555
boşluğu hala doldurulamayan futbolcu. futbolcu ? baştan alıyorum.
gheorghe hagi. henüz galatasaray'a gelmeden "baston alıp gelsin" dediler onun için , o zamanlar küçük olmama rağmen çok iyi hatırlıyorum. ve bir vanspor maçı ;
bozuk gözlerim ve henüz bunu fark etmemiş olduğumuz için gözlük olmayan gözlerim bir adamı çok iyi seçiyor. o adam ne zaman topu alsa bir şeyler yapıyor , çalım , isabetli pas ya da başka güzel şeyler. babam'a dönüp "baba bu adam çok iyi futbolcu di mi ?" diyorum ; babam gurur ve mutluluk karışımı bir "evet oğlum" cevabı veriyor. daha sonra o adam daha güzel işler yapmaya başlıyor , her geçen gün , her geçen yıl.
en sonunda o adam arkasında sayısız başarı bırakıp gidiyor. nereye gidiyor , neden gidiyor bilmiyorum. aslında biliyorum ama pek istemiyorum bilmeyi. tabi gelirken getirdiği baston yanında değil giderken , neden değil onu çok iyi biliyorum. aslında "birileri" çok daha iyi biliyor o baston neden hala türkiye'de "bir yerlerde" duruyor diye ama yazmıyorum buraya.
evet , o adam hakkında yazacak o kadar çok şey var ki hiç bitmeyeceği için denemiyorum bile. "yürümek" için kulandığı sağ ayağı ile orta saha golleri bile atmış bu adam sırf bu yüzden galatasaray taraftarı için bir sembol olmadı. bunu anlamak için hem "galatasaray" olmak lazım hem "farklı" olabilmek. çünkü iş sadece gol atmak olsaydı taner gülleri , okan yılmaz ya da nice futbolcu da bunu yapıyor olduğu için "o" adam bu kadar değerli olmazdı. iş sadece asist olsaydı da var bir sürü isim ya da çalım olsaydı mesele. o yüzden "hagi mi alex mi ?" kıyaslamaları da beni kızdırmıyor , o zihniyet ancak bu kapasite ile soru sorabiliyor çünkü. zaten o "baston" kuyruk acısı olduğu için "element uydurur" gibi "sembol" oluşturma çabası veriyor birileri , elbette mesele gol ya da asist olmadığı için sonuç hep "aynı" oluyor.
sen bir tanesin "gheorghe".
gheorghe hagi. henüz galatasaray'a gelmeden "baston alıp gelsin" dediler onun için , o zamanlar küçük olmama rağmen çok iyi hatırlıyorum. ve bir vanspor maçı ;
bozuk gözlerim ve henüz bunu fark etmemiş olduğumuz için gözlük olmayan gözlerim bir adamı çok iyi seçiyor. o adam ne zaman topu alsa bir şeyler yapıyor , çalım , isabetli pas ya da başka güzel şeyler. babam'a dönüp "baba bu adam çok iyi futbolcu di mi ?" diyorum ; babam gurur ve mutluluk karışımı bir "evet oğlum" cevabı veriyor. daha sonra o adam daha güzel işler yapmaya başlıyor , her geçen gün , her geçen yıl.
en sonunda o adam arkasında sayısız başarı bırakıp gidiyor. nereye gidiyor , neden gidiyor bilmiyorum. aslında biliyorum ama pek istemiyorum bilmeyi. tabi gelirken getirdiği baston yanında değil giderken , neden değil onu çok iyi biliyorum. aslında "birileri" çok daha iyi biliyor o baston neden hala türkiye'de "bir yerlerde" duruyor diye ama yazmıyorum buraya.
evet , o adam hakkında yazacak o kadar çok şey var ki hiç bitmeyeceği için denemiyorum bile. "yürümek" için kulandığı sağ ayağı ile orta saha golleri bile atmış bu adam sırf bu yüzden galatasaray taraftarı için bir sembol olmadı. bunu anlamak için hem "galatasaray" olmak lazım hem "farklı" olabilmek. çünkü iş sadece gol atmak olsaydı taner gülleri , okan yılmaz ya da nice futbolcu da bunu yapıyor olduğu için "o" adam bu kadar değerli olmazdı. iş sadece asist olsaydı da var bir sürü isim ya da çalım olsaydı mesele. o yüzden "hagi mi alex mi ?" kıyaslamaları da beni kızdırmıyor , o zihniyet ancak bu kapasite ile soru sorabiliyor çünkü. zaten o "baston" kuyruk acısı olduğu için "element uydurur" gibi "sembol" oluşturma çabası veriyor birileri , elbette mesele gol ya da asist olmadığı için sonuç hep "aynı" oluyor.
sen bir tanesin "gheorghe".