• 11
    ses çıkaran komsusundan rahatsız olmasından dolayı intihar etmeyi düşünüyorsa bu hayatta başarılı olmasının çok zor olduğunu kendisine hatırlatmak isterim.

    kendisi okulu bitirince anladığım kadarıyla veteriner olacak. belki kariyeri boyunca ameliyat masasında, yoğun bakımda gözlerini hayata kapayan binlerce hayvana şahit olacak. yapacağı meslek bu kadar ince ruhu kaldırmaz malesef.

    umarım hayatın pis ve ters yüzü kendisini üzmez.
  • 25
    (bkz: #4175614) güncel entrysi ile başlığına bakacak olur isek 3,5 sene evvel yazılanlar ışığında o dönemki ruh hali birbirine benzer olan yazar dostumuz, kardeşimiz.
    27 yaş bir çok şeye sıfırdan başlayabilmek için dahi güzel bir yaş. hayatın zorlukları sanırım şu anda kendisinin üzerine çok ama çok fazla geliyor. ülkemizin ekonomik şartları & durumu; bir çok lisans hatta yüksek lisans mezunu insanın iş bulamamasına sebebiyet veriyor. elbette yazı ile bir kaç bir şey söylemek kolay, kimse bu yazar dostumuzun ne hissettiğini kati olarak bilemez. ama güzel kardeşim daha kutlanacak şampiyonluklarımız, sövülecek mağlubiyetlerimiz, heyecanlanacak transfer haberlerimiz var. inşallah önünde senin dahi ummayacağın güzel bir ömür var. tatsız düşünceleri, kapkara bulutları sağlıklı bir zihin ile aralasak ne güzel olur değil mi.
  • 12
    ses konusunda hassas yazar. ben de ogrencilik doneminde bu dertten cok cektim. hatta okudugum universitenin kampusunde özel ogrenci evlerinde kaldigimda hemen yan tarafimdaki oda tv odasiydi. surekli bir gurultu, ciyak ciyak bagrismalar, borazan gibi ötmeler vs vs. birinde final doneminde 3 gunluk uykusuzluk sonrasi bir sinava calisirken elimde bicakla o odaya dalip ya o sesinizi kesersiniz ya da ben sizin dilinizi keserim demisligim vardir. tabii nereye kadar. bir tane hayvani uyarip duzeltince tum binayi duzeltemiyorsun. defalarca bina gorevlisine bu durumu aksettirmeme ragmen pasif tipler oldugundan sonuc alamamistim. yine birinde sinifta kaldigim kesinlestikten sonra, final zamani yemisim finallerini diyerek bilgisayarin hoparlorlerini sessizlikten kirilan binada bangir bangir son ses acmis, uyarmaya gelen gorevliye jandarma gelirse kapatirim demistim. neyse ki jandarma bosuna gelmisti.*

    tek cozum sessiz sakin kalabilecegi bodrumdan hallice bir eve tasinmak. ciddiyim -1 , -2 gibi katlarda mis gibi sessizlik oluyor. hem ucuz olur kiralar. ben oyle yapmistim.

    ya da baska bir cozum onerisi olarak oturdugu yerden kalkip bir zahmet en yakin kutuphaneye giderek derslerine orada calisabilir. ınteraktif dersler haricinde rahatlikla online derslere katilabilir.

    bu tur durumlarda hemen kaçış planini devreye sokmak yerine imkanlari zorlamak ya da pratik zekayi konusturmak gerekir. sonucta veterinerlik en az tip kadar zor bir bölüm. o zor derslerin ustesinden gelebiliyorsa zeki adamdir. bu isin de ustesinden kolayca gelecektir.
  • 31
    (bkz: #4175614)

