71
mış gibi yapmayan karakterdir. biri bana içinden sövüp dışından güleceğine, elindeki ödülü tenasül uzvuna tutup sallasın isterim. ona göre önlemimi alırım çünkü. canım isterse yakın, canım isterse uzak tutarım.
karnım acıktı deseniz "afrika'da açlıktan ölenler var" diyen profesyonel alınganların olduğu, güneş kremi sürseniz "teninin kararmasından korkuyorsun, ırkçısın" diyenlerin cirit attığı dünyada yaptığı sivrilikleri, saçmalıkları keyifle izliyorum. çünkü adam kendisi gibi davranıyor. iyi kötü, bunun hükmünü ben veremem. kimsenin de bu kadar büyük bir yargıda bulunabileceğine inanmıyorum.
samimiyetsizliğin iş yerinde sevmediğiniz tipe dahi gülümsemek olduğu yerden evrilerek geldiği nokta, düşündüğünüz hiçbir şeyi, dilediğiniz gibi söyleyememek, ak olduğuna inandığınıza kara demek zorunda olmanız oldu. baskılara karşı geldiğini inananlar en büyük sosyokültürel baskıcılar oldu, öyle ki kapıyı büyük silahlarla tutuyorlar ve arzuladıkları gibi olmazsanız sizi insanlık kapısından içeri sokmuyorlar. o nedenle hoşuma gidiyor canı istediği için ödülü kaldırıp aptal aptal hareketler yapasını izlemek. kim ne düşünür umurunda değil çünkü. kendisi oluyor.
saygısızlığı da monoblok olarak düşünmemek gerek. messi'ye büyük saygı duyuyor mesela. neden duyuyor? tribünlerdeki tiplere saygı duymuyordu? neden duymuyor? kendince bir açıklaması vardır ve bu açıklamayla dünyayı ikna etmek zorunda mı? bence hayır. herkes saygıyı hak eder mi? bence kesinlikle hayır. saygının kazanılması gerektiğine inanırım. başlangıçta birine karşı resmi olmakla saygılı olmanın da karıştırıldığına inanırım ki bunlar derin, uzun, apayrı mevzular.
kimseyi çekip vurmamış, taciz etmemiş, gasp etmemiş, çalmamış, öldürmemiş. çok da mesele etmiyorum. sallayadursun.
karnım acıktı deseniz "afrika'da açlıktan ölenler var" diyen profesyonel alınganların olduğu, güneş kremi sürseniz "teninin kararmasından korkuyorsun, ırkçısın" diyenlerin cirit attığı dünyada yaptığı sivrilikleri, saçmalıkları keyifle izliyorum. çünkü adam kendisi gibi davranıyor. iyi kötü, bunun hükmünü ben veremem. kimsenin de bu kadar büyük bir yargıda bulunabileceğine inanmıyorum.
samimiyetsizliğin iş yerinde sevmediğiniz tipe dahi gülümsemek olduğu yerden evrilerek geldiği nokta, düşündüğünüz hiçbir şeyi, dilediğiniz gibi söyleyememek, ak olduğuna inandığınıza kara demek zorunda olmanız oldu. baskılara karşı geldiğini inananlar en büyük sosyokültürel baskıcılar oldu, öyle ki kapıyı büyük silahlarla tutuyorlar ve arzuladıkları gibi olmazsanız sizi insanlık kapısından içeri sokmuyorlar. o nedenle hoşuma gidiyor canı istediği için ödülü kaldırıp aptal aptal hareketler yapasını izlemek. kim ne düşünür umurunda değil çünkü. kendisi oluyor.
saygısızlığı da monoblok olarak düşünmemek gerek. messi'ye büyük saygı duyuyor mesela. neden duyuyor? tribünlerdeki tiplere saygı duymuyordu? neden duymuyor? kendince bir açıklaması vardır ve bu açıklamayla dünyayı ikna etmek zorunda mı? bence hayır. herkes saygıyı hak eder mi? bence kesinlikle hayır. saygının kazanılması gerektiğine inanırım. başlangıçta birine karşı resmi olmakla saygılı olmanın da karıştırıldığına inanırım ki bunlar derin, uzun, apayrı mevzular.
kimseyi çekip vurmamış, taciz etmemiş, gasp etmemiş, çalmamış, öldürmemiş. çok da mesele etmiyorum. sallayadursun.