• 1
    transferde imkanlar dahilinde ilke edinilmesi gereken futbolcu modeli.
    bundan zarar gelmez, maaşı düşük olduğu için gözü dışarıdadır gitmek ister, gitmek istediği için menajeri sürekli kulüp arar, yani istediğin verimi alamadığım durumda elden çıkarman belki aldığın fiyata, belki biraz altına çok kolay olur.

    buraya kadar olan kısmı transferin tutmama senaryosu, bir de tuttuğu senaryo var, alırsın, oyuncu üstüne koyar, fiyatı aldığının 2 katına gelir, o dakikada artık tüm kozlar sendedir, ya daha iyi maaşla sözleşme yenilersin, ya da muazzam bir karla satarsın oynattığın 2 sezon da yanına kar kalır.

    mesela 3x3milyon euro’luk babel kazığı yiyeceğimize, pekala 6milyon bonservis ile 1milyon maaşlı bir oyuncu getirmiş olsak 3 sene sonunda aynı parayı harcamış olup elimizde bir değer saklıyor olabilirdik.
  • 7
    çok daha mantıklı transfer türüdür. yalnız elma ile armutu karıştırıp algı yönetimi, sosyal medya manipülasyonu yapmamak gerekir. çünkü bazen bu transfer türü yerine bonservissiz, yüksek maaşlı, yaşlı oyuncu alınması gerekir. örnek olarak vermek gerekirse ryan babel'in geldiği dönemde galatasaray 6 milyonu geçtim 3 milyon, onu da geçtim 1 milyon euro bonservis veremezdi ffp anlaşmasından dolayı. bu durumu da bilmeyen galatasaray taraftarı yoktur.
  • 8
    bizim ve benzer kulupler icin transferde ideal oyuncu modeli kesinlikle, lakin olduramiyoruz gercek dunyada. bir de yuksek bonservisten kasit ne tabi, su an 3-4 milyon euro bizim maksimum cikabilecegimiz miktar gibi. yani zamaninda 12 milyon euro'ya bruma'yi almistik mesela, bence gayet yanlis bir isti. yani bu ligden messi ciksa avrupa'dan verilen paralar belli, liginin itibari cok iyi degil, adam o performansa dogrudan guvenmiyor. ayni oyuncu benfica'dan ciksa 40-50 milyonken, sana en fazla 15 veriyorlar. o yuzden senin parlatip para kazanabilecek oyuncunun 12 milyon'a gelmesi anlamsiz oluyor. ha bir sekilde zarar etmedik, bruma'yi aldigimizin civarlarina yolladik en azindan.

    bir de gordugum kadariyla malesef dusuk maas kisminda bir sorun var. masaya oturdugumuz isimli isimsiz her oyuncu kapiyi astronomik maaslardan, imza paralarindan aciyor. bunu tabi basinda cikan haberlere dayanarak dusunuyorum, ne kadar gercektir bilmem ama kalkip cek liginden, norvec liginden yazilan oyuncular dahi yillik 1.5-2 milyon maas istiyor gibi. ondan sonra da tabi "sana bu maasi verecegime 2.5 milyon'a psg'den, italya'dan vs 30 yasinda hazir adam alirim" dusuncesine itiyor bizi. eskiden kalan itibar yuzunden mi bilmiyorum, bizi zengin goruyorlar herhalde. ne zenginiz, ne avrupa'da basarili bir kulubuz, ama masaya oturunca sogusleme derdindeler. benjamin tetteh icin bizden 10 milyon bonservis istendi, adam 2 sene sonra malatya'ya geldi. baska bir oyuncu norvec liginden bizden ciddi miktarlar yazildi, championship takimina birkac yuz bin dolara gitti, bizim bu itibarimizi(!) gercek seviyelere indirmemiz sart.
  • 12
    çoğunlukla galatasaray’ı tercih etmeyenlerdir çünkü bu oyuncular yüksek baskıyı değil iyi futbol oynayan vitrin takımları tercih ederler, biz öyle değiliz. yarışmacı olunca şans vermen ancak boey gibi düzenli yüksek performansla oluyor çünkü.

    bunun yanında bu bedeller 8-12 milyon euro bonservis 1 milyon euro maaş gibi olmalıdır, sara mesela bu tanıma uygun bir transfer değil, öyle algılandığı için söylüyorum.

    bu tanıma en uygun transferler bruma ve nelssondu.
  • 13
    transferde bu formülle hareket etmeye çalışan son galatasaray başkanı "tarihin en kötü gs başkanı" olarak anılıyor. bu sıfatı kazanmasında çok farklı sebepler de var tabi ki, çoğu da haklı sebepler. ama eğer bu formülle başarılı olabilseydik, mesela 13. değil de en azından şampiyonluk yarışı içerisinde olup ikinci olsaydık, bu kişi yine de başkanlıktan gönderilir miydi, yoksa malum diğer sebepler sineye mi çekilirdi?

    bu yola gs tarihinin en büyük hocası ile girdiler, fatih hoca bile o dönem taraftara "bize 2-3 sene müsaade etmeniz gerek" diyordu, alınan genç oyuncuların zamanla gelişip kazanmayı öğrenen bir grup olabilmesi için. (nba'deki tanking mevzusu bu duruma oldukça benzer) ama fatih hocaya bile tahammül edilmedi. yani galatasaray'ın taraftar yapısı ve sayısı sebebiyle birkaç seneyi feda edip, ilerisi için yapılanması pek mümkün olmuyor. halbuki hem finansal hem sportif anlamda kulübün kurtuluşu bu yöntem. avrupa'da başarı gerçekten bu şekilde geliyor. milyonlarca euro maaş verdiğimiz takımın avrupadaki hâlini görüyoruz. halbuki genç oyunculardan oluşan takımımız bile avrupa'da gruplardan namağlup çıkmıştı. o dönem yaptığımız transferlerden rumenler hariç(bu da gayet normal, her transfer tutacak diye bir kaide yok) hemen hemen herkes büyük katkılar verdi ve hâlâ da galatasaray'a hizmet etmeye devam ediyor. bir tanesini de sadece 1 milyona alıp 30 milyona bayern'e sattık. nelsson'dan epey katkı aldık ve çok da zarar etmeden satacağız gibi duruyor. keza barış mevcut takımımızın en iyi oyuncularından biri.

    yani şunu diyorum, hem galatasaray camiası hem taraftarı kendi içinde büyük bir tezat yaşıyor. biz gerçekten ne istiyoruz, avrupa'da başarı mı? o zaman çözüm belli, bu formüle geri döneceğiz, bir kaç sene sabredeceğiz. ama olmuyor işte, 2-3 kötü maçtan sonra yine başlıyor istifa sesleri. bu şekilde başarı imkansız maalesef, aynı kısır döngü devam edecektir. bugün morata, yarın başka bir +30 yıldız transferine alkış tutup avrupa'da yine nal topladığımızı izleriz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın