• 154
    büyüklüğün göstergesi, rakibini, -o da bala göte- farklı yenmekse, o zaman aydınspor da fener’den büyük anlamı çıkar.

    (bkz: 26 ağustos1990 fenerbahçe 1 - 6 aydınspor)

    http://www.youtube.com/watch?v=sM8-oEJ2cPk

    kaldı ki tescilliler, türkiye kupası finalinde fenere 5 atarak kupa çıkardığımızı yok sayabilecek karakter yapısına da sahiptirler.

    tarihlerinde, kendi kaliteleri nispetinde övünebilecekleri tek sözde başarı olan, galatasaray’ı hasbelkader 6-0 yenmelerinin muhabbetini yüzleri bile kızarmadan 12 yıldır yaparlarken, “ama bizim uefa kupamız var” diye galatasaraylılara kezbanvari, yavşakvari ıkınmaları yok mu, aslında bunun, “ama sen avrupa’da iki kupa alarak bana öyle bir koydun ki, acısını dindirebilmek için camiamın karakterine ve zihniyetine uygun olarak bula bula anca böyle kezbanvari bir zırva bulabildim” itirafından başka bir şey olmadığının farkında bile değiller.

    kulüplerinin kuruluşunun üzerinden 107 yıl geçmesine rağmen tek bir avrupa kupası bile alamayan ezik şikecilerin, avrupa'da var olan üç kupadan ikisini almış olan avrupa fatihi galatasaray'ın, "uefa kupasını almasının üzerinden 14 yıl geçti" muhabbeti yapmaları, tam da sınırlı fenerli zekası ve fenerli kişilik bozukluğu hastalığına uygun düşen bir ironidir. oysa ki, bunu söyleme hakkı ancak ve ancak galatasaraylılara aittir.

    galatasaray’ın avrupa’da kupa hatta kupalar kazanması bir devrimdir, türk futbolunda bir devrimdir. zaten bu devrim ruhudur ki tarihi boyunca dünya kupalarına katılma acizi milli takımımızı dünya üçüncüsü yapmıştır. bu da galatasaray devriminin o zamanki artçı etkisidir.

    sonuçta; türk futbolunda yarım kalan devrimi yine galatasaray tamamlayacaktır, tecilli şikecilere düşen de, her daim kezbanlık yapmaya devam etmek olacaktır.
  • 156
    (bkz: hala bunu konuşan var mı amk)

    artık uefa kupası'nın değil üzerine bir başarı koymak, bir yarı final bile yapamamak beni utandırırken, bu maçı sürekli hatırlatmak bence çok saçma. fenerbahçeli çok sevdiğim saydığım abilerim kardeşlerim var ve bugün de nasibimizi aldık.

    neymiş efendim, tostçu'ymuş. ya sokarım tostçusuna, tamam belki bir sene bile dalgası olabilir, ama on seneden fazla oldu yahu. ayıp. ben hatırlamıyorum bu kadar uefa&süper kupa goygoyu yaptığımızı. hani bize diyorlar ya 'bizim uefa kupamız var' muhabbeti abartıyorsunuz diye, işte o başarı ile bu maçın başarısını da işin içine katarsak çok az bile kalıyor.

    kaldı ki her ikisinin de çok aşırıya kaçılarak abartıldığını düşünüyorum.
  • 157
    zamanla hatırlayan sayısı ve hatırlatılma sayısı azalacak olan maç ve skordur. bizim beşiktaş'a karşı tsyd kupa'sı mücadelesindeki 6-0'lık galibiyetimiz neden hatırlanmaz ve hatırlatılmaz diye düşünürsek eğer nedeni basittir; fenerbahçe camiası iki sene öncesinin uefa ve süper kupa şampiyonu ezeli rakibini farkla yendiği maç olarak bakar olaya. bizimse camia olarak böyle skorların üstünde durmak gibi adetimiz olmuyor. takdir edilesi kısım şudur; fener bu skorun reklamı konusunda başarılı oldu yani öyle ki; bizim uefa ve süper kupa sahibi takımın reklamı yapamadığımız kadar hatta. çok mu zordu acaba bir uzak doğu turu yapmak bilemiyorum. onun dışında ezeli rekabetteki en farklı skor değildir bundan dolayı da çok önemi yoktur. böyle skorlar futbolda olabiliyor hele ki fatih terim yönetimindeki bir futbol takımında daha çok oluyor malum geri vites yok sahada. fenerbahçeliler bunu kutlasın felan bizim için herhangi bir fener maçı olmaktan öteye geçmez. bu maçla kupa kaybetmemişiz sonuçta. bugün okulda bir fenerli arkadaş hatırlattı tarihi, heralde seneye o da unutur; ki hatırlatsa da ne olacak gülün geçin arkadaşlar sinirlenmeyin boşuna adamların en büyük başarısı sonuçta :)
  • 158
    fenerbahçeliler tarafından bu kadar abartılmasına takılmamak gereken maç. zaten taraftarlığın özünde bu vardır, karşı tarafı yıldırma politikası, her olayı rekabete bağlama, karşıyla atışma gibi şeyler bir taraftardan beklenmesi gereken şeylerdir çünkü kodlarını gözü kara bir şekilde korumaya çalışıyordur ve sahiplendiği şeyi içselleştirir ve başarılarını destansılaştırır. eğer sen bu güruha böylesine bir malzeme veriyorsan, karşı taraftan her şeyi beklersin, yeri gelir bokunu da çıkartırlar. bu işin doğasında olan şeyler. eğer sen de kendini taraftar olarak tanımlıyorsan ve senin de elinde böyle bir malzeme varsa sen de abartırsın, köpürtürsün...

    takmayın,takılmayın.
  • 159
    sonunda 3 puan verilen, bizim için oldukça üzücü bir sonucu olan yıllar öncesine ait bir lig maçı. asıl ilginç olan ise sabah kalkar kalkmaz ilk iş bu başlığa entry giren yazarlar. hele bir dur soluklan tosunum, önce bir kahvaltı et, işin varsa işine git, okulun varsa okuluna koş, işsiz güçsüzsen öğlene kadar yat, zıbar. ama yok, sabahın 9'unda kalkıp bu başlığa o entryi girmeden rahat yok adamlara. "hala kutluyorlar ya kaç sene olmuş salaklar keh keh, küçük takım işte aptallara bak hehehe" diyerek rahatladıklarını falan sanıyorlar bir de. seneye sabahın 9'unda kim hortlatacak bakalım ilgiyle bekliyoruz.
  • 160
    bu maçtan yaklaşık bir ay kadar sonra o tarihte beden eğitimi öğretmenimiz olan ama aslında doğduğumdan beri tanıdığım ve çok sevdiğim yakın aile dostumuz sevgili murat abi beyin kanaması yüzünden çok ani bir şekilde daha 30'unda rahmetli olmuştu...

    kendisine insanlık, spor ve güzel sanatlar namına çok şey borçlu olduğum bu ağabeyimiz gerçekten fanatik derecede bir fenerbahçe taraftarıydı ve bu maçtan sonra da büyüklüğünü göstermiş, kendisini gazlayan bir sınıf dolusu azılı fenerbahçeli ergene inat, böyle bıyık altından bile gülümsemeden ve hiçbir dalga geçme ya da küçümseme amacı taşımadan "maçla ilgili yorum yapmak istemiyorum" vs. diyebilmiş, kendisine laf atan herkesi herkesi geçiştirmiştir.

    şimdi 1 ay sonra öleceğimi bilsem millet beni iyi hatırlasın diye davranışlarıma daha bir dikkat ederim. güçlünün ve galip gelenin gövde gösterisi, zafer sarhoşluğu eşine defalarca kez rastlanmış bir sahnedir ama tarih mağruru olmayanı yazar ve yad eder...

    burada kendi aramızda çok güldük eğlendik muhabbetini dibine koyduk ama o günden sonra hiçbir fenerbahçeli arkadaşımın yüzüne karşı bir saygısızlık veya dalga geçme maksadı taşıyan bir hareket yapmadım, yapmamaya özen gösterdim... sebebi de işte bu maç ve akabinde sevgili murat abi'den gördüğümdür. o gün bizi gücendirmediğin için teşekkürler abi...

    (bkz: düşmez kalkmaz bir allah)
  • 161
    skoruyla olduğu kadar, oynandığı tarihten önceki son 6 senede 5 şampiyonluk, 2 avrupa kupası, 1 avrupa çeyrek finali yaşamış durumdaki ezeli rakibe kazanıldığı için biraz daha unutulmaz hale gelen karşılaşma. bu maç ile başlayan 1-2 aylık dönemde, arada "bir şekilde" kazandıkları 2000-2001 sezonu dahil, 6 yıl boyunca ilk defa galatasaray her anlamıyla kötüye gittiği bir süreç yaşamıştır. 3 sezon sonra ilk defa avrupa'ya kasım ayında veda etmiş, ligde kim bilir kaç zaman sonra 1 aylık süreçte 3 mağlubiyet almıştık falan. camia olarak kendimize gelmemiz devre arasını bulmuştu. ligin ikinci yarısında fenerbahçe ligin altına doğru kopup giderken biz de "şanlı" beşiktaş'ın yüzüncü yılını kutlamaya niyetli hakemlerin birbirinden özel performanslarıyla boğuşmaya başlamıştık.

    öncesinde yaşanan ve "açık hedef" konumundaki bizim tribünün dışarı atılmasıyla ancak sakinleştirilebilen olaylar, maç başlarken yapılan hayvani meşale şovu, aslana parmak atan "esprili" pankart, yabancı maddeler, tuncay şanlı'nın golü atıp sakaryaspor atkısını boynuna takması, ortega'nın çalımları, ikinci yarının başında durum 2-0 iken oyuna giren arif'in defansın arkasına atılan 3 topta hemen hemen aynı vuruşu yapıp bir türlü golü bulamaması, serhat akın'ın attığı golden sonra yağmur yemiş zeminin de etkisiyle yüzüstü atlayıp çimlerde 10 metre kadar gitmesi, 5. golden sonra ekrana gelen fatih terim'in ağzındaki puroyu neredeyse bir nefeste bitirmesi, 6. golde topu ceza yayından itibaren takip edip son bir gayrete rağmen topa yetişemese de filelerle buluşan vedat "reis" inceefe'nin gol olarak değer kazanmaması aradan geçen 14 yıla rağmen bir çırpıda hatırlayabildiğim detaylardan.
  • 163
    maçın oynandığı tarih ilkokul öğrencisi bir çocuk olduğum dönemlere denk geliyor.

    o dönemde galatasaray'la ilgili bir şeyler izleyebilmek için, ana haber bülteninden sonra yayınlanan 3 dakikalık spor haberlerini beklerdik. gazeteyi alınca ilk spor sayfasını açar, galatasaray'la ilgili bütün haberleri hatmederdik. eve digiturk bağlatacak kadar zengin değildik, babamla kahveye gitmemiz de kırk yılda bir oluyordu. bu yüzden galatasaray'ın maçı bittikten sonra show tv bir an önce özeti versin diye televizyon başında dakikaları sayardık. maç pazar günü oynanmışsa özet biter bitmez yatmak zorunda kalırdık. fakat cuma veya cumartesi maçıysa özetten sonra yayınlanan tartışmalı pozisyonları da izleyebiliyorduk, çünkü ertesi gün okul yoktu. internetimiz yoktu, zaten ama internetten maç veya özetleri izlemek diye bir şey de yoktu. bu maçtan iki yıl sonra internet bağlattığımızda ilk girdiğim site galatasaray.org olmuştu, ümit karan'ın malatyaspor'a attığı golün 10 saniyelik görüntüsünü indirmem yaklaşık bir saatimi almıştı. videoyu indirdikten sonra belki 50 defa başa sarıp sarıp izlemiştim.

    her neyse konudan sapmayayım. bu maçın skorunu bilmeme rağmen show tv'de özetinin yayınlanmasını beklemiş ve bütün golleri sonuna kadar izlemiştim. annem çok kızmıştı, "yenildiğiniz maçın özetini izlemek için niye uykusuz kalıyorsun" diye. halbuki mesele yenmek veya yenilmek değildi. mesele galatasaray'ı izleyebilmekti. oyuncuları görebilmekti. attıkları golleri ezberleyip hayalinde tekrar tekrar oynatabilmekti. fabio pinto'nun kaç numaralı formayı giydiğini, christian'ın adının nasıl yazıldığını öğrenip okulda hava atabilmekti. futboldaki mevkilerden anladığım tek şey "bir tane kaleci var, bir-iki tane golcü var, bir de geriye kalan oyuncular var" olsa da, ölümüne sevdiğim bu takımı izleyebildiğim her saniye gözümü kırpmadan izleyebilmekti.

    bu yüzden fenerliler ne zaman bu maçtan bahsetse en ufak bir öfke veya üzüntü hissetmem. o eski masum zamanları hatırlayıp duygulanırım sadece. ben galatasaray'ı 6-0 yenildiği maçta sevmişim lan. para biriktirip galatasaray dergisi aldığım zaman vedat inceefe'nin röportajını bile satır satır okumuşum. istanbul'a gittiğim zaman galatasaray store'dan alışveriş yaptıktan sonra, sırf üstünde galatasaray arması var diye poşetleri katlayıp yıllarca saklamışım. bir maçta 6-0 değil 16-0 yenilse kaç yazar ki?
  • 164
    bazıları da deplasman'a gidip hayatını değiştiren kararlar aldıran fantastique taraftardır. sidik torbaları, panathinaikos'un kırdığı tuvaletten fenerbahçeliler tarafından kırılan taşları kafasına yemiş, maçın başlamasına dakikalar kala, hatta yarım saat önceydi hatırlamıyorsam, maçtan dışarı çıkartılmıştır. maçın anca 80 dakikasını onu da radyo'dan dinlemiştir. ergendik o zaman, heyecan vardı, ama bu maçta yaşanılanlardan sonra fenerbahçe deplasmanına gitmedim zaten. beşiktaş deplasmanları daha rahattı. öyle gidip fenerbahçe taraftarının içinde izleyenleri de kınıyorum, biz orada çile çekerken siz içinize mi atıyordunuz lan her şeyi? en azından ana avrat düz gittik küfür ettik öyle çıktık polis tarafından.

    ha bu arada ramazan ayıydı, tam millet orucunu açacakken numaralı tribünden taşlar gelmeye başlıyordu.
  • 167
    fenerbahçe medyasının gücü sayesinde bu kadar algı malzemesi haline getirilen maç. bir takım düşününüz ki ezeli rakibinin ulusal ve uluslararası başarılarına karşı tek argüman olarak bir lig maçını öne sürsün. işte fenerbahçe budur, acziyet vesikasıdır.

    derbiler tarihindeki farklı skorların derlendiği bir habere linkten ulaşılabilir:

    https://www.gzt.com/...iten-maclari-2797110
  • 170
    fenerbahçe'nin bu maçta 6 gol attığı galatasaray son 6 sezonun 5'inde şampiyon olmuş ve bu süreçte ayrıca 2 türkiye kupası, 2 türkiye süper kupası, 1 uefa kupası, 1 uefa süper kupası, 1 şampiyonlar ligi çeyrek finali, 1 şampiyonlar ligi son 16'sı ve 1 de fifa dünya kulüpler kupası katılım hakkı kazanmış ve o sezon yine şampiyonluğa oynamakta olan bir takımdır. fenerbahçe'nin ise aynı süreçte tek başarısı 2001'de zar zor aldığı bir şampiyonluktur ve onun dışında 9 puan öndeyken kaybettiği bir şampiyonluk, dördüncü, beşinci bitirdiği puan cetvelleri bulunmaktadır ve o sezon da onlar için kabus gibi geçmektedir. bu yüzden nasıl ki biz real madrid'i, juventus'u, manchester united'ı, milan'ı yendiğimizde sevinip yıllar sonra bile o maçları gururla yad ediyorsak, onların da öylesine zavallı bir durumdayken 6 yılı aşkın süredir aşırı dominant bir galatasaray'ı 6-0 yenmiş olmalarını kulüplerinin en büyük başarısı olarak ortaya koymaları normal. herkes kendi çapında başarı anlayışı ortaya koyar sonuçta. *
  • 171
    “bir uefa aldılar, 20 yıldır konuşuyorlar” diyenlarin aradan 18 yıl geçmiş hala hayvan gibi sevindikleri hadise.
    mantık da aramıyorum hani, zira adamlar su katılmamış salak hocam! (bkz: antu)

    adam nerdeyse 15 sene olacak, şampiyonlar liginde yok, şikeyi sayma son 15 yılda elazığspor’dan 1 kere fazla şampiyon olmus, her yıl kaostan kaosa sürüklenmis, avrupa'dan men yemis ve hiç bir organizasyonda iğne ucu kadar bir başarıya sahip olamamis ve daha neler neler... birazcık empati kurmaya çalışsanıza, olmuyor dimi ? o nedenle bu ezik yaklaşımları çok normal. hani biraz başarılı olsalar unutacaklar da, gözü kör olsun olmuyor işte : ) (bkz: loser)

    “hani biraz başarılı olsalar unutacaklar da…” yukarıda yer alan bu önermeyi hemen destekleyeyim mesela, destekliyorum;

    galatasaray 1997 yılında bjk’ye 6 attı sorsan galatasaraylı taraftarların %50’si hatırlamaz, hatırlayan da gündem yapmaz. fenere 5 atıp kupa aldık, hatta 5 sene evvel sahalarında kupa kaldırdık ki bu bir fener başarısı olsa idi memleketin yönetim şekli değişirdi ama galatasaray taraftarı konuyu açmazsan bu argümanla gelmez sana. özetle imparatorun dediği gibi aynı yollardan geçmedik a dostlar (bkz: hor görme kim bilir ne derdi vardır)

    son olarak fenerli davarların anlaması adına bir örnek daha vereceğim, zira adamlar davar!

    bak anlatıyorum abicim; bu ülker, amaaan fener erkek basketbolunda bizden önde. adam hemen hemen her yıl final four kovalıyor boru değil! gerçi bu yıl o da ellerinde patladı ama olsun. neyse bakın şimdi olaya davar gibi yaklaşıyorum;

    nasıl lan! en farklı galibiyet bizde amk 80 sayı fark etmışız size, yenilmez armada lan! olm ikili karşılaşmalar da bile kafa kafayayız elinize verecez elinize, abdi ipekçi’de doğru düzgün galibiyetiniz yok lan! son maç yine içinizden geçtik! burası euro lig değil türkiye yavrum!

    ezik bir birey feveranıdır bu ve çoğu galatasaray taraftarında göremezsin bunu. çok basit abi, bütçe bok püsür her ne ise adamlar basketbolda bizden önde, nokta. önce bunu kabul edeceksin ki sonrasında bir yere varabilesin.

    özetle çok görmeyin bu eziklere bu 6 kasım başarısını(!) yok işte abi, yok! ne yapsın adamlar ? neye sevineceklerini şaşırıyor amipler. para verip gittikleri audi cup'tan silkile silkile döndüler ama ağızları kullaklarındaydı heriflerin. avrupa gördü lan ezikler.
  • 172
    seksenlerde doğmuş herhangi bir fenerbahçe taraftarı için yeri çok ama çok ayrı olan maç. pek dillendirilmese de 1989 ile 2001 arasındaki 12 yıllık dönemde sadece 1 şampiyonluk yaşadı fenerbahçe. 1985'ten 2001'e kadarki periyodda 2 şampiyonlukları var. 16 senede 2 şampiyonluk. 1971'den 1987'ye kadarki 16 yıllık karanlık dönemde bizim dahi 3 şampiyonluğumuz var. ama işte araya bir tane sıkıştıramadığımız için bugün hala 14 sene diye dalga konusu olabiliyor. öyle bir dönem geçirmişler. o tarihten önceki son 10 yılda 7, hele 1996-2002 arası 5 tane galatasaray şampiyonluğu var, uefa kupası var, süper kupası var, şampiyonlar ligi'nde gruptan 2 kere çıkma var, üçüncü yıldızı kaptırma var, pendik faciası var, şampiyonlar ligi'nde sıfır çekme var, var da var...

    biz nasıl doksanlı yılların galatasaraylı çocuğu olmak diye bazen böbürlenerek, bazen gülümseyerek anlatıyorsak empati yapmak gerekirse bunun bir de fenerbahçeli çocuğu versiyonu var. işte o gün, o maç aslında tüm o yılların intikamıydı. maç öncesinde bizim tribüne yönetim ve emniyetle koordineli şekilde çektirilen eziyet, dakikalarca pols nezaretinde yağdırılan taşlar, tribünün çatısından yere kadar değecek ebattaki aslan parmaklayan adam pankartı, sahaya atılan meşaleler, yumurtalar, hatta demir sopa, hatta ve hatta kameralara yansıyıp bir yöneticinin cebine attığı bıçak...

    tüm o organize hazırlık bir öfke birikiminin dışa vurumuydu. bu da aslında bizim takımı düşürmekten çok fenerbahçe takımını ciddi şekilde gaza getirmişti. yusuf şimşek bile deli danalar gibi koşuyordu o maçta. serhat, tuncay, hatta fatih ve ümit özat belki de bugünlerdeki koşu mesafelerine fark atacak kadar koşmuşlardı...

    fenerbahçe 9. dakikada golle başlamıştı maça ama ilk yarı o kadar da kötü geçmemişti bizim adımıza. fenerbahçe'nin her topu ortega'ya oynama ısrarıyla bizim ortega üzerindeki markajımız birleşince oyun kilitlenmişti. ilk yarının sonlarına doğru ortega'nın yer almadığı pozisyonda ümit özat'ın ortasını bitiren markajdan sıyrılan arjantinli futbolcu oldu ve devreye 2-0 geride girdik. hasan şaş'ın fenerbahçe tv klibinde bile yer alan isyanı haklıydı aslında, bişey yaptıkları yoktu...

    ikinci yarıya girerken fatih terim bir kumar oynamış, ayhan'ın yerine arif erdem'i alarak başlamıştı. nitekim o meşhur 2-3 pozisyonu buldu arif ancak bir türlü top kaleye girmedi. üstelik bu değişiklik ile orta saha direncimiz azalmıştı. bu pozisyonların ardından gelişebilen ilk fenerbahçe atağında ariel ortega atıldı. werner lorant da yapılabilecek en basit hamlelerden birini yaptı, forvetten washington'u çıkarıp orta sahada oynayan ceyhun'u sahaya sürdü. ki aslında hem ortega ağır markajdan dolayı etkisizdi, hem de washington kendine has kazmalığı ile skorun daha ilk yarıdan 4-0 olmasına engel olmuştu.

    ikinci yarının başında stevic ile yer değişip sağ taraftan göbeğe geçen yusuf şimşek yanına ceyhun eriş de gelince, arkalarında da samuel johnson gibi bir adam yiyen orta saha olunca tüm kalitelerini ortaya koymaya başladılar. christian, arif, pinto, hasan fenerbahçe defansıyla boğuşurken bu tehlikeli üçlünün karşısında batista ve aslında kanat oyuncusu olan ergün kaldı. bu da bir kişi eksik olmasına rağmen orta sahanın tamamen fenerbahçe'ye geçmesine sebep oldu.

    bu yetmezmiş gibi tuncay'ın hem orta saha hem de forvet gibi oynaması ve serhat ile yaklaşık yarım saatlik bölümde durmadan yaptığı koşular, üzerine fatih akyel ve ümit özat'ın her fırsatta ileriye fırlamaları da eklenince fenerbahçe bizim yarı sahada bizden kalabalık kalmaya başladı. nitekim kırmızı karttan on dakika sonra üçüncü golü buldular.

    tam bu noktada fatih terim maç sonunda çıkıp kariyerinde ender yaptığı şekilde "bütün sorumluluk benimdir" demesine sebep olacak olan ikinci ve ölümcül hatasını yaptı. ceyhun-yusuf ikilisinin sazı eline alıp oynadığı, tuncay-serhat-ümit özat/fatih üçlüsünün gelip bastığı bu ortamda göbekte mücadele edebilecek tek adam olan batista'yı çıkarıp yerine ümit karan'ı aldı. böylece takım 4-1-5 gibi saçma bir dizilime sahip oldu. bu da fenerbahçe'nin ekmeğine yağ sürdü. nitekim bu kırmızı karttan sonra hemen dördüncü ve beşinci golü attı fenerbahçe. oyuncu değişikliği ile beşinci gol arasında 4 dakikalık süre var ki bir dakikalık gol sevincini ve bizim takımın santra yapıp topu kaybetmesini de düşersek pek bir süre kalmıyor zaten. bu golden hemen sonra serhat'ın oyundan çıkması, sonrasında biri yusuf'un sarı kartı diğeri emre aşık'ın atılması ile sonuçlanan iki pozisyon. bir oyuncu değişikliği daha ve başlayan oyunda bomboş orta sahada tıngır mıngır giden topa ileri fırlayan ümit özat'ın tek dokunuşuyla meşhur altıncı gol...

    aslında 6. haftada oynanması gerekirken 24 eylül 2002 galatasaray barcelona maçı sebebiyle 11. ve 12. haftalar arasına ertelenmişti. 10 maçta 8 galibiyet 2 beraberlik ile gitmiştik bu maça. attığımız 21 gole karşılık sadece 6 gol görmüştük ağlarımızda. 2. sıradaki beşiktaş'tan bir puan öndeydik ama bu skor üzerine üç gün sonra oynanan adanaspor deplasmanında da alınan beraberlik sonrası liderlik 2 puan farkla beşiktaş'a geçmişti. sezon bitimine kadar da bir daha liderlik koltuğuna oturma şansımız olmamıştı. zaten bu maçtan itibaren devre arasında kadar oynanan 8 maçta aldığımız (biri beşiktaş'a karşı) 3 mağlubiyet 1 beraberlik, sezonda toplam 5 mağlubiyet 5 beraberlik aldığmızı göz önünde bulundurunca çok önemli bir kırılma olmuştu. 16. haftadaki beşiktaş mağlubiyetinden sonra 11 haftada 30 puan çıkarsak da önce adanaspor sonra gençlerbirliği maçlarında ali sami yen'de kaybettiğimiz ya da kaybettirilen 4 puan sonrası inönü'de sergen attı şampiyonluk geldi maçına çıkıp orada kaybetmiştik.

    (bkz: 27 nisan 2003 galatasaray adanaspor maçı)
    (bkz: 11 mayıs 2003 galatasaray gençlerbirliği maçı)

    şimdi her ne kadar bizim taraftan inkar edilmeye, küçümsenmeye çalışılsa da büyük bir travmaydı. özellikle maçtan önceki 10-12 hatta 15 yıllık sürece bakıldığında skoru 6 değil 2-3'te bile kalsaydı konuşulabilecek bir maç olabilirdi. kaybedip üzerine de 5 maç ceza aldığımız sulu derbiyi yıllarca konuşmamız gibi. farklı bir atmosferde farklı bir maçtı. biraz şans, biraz fatih terim inadı biraz da fenerbahçe'nin o gün forma giyen oyuncularının hakikaten gazı alıp oynamasıyla böyle tarihi bir skor çıktı. ve fenerbahçe camiası kamuoyu olsun, taraftar olsun, basın-yayın olsun yıllardır biriktirdiği herşeyi dışarı atabildi... hem o hegomonyayı kırabilmeleri, hem de biraz olsun üste çıkabilmelerini sağlayan bir başarıydı. zaten o sezon kötü bitirseler de takip eden 4 yılda 3 şampiyonlukla o şoku üzerlerinden atlatabilmişlerdi...

    o yüzden ben o günlerde 8-9 yaşlarında ya da üzeri olan fenerbahçe taraftarının bu maçı 20 yıl sonra dahi abartıyla anmasını doğal karşılıyorum. bizim 1987'deki eskişehirspor maçı gibi, 1989'daki neuchatel maçı gibi, 1993'teki manchester maçı gibi tarihsel anlamda talihlerini değiştirdikleri bir maçtı. bence o bakımdan fazlasıyla kıymetlidir...

    bu travma karşısında bizim galatasaray taraftarının argüman ararken meşhur ettiği iki şey var. birincisi eskilerin yıldız futbolcusu şimdilerin rüşvetçisi michel platini'nin "büyük takımlar aldıkları kupalarla, küçük takımlar büyük takımları yenmeleriyle övünürler"* lafı, diğeri de 7-0 galatasaray üstünlüğüyle sonuçlanan 12 şubat 1911 fenerbahçe galatasaray maçı...

    platini'nin lafını kendisi ve biz türklerden başka hatırlayan var mıdır bilinmez. yine de galatasaray'ın genelde kupa istatistiğinde, fenerbahçe'nin derbilerde üstün çıkması sebebiyle bir şekilde tutmuştur. hatta belki hiç söylenmemiştir de duruma uyuyor diye platini referansıyla ortaya atılmıştır. ancak şunu bir kez daha belirtmekte fayda var, bu maçı bu kadar önemli yapan da son 6 yılın 5'inde şampiyon olup birinde son 45 dakikada kaybeden, 2 avrupa kupası kazanan, bir önceki sezon kendi takımının sıfır çektiği şampiyonlar ligi'nde gruptan çıkıp çeyrek finali son maçta kaybeden bir ezeli rakibe karşı bu skorla kazanılmış olmasıdır.

    12 şubat 1911 fenerbahçe galatasaray maçı'nın ortaya çıkması ise fenerbahçe'nin 28 şampiyonluk parodisi ile aynı mantığa sahip bence. koca koca adamların arşivleri tarayıp bu skoru bulması, 2 hafta önce oynanmış profesyonel lig maçına tahta kalelerle kireçli çamur sahada 11-11 bile oynanmamış bir maçı karşılık göstermeleri. sıkılmadan bir de öykü yazıp internete yayması hatta galatasaray dergisi'nde yayınlamaları...

    (bkz: #222481)
    (bkz: #2854237)

    son olarak bir de saraçoğlu stadı fiziksel olarak o yıllarda türkiye içerisinde tekti. özellikle avrupa tecrübesi de olmayan anadolu takımları için ilk yıllarda büyük bir baskı unsuruydu. nitekim 2000/01 sezonunda 17-0-0, 2001/02 sezonunda 15-1-1, 2002/03 sezonunda 10-5-2, 2003/04 sezonunda 12-5-2*, 2004/05 sezonunda 16-0-1, 2005/06 sezonunda 13-4-0 gibi manyak bir istatistiği vardı kadıköy'de. 2012-2013 sezonuna kadar da hiçbir sezonda 3 lig maçı kaybetmediler. biz 2016-2017 sezonunda 6 tane iç saha maçını kaybetmişiz. bunlar 6 sezonda yaşamış 6 lig mağlubiyeti sayısını.

    bugün adına ister hakem, ister federasyon, ister başka birşey diyelim; kadıköy'de kaybetmeme hatta kazanma alışkanlığını iyiden kökleştiren maçlardan biridir. bu bakımdan da ayrı bir önemi vardır...

    aynı zamanda bugün zerre keyif vermeyen, hakemler dahil herkesin 0-0 bitsin diye çıktığı derbi maçlarının müsebbibi de bu tarihi doksan dakikadır. kadıköy'e sağda uğur uçar, solda ferhat öztorun ile çıkan ve 4-0'a dua ettiren gerets manyağı hariç o gün bugündür derbilerde risk alan bir teknik direktörü görmemiştir bu gözler...

    yalnız şu maç 6-0 bitmişken 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçı'nın 4-0'da kalmasını herhangi bir bilim dalı açıklayamaz, o da apayrı bir konu...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 173
    derbi tarihinin en ezici maçlarından birisi. fenebahçe bu skordan sonraki psikolojiyi çok iyi kullanmış ve bu skordan sonraki 4 sene de 3 şampiyonluk ve sonrasında şampiyonlar ligi çeyrek finali yaşamıştır.

    ama fenerbahçenin en büyük hatası ise bu maçın psikolojik tarafını çok gereksiz fazla uzatmasıydı. 1995 yılından sonra doğan çocukların(ben dahil) bu maçı izleme şansı olmadığı halde bu çocuklara bu skorun çok önemli olduğu sürekli aşılandı. yaşıtlarım olan fenerbahçelilerin bu skoru görmedikleri halde, psikolojik üstünlüğü bilmedikleri halde 16 yıl boyunca konuştuğuna şahit oldum ve hala oluyorum.

    işte tam da sorun burada başlıyor. fenerbahçe bir neslini 6-0’lık skoru gereğinden fazla uzatarak ve bunun çok önemli bir başarı olduğunu onlara inandırarak geleceğini kaybetti. galatasaray’ın her başarısından sonra bu skoru ortaya atarak taraftarlarını daha başarılı bir iş yaptığına inandırdı ve o taraftarlarından yeni başarılar için oluşacak mücadeleyi göremedi.

    23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı‘ndan önceki seromoniyi hatırlıyorsunuzdur. galatasaray’lı oyuncuların önünde olan 9-10 yaşındaki küçücük çocuklar istiklal marşı sırasında elleriyle 6 işareti yapıyordu. çocuklar tertemizdir. ebeveynleri tarafından onlara ne söylenirse, nasıl eğitilirse hayatını da o şekilde yaşar. ebeveynlerinin de futbol çerçevesi içinde bu çocuklara ne söylediği aşikar. kendi doğumlarından 10 yıl önce oluşan skoru en büyük başarı olarak gören minikler gönül verdiği renkleri daha ileriye götürmek için neden çabalasın ki ? onlar zaten en büyük başarının kendilerinde olduğunu zannediyorlar. neden mücadele versinler ki ?
  • 174
    fenerbahçe'ye en çok zarar veren maçlardan birisi. bu maç galatasaray'a değil fenerbahçe'ye psikolojik travma oldu. senelerce tutunacak dal olarak seçtiler, her başarısızlıkta galatasaray'a attıkları fark onlar için güvence oldu. yıllarca, sezonu kaybetsek ne olacak derbiyi kazanarız, zamanında fark attık kafasıyla mücadele verdiler. bir de kadıköy'deki yenilmezlik serisi eklenince kendilerini kandırmaktan başka bir işe yaramadı. fakat kadıköy'de aldığımız 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı durumu değiştirecek gibi duruyor. umarım kendilerini kandırmaya devam ederler. bu tarz küçük galibiyetler ciddi değişikliklere sebebiyet verebiliyor, iyi ya da kötü.
  • 175
    her sene fenerliler tarafından anılır ki bu da son derece normaldir. bir kere fener'in mazisinde bizimki gibi büyük avrupa başarıları yok, haliyle bir şeyi ön plana çıkarmak istemeleri normal. ikincisi de bu bir ezeli rekabetse ki öyle, modern zamanlarda bu rekabette alınmış böylesine bir skor elbette kutlanır. liverpool da her sene 8-0'ı anıyor mesela.
App Store'dan indirin Google Play'den alın