• 1576
    sizlere dünyanın dört köşesinden, 19 farklı ülkeden 19 muhteşem dizi önereceğim. birbirinden farklı diziler, birbirinden farklı kültürler.

    1) fransa
    le bureau des légendes (efsaneler ofisi)

    bir fransız casusluk gerilimi olan the bureau, fransa'nın dış istihbarat teşkilatının ajanlarını yüksek riskli görevler ve karmaşık siyasi manzaralar arasında gezinirken takip ediyor. dizi, sadakat, aldatma ve ulusal güvenlik adına yapılan fedakârlıklar gibi temaları işliyor. başroldeki karakterimiz casusluğun karanlık dünyasında gezinirken, kendi bağlılıklarıyla ve gizli faaliyetlerinin kişisel sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor.

    imdb 8,7

    2) almanya
    babylon berlin

    dizi, 1929'da başlayan weimar cumhuriyeti'nin son yıllarında berlin'de geçiyor. bir gasp çetesini çökertmek için köln'den gizli bir görevle gelen polis müfettişi gereon rath ile gündüzleri polis memuru, geceleri hayat kadını olan ve polis müfettişi olmayı arzulayan charlotte ritter'i anlatıyor

    imdb 8,4

    3) brezilya
    o mecanismo (the mechanism)

    marco ruffo (selton mello), araştırdığı davaya kafayı takmış bir federal polis ajanıdır. hiç beklemediği bir anda, kendisi ve yardımcısı verena cardoni (carol abras), brezilya tarihinin en büyük dolandırıcılık ve kara para aklama soruşturmalarından birinin içine dalmışlardır bile. olaylar o kadar büyüktür ki, soruşturmanın seyri olaya dahil olan herkesin hayatını tamamen değiştirir.

    imdb 8

    4) hollanda
    penoza

    dizi, üç çocuk annesi amsterdamlı ev kadını carmen van walraven'in etrafında dönüyor. kadın amsterdam'ın banliyölerinden birinde, suç ve şiddetten uzak, sakin bir yaşam sürüyor. ancak gerçekte ailesi, uzun yıllardan beri gelişen bir yasaklı madde ticareti yapan ailesinin geliriyle geçiniyor. bu aile üyelerinden ırwan başka bir çeteden bir miktar yasaklı madde çaldığında sorunlar başlıyor. bunun sonucunda, carmen van walraven istemeden de olsa ailesini korumak için hollanda yasaklı madde ticaretine giriyor ve bu süreci şantaj, şiddet ve cinayet izliyor. bir penoza, bir yeraltı kraliçesi haline geliyor. breaking bad sevenler bu diziyi çok seveceksiniz.

    imdb 8.2

    5) isveç
    broen

    ilk sezon, isveç'in malmö kenti ile danimarka'nın başkenti kopenhag'ı birbirine bağlayan øresund köprüsü'nün ortasında bir cesedin bulunmasıyla başlıyor ve ortak bir soruşturma yürütülmesini gerektiriyor. cesedin yarısı bir ülkede diğer başka ülkede. saga noren gibi efsane bir karakterin yer aldığı bu müthiş polisiyeyi mutlaka izleyin.

    imdb 8.6

    6) belçika
    de dag

    küçük bir kasabada özel bir polis birimi olan dsu'dan mercedes de vos, roeland ve ibrahim, rehinelerin bulunduğu bir banka soygununa, rehinecilerle pazarlık yapmak üzere çağrılırlar. bankanın önündeki alan temizlendikten, keskin nişancılar yerleştirildikten ve bankanın yakınında bir komuta merkezi kurulduktan sonra müzakereler başlar. rehineciler bir milyon avro ve kaçmak için bir helikopter talep eder ve olaylar gelişir.

    imdb 8,3

    7) portekiz
    pôr do sol

    santarém'de yaşayan en nüfuzlu ailelerden biri olarak bilinen bourbon de linhaça ailesi, en kaliteli kirazlar ve dünya şampiyonu yarış atlarıyla zengin pôr do sol arazisinin sahibidir. ancak her şey güllük gülistanlık değildir ve talihsizlikler bourbon de linhaça ailesinin kapısını çalmaya başlar. komedi yönü ağır basan oldukça güzel bir dizi.

    imdb 8.7

    8) danimarka
    riget

    riget ya da the kingdom, lars von trier tarafından yaratılan, von trier'in niels vørsel ile birlikte yazdığı, üçleme formatında bir danimarka absürd doğaüstü korku mini dizisidir. kopenhag'daki "krallık hastanesi", takma adıyla "riget”te geçen dizinin her bölümü tek bir günde ilerliyor ve hastanenin eksantrik personeli ile hastalarının tuhaf ve bazen doğaüstü olaylarla karşılaşmalarını izliyoruz.

    imdb 8.2

    9) arjantin
    los simuladores – pretenders

    simülatörler, simülasyon operasyonlarını yürütmek üzere eğitilmiş ve kalifiye olmuş bir grup insandır. meksika versiyonunda ekip, planları tasarlayan beyin mario santos; operasyonlar sırasında farklı karakterleri canlandıran bukalemun emilio vargas teknik ve hareketlilikten sorumlu savaş adamı pablo lópez ve santos'un planları hazırlaması için gerekli verileri toplayan araştırmacı gabriel medina'dan oluşmaktadır. 4 yetenekli adamdan oluşan bu ekip, insanları kandırmak için "planlar" düzenleyerek müşterilerinin sorunlarını çözüyor.

    imdb 9.2

    10) japonya
    alice in borderland

    işsiz bir genç olan ryohei arisu zamanını bilgisayar oyunu oynayarak geçirir. bir gün arkadaşlarıyla buluşur sonrasında yaya geçidinde kazaya neden oldukları için metro istasyonunda polisten kaçıp saklanırlar. o anda elektrikler gider ve odadan çıktıklarında halen tokyodalardır ama şehirde kimsecikler yoktur. kendilerini bir oyunun içinde bulurlar.

    imdb 7.7

    11) meksika
    el chavo del ocho

    dizinin yaratıcısı roberto gómez bolaños (chespirito) tarafından canlandırılan maddi durumu iyi olmayan ve ailesini kaybetmiş "el chavo", dizinin ana karakteridir. dizi, onun ve arkadaşlarının maceralarını ve sıkıntılarını anlatıyor ve sık sık düşük gelirli konut kompleksinin veya meksika'da bilinen adıyla "mahallenin" diğer sakinleri arasındaki eğlenceli durumları anlatıyor.

    imdb 8.7

    12) avustralya
    wentworth

    dizi bir kadınlar hapishanesinde geçiyor ve başlangıçta bea smith'in isimli kadının hapishanedeki ilk günlerine ve ardından hapishane hiyerarşisinin en tepesine yükselmesine odaklanıyor. ülkemizde bir dönem yayınlanan avlu dizisi bu diziden uyarlanmıştır.

    imdb 8.6

    13) çin
    the untamed

    on altı yıl önce, xiulian dünyası beş klan tarafından yönetiliyordu: gusu lan, yunmeng jiang, qinghe nie, qishan wen ve lanling jin. wei wuxian ve lan wangji wen klanının liderinin toprakları kasıp kavuracak bir dizi komplonun arkasındaki şeytani beyin olduğunu öğrendiler. bu durum felakete yol açar ve bu süreçte wei hayatını kaybeder. sonrasında wei on altı yıl sonra yeniden ortaya çıkar ve yakın arkadaşı lan wangji ile birlikte bir dizi cinayet gizemini çözmek için çalışırlar.

    imdb 8.7

    14) kanada
    anne with an e

    anne kimsesiz ve yetimhanede yaşayan bir çocuktur. bir gün evlenmemiş yaşlı bir kadın ve kardeşi ağır islere yardımcı olması için erkek çocuk evlat edinmeye karar verirler. ancak bir yanlışlık olmasıyla birlikte anne yollanınca başta anne'yi yollamak isterler ancak çocuk onlarla yaşamaya başlar ve anne'nin hayal gücü ile sonsuz enerjisiyle birlikte birbirlerine iyi gelmeye başlarlar. abla-kardeş ve anne bir aile haline gelirler

    imdb 8.6

    15) norveç
    skam

    skam (utanç), günümüz norveç'inde ergenlik dönemi yaşamı ve aşkı üzerine ham, samimi ve özgün bir keşif sunuyor. çığır açan dizi, her sezon farklı bir kahramana odaklanarak ergenlik dönemi ilişkilerinin, arkadaşlıklarının ve kendini keşfetmenin karmaşıklığı içinde yol alan birkaç lise öğrencisinin hayatını inceliyor.

    imdb 8.6

    16) izlanda
    trapped

    izlandanın küçük bir kasabasında gizemli bir cinayet işleniyor. o sırada büyük bir kar fırtınası geleceği açıklanıyor. ve bu küçük kasabadan ayrılmak imkansız hale geliyor. yani katil kasabadan çıkamıyor. dizinin adı da buradan geliyor. cinayeti işleyen kişinin kasabada olduğunu bilen halkın tedirginliği, muazzam izlanda görüntüleri, kar, soğuk, sürükleyici bir gerilim.

    imdb 8

    17) güney kore
    kingdom

    dizi, joseon hanedanı döneminde geçer ve zombi salgını patlak verdiğinde ülke üzerindeki korkunç etkilerini keşfeder. ana karakterimiz, prens lee chang, taht hırsı, zombiler ve siyasi entrikalarla mücadele ederken krallığı kurtarmaya çalışır. dizi, hem korkutucu sahneleri hem de entrikaları ile izleyenlere nefes kesen bir deneyim sunuyor."

    imdb 8.3

    18) italya
    gomorrah

    2010'lu yıllarda napoli'de geçen dizi, pietro savastano liderliğindeki secondigliano savastano camorra klanının bir üyesi olan ciro di marzio'yu takip ediyor. pietro tutuklandığında, rakiplerinin yanı sıra klanın "eski muhafızları" ile oğlu gennaro savastano'nun liderliğindeki "genç muhafızlar" arasında bir iç güç mücadelesi patlak veriyor. ciro ve gennaro, napoli'nin yeraltı dünyasında gezinirken sonunda kendilerini kendi aileleriyle ve çeşitli suç gruplarıyla kurdukları ittifaklarla anlaşmazlık içinde buluyorlar.

    imdb 8,6

    19) ukrayna
    servant of the people - sluga narodu- halkın hizmetkarı

    bir öğrencisi tarafından ukrayna'daki yolsuzluklarla ilgili küfürlü bir konuşma yaparken filme çekilen ve bu görüntüleri youtube'a yükleyen, ailesiyle birlikte yaşayan dalgın lise tarih öğretmeni vasily goloborodko, bir gecede internet fenomenine dönüşür. goloborodko'nun öğrencileri, kendisinden habersiz ukrayna'daki başkanlık yarışına adaylığını kaydettirmek için bir kitlesel fonlama kampanyası başlatır ve sonunda şaşkınlık içindeki öğretmenlerini ukrayna'nın yeni başkanı olarak siyasi zafere taşırlar. bu diziyi neden listeye aldım. çünkü bu dizinin başrol oyuncusu ukrayna lider zelenskydi. ve dizi gerçeğe dönüştü. oldukça çarpıcı bir hikaye.

    imdb 7.3
  • 1579
    netflix, lost'u getirdiğinden dolayı bende tekrar izleme isteği uyandı. en son 15 sene önce izlemiştim, dizinin %95'ini falan hatırlamadığımı fark ettim, o yüzden keyfim kaçmadan izleyebiliyorum.

    bu arada ben hayatımda, bunun kadar bir sonraki bölümü merak ettiren, beyin yakan, sürekli soru sordurup oha dedirten başka bir dizi izlemedim. istediği kadar ''sonradan çok bozdu'' desinler, böyle bir çılgın iş olamaz, yapılamaz.
  • 1581
    (bkz: lost), modern televizyonun en karmaşık ve derinlikli dizilerinden biridir. dizi, sadece bir adada hayatta kalma mücadelesini değil, aynı zamanda felsefi ve metafizik konulara da odaklanır. o nedenle bu diziyi izlerken uçak ıssız adaya düşüyor hayatta kalanlar da bir sürü macera yaşıyor öyle bir dizi diye geçiştirmemeliyiz.

    bu incelemede size dizinin özünde yatan fikri en güzel şekilde aktarmaya çalışacağım. dizinin ana fikriyle başlamamız gerekiyor. bunlar idealizm ve materyalizm. ya da dizide bize siyah ve beyaz olarak sunulan iki önemli kavram. idealizm ve materyalizm, dizinin temel çatışmalarından bazılarını anlamada kilit rol oynayan iki felsefi akım.

    peki idealizm ve materyalizm nedir?

    idealizm, gerçekliğin temelde zihinsel veya ruhsal olduğunu savunan bir felsefi yaklaşımdır. bu görüşe göre, dünya, zihnin bir yansımasıdır ve maddi dünya, zihnin bir ürünü olarak var olur.
    materyalizm ise gerçekliğin yalnızca maddi unsurlardan oluştuğunu savunur. bu görüş, fiziksel dünyanın, zihinsel veya ruhsal olandan önce geldiğini ve her şeyin maddi dünya ile açıklanabileceğini ileri sürer.

    dizideki idealist yaklaşımı anlamamız açısından durum şu şekildedir.

    "lost"un belirli karakterleri ve olayları, idealist bir perspektif sunar. dizideki idealist yaklaşım, özellikle adanın mistik doğasında, kaderin vurgulanmasında ve karakterlerin ruhsal yolculuklarında kendini gösterir.

    john locke: dizideki en belirgin idealist karakter john locke'dur. locke, adanın bir amacı olduğuna, oraya kazayla değil, belirli bir sebep için getirildiklerine inanır. onun gözünde ada, kaderin bir ürünü ve her şeyin bir anlamı olduğu bir yerdir. locke'un adaya duyduğu derin inanç, onun gerçekliğini şekillendirir ve onu dizideki mistik olayların merkezine yerleştirir. locke, bir tür spiritüel lider gibi davranır ve diğerlerini de adanın mistik güçlerine inandırmaya çalışır.

    kader teması: dizi boyunca, "her şeyin bir sebebi var" anlayışı sıkça vurgulanır. bu, idealizmin bir yansımasıdır. karakterler, hayatlarındaki olayların bir anlamı olduğuna inanır. bu inanç, birçok karakterin davranışlarını şekillendirir ve onları adadaki maceralarında yönlendirir.

    dizideki materyalist yaklaşım ise şu şekildedir.

    "lost," aynı zamanda materyalist bir bakış açısını da sunar. dizideki bazı karakterler ve olaylar, gerçekliğin sadece maddi dünyayla açıklanabileceğini savunur.

    jack shephard: dizinin baş karakterlerinden biri olan jack shephard, materyalist bir bakış açısına sahiptir. jack, bir cerrah olarak bilime ve mantığa inanır. o, locke'un aksine, adanın mistik güçlerine inanmak yerine, olaylara mantıklı ve bilimsel bir açıklama bulmaya çalışır. jack, "gördüğüne inan" mottosunu benimsemiş bir karakterdir. olayların rasyonel açıklamalarını arar ve adanın doğaüstü özelliklerine karşı derin bir şüpheciliği vardır.

    bilim ve teknoloji: dizi boyunca dharma inisiyatifi gibi unsurlar, materyalist bir bakış açısını temsil eder. dharma inisiyatifi, adayı bilimsel olarak inceleyen ve onun sırlarını anlamaya çalışan bir gruptur. onlar için ada, doğaüstü bir yerden ziyade, incelenmesi ve anlaşılması gereken bir fenomendir.
    "lost," idealizm ve materyalizm arasındaki çatışmayı merkezine alır. bu çatışma, karakterlerin inançları, kararları ve nihayetinde kaderleri üzerinde derin bir etki yapar.

    locke ve jack: locke ve jack arasındaki çatışma, dizinin temelini oluşturur. locke'un idealizmi ve jack'in materyalizmi, sık sık çatışma yaratır. bu iki karakter arasındaki fark, adanın doğası ve orada geçirdikleri zamanın anlamı konusunda iki farklı yaklaşımı simgeler.

    dizinin sonuna doğru, jack'in karakteri, materyalizmden idealizme doğru bir değişim geçirir. bu dönüşüm, jack'in adanın doğası ve kaderi hakkındaki anlayışında derin bir değişime işaret eder. nihayetinde, jack, locke'un inançlarını benimser ve adanın ruhsal boyutunu kabul eder. karakterler, bu iki felsefi görüş arasında gidip gelirken, izleyiciye de insan deneyiminin doğası hakkında derinlemesine düşünme fırsatı sunar. locke ve jack arasındaki temel çatışma, dizinin bu felsefi tartışmayı nasıl ele aldığının bir yansımasıdır. dizi, izleyiciye maddi dünyanın ötesine geçip, kader, inanç ve ruhsal gerçeklik üzerine düşünme şansı tanır. lost'un dizi tarihindeki yeri çok değerlidir ve çok kıymetlidir. arka arkaya tüm bölümleri izletebilecek heyecanı veren ender dizilerdendir.
  • 1585
    (bkz: erşan kuneri)

    2.sezonunu izledim. 7. bölümdeyim. kaliteli yapım orası kesin ama ilk sezon gibi komik olmamış. bir de araz kaygılaroğlu ve ezgi mola çıkması da ekibi kalite olarak baya baya düşürmüş. çağlar çorumlu da az yer alınca ekipçok sönük kalmış.
    sadece 1 sahnede güldüm. cem yılmaz'ın her yapımını izlerim ama komedi olarak izlemeyin ikinci sezonu.

    cem yılmaz yeşilçamla aşk yaşamış. bazen dokundurmuş bazen övmüş. ama biraz işte öyle yani.
  • 1586
    netflix'e 5 6 aydır girmiyorum.
    blu tv'ye behzat ç var diye üye oldum. sonrasında prens ile devam ettim. succession diye mükemmel dizi ile bitirdim derken eski dizilere bakayım dedim. the sopranos ile tanıştım. biliyorum daha yeni mi keşfettin dediğinizi duyar gibiyim. fakat ben netflizciydim. orda ilgi alanıma giren hangi dizi varsa onları izliyordum.
    ama diğer uzun soluklu dizilerde olduğu gibi sopranos'tan sonra da bir boşluk olacak. dizi ve karakterle bir bağ kuruyorsun zamanla malum. son sezondayız bakalım. bu dizi yüzünden yeni sezonu çıkan bir sürü diziye dönemedim hala. *
  • 1588
    (bkz: the penguin)

    batman evreninden izlenesi bir dizi. colin farrell inanılmaz bir oswald cobb olmuş. zaten diziyi de o taşıyor. çok mantıklı temeller üzerine oturtulmuş bir senaryo beklemeyin, sonuçta çizgi roman ürünü bir dizi. ancak temposu, oyunculukları iyi. boş vaktinizde izlemenizi tavsiye ederim.

    (bkz: the day of the jackal)

    jackal kod adlı, para karşılığı suikast işi yapan eski bir askeri konu alan dizi. içinde oldukça profesyonel, titiz bir adam. kılık değiştirebiliyor ve birçok dil biliyor. başrolünde eddie redmayne gibi son dönemlerin popüler oyuncularından birisi var. rolü iyi kotarıyor. bu dizideki sıkıntı iki koldan yürümesi. bir diğer kol olan mi6 görevlisi siyahi abla açıkçası beni çok sıkıyor. bir de hemen hemen her dizideki “işine düşkün ailesini ihmal ediyor” klişesi artık beni boğuyor. sen soğukkanlı, kusursuz planlama ile suikast gerçekleştiren paralı bir profesyoneli konu alıyorsan bu kadar duygusallığa gerek yok. bu dizide de hayli mantık hataları var ama izletiyor kendini.
  • 1589
    (bkz: arcane)

    2. sezonunu beğenmediğim dizi. hatta, tamamını tek seferde izlemek için tüm bölümlerin yayınlanmasını beklerken sürekli övgü okuduğumdan hayal kırıklığıyla birlikte öyle sinir oldum ki acaba ilk sezonu da kötüydü ama sürekli övüldüğü için algılarımla oynandı da kandırıldım mı diye düşündüm.* ilk sezonu vakit bulunca oturup tekrar izleyeceğim.

    sosyal medya tayfasına oynayan bir sezon olmuş. sosyal medya tayfasına oynadığı için de hepsi puanı basmış diziye. ancak zaman geçtikçe, senaryodaki sorunları falan millet yazmaya başladıkça bir aydınlanma olur. ki başlamış zaten.

    https://x.com/.../1862533580666151085

    twitter'da milletin birbirine yakıştırdığı karakterleri shiplemek için senaryoyu darmadağın etmişler. yine alt metinler imgelerle falan anlatılıyor ama diziye derinlik katan konular bu shipleme işleri için hep kenara itilmiş. bu shipleme saçmalığından dolayı karakterlerin ana kişilikleri bozulmuş. bu aşk hikayelerinin bazı kısımları da wattpad hikayesi kıvamında. o derece kötü.

    dizinin temposunun da içinden geçmişler. tam dövüş sahnesi başlayacak, nabız zirvede iken araya duygusal basılmış flashback giriyor. veyahut zınk diye origin hikayesi sokuşturuyorlar. dövüşlerde de sürekli jump cut kullanmışlar. iyi ve doyurucu bir dövüş sahnesi yok neredeyse. ilk sezondaki dövüş sahneleri shounen anime seviyesi kaliteliyken ve dünyada artık animasyonların dövüş sahneleri normal filmlere ilham olacak seviyeye gelmişken bu sezonda dövüşlerde jump cut kullanmak nereden geldi anlamadım. bütçeden kısmak içindir büyük ihtimalle ama bu yapım gelmiş geçmiş en pahalı animasyon dizi 250 milyon $ maliyetiyle. bu maliyete bu dövüş sahneleri olmamış.

    bir de game of thrones'un son sezonunda yapılan hataya düşüp çözümlenmesi gereken çok fazla konuyu sadece 9 bölümlük bir sezonda işlemeye kalkışmışlar. dizinin yaratıcılarından biri de özür dilemiş zaten bu durumla ilgili.

    https://www.reddit.com/...learn_from_it_after/

    spoiler vermeden yazabileceğim eleştiriler sanırım bu kadar ama ufak da olsa spoilerlı bir eleştiri yazmak istiyorum.

    --- ufak spoiler ---

    artık iyi karakterlerin kötü karakterlerin bütün yaptıklarını iki cümlede unutup bağrına basması işinin bırakılması lazım.

    --- ufak spoiler ---

    başka eleştiriler de yazılabilir. eminim ki şu an aklıma gelmeyen veya gözümden kaçırdıklarım da vardır ama başka bir diziye geçmek istiyorum.

    (bkz: the penguin)

    2022'de çıkan the batman filmindeki oswald cobb'ın hikayesini anlatan dizi. dizi, filmden sonrasını anlatıyor ve direkt 2. filme bağlanacak. filmlerin yönetmeni ve bu dizinin de yapımcısı matt reeves tarafından bu şekilde belirtildi.

    dizi ilk iki bölümde bayağı sürükleyici şekilde başlıyor ama tempo daha sonra düşüyor. toplamda 8 bölümlük bir dizi için biraz keskin bir düşüş bu. ancak karakterleri çok iyi anlatmayı başarıyor. özellikle son 2 bölüm oswald cobb karakterinin kişiliğini çok iyi anlatan sahnelere sahip.

    bu dizide de ne yazık ki son zamanlarda moda olan, tam hikaye bağlanacakken bütün anlatımı bırakıp origin hikayesi servis etme durumu var. bu eskiden lineer anlatım modayken alışılagelmişin dışında bir teknik olduğu için etkileyiciydi ama artık her yapımda olduğundan bir özelliği kalmadı. ayrıca çoğu yapım bunu hikaye içine iyi bir şekilde yediremediğinden akıcılığı bozuyor. bu dizide bu yöntemin kullanılmasının anlamı da var, karakterin kişiliğinin anlatımını destekliyor ancak yine de akıcılığa zarar vermiş.

    bunlar sadece benim ufak eleştirilerim yoksa dizi iyi. sopranos falan gibi mafya dizilerini seviyorsanız izleyebilirsiniz.
  • 1590
    (bkz: tulsa king)

    canımız ciğerimiz rocky'miz sylvester stallone'nin 75'inde başladığı, ikinci sezonu daha yeni bu sene çıkan dizi. hikaye basit ama etkili. sly abimiz uzun yıllar hapis yatmış bir italyan mafyası üyesi. hatta baba statüsünde takılıyormuş. bir fedakarlık yapıp hapse giriyor fakat çıktığında dünyayı çok değişmiş buluyor haliyle. ayrıca ait olduğu mafya kendisini gözden çıkarmış, senin modan geçti diyip adamı new york'tan taaa oklahoma'nın tulsa diye bir kasabasına sürüyorlar. tulsa da el değmemiş, küçücük bir yer. sly abimiz de tulsa'ya gidip mekanı kendine bağlamak için uğraşıyor işte kısaca. olaylar büyüyor ve dizi gittikçe sürükleyici hale geliyor. bu tür temaları seviyorsanız tavsiye edilir. öyle çok sert bir mafya hikayesi de değil, abartı derecede şiddet, ciddiyet vs. yok içinde. akıp gidiyor.
  • 1591
    (bkz: arcane)

    çok güzel bir animasyon; kalitesi üst düzey, müzik seçimleri üst düzey, anlatılan hikayenin akıcılığı üst düzey.

    tek problem, bir sezon daha olabilirmiş. bazı hikayeler çok üstünkörü geçildi hemen bitirilmek için sanırım. bazı karakterlerin motivasyonunu anlayamadık haliyle. bu kadar güzel bir yapıma yakışmadı. nadiren bunu derim bu arada, bir sezon daha olabilirmiş diye. genelde sakız gibi uzatılır çünkü ama bu sefer de kısa kesildi *

    not: ben oyunu oynamadım, oradaki hikayeleri vs. bilmem. sadece diziyi değerlendirdim.

    imdb: 9/10 (benim puanım da bu seviyede olur)

    (bkz: from)

    izlemeyin, yani başlamayın. 4. sezona geçiyoruz daha hiçbir gizem çözülmedi. bir kez başladık diye devam ediyorum ama atlaya atlaya geçiyorum bölümleri.

    'olması imkansız' bir kasabada tıkılı kalan insanları anlatan bir yapım. lost ya da wayward pines tarzı bir dizi diyebiliriz. çok fazla karakter olduğundan herkese net dokunamıyorlar, insanların duygularını anlasak desek öyle bir dizi olamıyor. gizem dizisi desek de o kadar yavaş ilerliyor ki; insanı sıkıyor. bir soru cevaplanınca, 10 soru beliriyor. 4. sezon 2026'da gelecekmiş; daha açığa çıkan neredeyse hiçbir şey yok (2022'de başladı).

    imdb: 7.8/10 (benim puanım 6-7 arası anca)

    (bkz: wayward pines)

    from'un olmuş hali. konu neredeyse aynı. ilk sezondan bahsediyorum, ilk sezonda hikaye bitiyor aslında. dizi tutunca ikinci sezonu da çektiler ama o olmadı. ilk sezonu izleseniz yeter.

    imdb: 7.3/10 (benim puanım 8 civarı olur ilk sezon için, ikinci sezon için ise ekstrem bir düşüşle 6-7 arası)

    (bkz: silo)

    özetle; yine her şeyin yok olduğu bir dünyada yer altına yerleşen insanların hikayesini anlatan bir yapım. temelde insanların nasıl yönetildiğini, motivasyonlarını vs. güzel anlattığını düşünüyorum. sıkmadan da kendini izletiyor.

    imdb: 8.1/10 (benim puanım da aynı seviyede)

    (bkz: severance)

    garip bir hikayesi var, işe gittiğinizde hayatınızın diğer kalanını unuttuğunuzu ve o şekilde iş yaptığınızı hayal edin. iki farklı insanı aynı hayatta yaşıyorsunuz yani. kesinlikle izlemeye değer, kendinizi sorgulatıyor.

    imdb: 8.7/10 (benim puanım da 8 üstü olur)

    (bkz: the devil's hour)

    ilginç bir konu ele alınıp dizileştirilmiş. merak duygusu son bölüme kadar sürüyor, yine pek bilim-kurgu diyemesek de fantastik kurgu diyebileceğimiz bir yapım.

    konusu; spoiler olmadan nasıl anlatacağımı bilemedim * fragmanı izleyip karar verin en iyisi devam edip etmeyeceğinize. bu tarz yapımları seviyorsanız izlemeye değer bir yapım diyebilirim.

    daha önce yukarıdaki gibi ilk sezonu önermişim, ikinci sezon da geldi ve ilkinden daha iyi. toplam 11 bölüm, tavsiye ederim.

    imdb: 7.6/10 (benim puanım da benzer)

    giray altınok'un prens, var bunlar, karşılaşmalar gibi yapımları da izlenmeli bana göre. hepsine 7 üstü puan verebilirim.
  • 1594
    kuantum fiziğini, süperpozisyon kavramını ve çoklu evren teorilerini en anlaşılır şekilde, fantastik öğelere girmeden, sade ve çok akıcı bir dille anlatan muhteşem bir dizi önerisiyle geldim: dark matter. lost room'u andıran harika bir apple tv+ dizisi. roman uyarlaması olması ve bizzat romanın yazarı tarafından uyarlanması diziye harika bir tat katmış. baş roldeki adamın hem tip hem ses tonu olarak bryan cranston'a aşırı benzerliği de bonus. tabii bir de jennifer connely güzelliği diye bir şey var. bu yaşta bile, evet.

    apple tv+ demişken, shrinking de hiç fena bir iş değil. başrolde himym'den canımız ciğerimiz marshall eriksen'in, yani jason segel'in oynadığı, psikoterapistlerin psikolojisini işleyen bir feel-good dizisi. üstelik kadroda harrison ford da var ve devasa oynamış. gözümü alamadım ustadan. dizi çok derinlikli bir başyapıt filan değil tabii ki ama su gibi akıp gidiyor. özellikle basit düzey psikolojik çözümlemelerden hoşlananlar için çok keyifli. ted lasso'nun ekibi yapmış sanırım, onu seven bunu da sever.
  • 1597
    türk dizileri olan:

    (bkz: ezel)
    (bkz: karadayı)
    (bkz: çukur)
    (bkz: aile)

    ve en son bu yil yayınlanan deha dizisinde ne ilginçtir ki:

    habil ile kabil kardeşlerinin hikayesi anlatılmış veyahutta direkt aynen konu edilmiştir.

    ne ilginçtir ki: yukarıda saydığım beş dizinin de yapım şirketi ay yapım'dır.

    sadece ay yapım'a özel mi bilmiyorum ama bu hikaye ilk olarak kurtlar vadisi adlı dizide anlatılmıştır.

    türk dizisi izleyenler de bu anektodu fark etmiştir şüphesiz ki.
  • 1599
    severance 2. sezonu 10 gün sonra, 17 ocak 2025'te başlıyor. bölümler tv usulü haftada 1 yayınlanacak ve sezon 21 mart'ta bitecek.

    yeni sezon yaklaşınca ilk sezonu oturup tekrar izledim. üç sene geçti allahsızlar, her şeyi unutmuşum. tekrar izleyince iyice ikna oldum ki süper dizi. ımdb puanini sonuna kadar hak ediyor. spoiler vermemek için üstü kapalı yazacağım, umarım başarırım.

    öncelikle adam scott bence dünyanın en itici oyuncularından biridir, ben stiller'ın yönetmenliğine ve yapımcılığına inanmam (babasının tek bir tonlaması bile etmeyecek oyunculuğuna hiç değinmiyorum bile.) ama bu dizide ikisine de ba-yıl-dım. scott müthiş doğal oynamış, ben stiller yapımcı ve yönetmen olarak harikalar yaratmış.

    dizi aslında çok açık bir şekilde westworld izleri taşıyor. çıkış noktası çok farklı olsa da jeneriğinden müziklerine, şirket tasvirinden gizemine, loop kavramından çekim tekniklerine kadar her anında westworld 1. sezon izleri bulmak mümkün. tabii westworld 1. sezonunun başarısında anthony hopkins faktörü çok önemliydi. severance da bu boşluğu uğursuz tekinsiz yapımların vazgeçilmez kenafir gözlüsü patricia arquette, the night of'u izlediğimden beri her gördüğümde ayaklarımı kaşındıran john turturro ve click'ten beri tırstığım christopher walken'la doldurmaya çalışmış ama anthony hopkins babadan dünyada bir tane var. hepsini toplasan onun karizmasına erişilmiyor. zaten walken gibi karizmatik bir oyuncunun hopkins gibi felsefi cümleler sarf etmek yerine gereksiz bir "açmayın dedeler" hikayesine kurban edilmiş olması da projeye katabileceği karizmayı epey götürmüş. böyle bir ikiliye ikinci tur işleyişimde bile kendimi hazırlayamadım. allah'tan daha ileri gitmiyorlar. *

    peki westworld çeşitlemesi olması diziyi kötü mü yapıyor? hayır, asla. aksine, bence dizi dünyasında tüm zamanların en boşa harcanmış potansiyeli olan westworld felsefesini hatırlamak harika bir deneyim. üstelik severance, westworld'e göre çok büyük bir avantaja sahip. ww, başlangıçta gerçeğin doğasını sorgulayan felsefi bir yapımken zamanla robotlarla empati kurmamızı ister hale gelmiş ve bomboş bir aksiyon dizisine dönüşmüştü. "bir format atsak düzelir mi, fişten mi çeksek acaba" kafasıyla yaklaştığımız robotlar bir de bizi öldürmeye niyetlenmişti ve haliyle onların tarafını pek tutamamıştık. (neden acaba?) onca aksiyon da boşa gitmişti.

    severance ise mağduriyeti kanlı canlı insan üzerinden, hem de her gün 8 saat çalışmak zorunda kalan sıradan insan üzerinden işleyerek seyirciyi can evinden vuruyor ve empati duygusuna tavan yaptırıyor. black mirror'ın 10 senedir yapamadığını yapıyor yani.

    kostümlerden mekan tasarımına, sinematografiden senaryo matematiğine kadar çok büyük bir başarı söz konusu. üstelik yapım, çok farklı şekillerde okunabiliyor. platon'un mağara alegorisinden kapitalizm kültlerine, din ve teolojiden jung arketiplerine kadar pek çok açıdan bakmak mümkün. hepsine kapı aralıyor ve insanı ciddi sorgulamalara itiyor. dizideki ilk replik "who are you?" senaryo, bu repliğe 9 bölüm boyunca sadık kalıyor ve insanı insan yapanın ne olduğunu dehşet bir şekilde irdeliyor. bilinç, karakter, anılar, deneyimler, travmalar, düşünceler, yaşam koşulları, çevre... hangisi daha önemli, gerçek benlik nasıl tanımlanır diye sürekli sorarken buluyorsunuz kendinizi.

    haliyle ortada çok başarılı bir ilk sezon var. peki eksik yanı hiç yok mu? bence çok net iki olumsuz yönü var. ilki, sezon finali.

    genel olarak sezon finali dünya genelinde aşırı beğenildi ama benim en sevmediğim bölüm o oldu. sonuna kadar felsefi bir şekilde getirdikleri ve sırlarını adım adım açtıkları yapıyı son bölümde heyecan versin diye klasik hollywood hilelerine boğmaları hiç hoş olmamış açıkçası. sürekli araya giren engeller, kesilmek bilmeyen kemerler vs... tamam bunlar 80'lerde işe yarıyordu ama o taktikleri 10 yıldır biz türk pembe dizilerinde kullanıyoruz. hani seinfeld bir bölümde "iki sihirbazın birbirini şaşırtmaya çalışması" diye bir benzetme kullanıyordu ya. tam o etkiyi yarattı bende. türk dizileriyle haşır neşir olan kimse sezon finalindeki o klişeleri yemez. sırlara odaklanarak çok daha sinematografik bir bölüm çıkarabilirlerdi. ama dediğim gibi, bu sadece benim mesleki deformasyonum da olabilir. genel olarak çok beğenildi çünkü.

    ikinci eleştirim de artık kaçınılmaz hale gelen woke kültürüne. tamam çeşitlilik, farklılıklara saygı ok ama bağlama oturmadığı zaman her eve bir asyalı, iki zenci, iki gay sıkıştırma projesi çiğ duruyor. biliyoruz çünkü niyeti. işin ilginci, bu dizide çeşitliliğin çok işlevsel kullanımı da var. spoiler olmasın diye şifreli söyleyeyim, wellness uzmanında tercih edilen cast sürpriz yaratma bakımından ne kadar etkiliyse (ve buna şaşırmamız bizde nasıl farkındalık yaratabilecek bir durumsa) turturro & walken aşkı o kadar faydasız. ana karakter bile koskoca 9 bölüm boyunca bir kere üstün körü sevişip bir kere de öpüşmüşken iki dedenin aşkını bölümlerce işlemek pek de bir şeye hizmet etmiyor. en azından ilk sezon için. ama woke dayatmaları en azından disney ve netflix kadar abartı değil bu dizide. how ı met your father izlemiş olan varsa anlar ne demek istediğimi. (mother değil, father. facia olan.)

    bu iki nokta dışında bence muazzam bir ilk sezon yapmışlar ve ikinci sezon bir westworld çöküşü yaşamazlarsa çok efsane bir dizi haline gelebilir.

    bir de umarım yarattıkları evreni bir alt metne oturturlar. 40 yıldır amerikan yapımlarını esir alan çok ilginç evrenler yaratıp alt metinsiz bir şekilde bırakma saçmalığından bıktım çünkü. seyircinin yorumuna bırakılacak yapım var, bırakılmayacak yapım var. festival filmi yaparsa tamam ama yüzlerce milyon dolar harcanmış, uğruna koca evren yaratılmış diziler yapınca kolaya kaçıp seyirciyi aldatmak oluyor açıkçası. bu tarz yapımlar bence mutlaka bir alt metne sahip olmalı. ve severance çok önemli sözler söyleyebilecek bir yapım.

    umarım çok güzel bir ikinci sezon izleriz. herkese iyi seyirler.
  • 1600
    (bkz: severance)

    dizinin fanları zaten çoktan izlemiştir ama genel duyurumuzu yapalım: apple tv plus yapımı olan dizinin 2. sezonu bugün başladı. ilk defa izleyecekler için, dizinin ilk sezonu biraz ağır ilerliyor gibi görünebilir ancak öyle olması gerekiyor zaten çünkü hızlıca geçiştirilecek bir aksiyon yok.

    imdb tarafından şu etiketlere sahip dizi: komplo gerilim, distopik bilim kurgu, psikolojik dram, psikolojik gerilim, iş ortamı dramı, dram, gizem, bilim kurgu, gerilim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın