31
sevgili günlük;
bugün biraz geç uyandım geceleyin uefa kupası serüvenini izlerken anca dortmund maçına kadar uyanık kalmayı başarabildim sonra uyumuşum, zor da olsa uyandım saçlarım lucescu ve veninson'un saçlarının karışımı gibi olmuş, sanki monaco'ya 35 metreden gol atmış gibi sol bacağım ağrıyor, aynı ağrıyı halı sahada sahanın ortasına bayrak dikme taklidi yaparken de yaşamıştım, bakkala gittim ekmek almak için, isviçreli olan bakkala geçen günden kalan 3 liralık borcumu 5 lira olarak ödedim, adam bir poşet vermiş sanki metin oktay şut çekmiş poşete, delik deşik olmuş poşet, hagi'nin süper kupa maçında altın golü atan jardel'i kucaklaması gibi kucakladım ekmekleri eve geldim, show tv reklamlı formamızdaki kırmızı gibi kan kırmızı bir kuşburnu çayı içtim, güzel bir kahvaltı yaptım, enerji depolamıştım, milan maçında 90. dakikada pres yapan galatasaraylı oyuncular gibiydim, kaçan otobüsü juventus maçında suat kaya'yı kovalayan ümit davala gibi kovaladım, en sonunda okula geldim, suratı selçuk yula'ya benzeyen müdürü görmemle yolumu değiştirmem bir oldu, müdür öğrencilere hagi'nin şampiyon olduktan sonra yaptığı, saçları 3 numaraya vurdurma konusunda öğrencileri ikna etmeye çalışıyordu, sınıfa geldim, fizik hocasına bir topun en fazla kaç defa falso alabileceğini sordum daha sonra cep telefonumdan hagi'nin a.bilbao maçındaki golünü seyrettirdim inanmadı ve bunun bir bilgisayar hilesi olduğunu topun o kadar içe doğru falso alamayacağını söyledi, zaten beden eğitimi öğretmeni de hiçbir kalecinin arkası dönükken kurtarış yapamayacağını söylemişti, o'nu da inandırmamıştım, psikoloji hocama bazen yapılan sinerji ile olayları etkileyebildiğimi hatta bunu en son denizli'de yaptığımı söyledim bana pek inandı gibi gelmedi açıkçası, matematik dersinde 7>6 olduğunu bazı arkadaşlarıma anlatamadım anlamak istemediler, bazısı ise 12 gol attıkları takıma 8 gol atan başka bir takımı suçluyor ve jimlastik duruşundan filan bahsediyorlardı o duruş "şıpagat" filandır diye düşündüm, okula sivas'tan gelen şımarık çocuk ise sürekli öğretmene yalakalık yapıyor öğretmenin siyasi duruşunu kullanıyor diğer öğrencileri ispiyonluyordu sadece 7'nin 6 dan büyük olduğunu anlamayan çocuklarla görüşüyordu bu sivastan gelen arkadaş, derslerinin neden bu kadar iyi olduğunu ise dini inancına bağlıyor, reina'dan laila'dan örnekler veriyor çoğu zaman ise boş konuşuyordu, okul artık sıkıcı geliyordu bazı öğrenciler hürriyet gazetesinin yaptığı gibi saçmasapan şeylerden bahsediyor, acaba fenerbahçe'de messi ve ronaldinho yanyana oynar mı diye tartışıyorlardı, hatta yabancı dil bölümünden "r" leri söyleyemeyen birisi "how much ronaldinho" diye söyleniyordu, kalli disiplinindeki milli güvenlik öğretmeni sözlüye kaldırıyor sorduğu sorularla 16 dakikalık uzatmayı bekleyen gerets'in yaşadığı stresini yaşıyordum, 6'nın 7'den büyük olduğunu iddia eden arkadaşlar sırayla sözlüye kalkıyor ve 5 soruyu da bilemeyip 0(sıfır) çekiyorlardı sivastan gelen arkadaş bu duruma bozuluyor ve asker selamı verip ağlıyordu, okul gazetesinde görevli arkadaşlar sürekli benden bahsediyor başarılarım hariç tüm kusurlarımı acımasızca yazıyorlar hatta bu haberi yazan tweaty t-shirtlü çocuk daha sonra zengin bir adamın kızıyla evlenecek gazeteci değil de "damat" olarak anılacak bu gidişle, nihayet okul bitti, gömleğimi çıkarıp prekazi formamı giydim, mahallede ufak bir 5'te devre 10'da biter çevirdim ve maçı 6-2 kazandık, yalnız 6-1 olduktan sonra 2.golü atan rakip oyuncu tufan'ın sus işaretine çok güldük bi anlam veremedik, zaten tufan'a geçen sene hindiyle oynarken horoz saldırmıştı, 6-2'lik skoru gören mahalleli 1.turda elenen manchester'lılar gibi şaşkındı, bende yavaş yavaş eve gidiyordum yolda 26 senedir sınavlara giren ve kazanamayan azize ile karşılaştım, hala mahallenin en zengini bizim ailemiz diyordu, hatta birde "ben artık sınavların masa başında kazanıldığını öğrendim" gibi ilginç birşey de söyledi bi anlam veremedim. eve geldim girişte büyük metin oktay'ın posterini düzelttim, arda ile ışıl'ın düğün davetiyesi gelmiş onu gördüm mutlu oldum, çünkü birbirlerine çok yakışıyorlardı, televizyonu açtım galatasaray tekerlekli basketbol takımı 10. kıtalararası şampiyonluğunu kazanıyordu, gururla izledim sonra yatağıma uzandım duvarda metin oktay, prekazi, gheorghe hagi, arda turan, harry kewell posterini seyrettim bir süre, son olarak türk telekom arena stadına ait kombineme baktım ve dünyanın en şanslı taraftarı olduğumu bir kez daha anladım.
bugün biraz geç uyandım geceleyin uefa kupası serüvenini izlerken anca dortmund maçına kadar uyanık kalmayı başarabildim sonra uyumuşum, zor da olsa uyandım saçlarım lucescu ve veninson'un saçlarının karışımı gibi olmuş, sanki monaco'ya 35 metreden gol atmış gibi sol bacağım ağrıyor, aynı ağrıyı halı sahada sahanın ortasına bayrak dikme taklidi yaparken de yaşamıştım, bakkala gittim ekmek almak için, isviçreli olan bakkala geçen günden kalan 3 liralık borcumu 5 lira olarak ödedim, adam bir poşet vermiş sanki metin oktay şut çekmiş poşete, delik deşik olmuş poşet, hagi'nin süper kupa maçında altın golü atan jardel'i kucaklaması gibi kucakladım ekmekleri eve geldim, show tv reklamlı formamızdaki kırmızı gibi kan kırmızı bir kuşburnu çayı içtim, güzel bir kahvaltı yaptım, enerji depolamıştım, milan maçında 90. dakikada pres yapan galatasaraylı oyuncular gibiydim, kaçan otobüsü juventus maçında suat kaya'yı kovalayan ümit davala gibi kovaladım, en sonunda okula geldim, suratı selçuk yula'ya benzeyen müdürü görmemle yolumu değiştirmem bir oldu, müdür öğrencilere hagi'nin şampiyon olduktan sonra yaptığı, saçları 3 numaraya vurdurma konusunda öğrencileri ikna etmeye çalışıyordu, sınıfa geldim, fizik hocasına bir topun en fazla kaç defa falso alabileceğini sordum daha sonra cep telefonumdan hagi'nin a.bilbao maçındaki golünü seyrettirdim inanmadı ve bunun bir bilgisayar hilesi olduğunu topun o kadar içe doğru falso alamayacağını söyledi, zaten beden eğitimi öğretmeni de hiçbir kalecinin arkası dönükken kurtarış yapamayacağını söylemişti, o'nu da inandırmamıştım, psikoloji hocama bazen yapılan sinerji ile olayları etkileyebildiğimi hatta bunu en son denizli'de yaptığımı söyledim bana pek inandı gibi gelmedi açıkçası, matematik dersinde 7>6 olduğunu bazı arkadaşlarıma anlatamadım anlamak istemediler, bazısı ise 12 gol attıkları takıma 8 gol atan başka bir takımı suçluyor ve jimlastik duruşundan filan bahsediyorlardı o duruş "şıpagat" filandır diye düşündüm, okula sivas'tan gelen şımarık çocuk ise sürekli öğretmene yalakalık yapıyor öğretmenin siyasi duruşunu kullanıyor diğer öğrencileri ispiyonluyordu sadece 7'nin 6 dan büyük olduğunu anlamayan çocuklarla görüşüyordu bu sivastan gelen arkadaş, derslerinin neden bu kadar iyi olduğunu ise dini inancına bağlıyor, reina'dan laila'dan örnekler veriyor çoğu zaman ise boş konuşuyordu, okul artık sıkıcı geliyordu bazı öğrenciler hürriyet gazetesinin yaptığı gibi saçmasapan şeylerden bahsediyor, acaba fenerbahçe'de messi ve ronaldinho yanyana oynar mı diye tartışıyorlardı, hatta yabancı dil bölümünden "r" leri söyleyemeyen birisi "how much ronaldinho" diye söyleniyordu, kalli disiplinindeki milli güvenlik öğretmeni sözlüye kaldırıyor sorduğu sorularla 16 dakikalık uzatmayı bekleyen gerets'in yaşadığı stresini yaşıyordum, 6'nın 7'den büyük olduğunu iddia eden arkadaşlar sırayla sözlüye kalkıyor ve 5 soruyu da bilemeyip 0(sıfır) çekiyorlardı sivastan gelen arkadaş bu duruma bozuluyor ve asker selamı verip ağlıyordu, okul gazetesinde görevli arkadaşlar sürekli benden bahsediyor başarılarım hariç tüm kusurlarımı acımasızca yazıyorlar hatta bu haberi yazan tweaty t-shirtlü çocuk daha sonra zengin bir adamın kızıyla evlenecek gazeteci değil de "damat" olarak anılacak bu gidişle, nihayet okul bitti, gömleğimi çıkarıp prekazi formamı giydim, mahallede ufak bir 5'te devre 10'da biter çevirdim ve maçı 6-2 kazandık, yalnız 6-1 olduktan sonra 2.golü atan rakip oyuncu tufan'ın sus işaretine çok güldük bi anlam veremedik, zaten tufan'a geçen sene hindiyle oynarken horoz saldırmıştı, 6-2'lik skoru gören mahalleli 1.turda elenen manchester'lılar gibi şaşkındı, bende yavaş yavaş eve gidiyordum yolda 26 senedir sınavlara giren ve kazanamayan azize ile karşılaştım, hala mahallenin en zengini bizim ailemiz diyordu, hatta birde "ben artık sınavların masa başında kazanıldığını öğrendim" gibi ilginç birşey de söyledi bi anlam veremedim. eve geldim girişte büyük metin oktay'ın posterini düzelttim, arda ile ışıl'ın düğün davetiyesi gelmiş onu gördüm mutlu oldum, çünkü birbirlerine çok yakışıyorlardı, televizyonu açtım galatasaray tekerlekli basketbol takımı 10. kıtalararası şampiyonluğunu kazanıyordu, gururla izledim sonra yatağıma uzandım duvarda metin oktay, prekazi, gheorghe hagi, arda turan, harry kewell posterini seyrettim bir süre, son olarak türk telekom arena stadına ait kombineme baktım ve dünyanın en şanslı taraftarı olduğumu bir kez daha anladım.