    çareyi sürekli intihar etmekte bulan yazar arkadaşımız.
    reddedilmeler, ben yetersizim düşünceleri, hayatın amacını sorgulama gibi birçok şeyi yaşamayan yoktur herhalde. sözlükte 10 bin kişi varsa en az yarısından fazlası bu yollardan geçti maalesef.
    kendisine dönecek olursak acil bir şekilde psikolojik destek almalı çünkü hayatta karşısına çıkan her şeyde intihar etmeyi düşünüyor. geçmişte komşusu gürültü yapıyor diye intihar etmeyi bile düşünmüştü. hayatın bu kadar değersiz mi ya? ya da şöyle söyleyeyim; senin hayatın, gürültü eden komşularının hayatından çok mu değersiz?
    27 yaşına kadar iş bulamadım diyorsun ee?
    30'unda iş bulsan 35 yıl aynı mesleği yapacaksın. 35'inde bulsan 30 yıl aynı mesleği yapacaksın. söz konusu anlık para kazanmaksa rastgele bir iş bulup en azından yeterli biri olduğunu görebilirsin. birkaç yıl önce bu vakitlerde senin durumdayken kafayı kırdım ve antalya'ya tek başıma iş bulmaya gittim. 1 günde birçok otel gezdim ve birçoğu kabul etti. öyle bana özel bir durum da değildi, mart-nisan gibi fellik fellik işçi ararlar. orada hayvan gibi çalıştırdılar ve ilk birkaç hafta sıkıntılarım devam etti ama sonrasında çok güzel günler geçirdim. işten çıktıktan sonra ise cebimde para olmanın vermiş bir özgüven vardı. belki çok saçma gelecek ama parasızken girdiğin mülakatlarla, paralıyken girdiğin mülakatlar arasında çok büyük farklar var. ölüm-kalım olarak baktığım her iş görüşmesinde ölüyordum ama cebe para girdikten sonra "olmasa da olur ya!" fikrinde olduğum birçok mülakatı geçtim.

    yani aslında hayat sana bir kapı açarsa, sonra o kapılar peşi sıra açılmaya devam ediyor. her zorlukta intihar etme fikrini benimsersen bunalımdan çıkamaz ve haliyle de tüm kapıların kapandığını görürsün. aklındaki düşünceleri bertaraf etmenin tek yolu, aklını başka işlerle meşgul etmektir. meşgul etmezsen bilinçaltındaki o düşünce her zaman hortlar. kız arkadaşından ayrıldığında hortlar, komşun gürültü yaptığında hortlar, iş bulamadığında hortlar...
    benim yaptığım gibi antalya, bodrum gibi yerlere şimdi gidersen iş bulmama ihtimalin yok. dediğim gibi aklını dağıtmadan bu cendereden çıkamazsın. bir diğer deyişle çıkmak istemezsin.
  • 15
    yaşadığı sorunun adını doğru koyması gereken yazar. bu sorunun adı "ses sorunu" veya "ses hassasiyeti" değil. bu sorun saygısızlık sorunu.

    saygısızlık sorunu bu ülkedeki insanların yarısından azının muzdarip olduğu bir sorun. bu ülke geniş ailelerin bir arada harala gürele yaşadığı, kimsenin sessiz kalmaya tahammülünün olmadığı, sessiz kalıp tefekküre dalanın derdi varmış gibi düşünülüp car car başının etinin yendiği bir ülke. bizim milletimiz çıkardığı sesin çevresine verdiği rahatsızlığı hesap edebilen bir millet değil. hatta çoğu kez, uyarıldığında "ben ne yaptım ki?" diye sorar, yaptığı gürültünün zarar verdiğini anlayamaz.

    hele ki beyninizi patlatmanız gereken bir işiniz veya uğraşınız varsa geçmiş olsun. çünkü bu milletin çoğuna göre sizinki iş bile değildir. siz de onlar gibi, beyninizi yormadan sabah dokuz akşam beş mesai yapıp geri kalan zamanda geviş getirdiğiniz sürece iş yapıyorsunuz demektir. sessiz kalıp çalışmak ne açık mert korkusuz? filozof mu olacanız başımıza?

    kendisini çok iyi anlıyorum. üç sene y.l. tez sürecimde, üzerine iki yıl da çevirilerle uğraşırken çevreden gelen gürültünün yarattığı o beyin şişmesini (tam anlamıyla şişme hissi) iyi bilirim. odaklanamamak, tam odaklanmışken saygısızca çıkarılan gürültü, hem sesten rahatsız olmak hem saygısızlıktan dolayı bunalmak, modun düşmesi, berbat bir durum.

    arkadaşımız "ya belalı biriyse" diyor. belalı olması bir şeyi değiştirmez. belasız da olsa, o yaşına dek bu saygısızlığı yapmayı öğrenememişse hiçbir şeyi değiştiremezsin. bu toplumsal bir eğitim sorunu. çünkü büyük ihtimalle o kişi anasından, babasından, çevresinden bunu görmüş. bu ülkenin çoğu da bu kafada. bizde bağırarak konuşmak bir alfalık göstergesidir. sessiz, sakin kalırsan ezik oluyorsun. hele de çevrene gürültüyle rahatsızlık vermemek için kırk takla atan biriysen gelsin ömür boyu minör depresyon.

    çözümlerden biri kuzey'e yerleşmek. çünkü emin olun bu akdeniz civarında bütün ülkeler aynı. istanbul'da tramvay kullananlar bilir, eğer tramvaya italyan turistler bindiyse kulaklarınızın anasını ayrı, babasını ayrı bellerler. ikincisi psikiyatr yardımı almak. bu psikolojik bir vaka ve bir şekilde yardım almak faydalı olabilir. "o gürültü yapıyorsa sen de yap" diyemem çünkü bu iş böyle çözülmez. adam zaten tınlamaz, tınlasa da sen bir de kendi karakterin dışına çıktığın için psikolojik olarak kötü etkilenirsin.

    kısacası bu ülkede yaşıyorsan bu lanetle yaşamaya alışacaksın. ama bu sorunu yaşayan çok fazla insan var. yalnız olmadığını bilsin en azından. çünkü psikolojik rahatlama dışında ne kadar faydalı çözümler sunulabilir, meçhul.
  • 29
    kendisinin 28 yaşında ve öğretmen versiyonu olarak birebir aynı durumda olduğum yazar. üstelik önceki entrylerini de okudum, sevgilisiyle işsiz olduğu için devam edememişler. bu durumda bile aynıyız, 5 yıllık sevgilim işsiz olduğum için terk etti beni de.

    psikolojik olarak başa çıkması çok zor bir buhran dönemi gerçekten. insanlar sağdan soldan tavsiyeler veriyor, şunu yap bunu yap diyorlar, iyi niyetle söylüyorlar ama hiç sormuyorlar ki "psikolojin nasıl, bu durumla nasıl mücadele ediyorsun?".

    genelde sordukları şeyler "ingilizce sınavından şu puanı aldın mı, kpss'den bu puanı aldın mı?" şeklinde oluyor. bu sınavlardan istenen puanları almadığımızda demek ki derdimizi açmaya bile hakkımız yokmuş gibi hissediyor insan. derdimizi açmak için bile önce başarılı olmak lazımmış, başarılı olup mağdur olursak ancak o zaman derdimizi açabilirmişiz gibi hissediyor. ama bu sınavlara hangi psikoloji ile hazırlanılacağı kimsenin umrunda olmuyor.

    daha fazla uzatarak kendisinden rol çalmak da istemem, umarım ekmek kapını en kısa sürede bulursun dostum, benden önce sen bul inşallah. sana tavsiye veremem, sadece seni anlayabilirim. allah yardımcın olsun.

    (bkz: #4175614)
  • 32
    bazı gerçekleri kabul etmesi gereken yazar. biz analarımızın babalarımızın yaşadığı dünyada yaşamıyoruz. üniversite mezuniyeti dediğimiz olgunun özgül ağırlığı her geçen gün düşüyor. sudan çıkmış balık gibi üniversite mezunu olunuyor 25’inde. kendimizi bulmamız, tanımlamamız da 30’ları buluyor. üstelik bu durumlar yalnızca yerel de değil globalde de söz konusu aynı oranda olmasa da.

    tabi ki işsizlik, parasızlık çok ağır psikolojiler. ancak bilmesini isterim ki çalışan beyaz yakalılarda ayın ikinci yarısında ne yapacağını kara kara düşünenlerle dolu. üstelik enerjileri de söndürülmüş durumda. ailesinin desteği olmadan ayakta duramayanlar oldukça fazla.

    kendisine naçizane tavsiyem neden ben? sorusunu sormayı bırakması. yanlış çünkü o soru.

    son olarak, bu dünya sınav dünyası kardeşim. hepimizin farklı sınavları var. hastalığı var, ihaneti var, kumar bataklığında olanı var. insan böyle günlerde zor olsa da kendisine kuş bakışı bakmayı bilebilmeli diye düşünüyorum. 5 sene 10 sene sonra bugünlere nasıl bakardım diye düşün mesela. bir gün iş çıkışı yorgun argın kahveni içerken biraz sitem edeceksin mesela içinden. o anda aklına bu günler gelecek. oh be diyeceksin bir gülümseme ile. şükür edeceksin. belki bu günler, koca ömründe mental bir çöküş yaşamanı, motivasyonu kaybetmene engel olacak güzel kardeşim. daha sayamadığım yüzlerce ihtimal işte. gönlünü ferah tut. şu mübarek günlerde alemlerinin rabbinin büyüklüğünü düşün. doğumumuzdan itibaren bu koca evrende etkimiz nedir yahu? vardır bir hikmeti her yaşadığımızın. hadi kendine güzel bir kahve yap ve derin bir nefes al. yine yeni yeniden başla. yolun açık olsun kardeşim.
  • 16
    3 kuruş maaşla ev geçindirmeye çalışan işsiz insanları düşünmesini tavsiye ettiğim yazar arkadaş.

    intihar etmek için sebep yarıştırmak gibi olsun istemiyorum ama bir şekilde fedakarlıkla çözülebileceğini düşündüğüm bir problemi var.

    böyle bir nick sahibinin kolay yıkılacağını düşünmüyorum. winnersın kardeşim sen, az sal. rahatla.
  • 26
    kendine gel demek istediğim yazar kardeşim.
    benim de onlarca derdim var ama kendime her seferinde bunları hatırlatmak yerine yaşamak için olan sebeplerimi her gün sıralıyor, umutlarıma, hayallerime dalıp, gülümseyeceğim gelecek günlerime sarılıyorum.
    çok gençsin, ve tüm kalbimle inanarak söylüyorum o en açılmaz dediğin kapı yakında bir gün açılacak, o en umutsuzum dibi gördüm diyeceğin anda yere öyle bir vurup yükseleceksin ki yazdığın bu entry'e aylar sonra gülümseyerek bakıp ben neler yazmışım diyeceksin.
    kendine gel.
    ayrıca tanık olacağın daha çok şampiyonluk var.
    hep birlikteyiz.
  • 28
    galatasaray sözlük ağlama duvarındaki entrylerini üzülerek okuduğum yazar arkadaşımız. geriye doğru dönüp bakınca da benzer sorunlardan bahsettiğini görüyorum. 17 senedir burada yazar olduğum için ve bu ruh haline yıllar yılı sıkıca sarıldığım için böyle çok entrymi okuyan ve benim yazmaya çalıştığım gibi bir entry ya da mesajı bana atan çok yazar olmuştur.

    şu an ne yazsak çok da bir etki etmeyeceğini, belki bir kulağından girip diğerinden çıkacağını biliyorum. göz ucuyla okusa bile "ya beni durdurmak için böyle söylüyorlar" refleksinin ağır basacağına da eminim. anlattığı şeylerin bir kısmı gerçekten katlanması zor. o konuda bir şey söylemek yanlış olur.

    ancak bu düşünce yapısına 15-20 sene saplı kalmış ve yeni yeni kurtulabilmenin mümkün olduğunu görüp kendini sıyırmaya başlamış bir kişi olarak verebileceğim tek tavsiye kendini bu kadar kapatmaması. moralini yüksek tut, çıkmadık candan ümit kesilmez gibi teselliler sunmayacağım. tek bildiğim, daha doğrusu tecrübe ederek belki de zorla gerçekliğine inandığım şey bu ruh halinden çıkmanın mümkün olduğu. ve bunun yolunun da öyle büyük mucizelere falan değil, sadece karar vermeye bağlı olduğu...
  • 14
    ıçtenlikle icinde bulundugu zor durumu paylaşmiş olan yazar. aşiri hassas falan değil bana kalirsa, kimini cok etkileyen sorun kimine vız gelebiliyor, bünye meselesi.

    gürültüden ömrü boyunca çok cekmiş biri olarak oncelikle icinde bulunduğu koşulları kabullenmesini öneriyorum. çözüm yolu yok gibi görünebilir ama var. insan bir konuya saplandı mı çıkış yollarını göremeyebiliyor. bu memleketin gençler için ne kadar zor olduğunu da hesaba katınca karamsarlık gayet anlaşılabilir bir durum.

    taşınmak şimdilik opsiyon değilse adaptasyon sağlanabilir. öküzle öküz olmak veya muhatap olmak işleri daha kötü hale getirir, o yüzden 3m turuncu kulak tıkacı + beyaz gürultü ile bir adaptasyon denemesi öneriyorum. olmazsa yalıtim için ev sahibiyle konuşulabilir. anladigim kadariyla gürültü yan daireden geliyor, ortak duvar tek taraflı da olsa yalıtılabilir. ev sahibine bağli tabii.
  • 17
    ses çıkaran komşusundan rahatsız olmasından dolayı intihar etmeyi düşünüyorsa psikolojik tedavi görmesini tavsiye ettiğim yazar. tamam bak bu durum seni çok mutsuz edebilir, rahatsız edebilir ama böyle bir şey için intiharı düşünmek nedir? yarın bir gün iş hayatında mobbinge maruz kalarak çalışmak zorunda kalacaksın belki, ya da ay sonunu getiremediğin için ev sahibi sürekli evimi boşalt diye huzurunu kaçırmaya çalışacak, veya hastalıklar, kayıplar olacak. maaşını almakta zorlandığın bir kuruma denk geleceksin belki... o zaman bu durumlarda ne yapacaksın? bunlar rastgele aklıma gelen herkesin bir gün yaşayabileceği ya da yaşıyor olduğu zorluklar. hayat böyle bir şey, binbir türlü zorluk barındırır. zorlukların üstesinden gelerek yaşamayı öğrenmek zorundasın. hepimiz zorundayız. komşum ses yapıyor, acaba intihar mı etsem ne demek?

    kendisinin biraz evhamlı bir insan olduğunu düşünüyorum. bu kadar hassas olmamalı hayata karşı. hele türkiye'de sürekli gardını alarak yaşamak zorundasın, zorundayız. aksi takdirde daima sömürülürüz. bu ülkede bağıra çağıra hak aramak gerekir. yoksa naifliğini zayıflık beller, ezmeye kalkarlar mazallah.

    gerekirse evini değiştirirsin, olmadı gider kütüphanede falan çalışırsın. mezun olana kadar sıkarsın dişini. böyle geçici bir durum için hayatından vazgeçmeyi düşünmek nedir? hayatta daima gidilecek başka bir yol, çözüm yaratacak bir çare, çıkış yolu vardır.

    öte yandan o büyük kariyer hedeflerine gelince... büyük hedefler, sonsuz sabır ve sonsuz azim ister. güçlü ve dayanıklı psikoloji ister. o yüzden o yoldan çok dönen olur. çünkü büyük hedefler kısa vadede gerçekleşmez. zaman, sabır ve emek ister. aşamalardan oluşur. bu yüzdenasla pes etme, zorluklarla başa çıkabilecek şekilde yaşamayı öğren ve ne olursa olsun hiçbir şeyin hedeflerinden seni uzaklaştırmasına izin verme. herkese kulak tıka.

    bir daha da abuk subuk insanlar yüzünden ve incir çekirdeği nedenlerden intihar mı etsem diye sorgulama yapma.

    kimse unutmasın ki dünya berbat bir yer olsa da, hayat her türlü zorluğa rağmen ecel kendiliğinden gelinceye dek vazgeçilemeyecek kadar güzel ve değerli olan bir şeydir.
  • 18
    ses yapan komşusundan çok daha büyük problemleri olduğunun farkında olması gereken genç kardeşimiz.
    insanın sadece huzur beklediği evinden bunu alamaması gerçekten katlanılmaz olabiliyor. bunu zaten biliyoruz ve hemen herkesin hayatının bir döneminde buna benzer sıkıntılar başına gelmiştir. burada yazarın bu probleme işaret etmesi, nasıl katlanılmaz bir şey olduğunu söylemesi gayet makul olarak algılanabilecekken, okurken gözlerinizi silip tekrar bakmanıza sebebiyet veren "intihar" sözcüğünü görünce ister istemez bir "hadi lan oradan" diyorsunuz. yani hakkaten bir sözcük bir konuya anca bu kadar yakışmaz.

    hatta bence burada yazar, aksine komşusuna teşekkür etmeli. çok daha büyük psikolojik problemleri gün yüzüne çıkarmış olabilir. ciddi bir ilgi açlığı, dikkat çekme isteği göze çarpıyor ki bu kişilik bozukluğudur, tedavi gerektirir. ya da bunların hiçbiri olmayıp hayatında bilinç altının derinliklerine süpürdüğün görmezden geldiğin başka travmalar olabilir, yine bunlarla yüzleşmen için bir fırsat olabilir. yoksa yan duvardan ses geldi, hadi ben intihar ediyorum, bu biraz şey olmuş...
  • 7
    kedisini kaybetmiş, başı sağolsun, acısını anlayabiliyorum. benim de bir kedim var, sahiplendiğimde 2 aylıktı, sokaktan aldım, şu anda 5 yaşında, çok şükür sağlık durumu yerinde, bir kaç kere idrar yollarıyla ilgili sıkıntı yaşadı tedavi oldu, bir daha olmaması için sadece üriner özellikli mamalar kullanıyoruz, biraz kilo sıkıntımız var, 7.3 kg kendileri.*

    son zamanlarda biraz kişilik bozukluğu yaşıyor, karnındaki ve patilerindeki kıllarını yaladıktan sonra yolup yara yapmaya başladı, veterinerimiz stres yaşadığı için bu kişilik bozukluğu olduğunu söyledi, klasik kendisiyle uğraşma hareketiymiş. evde tadilat yaptırmıştık geçen ay, bu sebepten 10-15 gün özgürlüğü biraz kısıtlandı, bundan kaynaklı sanırım, çözmeye uğraşıyoruz, bu konuyla ilgili tavsiyesi olanlar varsa mesajlarını bekliyorum.

    yazar arkadaşımızın tekrardan başı sağolsun, zaman zaman benim de aklıma geliyor kedimi kaybettiğim gün geldiğinde ne yapacağım şeklinde, inşallah uzun, güzel ve sağlıklı bir ömrü olur. kendi canımdan bir parçaymış, kendi evladımmış gibi görüyorum, hayvanlarla bir arada yaşamayan kişilerin bunu anlaması biraz zor oluyor. bir çok insandan daha fazla değer veriyorum kedime.
  • 30
    güzel kardeşim çok değerli bir mesleğin olmasına rağmen bu tip zorluklar içerisinde olman çok üzücü. ancak ben bu entryden bir depresyon havası seziyorum, bu durumda depresyona girmen de çok doğal. bu tip kötücül düşüncelerin aklına gelmesi de içinde bulunduğun depresif ruh hali ile ilişkili. en kısa zamanda bir psikiyatrist görüşü alman faydalı olacaktır. minik bir profesyonel yardımla aslında bu düşüncelerinin yanlış olduğunu kendin de göreceksin. lütfen profesyonel yardım al. bir hekim kolay yetişmiyor. mesleğini de uzun yıllar mutlulukla yapacağına eminim. zor zamanlar hepimiz için farklı formlarda gelir ve geçer. maddi zorluklar şüphesiz bunların en zorlularından biri. ama sağlıkla geleceğe baktıkça bir gün onun da geçeceğini bilmelisin. kendine dikkat et.
  • 33
    (bkz: #4175614)

    uzaktan anlatmak kolaydır, yaşamadan akıl vermek de öyle fakat, yaşadığı şeyleri ne yazık ki ülkemizde bir çok insan yaşamakta, dolayısıyla bir çok insan kendisiyle empati yapabilmekte. biraz manevi duyguları, inancı olan bir kişiyse eğer, neden başına zorlukların geldiğini iyi analiz etmeli. kısacık hayatımızda, başımıza gelen her zorluğun bir sebebi var, o zorlukları aşmanı isteyen birileri var.

    hayatı boyunca varlık içinde yaşamış, 35 yaşında iflas edip dibi görmüş ve hatta eksi milyonlara düşmüş bendeniz, 3 sene eve kapanıp, türlü sıkıntılar yaşadıktan sonra tekrar ayağa kalkabildim, 45 yaşıma geldim ve eskisi kadar olmasa da durumumu toparladım. hiç ummadığım yerlerden kapılar açıldı. inan ki çok sabrettim, dua ettim, mücadele verdim o dipteki 3 yılımda. umudumu kaybeder gibi oldum, haftalarca evden dışarı adımımı atmadığım oldu ama sonuçta vardım varacağım yere, bir an bile kendi elimle göçüp gitmek aklıma gelmedi.

    hayat çok zor, ülkemiz çok depresif kabul fakat, arayan ve isteyen için her zaman bir kurtuluş umudu var. sabretmeli dediğim yazar kardeşim. allah işini gücünü rast getirsin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın