• 1126
    10 subat 2010 galatasaray antalyaspor macinda son haftalarda oynadığı en iyi topu oynayan takımdır.. direkten dönen toplar, kaçan sayısız gol pozisyonları, kontratak harici pozisyon vermememiz ve takımdaki kazanma hırsıyla dün beni elenmemize rağmen çok mutlu etmiştir.. peki bu kadar iyiye rağmen antalya gibi sıradan bir takımdan 2 gol yememizin sebepleri nedir dersek, yine karşımıza duran toplardaki adam paylaşma sıkıntımız ve ileriye çıkarken orta sahada kaybedilen toplar çıkıyor.. atletico madrid maçlarında öncelikle bunlara çok dikkat etmemiz lazım.. ayrıca , a.madrid maçları öncesi antalya,denizli ve kayseri maçlarıyla üzerime çöken hafif karamsar havayı dağıtmıştır takımımız dün oynadığı futbolla..
  • 1128
    söylendiği gibi ne 4-6-0, ne 4-3-3 ne de 4-5-1 oynayan takımdır. oynadığı taktik 1-1-1-1-1-1-1-1-1-1 dir. evet ayrı ayrı 11 tane futbolcu var sahada. sürekli bir kargaşa, sürekli bir panik. sakatlıklar var evet, forvetimiz yok evet. ama gören de diyecek ki bu takımın tek yıldızı sakatlar. ben pek umutsuzluğa düşmem takımım hakkında. hep olumlu bakmaya çalışırım. ama şuan beni tek endişelendiren bu takım olgusundan uzaklık. bir maç bakıyoruz, her ayağına geleni ileri diken, pas yapamayan bir takım. diğer maç bakıyoruz, takır takır ayağa pas yapan, oyunun temposunu ayarlayan ama gol atamayan takım. sonra bakıyoruz, kimin nerde oynadığı belli olmayan, mahalle takımı tadında görünen takım. yahu iyi güzel de; biz ne zamandan beri maçın önemine, rakibe, bilmem neye göre şekil değiştirmeye başladık? benim iddiam şudur, galatasaray'ın ikinci yarıda oynadığı 5 maçın kasetini bi adama izletelim, futbolcuların yüzünü ve formaların armalarını sansürleterek. adam muhtemelen 5 tane farklı takım izledim diyecektir. zira haklıdır da. ama burada suçluyu doğru aramak lazım. ben herkesin birbirine suç attığı bir ortamda, başarıya ulaşılacağına inanmıyorum. en başta taraftar, kafasındaki bu kaos havasını atmalı. daha sonra da takım. yoksa rijkaard gitsin demek de kolay, gio'yu niye aldık demesi de, arda bitmiş demesi de.

    hem hocasına, hem futbolcularına sonsuz güvendiğim takımdır. sadece, mevcut durumu kabullenip, daha iyiye ulaşmak için çabalamalı.

    sonuçta: (bkz: #304666)
  • 1129
    sistem sahibidir benim için artık. evet, öyle. niye şaşırdın ki?

    gerçi ben bu kanıya henüz sezon başı 4 veya 5. maçımızı oynarken vardım, yeni değil yani. x maçını kaybediyoruz, hemen başlıyorsunuz ''hani sistem'' diye. y maçını kazanıyoruz, bu sefer de ''ehehe sistem oturacak'' diye kendinizi kandırıyorsunuz 3 puanın anlık sevinci ile. ya cidden bizle makara yapıyorsunuz ya da yazmak için yazıyorsunuz. sistem; maçı kaybediyorsak uzak bir diyar, kazanıyorsak yanıbaşınızdaki dost arkadaş size göre. bu nasıl iş anlamadım?
    sistem dediğimizi attığımız gol ile mi ölçüyoruz, ya da kazandığımız maç ile mi? oysa bu sistem gol atmaz ki. sana pozisyon hazırlar. senin takımının 6 kişi ile rakip ceza sahası içinde halay çekmesini sağlar. gol bireyin işidir, anlıktır. benim takımım da yeteri kadar pozisyon buluyor mu oynadığı maçlarda? buluyor.

    kayseri maçı* bitiyor, ortalık birbirine girmiş. herkes tutturmuş ''hani sistem diyordunuz'' diye . oysa tekrar izliyoruz maçı; çeltik tarlasının suyunu çekmiş halinden birazcık hallice bir sahada üst düzey teknik oyuncularım elinden geldiğince topu yere indirmiş. mümkün olmuş mu bunu oyunun geneline yaymaları? haliyle olmamış zemin yüzünden. e bakmışlar olmuyor yerden top oynamak, ceza sahasına orta yaparak gol atmayı düşünmüşler. sen kalkmışsın ''1.70 lik oyunculara** orta yapıyorlar yav'' diyorsun. e güzel kardeşim top yerde durmuyor ki. fakat ona rağmen bir çok net pozisyonun var. elano'nun pozisyonu, sarp'ın indirdiği topta arda'nın dışarı çıkan şutu, emre çolak'ın son dakikalarda girdiği pozisyon olmak üzere var oğlu var. ne yaptıysa bizim aslanlar girmedi işte top. adı üstünde top işte.

    antalya maçı* içinde bu söylediklerim aynen geçerli mi? tabii ki geçerli. sadece sarp hat-trick yapabilirdi antalya maçında. yine olmadı. ben bu durumu şansızlığa bağlıyorum. sen beceriksizlik diyebilirsin, bir diğeri baros'un yokluğuna bağlayabilir. hepsi mantıklıdır. ama bana ''sistem demeyin'' demek, takımının vizyonuna uymak için çaba sarfedilen şu sözlükte ayıptır. hocana saygısızlıktır, futbolcunun emeğini hiçe saymaktadır.

    var bir uğursuzluk/cenabetlik. eyvallah kabul ediyoruz ve de görüyoruz. oynayacağın sisteme en uygun ileri uç elemanı elinde. hatta daha da ileri gidiyorum dünyada 4-3-3 denilen sisteme en uygun 3 isimden biri senin elindeki adam: milan baros. sen de kısmetsizlik, ben diyeyim cenabetlik. yokluğu varlığından daha beter, zararoğluzarar* kırdı adamın elini kolunu. bunu ben görüyorum sen de gör takımdaşım. ikinci alternatifin kewell sakatlandı. kasap ligi için özel adam aldın, avrupada oynamayacağını bile bile. ne oldu? terminatörler o adamı* da harcadı. bütün bu olanlara rağmen hocan, yönetimin, futbolcuların elinden geleni yapıyor ve de direnmeye devam ediyorlar. sen de gel bu çarkın bir dişlisi ol. sen de çarkın içinde bulun ki hızlı devirdaim yapalım. bizim yüzümüzden çark yavaşlamasın. sen, ben, tribündeki kardeşlerim biz olmayı başarabilirsek sahada kükreyen bir aslan göreceğiz 2 sene sonra. gel hadi etme eyleme...
  • 1130
    turkcell süper lig'in 21. hafta itibariyle yeni lideridir. önümüzdeki hafta fenerbahçe'nin ciddi anlamda hırslanmış bursaspor ile oynaması, galatasaray'ın ise kafalama çakılan beşiktaş ile oynayacak olması 1 hafta içinde galatasaray'ın puan farkını ciddi oranda açmasına neden olabilir. bu arada bu bahsettiğim takım antalyaspor ile oynanan ve kazanılan kupa maçı sonrası arkasından ağıtlar yakılan, çökmüş, bitmiş galatasaray. şimdi bu takım atletico madrid'i elese, bu takımı en ufak bir şeye dayanmadan eleştiren, futbolu kendi dünyaları kadar küçük zanneden bir kısım galatasaray taraftarının sevinmeye hakkı olacak mı, olacak. işte buna sinir oluyorum. e achille emana koyayım, futbolu düşünen, futbolu üzerine herkesin yorum yapabileceği kadar boş bir oyun olarak görmeyen insanlar bocalama dönemi sürerken taraftarın kalan kısmından sabır istedi. o zaman takımın ebesine atladınız, şimdi de takım lider diye sevinebileceksiniz, ne taraktan adamlarsınız lan siz, vallahi inanamıyorum. kınıyorum, sat-mı-yo-ruz.
  • 1138
    ilk defa kesin yorum yapamadığım bir maç ile karşı karşıya olan takımım. atletico madrid maçında gönlüm tabiki yenmesinden yana ama aklım sanki bi terslik oluverecek diyor. sonra gönlüm yine sen kimleri devirdin bunları mı deviremicen diyor. yani gönlüm ile aklım kıyasıya bir savaş halinde. savaşı kimin kazanacağı da perşembe belli olacak. bakalım hayırlısı...
  • 1139
    bir takımın bel kemiği sayılabilecek, atakların çoğunun başladığı ve takım paslaşmasının merkezi olan ön libero mevkisinde an itibariyle mehmet topal, mustafa sarp, barış özbek gibi adamlar oynamaktadır. süper ligin orta sıra takımlarının çoğunun ön liberolarından bile bir fazlası olmayan bu adamlar galatasaray'da forma şansı bulduğu sürece avrupa'da başarı beklemek maalesef tatlı bir hayalden öteye gitmeyecektir. maç boyunca dana gibi koşuşturan ancak takımın pas alışverişine ve ataklarına doğru dürüst bir katkı bile yapamamalarına rağmen galatasaray'da alternatifsizlikten dolayı kilit adam rolüne soyunan bu şahıslar, galatasaray'ın -rıdvan'ın deyimiyle- bir çakma barcelona'ya dönüşememesindeki en büyük engeldirler.

    (bkz: tek nefeste entry girmek)
  • 1149
    acilen, sabri sarıoğlu, harry kewell ve milan baros'a kavuşması gereken futbol takımıdır. evet, dünkü * maçta avantajlı bir skor aldık ancak bu avantajı sağlarken, atletico madrid'in de bize yardım ettiğini düşünmekteyim. ne kadar tepki çekecek olsada ben, uğur uçar ve mehmet topal'ın galatasaray'da ilk 11 oynayabilecek düzeyde futbolcu olduklarına inanmıyorum. eğer başta söylediğim 3 isim bir an önce dönebilir ve eski formlarından devam edebilirlerse, ortaya seyretmesi zevk vericek bir galatasaray çıkacaktır. bundan kimsenin şüphesi yok. ancak daha büyük hedefler için (bkz: şampiyonlar ligi), galatasaray'ın, 2010-2011 sezonu başında, bir iki kilit bölgeye önemli isimler alması gerekmektedir. kendi nacizane fikirlerim doğrultusunda söylemek istediğim; öncelikle, her ne kadar atletico madrid maçında biraz toparlanmış gözüksede, leo franco'nun yollanması gerekmektedir. ilk 11 de oynatılabilecek 6 yabancı hakkını kaleciden yana kullanmak mantıklı gelmiyor (tabi bu kaleci taffarel ya da mondragon değil ise). bu ilk hamleden sonrada, hakan balta ile rekabete girebilecek bir sol bek ve arda ile elano'nun arkasında sağlam bir kesici olarak oynayabilecek bir ön libero (lassana diarra, yaya toure tarzı) alınabilirse, aşağıdaki gibi bir kadro ortaya çıkar ki buda galatasaray'ın seyrine doyum olmayacağı anlamına gelir...

    -----------------------ufuk (aykut)--------------------

    sabri----------neill-------------servet------yeni transfer (hakan balta)

    --------------------yeni transfer-----------------------

    ------------arda turan----------elano---------------

    keita---------------------------------------kewell (dos santos)

    ------------------baros (jo)---------------------------
  • 1150
    dörtlü defansı halen oturmamış, kalecisinin üzerinde her türlü baskı olan, forvetleri sakat, sol açığı tecrübesiz ve şu an içi cesaretsiz olan ancak mustafa sarp, arda, caner, elano, lucas neill gibi yetenekli ama daha önemlisi istekli ve hırslı futbolcuları sayesinde bulunduğu konuma gelen biricik futbol takımım. bütün bunlara katkısı büyük olan teknik direktör ve yardımcısını da asla unutmamak gerek.

    takımımın da tek amacı her koşulda, tartışarak bile olsa doğru yolu bulmayı hedefleyen taraftar kitlesine saygısızlık etmemek, onları yarı yolda bırakmamak ve ölümüne savaşmak olmalıdır. başlarındaki hoca ve onları gözleyen taraftar ile bu hiç de zor olmayacaktır.

    herşeyden öteye o bizim biricik takımımız, herşeyimiz hatta kimimizi hayata bağlayandır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın