• 28
    --- alıntı ---

    ben yaşıyan nüfusu 15 milyon olan, nereye baksanız bir bina denizi ile karşılaşılan, bir yerden bir yere gitmek için çeşitli vasıtalarda en az üç saat tüketilen bu istanbul’da ne doğmak isterdim, ne çocukluk ne futbol aşkına tutulmak isterdim. benim ilk çocukluğumu ve ilk gençliğimi geçirdiğim 1940 yılının istanbul’u, usta bir peyzaj ressamının elinden çıkmış bir resimdeki doğa harikasına benzerdi.
    nüfusu altı yüz bindi. bir yerden bir yere gitmek için tramvay kullanılırdı. stadlara camii gibi huşu içinde girilir, huşu içinde çıkılırdı. herkes tuttuğu takımı edeplice alkışlar, rakibi de futbol takımı ve insan olarak görürdü. ne döner bıçaklarıyla sokaklar kesilir, ne muşta ve darbelerle kurtarılmış mahalleler ihdas edilir, ne de rakip takımların ana - baba ve ailelerinin içine sokulduğu bir küfür sarrakası şehrin göğünü kaplardı.
    çocuk yığınlar, delikanlılar ve orta yaşlılılar en temiz elbiselerini giyerek tramvaya adabını yanına alarak biner, maç kadıköy’de ise vapur kullanılır, polissiz arama taramasız stada girilir ve istanbul terbiyesinin hakim olduğu bir sessizlikte maç seyredilir, oyuncular alkışlanır, oyun bittiğinde bir istanbullu olarak o futbol mabedinden çıkılır ve semtlere geri gidilirdi. ne küfür bulutları istanbul’un üstünü kaplar, ne polis teşkilatı görev yapmaktan bezer, ne stat önleri ve civarında yaralanmalar ve kan görülürdü.
    her şey o zamanlar istanbul’da yoğun bir futbol sevdasıydı ve bu aşk beraberliği bugün olduğu gibi büyük "hır - güröler ve semt kavgalarıyla kesilmezdi. futbolcular, bugünün profesyonelleri gibi, bir bisküvi çıtkırıldımı gibi her pozisyonda çimene yatmaz, sakatlık numaraları, operetleri kıskandıracak sekanslarda olmazdı. o dönemde sahanın dışında sedye ve cankurtaran olmaz, futbolcu bugünkü gibi mr kapılarında seans şımarığı olarak dolaşmazdı.
    2000 yılı biterken istanbul, ingiliz leeds takımının iki taraftarını taksim’de futbol taşkınlığı yaptı diye delik deşik ederken, 1950 yılının istanbul’unda futbol taraftarı insanlar, isveç’in aik ekibinin 10 numaralı carlsson’u ile ingilizlerin sunderland takımından schackleton’un futbollarından olağanüstü zevk aldıkları için oyun sonlarında omuzlarda bütün stadı dolaştırırlardı. ben son 20 yılda rıdvan dilmen ve tanju çolak dışında futbol seyircisine eski devir adam lezzetlerini veren başka oyuncular tanımadım.
    ben 1932 yerine 2000 yılında istanbul’da doğsaydım, ne top oyununa sevdalanır onu ne oynar ne seyreder ne de sonuçta yazardım. ilk nefretim olurdu futbol...

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın