetim, maç hazırlığı ve maç esnasındaki rezalet tercihleriyle teknik ekip, kafası asla sahada olmayan laubali oyuncu grubuyla kusursuz bir mağlubiyet aldık.
  • 584
    olmayan bir kırmızı kart, çünkü rakip kale‘ye dönük değil.
    verilmeyen bir penaltımız,
    kötü oyun,
    kötü değişiklikler,

    dünya bize karşı edebiyatı yapmak bize göre değil, o başkalarının zırlaması. biz işimize bakıp hatalarımızdan ders çıkartmalıyız.

    galatasaray’ın genlerinde 8 puan önde olup şampiyonluk vermek yok. bunu başaran teknik direktörü de yönetimi de tebrik edip bir daha kapıdan içeri sokmazlar.
  • 586
    maçın 35. dakiası itibariyle aleyhe 10 lehe 1 faul çalınan devamında kırmızı kart görüp 10 kişi mücadele ettiğimiz 55. dakikada beşiktaş'a çıkabilecek bir kırmızı kartın atladığı üzerine bir de penaltımızın verilmediği maç üzerinden beşiktaş bizden iyi oynadı algısı nasıl yerleşti anlamadım. adamlar orta hakemiyle var hakemiyle maçı saçma sapan bir hale getirdi ve sonunda da iyi oynayıp kazanmış oldular. acur ve k.o.ç boşuna zahmet etmesin biz algı işini kendimiz hallediyoruz.
  • 587
    beraberlik kötü sonuç olmayacaktı. hele hele kırmızı karttan sonra bu 1 puan bir moral olurdu. ama stratejik kararlar alan bir teknik heyetimiz yok. strateji demişken şu maça solskjaer kadromuzu yazarak hazırlanmıştır ama okan buruk solskjaer'in kadrosunu tahmin etmemiştir. solskjaer oyunu kendi sahamda kabul edeyim, galatasaray'a oyun da kurdurmayayım, boşluk nasıl olsa bulurum dedi ve pek yanılmadı. yediğimiz birinci golde zaten bütün foyamız ortaya çıktı. kanatta ara pas bile almayan rafa silva göstere göstere gol attı. işte okan buruk mantalitesini anlatan bir gol. her şey davinson'a endeksli. ya o da hata yaparsa? tedbir var mı, kademe var mı? o kadar basit bir gol ki, basit derken rafa silva kalitesinde basit gol. alanyaspor hücumcuları şunu atamıyor diye hoca herkes atamaz zannediyor herhalde. herkese aynı hücumu aynı defansı yapıyoruz. iyi her takım galatasaray'a bu pozisyonları buluyor, hem de organizasyona gerek kalmadan. bir takım nasıl bu kadar geçirgen defansa sahip olabilir, artık isyan ediyorum yetti artık.

    derken kırmızı oldu. aslında beşiktaş'ın planı da bozuldu. alsınlar topu, sen beşiktaş'a beşiktaş gibi oyna. ama kırmızı kart yiyen takım 30 dakika oyuncu değişikliği yapmadı, 90 dakika da 2 santraforla oynadı. kapanmayı asla beceremiyoruz, yine boşluklar boşluklar ve o saçma ikinci golü de bir şekilde yedik. golden sonra reaksiyon var mı? yine yok. koca galatasaray 0,37 xg ile maçı bitirdi. rezalet bir maç galatasaray açısından.

    galatasaray'da maça göre, ana göre özel bir şey asla yok. hocası takıntılı bir hoca. kadrosu formsuz ve isteksiz. 40 yılın başı torreira hayatının golünü atmış. torreira dışında gaza gelip oynayan yok. biz o statta hep kaybediyoruz zaten, sorun bu değil. sorun kötü oyun, kötü form. bu takım 8-9 hafta bile böyle gitmez. buradan toparlayacak olan adam da belli. okan buruk. artık yalvarırım maç planı hazırla hocam. fenerbahçe derbisini de kaybedersek şampiyonluğu da veririz. futbol psikoloji oyunu. bu takım böyle şampiyon olamaz, bu da çok belli.
  • 588
    şu maçın belki de bizim açımızdan tek olumlu yanı türk hakemlerinin bizi kayırdığı algısının iyiden iyiye ortadan kalkmasıdır.

    beşiktaş ikinci golü bulamasa yasin kol kendisi atardı zaten, öyle bir maç yönetti yabancı(!) var'la birlikte.

    tabii bizim o kadar çok "takım ve teknik-taktik" sorunumuz var ki inanın içimden hakemlere kızmak gelmiyor. düşene onlar da vuruyorlar sadece, o kadar. dün normalde 10 kişiyle sivas maçının aynısını yaşatır mıyız beşiktaş'a diye düşündüm ama golden sonra ve ikinci yarı başında öyle bir oynadık ki unuttum dediğimi. güldüm kendime ve okan hoca ne zaman oyuncu değiştirecek diye tahminlerde bulunmaya başladım.
  • 590
    maç sonucuna direkt etki edecek 2 fahiş hakem kararına sahne olan maç. buna "karar" demek doğru değil çünkü var'daki yabancı hakemin direkt olarak payı var.

    ilki frankowski'nin çevre kontrolü yapmadan rakibine yaptığı müdahalede top kaleye paralel giderken ve orada bizim başka bir oyuncumuz varken frankowski'ye bariz gol şansı nedeni ile kırmızı verilmesi. bunu yasin kol sarı vermesine rağmen var çağırıp izlettirdiğini not olarak ekleyelim.

    ikincisi ise davinson'un skor 2-1 aleyhimize iken emirhan'ın topla hiçbir alakası olmayacak şekilde müdahalesi ile yerde kaldığı pozisyondaki devam kararı. frankowski'ye kırmızı çıkarttıran var, o pozisyonda olaya girmedi ve yasin kol'un devam kararı geçerli kaldı. iddia ediyorum, bu pozisyon dünyanın neresinde olursanız olun, galatasaray dışında her takıma %1000 penaltı çalınarak sonuçlanırdı. lakin şampiyonluk yolunda çelme takılmak istenen takım biz olduğumuz için kurban edildik.

    sahada hiçbir şey oynamadığımız için futbol konuşacak halim yok. derbi maçta, 9 kişi konyaspor'a yenilen, evinde antep'e yenilen takıma karşı futbol namına ortaya bir şey koyamadık. derbilerin motivasyonu da atmosferi de tabii ki farklı olur ve beşiktaş'ın da bu maçta şansı %50'den az değildi. fakat ben sahada varlık gösteremeyişimizi, ne idüğü belirsiz halimizi kabullenemiyorum.

    değinmek istedim 2 husus var ve umarım hem yönetim hem de okan hoca derslerini çıkarmıştır:

    1) maç öncesi hakem ataması hakkında hiçbir şey söylemeyen yönetim:
    beşiktaş ve serdal adalı basın toplantısı yaparak yasin kol'u da tff'yi de yerden yere vurdular. gözlemci getireceğiz, ekip kurduk, sadece yasin kol'un kararlarını izleteceğiz dediler. memnuniyetsizliklerini dile getirdiler mi? evet. net olarak yabancı hakem istiyoruz dediler mi? evet. bizim yönetim son dakikaya kadar uyudu. üstelik yasin kol tarafından doğrandığımız maçlar ortadayken hem de. en sonunda da serdal adalı'nın çağrısı üzerine susmuş olmamak için başkan çıkıp "adalı'nın sözlerine imzamı atıyorum" diyebildi sadece. sonuç olarak da bu suskunluğumuzun cezasını sahada gördük. net hakem skandalına kurban gittik. yönetimi bu organizasyonsuzluğundan ve iş bilmezliğinden dolayı tebrik ediyorum. sene sonu şampiyonluk bu maçta alamadığımız 1 veya 3 puanla giderse, hesabını nasıl verecekler acaba?

    2) maç esnasında uyuyan okan buruk:
    sahada varlık gösteremezken ve 10 kişi mücadele ederken lucas torreira'nın şapkadan tavşan çıkarıp 1-1'i yakalamış olduğumuz anda silkelenip kendine gelmeliydi. kendisi gibi tecrübeli ve usta bir teknik direktörün nasıl olup da hiçbir şey oynamayan ve takımı sahada 10 kişi oynatan morata'yı çıkarmadığını aklım almıyor. çok mu zordu o esnada morata-lemina yapmak? yunus da oldukça kötüydü, üst üste topları ezdi fakat elinde başka kanat adamı olmadığı bir ortamda yunus'u çıkarmak neden? apo-kaan değişikliğine diyecek sözüm bile yok. zaten abdülkerim de kenara gittiğinde hocaya "ben ne alaka?" diye sitemini gösterdi. kısacası bu maçta yaptığı/yapmadığı hamlelerle mağlubiyette var hakemi ile en büyük paya sahip kişidir okan hoca.

    velhasıl krediyi yemeye devam ediyoruz.
    umarım artık cepten yemeyi bırakıp biraz top oynamaya lütfeder takım yoksa bu kalan 8 maç bitmez.
App Store'dan indirin Google Play'den alın