• 4899
    taraftar değildir, türkiye'de ki diğer gerçek taraftar olmayan oluşumlar gibi. bunu hamza hoca'nın ayrılışı üzerinden yazmak istemiyorum. böyle algılamayın yazdığımı. olayı biz siz kavgasından çıkartıp tepeden bakarsak bence benimle aynı noktaya varan bir sürü kişi olacaktır. evet sert bir cümle kullandım ama bunu söyleyen ilk kişiymiş gibi davranıp ego mastürbasyonu yapmayacağım. neredeyse spor seven insanların hemen hemen hepsi bazı şartlar altında bunu söylüyor istediğiniz mecraya bakın. ama mümkünse rating kaygısı olan mecralarda biraz daha seçici olun.

    ama biraz daha cümleyi yumuşatabiliriz. son dönemlerde mehmet demirkol'un bana göre mantıklı olan "yemek" üzerinden perera eleştirisi söz konusu. (burada bir şeyi söylemek istiyorum. mehmet demirkol'un eleştirisi fenerbahçe'nin defansif ağrılıklı denge oyunu değil. çünkü iddiası böyle bir şeyin olmadı. zira kendisi bu oyunu çok öven de bir insandır. aslında olay 70. dakikada ilk şutunu çekmek. ama o konu çok uzar.)

    madem öyle ben de yemekten gideyim.

    galatasaray taraftarı ve ya türkiye'de ki her hangi bir taraftar oluşumunun çoğu (tamamı diyecek bir verim yok ama çoğu diyebilecek bir gözlemim var.) tadı iğrenç ve ya çok güzel önemsemeden instagram'a konulan güzel profiterol gibi bir şey. önemli olan gösteriş. bunun önemini hiç bir zaman yadsımasam da sadece bunun üzerine kurulmuş ve yalancı arabesk ile süslenmiş bir yapı bana göre taraftarlık değildir.

    yazımı kimse üzerine alınmasın. ben ferdi konuşmuyorum. ben senin ve ya onun nasıl taraftarlığını yaşadığını bilemem. ama grup halindeki insan davranışlarına, organizasyonlarına ve ilkel fikirlere (buradaki ilkeli de açmam gerekiyor, grup büyüdükçe ortaya atılan fikir o kadar netleşmeli, sadeleşmeli, basitleşmeli ve ayrıntılardan yoksun olmalı bu manada kullanıyorum) baktığımda benim bu çıkarımımı çoğu insan gibi yapmam o kadar da zor değil.

    15 senede 10 küsür hoca değiştirmiş bir kulüpten güzel yemek hiç bir zaman göremezsiniz. aksine restoranınızın kalitesi düşecektir. ikide bir aşçı değiştiren bir restoran nasıl müşterilerini koruyacak. hep bir tat farkı gözümüze çarpmaz mı?

    biraz mcdonalds'tan bahsedelim. ben severim mcdonalds'ı. ve zannediyorum ülkemizde gayet tüketiliyor. ikide bir çalışanlar değişiyor, yöneticiler değişiyor, hatta hatta hiç bir mcdonaldsın bağlı oldukları yer dışında bir bağı yok ama o hamburger hep aynı tatta oluyor. nasıl oluyor? makinalar var. metodlar belli. yani sistem var.

    sistemle mcdonalds dünyanın büyük fast foodlarından biri ama hiç bir zaman o çok büyük restorantlardan biri değil. işte o nokta da bu farkı yukarıda bahsettiğimiz noktalar belirliyor.

    şimdi spora biraz daha geri dönüş yapalım. hayranlıkla izlediğimiz porto, athlatico madrid hoca değiştirmekten çekinmezler. ve ya real madrid, barca. gayet fazla hoca değiştiren büyük kulüpler. ferguson daha futbolu bırakmamışken (yani birazdan verdiğim sayının ortalamasını haylı yükselten birisi zamanında) yapılan araştırmada büyük liglerde bir hocanın takım başında kalma ortalaması 2 sene. bu 15 senede 7,5 hoca eder.

    ama türkiye'de işler biraz daha farklı. bunu hepimiz biliyoruz. bizim onların aksine sabit futbol aklımız yok. yani onlar 15 senede neredeyse futbol aklını hiç değiştirmezken (anca performansı değiştirirken) biz 15 senede 15 kere futbol aklımızı değiştirmişiz.

    yazımı burada bitirmem gerekirdi ama hadi bir örnek vereyim.

    scott piri neden bu takımdan gitti. çünkü mancini onun antreman metodunu kendi oyun algısına uygun bulmuyordu. çünkü fatih terim kendi oyun algısını ortaya koyması için gerekli olan antreman tarzını bilen ve yaptıran birisi olan bir kondisyoner getirmişti. niye bir kulübün kondisyoneri böyle değişirken bayern münih'in doktoru 30 sene orada kalıyor.

    şimdi bir soru sorayım. bu şartlarda hangi yemekten, hangi aşçıdan bahsediyorsunuz.

    hangi taraftar yahu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın