4544
2013-14 şampiynolar ligi b grubu'ndan çıkması net bir başarı olan teknik direktör.
terim'in 1-6'lık mağlubiyette takımın dizginlerini tutamaması nedeniyle büyük suçu olduğunu düşünsem de burada kopenhag'ı ve juventus'u yeneceğine hatta gruptan da çıkabileceğine inanabilirim. hatta lucescu da muhtemelen bu başarıyı gösterebilirdi. ama malum ki galatasaray'ın bu esnada bir teknik direktörü vardı, o isim de mancini'ydi. bu durumda gruptan çıkma başarısı da hocalar farklı olsaydı üzerinden yapılan bir kehanet oyunuyla hocalara dağıtılamaz, mancini'ye verilir.
örnek: 99-00'de galatasaray'ın kadrosu uefa kupası'nı alacak yeterlilikteydi. muhtemelen o sezon başımızda lucescu ya da van gaal olsaydı da kupayı alırdık. peki bu terim'in başarısını küçültür mü? elbette hayır.
eğer katı savunma yaparak 3 puanı almakta olduğumuz sırada amrabat'ın yaptığı gereksiz penaltıyla berabere olan, ardından olmayan bir faulden yediğimiz ikinci gole bir dakika sonra umut'un cevap vermesiyle hakkımız olandan azını aldığımız juve maçında terim ve dolayısıyla hücum futbolu olsaydı 3 puan alırdık tezine katılmak mümkün değil. defansta ve ofansta pek bir numarası olmadığı söylenen juve'nin ertesi sezonun cl finalisti olduğunu hatırlatmanın yanı sıra terim'in şuursuz hücum taktiğiyle sadece iyi kontra yapmayı beceren braga'ya bile yenildiğimizi, real'den barnebau'da 3 yediğimizi ve elbette malum 1-6'lık maçı hatırlatmak isterim. galatasaray juventus'un sahasında cesur oynamak gibi bir hata yapsaydı sonuç muhtemelen bir önceki senenin barnebau deplasmanıyla aynı olurdu.
3-1'lik kophenhag maçına zaten olumsuz bir yorum gelmemiş. o maça terim, van gaal, skibbe ya da klopp'le çıksaydık muhtemelen sonuç değişmezdi. ama dediğim gibi bu gereksiz bir beyin fırtınası. istanbul'u yavuz sultan selim'in de en az fatih sultan mehmed kadar alacağını söylemek gibi.
--- alıntı ---
bana göre mancini'nin bu grupta az çok farkını ortaya koyabileceği maç danimarka'daki kopenhag maçıydı. neden? şu ana kadar şampiyonlar ligi tarihimizde grupta 2 maçta da yendiğimiz takım yoktu. hala da yok. demek ki bu oldukça zor bir iş ve o maçı kazansak mancini zor bir işi başardığını gösterecekti.
--- alıntı ---
bu kısım neredeyse tamamen hatalı bir argümana dayanıyor. şampiyonlar ligi'nde 2 maçta da yendiğimiz bir takımın olmaması, bunun çok zor bir iş olduğunu göstermez. cluj ve özellikle astana gibi rakiplerin de olabildiği şampiyonlar ligi'nde bir takımı hem içerde hem dışarıda yenebilmek takımın seviyesine bağlı olarak gayet mümkün olabilir. cluj konusunda hava muhalefeti ve kabus gibi geçen maçtan ötürü terim'e suç bulamasam da astana'nın iki maçta da yenilmesi gerektiğini ve bunu yapan hocanın çok büyük bir iş başarmış sayılmaması gerektiğini düşünürdüm. çünkü bu büyük bir iş değil.
bunun dışında bence bir hoca "fenrbahçe kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar" benzeri üzerinden değil direkt tabelaya yansıyan başarısı üzerinden tanımlanmalı. mancini'nin başarısını sınayacağımız ortam derbi kaybetmemesi değil lig kupasını kazanması olmalıdır, bir rakini hem iç hem de dışta yenebilmesi değil grubu geçmesi olmalıdır.
kophenhag'dan kalite olarak fersah fersah üstte değildik ve juventus'un da gösterdiği gibi kopehnag sahasında yenilmesi zor bir takım. juve'nin kophenhan beraberliği için şans, bizim beraberliğimiz için ise yetersizlik demek sanıyorum adil değil.
ronaldo'suz, benzema'sız oynadığımız real'e karşı sneijder ve en önemlisi muslera'sız çıktığımızdan bahsetmemek ciddi hata olacaktır. o muslera'nın eksikliği ki elit teknik direktörler toplantısına katılan tüm hocalar ortak bir defans planı çizse yine gol yemeyi başarabilecek, dünyanın en kötü kalecisinin barnebau'da ilk on bir çıkmasına neden oldu. bu konuda bale'nin golünü hatırlatmaktan başka örneğe ihtiyaç duymuyorum ve iddia ediyorum o maçtan dünya üzerinde puan alacak tek bir hoca çıkamaz.
son maç denildiği gibi değişik bir maç. yine de hoca başarısı küçümsenecek bir maç değil. karşı tarafın kulübesinde conte gibi bir isim varken karşı tarafın oyuncuları seninkilerden biraz daha kaliteliyken rakibi yeniyorsan burada hoca olarak senin de başarın vardır. en azından maç öncesi mind game'le, motivasyonla etkide bulunmuşsundur.
sonuç olarak mancini bizi gruptan çıkarmıştır. drogba önemli bir faktör olsa da yine 99-00 örneğinin hagi'si hatırlatılabilir. hagi'nin varlığı nasıl terim'in başarısını küçültmezse drogba'nınki de mancini'ninkini küçültmez. şans konusunda ise elit bir hocanın sözünü hatırlatmak yeterli olur:
"başarı tamamıyla şans işidir. inanmıyorsanız başarısızlara sorun."
dört takımın birbiriyle oynadığı ve iki tanesinin çıkış bileti alacağı gruptan çıktıktan sonra birinci takımın ismini onu hiç yenmesen de vermek tuhaf değildir. burada bahsedilen gruptan çıkması ilk planda beklenen real madrid ve juventus gibi iki kulübün olduğu gruptan ilk ikiye girerek -yani birini saf dışı bırakarak- çıkmaktır. örneğin grupta real madrid yerine norwich'in olduğunu düşünelim, bu durumda norwich'in adını anmak gereksiz olur çünkü onların iki takımlık gruptan çıkma kontenjanında yer edinmesi zaten beklenmeyen bir durum olacaktır.
terim'in 1-6'lık mağlubiyette takımın dizginlerini tutamaması nedeniyle büyük suçu olduğunu düşünsem de burada kopenhag'ı ve juventus'u yeneceğine hatta gruptan da çıkabileceğine inanabilirim. hatta lucescu da muhtemelen bu başarıyı gösterebilirdi. ama malum ki galatasaray'ın bu esnada bir teknik direktörü vardı, o isim de mancini'ydi. bu durumda gruptan çıkma başarısı da hocalar farklı olsaydı üzerinden yapılan bir kehanet oyunuyla hocalara dağıtılamaz, mancini'ye verilir.
örnek: 99-00'de galatasaray'ın kadrosu uefa kupası'nı alacak yeterlilikteydi. muhtemelen o sezon başımızda lucescu ya da van gaal olsaydı da kupayı alırdık. peki bu terim'in başarısını küçültür mü? elbette hayır.
eğer katı savunma yaparak 3 puanı almakta olduğumuz sırada amrabat'ın yaptığı gereksiz penaltıyla berabere olan, ardından olmayan bir faulden yediğimiz ikinci gole bir dakika sonra umut'un cevap vermesiyle hakkımız olandan azını aldığımız juve maçında terim ve dolayısıyla hücum futbolu olsaydı 3 puan alırdık tezine katılmak mümkün değil. defansta ve ofansta pek bir numarası olmadığı söylenen juve'nin ertesi sezonun cl finalisti olduğunu hatırlatmanın yanı sıra terim'in şuursuz hücum taktiğiyle sadece iyi kontra yapmayı beceren braga'ya bile yenildiğimizi, real'den barnebau'da 3 yediğimizi ve elbette malum 1-6'lık maçı hatırlatmak isterim. galatasaray juventus'un sahasında cesur oynamak gibi bir hata yapsaydı sonuç muhtemelen bir önceki senenin barnebau deplasmanıyla aynı olurdu.
3-1'lik kophenhag maçına zaten olumsuz bir yorum gelmemiş. o maça terim, van gaal, skibbe ya da klopp'le çıksaydık muhtemelen sonuç değişmezdi. ama dediğim gibi bu gereksiz bir beyin fırtınası. istanbul'u yavuz sultan selim'in de en az fatih sultan mehmed kadar alacağını söylemek gibi.
--- alıntı ---
bana göre mancini'nin bu grupta az çok farkını ortaya koyabileceği maç danimarka'daki kopenhag maçıydı. neden? şu ana kadar şampiyonlar ligi tarihimizde grupta 2 maçta da yendiğimiz takım yoktu. hala da yok. demek ki bu oldukça zor bir iş ve o maçı kazansak mancini zor bir işi başardığını gösterecekti.
--- alıntı ---
bu kısım neredeyse tamamen hatalı bir argümana dayanıyor. şampiyonlar ligi'nde 2 maçta da yendiğimiz bir takımın olmaması, bunun çok zor bir iş olduğunu göstermez. cluj ve özellikle astana gibi rakiplerin de olabildiği şampiyonlar ligi'nde bir takımı hem içerde hem dışarıda yenebilmek takımın seviyesine bağlı olarak gayet mümkün olabilir. cluj konusunda hava muhalefeti ve kabus gibi geçen maçtan ötürü terim'e suç bulamasam da astana'nın iki maçta da yenilmesi gerektiğini ve bunu yapan hocanın çok büyük bir iş başarmış sayılmaması gerektiğini düşünürdüm. çünkü bu büyük bir iş değil.
bunun dışında bence bir hoca "fenrbahçe kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar" benzeri üzerinden değil direkt tabelaya yansıyan başarısı üzerinden tanımlanmalı. mancini'nin başarısını sınayacağımız ortam derbi kaybetmemesi değil lig kupasını kazanması olmalıdır, bir rakini hem iç hem de dışta yenebilmesi değil grubu geçmesi olmalıdır.
kophenhag'dan kalite olarak fersah fersah üstte değildik ve juventus'un da gösterdiği gibi kopehnag sahasında yenilmesi zor bir takım. juve'nin kophenhan beraberliği için şans, bizim beraberliğimiz için ise yetersizlik demek sanıyorum adil değil.
ronaldo'suz, benzema'sız oynadığımız real'e karşı sneijder ve en önemlisi muslera'sız çıktığımızdan bahsetmemek ciddi hata olacaktır. o muslera'nın eksikliği ki elit teknik direktörler toplantısına katılan tüm hocalar ortak bir defans planı çizse yine gol yemeyi başarabilecek, dünyanın en kötü kalecisinin barnebau'da ilk on bir çıkmasına neden oldu. bu konuda bale'nin golünü hatırlatmaktan başka örneğe ihtiyaç duymuyorum ve iddia ediyorum o maçtan dünya üzerinde puan alacak tek bir hoca çıkamaz.
son maç denildiği gibi değişik bir maç. yine de hoca başarısı küçümsenecek bir maç değil. karşı tarafın kulübesinde conte gibi bir isim varken karşı tarafın oyuncuları seninkilerden biraz daha kaliteliyken rakibi yeniyorsan burada hoca olarak senin de başarın vardır. en azından maç öncesi mind game'le, motivasyonla etkide bulunmuşsundur.
sonuç olarak mancini bizi gruptan çıkarmıştır. drogba önemli bir faktör olsa da yine 99-00 örneğinin hagi'si hatırlatılabilir. hagi'nin varlığı nasıl terim'in başarısını küçültmezse drogba'nınki de mancini'ninkini küçültmez. şans konusunda ise elit bir hocanın sözünü hatırlatmak yeterli olur:
"başarı tamamıyla şans işidir. inanmıyorsanız başarısızlara sorun."
dört takımın birbiriyle oynadığı ve iki tanesinin çıkış bileti alacağı gruptan çıktıktan sonra birinci takımın ismini onu hiç yenmesen de vermek tuhaf değildir. burada bahsedilen gruptan çıkması ilk planda beklenen real madrid ve juventus gibi iki kulübün olduğu gruptan ilk ikiye girerek -yani birini saf dışı bırakarak- çıkmaktır. örneğin grupta real madrid yerine norwich'in olduğunu düşünelim, bu durumda norwich'in adını anmak gereksiz olur çünkü onların iki takımlık gruptan çıkma kontenjanında yer edinmesi zaten beklenmeyen bir durum olacaktır.