70
galatasaray sözlük, tabi ki ağırlıklı olarak futbol ve spor temalıdır. ancak insanların özgürce konuşabilmeleri gerektiğine inanan ben, ülkenin önemli gündemlerinin de konuşulabilmesi gerektiğini düşünüyorum.
siyaseti sevdiğimi söyleyemem. spor'u yaşam tarzı, futbolu tutku olarak benimsemiş bir kişi olarak birinci kriterim adalettir. adalete olan sevgim ve bağlılığım galatasaray'dan da önce gelir.
adalet, tüm canlılar için yaşam iksiridir. adaletin olmadığı yerde zulüm vardır ölüm vardır.
galatasaray'a gönül vermiş arkadaşların siyasete gelince düşmanca konuşmaları siyaseti galatasaray'ın önüne koyduklarını gösteriyor.
önemli bir hukukçu filozof özetle şöyle diyor. "hükümetler, gücün büyüsüyle şeytanlaşmasınlar, toplumun önüne set çekmesinler yeter. toplum kendi dinamikleri ile gelişir ve yükselir"
bu düşünceye bütün benliğimle katılıyorum. gücü elinde bulunduranlar toplumu belirli kalıplara sokmaya kalkmasınlar toplum dinamik yapısıyla gelişir serpilir. ancak hangi toplumda hükumetler insanları belirli bir yaşam tarzına, düşünce tarzına zorlamışlarsa o toplum geri kalmış, yozlaşmıştır. bunun örnekleri çoktur. demirperde ülkeleri, islamcı kraliyetler vs. batı ise özellikle son yüz yıldır özgür toplumların değerini iyi taktir ettiğinden gerekeni yapmış ve bugünkü medeniyet ve güç seviyesine ulaşmıştır.
düşünsel özgürlük, bilimsel özgürlüğü getirir, ortak aklı yükseltir ve yüceltir. bu da bilimde ve sosyal alanların tamamında zirveleri görmenizi sağlar.
bugün bir bakalım; amerika ve onu takip eden avrupa ve uzak doğu ülkeleri (güney kore-japonya) bilim ve teknolojide diğer dünya ülkelerinin yüz yıl ilerisinde değil mi? yüksek teknoloji bu ülkelerin tekelinde değil mi? bugün uzay teknolojisi, internet ve lazer teknolojileri, bilgisayar ve akıllı telefon teknolojileri, otomobil ve uçak teknolojileri ve daha niceleri bu ülkelerin tekelinde değil mi? peki bunun sebebi nedir? bunun sebebi işte düşünsel özgürlük alanında toplumlarını zirvede tutabilmeleridir.
bizde ise kısır çekişmeler, yaşam tarzı ve inanç dayatmaları, kavga sürtüşme, baskı adaletsizlik ve de terör. böyle bir iklimden başarı doğar mı?
siyaset konuşulmalı ama düşmanlık ve ayrımcılığa vardırmadan, futbol konuşulmalı ama fanatizm ve magandalığa vardırmadan.
son olarak şunu söylemek isterim. türkiye'de sağ da sol da otoriter zihin yapısına sahiptir. öncelikle bundan kurtulmamız gerekir. şu anda sağ iktidar olduğundan bu zihin yapısıyla daha büyük korkulara yol açmaktadır. diğer kesimleri ötekileştirip tehdit etmektedir. adalete aykırı bir şekilde tutuklama ve sindirme metodlarını kullanmaktadır. bu da sosyal huzursuzluklara ve çatışmaya yol açmaktadır. yarın sol iktidar olduğunda aynısını yaparsa -ki yapabilir. çünkü 1938-1950 ve 1960-1963 arası örnekleri vardır- bir kısır döngü oluşacak, gücü eline geçiren kendi yarattığı düşmanı yok etmenin yollarını arayacaktır.
o zaman gelin bir konsensüse varalım. herkes özgürce konuşsun ama düşmanlığa vardırmadan, ötekileştirmeden, empati yaparak konuşsun. bundan ne kaybederiz ki. özgürce yaşasın, özgürce hareket etsin. hiçbir kaybımız olmayacağı gibi asıl sorunlarımıza eğilerek fakirlikten, geri kalmışlıktan kurtulmamıza katkı sağlayabilir.
biz galatasaray'a gönül vermiş insanlarız. galatasaray'ın iki önemli özelliği vardır. fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek ve medeni olmak. medeniyet iklimi galatasaraylılar vasıtasıyla yayılmıştır ülkemize. öyleyse bu sözlükte de bu ilkeler ışığında birbirimizle tartışalım, konuşalım, bilgilerimizi paylaşalım. hiçbir kaybımız olmaz, kazancımız ise çok olur.
siyaseti sevdiğimi söyleyemem. spor'u yaşam tarzı, futbolu tutku olarak benimsemiş bir kişi olarak birinci kriterim adalettir. adalete olan sevgim ve bağlılığım galatasaray'dan da önce gelir.
adalet, tüm canlılar için yaşam iksiridir. adaletin olmadığı yerde zulüm vardır ölüm vardır.
galatasaray'a gönül vermiş arkadaşların siyasete gelince düşmanca konuşmaları siyaseti galatasaray'ın önüne koyduklarını gösteriyor.
önemli bir hukukçu filozof özetle şöyle diyor. "hükümetler, gücün büyüsüyle şeytanlaşmasınlar, toplumun önüne set çekmesinler yeter. toplum kendi dinamikleri ile gelişir ve yükselir"
bu düşünceye bütün benliğimle katılıyorum. gücü elinde bulunduranlar toplumu belirli kalıplara sokmaya kalkmasınlar toplum dinamik yapısıyla gelişir serpilir. ancak hangi toplumda hükumetler insanları belirli bir yaşam tarzına, düşünce tarzına zorlamışlarsa o toplum geri kalmış, yozlaşmıştır. bunun örnekleri çoktur. demirperde ülkeleri, islamcı kraliyetler vs. batı ise özellikle son yüz yıldır özgür toplumların değerini iyi taktir ettiğinden gerekeni yapmış ve bugünkü medeniyet ve güç seviyesine ulaşmıştır.
düşünsel özgürlük, bilimsel özgürlüğü getirir, ortak aklı yükseltir ve yüceltir. bu da bilimde ve sosyal alanların tamamında zirveleri görmenizi sağlar.
bugün bir bakalım; amerika ve onu takip eden avrupa ve uzak doğu ülkeleri (güney kore-japonya) bilim ve teknolojide diğer dünya ülkelerinin yüz yıl ilerisinde değil mi? yüksek teknoloji bu ülkelerin tekelinde değil mi? bugün uzay teknolojisi, internet ve lazer teknolojileri, bilgisayar ve akıllı telefon teknolojileri, otomobil ve uçak teknolojileri ve daha niceleri bu ülkelerin tekelinde değil mi? peki bunun sebebi nedir? bunun sebebi işte düşünsel özgürlük alanında toplumlarını zirvede tutabilmeleridir.
bizde ise kısır çekişmeler, yaşam tarzı ve inanç dayatmaları, kavga sürtüşme, baskı adaletsizlik ve de terör. böyle bir iklimden başarı doğar mı?
siyaset konuşulmalı ama düşmanlık ve ayrımcılığa vardırmadan, futbol konuşulmalı ama fanatizm ve magandalığa vardırmadan.
son olarak şunu söylemek isterim. türkiye'de sağ da sol da otoriter zihin yapısına sahiptir. öncelikle bundan kurtulmamız gerekir. şu anda sağ iktidar olduğundan bu zihin yapısıyla daha büyük korkulara yol açmaktadır. diğer kesimleri ötekileştirip tehdit etmektedir. adalete aykırı bir şekilde tutuklama ve sindirme metodlarını kullanmaktadır. bu da sosyal huzursuzluklara ve çatışmaya yol açmaktadır. yarın sol iktidar olduğunda aynısını yaparsa -ki yapabilir. çünkü 1938-1950 ve 1960-1963 arası örnekleri vardır- bir kısır döngü oluşacak, gücü eline geçiren kendi yarattığı düşmanı yok etmenin yollarını arayacaktır.
o zaman gelin bir konsensüse varalım. herkes özgürce konuşsun ama düşmanlığa vardırmadan, ötekileştirmeden, empati yaparak konuşsun. bundan ne kaybederiz ki. özgürce yaşasın, özgürce hareket etsin. hiçbir kaybımız olmayacağı gibi asıl sorunlarımıza eğilerek fakirlikten, geri kalmışlıktan kurtulmamıza katkı sağlayabilir.
biz galatasaray'a gönül vermiş insanlarız. galatasaray'ın iki önemli özelliği vardır. fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek ve medeni olmak. medeniyet iklimi galatasaraylılar vasıtasıyla yayılmıştır ülkemize. öyleyse bu sözlükte de bu ilkeler ışığında birbirimizle tartışalım, konuşalım, bilgilerimizi paylaşalım. hiçbir kaybımız olmaz, kazancımız ise çok olur.