• 8976
    gerçekçi olmamız lazım. puan farkını kapatmak gerçekten çok zor. ama motivasyonumuzu kaybedip 3. 4.'de olabiliriz bu gidişle. bu sene ikincilik şampiyon olmak kadar değerli. malum fenerbahçe seneye avrupa kupalarında yok. o yüzden ikinci olursak direk olarak şampiyonlar ligine gideceğiz. ama görülüyor ki büyük bir motivasyon kaybımız var. devre arasına iki maç kaldı ve bu maçları kaybetmeden girersek iyi. 2. yarı toparlanacaktır bu takım.
  • 8978
    tamamen motivasyon eksikliği yüzünden puan kaybeden takım. futbolcular rehavete kapılmışlar. "biz juveye koyduk bunlara 5 atarız." düşüncesinde başladılar maça. golü yedikten sonra bile toparlanma çabası, baskı kurma zahmetine girmediler. zaten ikinci yarı ciddi bir şekilde şanssızdık. şanssızsak şanssızız. sen çıkıp her an baskı kurarak, maç seçmeden çatır çatır oynucaksın. sen mustafa sarp'la, cevat güler'le; maddi sıkıntı yaşanırken orhan ak'la, saidou'yla şampiyon olan takımsın. nasıl oluyor da drogba'yla, sneijder'le, riera'yla başarı gelmiyor anlamıyorum. tek sorun ciddiyetsizlik.
  • 8979
    semih - zan - selçuk - umut -burak la birlikte belki az biraz emre çolak haricinde elle tutulur iyi yerli oyuncusu olmayan takımımız. geri kalanlar şampiyonlar liginde üst tura çıkmış takımları baz aldığımızda b kalite bile değiller c kaliteler hepsi bizim için boşuna zaman ve para kaybı.. devre arası özellikle yerlilerde köklü bir değişim gerekiyor geleceğimizi düşünüyorsak tabi.
  • 8982
    saatlerdir düşünüp duran içindekileri bir şekilde dışa vurmaya çalışan ama nereden başlayacağını bilmeyen bir galatasaray taraftarı olarak düşündüm ki başlamanın en güzel olacağı başlık burası.

    ilk olarak eğer başıma bir şey gelmeyecekse ben bu takımda burak, drogba, sneijder ve selçuğu istemiyorum. hatta işi daha da ileri götürerek söyleyebilirim ki isterlerse dördü birden devre arasında bedelsiz olarak fenerbahçe ya da beşiktaş'a transfer olabilirler.

    neden mi istemiyorum? açıklayayım.

    drogba geldiği ilk maçta golünü attı, köşe gönderine gitti, iki kolunu iki yana açtı ve "işte geldim burdayım, ben bu işte ustayım!" pozunu gösterdi taraftara. evek haklıydı, evet ustaydı. ancak o içinde bulunan fatih terim egosu'ndan yüksek olan egosu gün geçtikçe takıma uyması gereken drogbayı "ben ne takıma uyacağım, takım bana uysun" mentalitesine itti. önce duran toplara tecavüz etmeye başladı, sonra ilk maçlarındaki isteği yerini bir boşvermişliğe bir sallamamazlığa bıraktı. evet drogbanın 10 dakikalık istekli oyunu bu takıma o 10 dakika içerisinde 2 gol 1 kırmızı kart bile kazandırabilir. ancak maçın büyük çoğunluğunda hava toplarında bile tam olarak çıkmaya çalışmayan, vatandaşı eboue'ye uyup aldığı tüm darbelerde yerde yatmanın yollarını arayan drogba'nın samimiyetsizliği o 10 dakika içerisinde takım içerisinde sırıttığından çoğu zaman faydalı olmuyor. eğer fiziğin yetmiyorsa 45 dakika oyna, 60 dakika oyna, ama adam gibi oyna. ama eğer her fırsatta çıkıp "ben 40'ıma kadar oynarım, kendimi hazır hissediyorum!" diyorsan, 90 dakika oyna chelsea'daki drogba gibi oyna.

    sneijder. kare asın ikincisi. geldiği günden beri amacı sakatlık dönemini adam gibi atlatıp, dünya kupası, ardından da bir dünya devi değilse ben de namerdim. her defasında "klübümde mutluyum, burada olmaktan mutluyum. takımıma aşığım" gibi sözler sarfetmesi tamamiyle taraftara oynamak. en basitinden en büyük meziyeti duran toplar olan, 35-40 metreden juninho gibi çatala frikik asan sneijder neden bir frikiğin başına geçmez geldiğinden beri? ya da bir duran topta bile neden selçuğa, drogba'ya "çekil arkadaş, bir tane ben vuracağım!" deyip de zımba gibi asmaz? aynı anda hem drogbayı, hem selçuğu susturmaz? demek istediğimi aşağıdaki videoyu izleyenler daha iyi anlayabilirler. etliye sütlüye karışmayacaksan, o formayı boşuna ziyan etme adamım. amacın bir basamak olarak görmekse tezelden bas git. bizi kanser etme. canla başla oynayacaksan, çık sahaya da sözlerinin arkasında dur.

    http://www.youtube.com/watch?v=gafkIsqJI4c

    burak. sana nerden başlasam bilmiyorum. senden hem nefret ediyorum, hem çok seviyorum. bunun sebebi şudur. beşiktaştan gönderildin. fenerden gönderildin. trabzonda parladın, kavga gürültü bize geldin. her zaman elinden geleni yaptığına eminim. ama gurbete giden türkler gibi takım içerisinde kendini gurbetçi gibi görüyorsun. attığın pasların en düzgün olanları hep selçuğa oluyor, selçuğu göremiyorsan ilk seçenek şut deniyorsun. şut atılmayacak bir yerdeysen en yakınındaki arkadaşına şut hızında pas verip atağı bitiriyorsun. evet adamım bir de biliyoruz senin sağ açık sol açık oynamayacağını. ancak forvette drogba gibi bir adam var ve sen havadan top alamazsın, ayağına aldığın topla dönemezsin. boş alanda önüne top atılacak 10 metre sürecek gol atacaksın da, böyle de bir ömür geçmiyor. iki stoper markaja geldiğinde ya kayboluyorsun, ya ofsayta takılıyorsun. ben bıktım "burak yılmaz ofsayt" repliğini duymaktan. git biraz birebir çalış. önünde kaleci yok, kaleye 5 metre mesafedesin, çizgi üzerinde 1 defans oyuncusu var. kale dediğin 7 metre, bir adam 50 cm. gidip adamın üzerine nişanlıyosun. nişanlarsın, orasında değilim. ama topa her vurmadan önce insan bir kafasını kaldırır etrafa bakar neresi boş diye. topa bakarak şu çekersen, köşeye salıvermek varken adamın üzerine atarsan, sonraları çok yırtınırsın.

    ve geldik selçuk inan'a. sevgili maestromuza. canım ciğerim. sana olan inancımız tabiki her zaman daha fazla. bunun sebebini kesinlikle kendinde ve oyununda arama yalnız. felipe melo ile birlikte bizi barış-ayhan-mustafa üçlüsünden kurtardığınız bu gözlere az da olsa bir futbol ışığı izlettiğiniz içindir. ilk geldiğin sezon adam gibi top oynadın. kimse ağzını açıp gık diyemez. ancak ilk sezon sonunda "burak yılmaz en sevdiğim arkadaşım onunla aynı takımda oynamak istiyorum, onu galatasaray'da istiyorum!" şeklindeki açıklamalarınla belki de fatih hoca'nın aklına sen soktun bu transferi. adamı getirttin. ondan sonra bir anda içine bir hemşehrisini tutan gurbetteki adam kaçtı. topu her ayağına aldığında gözlerin burağı aradı. atabildiysen attın, atamadıysan stopere pas attın. en sıkıştığın anda sneijder'i zorda bırakacak olduğunu bile bile bombayı eline verdin, geri çekildin. evet her maç %80-85 isabetli pas oranında oynuyorsun. ancak bunun yarısından fazlası eğer chedjou, semih, eboue ile olduğunda pek bir iş becermiyorsun. istatistikler şampiyonluk kazandırmıyor. ruhunla oyna, komplekslerinden kurtul, insiyatif al, daha fazla şut çek, gerekirse saha içinde kavga et. transferinden sonra "bazen bazı şeyler paradan önce gelir. ben kendimi bildim bileli galatasaray'lıyım!" diyorsan, saha içerisinde adam seçmek, ona göre oynamak olmaz adamım. bu işler böyle yürümez. canla başla, ruhla oynayacaksan oyna. oynamaycaksan manisa'ya dönebilirsin.

    söylenilenlerden anlaşıldığı gibi bu takımın genel problemi, ne defans, ne orta saha, ne forvet, ne kale. bu takımın genel problemi tamamiyle takım içerisindeki arkadaşlık ve mentalite. hiç kimsenin bir birine, en önemlisi armaya ve renklere saygısı kalmamış. bir kısım kendini ispat etme, bir kısım arkadaşını yüceltme, bir kısım bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda.

    işin en kötü yanı da şu ki, ligimizde bu yabancı kontenjanı kuralı olduğu sürece bu tarz işler her zaman baş gösterecektir. çünkü her halükarda sahada 5 yerli olmak zorundadır. ve de yerli oyuncular her zaman stabil, yabancılar her zaman değişken olduğundan yerlilerin kibirleri her zaman tavana vuracaktır. bu yüzdendir vasat yerlilerin yıllarca aynı formayı terletmeleri. sanılanın aksine yabancı sınırı serbest bırakıldığında türk futbolu gelişir. çünkü o zaman pasaportu tutan değil, hakeden formayı alır. işte o zaman sakatlık dönüşü 10 kilo fazlayla sahaya çıkan değil, daha da güçlenen yerli futbolcular görürüz.

    (bkz: yıllar sonra girilen entry)
  • 8985
    takımdaki arkadaşlığın gayet iyi olduğunu düşünüyorum. sorunu kimse net olarak söyleyemese de kadrosunun kötü olmasıdır. takımda kaliteli oyuncu sayısı çok ama bazı mevkilerde büyük eksikler var. kimileri buna kadro mühendisliği diyor ama laf kalabalığı yapmaya gerek yok kadro yetersiz. 4 4 2 oynuyoruz birbirini tamamlayan stoper ikilimiz olmadığı için çok gol yiyoruz. 3'lü stopere dönüyoruz bu sefer de kanatlarımız özellikle ligte yabancı kuralının etkisiyle çok yetersiz kalıyor. hücum zenginliği yaratamıyoruz.

    takımda yekta, ceyhun, eray, yiğit gökoğlan gibi hiç kullanmadığımız ayarımız olmayan futbolcular var. selçuk gibi kaliteli dediğimiz sınıfa giren oyuncular kötü maç çıkardığında bu yüzden takımı çok etkiliyor
    2011/2012 sezonunda sadece ligte mücadele etmemiz sahip olduğumuz oyuncu grubunun yaş katkı oranı gibi etmenler sayesinde takıma maç kazandıran oyuncu sayısı çok fazlaydı. engin, emre, elmander, baros, necati vs...

    bu sene ise kadroda maça etki etmeyen formu düşük olan veya yeteneği kısıtlı olan adam sayısı çok. selçuk, drogba, sneijder'den biri kötü oldu mu maçı kazandıracak performans gelmiyor hiçbir oyuncudan. yedek kulübesinin hali çok kötü. eboue, burak çok formsuz.

    kadroya direk etki edecek özgüven sorunu olmayan yerli transferlerle kadroyu güçlendirmeliyiz. galatasaray takımında oynamayı hakeden yedekten girince oyuna etki edecek transferler yapmalıyız. alternatif ve kalite düzeyini arttırmalıyız.
    (bkz: turgut doğan şahin)
    (bkz: tarık çamdal)
    (bkz: ömer bayram)
    (bkz: ömer toprak)
    (bkz: eren derdiyok)
    benim aklıma gelen birkaç isim. bu transfer dönemi ha geliyor ha geldi ha gelecek bekleyişiyle heba olmamalı çalışmalara şimdiden başlanmalıdır.
    ah ulan gaassaray...
  • 8987
    2011-2012 sezonunun 15.haftasında 31 puanla 1.
    2012-2013 sezonunun 15.haftasında 29 puanla 1.
    2013-2014 sezonunun 15.haftasında 27 puanla 3.

    son 3 yıla bakıldığında ise farkı fenerbahçe'nin bu seneki performansı yaratttı. 15 maçta 38 puan toplayarak son 8 sezonun en iyi 15.hafta puanını yakaladılar. biz ise son iki yılda gelen şampiyonluklara rağmen ne yazık ki bir türlü o beklenen çıkışı yakalayamadık. çekirge 1 zıplar 2 zıplar 3.sünde malum. bunu söylemek biraz üzücü ama son iki şampiyonlukta rakiplerin pek iyi olmaması da ekmeğimize yağ sürdü gibi görünüyor.
  • 8990
    real madrid'le oynarken ulan belki kazanırız dedirtiyor. evet ama zonguldak kömürspor ile oynarken de ulan belki kazanırız diyorum, değişen bir şey yok, rakip küçük bir takım bile olsa yener miyiz yenilir miyiz emin olamıyorum takımın "ne yapacağı belli olmaz" anlayışı yüzünden. ve malesef takımımızın rakip seçip ona göre motive olması hiç hoş değil. kim gelirse gelsin takır takır oynamak yerine, rakibi küçümseyen ve saçma sapan puanlar yitiren bu takımı sevmiyorum. barış ayhan mustafa sarp'lı kadroyu bile seviyordum çünkü büyük takım küçük takım diye rakip ayırtetmeksizin yeniliyorduk. ama böyle rakip seçmiyorduk yani :(
  • 8991
    oyun plani, terim, mancini, aysal, drogba sneijder falan filan bir yana da...

    takim cok aci bicimde 3 sene onceki haline donuyor. hucum tikanik.
    sert rakipler, sert rakiplere taviz veren ama galatasarayli oyunculara karsi otorite sovu yapan hakemler, sahada bu durumlara isyan edemeyen oyuncular goruyoruz.
    bunyamin gezer birakti belki ama ruhu hala mhk'de!

    bu aziz yildirim'in kurdugu duzendi beyler. passatlarin havada ucustugu, programlarda galatasarayli yorumcu goremedigimiz, galatasaray'in surekli yerildigi programlar izledigimiz donem.
    galatasaray'in surekli kotulendigi, kasten imajinin zedelenmeye calisildigi donemler...
    iki sene yoktu bu duzen. gorduk ki adamlar federasyonu secmekle kalmamis, mhk'yi tahkim'i pfdk'yi oyuncagi yapmis, istedigi maci almis, onune geleni tehdit etmis.
    iki sene bu adami ve bu mafya bozuntusunun kurdugu duzeni rafa kaldirdilar.
    galatasaray turkiye'yi domine etti, avrupa'yi salladi.
    ama olmadi iste. serefsizler yikilmadi, geri geldiler. islerine geldiginde sikayet ettikleri siyaset elinden geleni ardina koymadi.
    baslarinda da truk spor tarihinin en kapasitesiz adami yildirim demiroren'le duzeni yeniden kurdular.
    ridvan basbakan'a gitti konustu defalarca, demiroren'le bulustu.

    yikamadik bu serefsiz duzeni. akbaba gibi dadandilar terim'e yeryuzunde hoca yokmuscasina. hoca gitti.
    oyle ki bu adamlar, galatasaray'a zarar vermek icin iki kez goreve getirip kovduklari adama geri gittiler. milli takim kimin umrunda?

    medyasi, yorumcusu yayincisi, federasyonu mhk'siyle bu rezil duzen haciyatmaz gibi geri kalkti ayaga.
    ve hersey basa dondu, fenerbahce aleyhine karar veren hakemlerin raporlari es geciliyor, federasyonlar basiliyor... bu ortamda hangi hakem fenerbahce aleyhine karar verebilir ki?
    engin hakemin yakasina asilip 11 mac rekor ceza alirken, hakemin suratina tukurup "ibne" isareti yapan meireles, hakem raporlarina ragmen 4 mac ceza aliyor.
    bu arada spor programlarinda portekizliler goruveriyoruz, o hareket portekizce'de "selam kardes nasilsin?" demekmis, onu ogreniyoruz.
    tukuren adamlar tukurmemis, tukurmeyen adamlar tukurmus, muz sallayan adamlar hazimsiz olmus birden.
    galatasaray hocasi oyuncusu olunca "ibret olsun" diye verilen cezalar sadece galatasaray'a ibret olmus.
    fenerbahce-galatasaray derbisi bir rezillik, besiktas-fenerbahce derbisi ayri bir rezillik. sene basindan beri yasananlar komedi.
    caner ve egemen'in defalarca kabak gibi kirmizi kartlari es geciliyor. lugano'yu hatirliyoruz aci gulumsemelerle. emre belozoglu "nigger" demedi ki zokora'ya?!
    "seni yaramaz kara cocuk" demis. biz yanlis anlamisiz.
    drogba'yi erken jubileye itecek hareketlere karti birakin faul bile cikmiyor, 2010 oncesi sivas-antalya deplasmanlarini hatirliyoruz.

    beyler... biz sike yapmaktan hapise girdikleri sezon bile playoff gibi bir sistemi oynatabilecek kadar utanmaz, serefsiz, kahpe bir duzene karsi oynuyoruz.

    ne desem bos, herkese karsi cok doluyum. bu ulkenin duzenine, bu felegin carkina comak sokayim ben.
    aziz yildirim denen mafyatik adama, onun boyunduruguna giren tum spor yazarlarina ilahi adalet bi tokat vursun... baska yolu mu var?

    gecmis olsun.
  • 8992
    açık seçik maç seçen takımdır. avrupa maçlarında, derbilerde ve içerde oynanan maçlarda hep istekli futbol oynarken ligdeki deplasman maçlarında zorla oynatılıyormuş gibi pasif ve isteksiz oynayan takımdır.

    puan farkı 9'a çıkmışken ve ligin devre arası yaklaşmışken artık her maç final niteliğini taşıyor. kaybedilecek 1 puan bile şampiyonluk hedefinden bizi uzaklaştıracakken biz hala isteksiz futbol oynamaya devam ediyoruz. böyle oynayan bir takım şampiyon olamaz ancak önündeki rakipler çok çok büyük aptallık yaparsa ancak şampiyon olabilir.
  • 8993
    defanstan top çıkaramadığı için uzun top oynamak zorunda kalan takım.
    selçuk ve melo ya verilen defanstan top alıp ileri aktarma görevi, rakiplerin biz atağa kalkarken bu iki oyuncumuzun başına birer adam dikmesiyle kilitleniyor ve neredeyse bunu yapan tüm takımlara karşı puan kaybediyoruz.
    sanki defans bloğunda oynayan oyuncularımızın kolu bacağı yokmuş gibi gidip ayaklarının dibinden top almaya çalışıldığından atağa iki kişi eksik çıkıyoruz, selçuk ve melo ileri gidip kendilerini takip eden adamları biraz ileri çekseler zaten stoperlerin önü bomboş kalıyor ve rakipte otomatikman kendi ceza sahasına yığılıyor, ama ben daha semih haricinde önündeki 20-30 metre bomboş alanı kullanan defans oyuncumuzu görmedim, göremiyorum, bir de zaten markaj altındayken bile gidip semih in gökhan ın ayağının dibinden top çıkarmaya çalışan orta saha oyuncularımız yüzünden, birbirlerini iyice sıkıştırp kendi takımımızı baskı altına alıyorlar, bazı zamanlar resmen orta sahayı geçemeyecek, topu taca atacak durumlara düşüyoruz, yahu bu futbol ne taktitkle oynanırsa oynansın, rakibin hamlesine göre oynanmaz mı, neden koca bir senedir, bu kadar basit bir problemi çözemiyoruz anlaşılır gibi değil.
  • 8994
    2013-2014 sezonunda ligde şampiyonluk ister gibi bir hali olmayan takımdır. en başta takım bunu isteyecek ki biz de bu amaca yönelik kafa patlatacağız, haksızlık olduğu vakit de takımımızı sonuna kadar savunacağız.

    kasımpaşa'nın maçlarını izlemediğim için kendileri hakkında yorum yapmayayım ama tabir-i caizse it gibi mücadele edip rakibi yıldıran, 90 dakika boyunca oyundan düşmeyen bir fenerbahçe gördükçe gerçekten üzülüyorum ve hakemler tarafından kollansalar ya da federasyon destekli olsalar dahi adamlar o çimlerin üstünde şampiyonluğu gerçekten arzular gibi bir mücadele veriyorlar.

    bizim takımın ruhsuzluğu ve bazı isimlerin bu ruhsuzluğa paralel ilerleyen düzenli saha içi beceriksizlikleri gerçekten üzüyor beni. takım canını dişine takmadıktan sonra benim için şampiyonluğun hiçbir önemi yok, ne yaparlarsa yapsınlar...

    ayrıca şu tarih itibariyle ligde 3. durumdalar. bunu korursak, en azından 3 puan önümüzdeki kasımpaşa'yı geçersek önümüzdeki sezon devler ligi garanti. bu sezon da açıkçası türkiye kupasını kazanalım diyorum. "kupa" hedefimiz bu olsun bence.
  • 8995
    kusura bakmasınlar ama stsl'yi sallamaz bir durumdalar. fenerbahçe'nin de öyle veya böyle sürekli kazanması oyuncuların da şampiyonluk inancının kırılmasına neden oldu sanırım. fenerbahçe'nin devre arasına kadar en azından bir maçta puan kaybetmesi bizim de 2 maçı da kazanmamız durumunda belki 2.yarıya daha motive başlayabiliriz. gerçekten de fenerbahçe'nin kötü bir fikstürü olacak 2.yarıda.
  • 8997
    ben yanlış takımı seyrediyordum galiba iki yıldır. yahu play-off'lu sene haricinde geçen seneden beri biz ne top oynadık allah aşkına? kaç tane maçımızda oyunu yıktık ezdik geçtik rakibi?

    2000'de fatih terim gittikten sonra hakan şükür takımdan ayrıldı ve jardel geldi. o sene 35 yaşına giren hagi ve en uzun koşu mesafesi 3 metre olan jardel'le takım savunması çökmüş durumdaydı. lucescu mecburen daha kontrollü ve topun arkasına geçen bir takım oluşturdu. çok bilen galatasaray taraftarı o sene ve hala lucescuyu defansif oynatmakla suçlarken, 96-2000 arası presi jardel ve hagi'yle nasıl yapacaklarını bir türlü açıklama zahmetine bile girmemişlerdi.

    aynı şekilde geçen seneden beri takımda sneijder ve drogba var. ikisinin de iyiniyetinden şüphem yok ve ikisi de büyük yıldız ama ikisinin birden olduğu hangi maçta oyunu karşıya yıkabildik, yaptığımız presle rakibi sahasından çıkartmadık. maç içinde belli dönemlerde bunu yapabiliyoruz veya rakip öne geçtikten sonra kapanınca oyuna hükmedebiliyoruz ama geçen sene ve bu sene ligdeki çoğu maçta ezen taraf olmadık.

    terimin ilk senesinde ilerde elmander reis, ortada selçuk-melo deli engin derken takımın pres gücü çok iyiydi. en az rakipler kadar koşunca da kalite farkı bize hem puan farkını hem iyi oyunu hem de şampiyonluğu getirdi. geçen sene rakiplerin çok kötü olması bize şampiyonluğu getirdi bu sene ise fenerin yüksek formu gerçekleri ortaya çıkardı. takımda yıldız çok ama takım oyunu yok, iyi oyun yok, bireysel performanslarla gelen sonuçlar var.

    ben hiçbir zaman yıldız hastası olmadım ben deli gibi basan, oyunu santrayla karşıya yıkan, pozisyon üreten, oynayan galatasarayı isterim hep. bunun için de ya sneijder gidecek ya drogba. umut mutlaka oynayacak elmander etkisi yapacak. defansa da chedjou dany gidecek lescott veya benzeri taş gibi birisi gelecek ve adam gibi bir sol-sağ bek alınacak.

    biz bunları fazlasıyla yapabiliriz. yeter ki enseyi karartmayalım.
  • 8998
    2013-2014 sezonunda şampiyon olması kolay değildir mevcut şartlarda. ki bu şartları geçelim, şu an puan farkı bir olsaydı bile ihtimali rakibinden daha yüksek olmazdı. ama ikinci yarı, şampiyon olacakmış gibi yoluna devam etmelidir. revizyonun başlangıcı için en uygun zaman. revizyon dediysek, eldeki çöplerden kurtulma.

    şimdi bu kadro mühendisliği lafı çok sık kullanılır oldu. biraz da terim'e laf çakmak için eşi, benzeri yok. neymiş türk futbolcular yetersizmiş, gerekli transferler yapılmamış. yahu ben düşünüyorum, düşünüyorum hangi türk futbolcular derdimize çare olur, bulamıyorum. bazı mevkilerde bir adam var işimizi görecek, bazılarında hakikaten yok. serdar taşçı dedik, ömer toprak dedik, bunlar bile gelse sanki o bölgede bir yetersizlik olacak gibi durmakta. sol bek yok, sağ bek yok. sneijder-drogba-burak üçlüsüyle oynayacağın sistem belli, bu sisteme adam bulmak zor.

    takımın oyun içinde değişikliğe gidebilecek şekilde 3-5-2 ye devam etmesi kabul edilebilir. şampiyonluğa oynayan en büyük favori olsaydık bunu demezdim. buna yönelik de bir sol bek transferi yapılmalıdır. elden çıkacak ilk isim ise dany olur. sergen-dany-muhammet haberi doğruysa hiç düşünülmeden teklif kabul edilebilir, üstüne de cüzi bir miktar verilir. hocanın kafasında arka üçlüyü türkleştirerek kontenjanda yer açma fikri olabilir. gayet mantıklı ama bu serdar aziz ile olmaz. bir dönem gerçekten iyi oynadı mı, yoksa her zaman balon muydu bilmiyorum ama şu an transfer yapacak asla ama asla bir oyun ortaya koyamamaktadır. giray'ı kendisine on kere tercih ederim. bunun dışında bilhassa bu gece tarık çamdal haberi konuşulmuştu. bu arkadaş sağ ayaklı olmasına rağmen 2013-2014 sezonu eskişehir galatasaray maçında sol bek oynamıştı yanlış hatırlamıyorsam. istesek de istemesek de şans vermek durumundayız. eboue elde tutularak, ikinci yarı denemek en mantıklı hareket olacaktır. tabi ki sola, orayı uzun süre götürecek bir transfer yapıldığını düşünerek bunu söylüyorum. olmazsa eboue sağda, tarık solda düşünülmelidir. bu da yeterli olur mu, tahmini zor.

    bunun dışında almamız gereken en önemli yerli oyuncu da emrah başsan. bu çocukta yetenek var. galatasaray'a transferi olmaz da abursa, trabzon gibi ara transfer yaparsa o zaman almamız daha da zorlaşır. amrabat ile takası her türlü işimizi görür.

    bunlar, bana göre devre arasında mutlaka yapılması gereken hamlelerdir. asıl hamleler ise sezon sonuna kalacaktır. juventus galibiyeti ile taraftar nezdinde biraz sular duruldu. şampiyonlar ligindeki mücadele, ligin üstünü örtüyor. olası başarısızlık ki anormal olmaz, işleri değiştirebilir. teknik heyet meselesine girmiyorum. çünkü mancini öyle ya da böyle ortaya bir başarı koydu. ama konuşulacak şeyler var.
  • 8999
    hatırladığım geçmişte (95ten sonra falan) galatasaray chelsea'yla iki kez karşılaştı. 1-0 ve 5-0 kaybetti. ama o senenin sonunda kupa 2'yi almış olmak renkdaşları yeterince teselli etmiştir herhalde.
    bunun dışında 4 kez manu 4 kez liverpool 2 kez leeds 1 kez arsenal ve yukarıda behsettiğim gibi 2 kez chelsea olmak üzere toplamda 13 kez ingiliz takımlarıyla karşılaştık. 4 galibiyet 4 mağlubiyet 5 beraberlik aldık. şöyle ki;
    takım ----- g ----- m ----- b
    manu ----- 1 ----- 1 ----- 2
    liverpool -- 1 ----- 1 ----- 2
    leeds ----- 1------ - ----- 1
    arsenal ---- 1 ----- - ----- -
    cheslea ---- - ----- 2 ----- -
    bu takımlar arasında bizi asy'de yenebilen sadece chelsea var. bizimse ingiltere deplasmanlarında galibiyetimiz yok. ama bolca beraberliğimiz var.
    bu maçların çoğu grup aşamasında gerçekleşti. eleme maçlarında manu'yu 2 beraberlikle, leeds'i 1 galibiyet ve 1 beraberlikle eledik. arsenal'i ise tek maçta penaltılar sonunda geçtik. yani bizi eleme maçlarında eleyebilen ingiliz takımı yok. grup maçlarında ise yine chelsea hariç puan ve averajlar eşit dağılmış. manu ile karşılıklı 1-0 galibiyetler, liverpool ile karşılıklı 3-2 galibiyetler, bir defa da yine liverpool'la iki beraberlik.
    5-0 biten maçı yol kazası olarak değerlendirirsek ingilizler'e karşı genel bir üstünlüğümüz ya da ezikliğimiz yok. maçlara beraberliler ya da tek farklı galibiyetler hakim. 13 maçın 11i bu şekilde bitmiş.
    netice itibariyle kötü olmayan bir kura çektik diyebiliriz. son olarak, "we have drogba they don't".ehe.
App Store'dan indirin Google Play'den alın