• 276
    maç henüz başlamadan, istiklal marşı'nın okunduğu sırada ekranın en altındaki türk telekom yazısının üstündeki garip nesneyi tek ben mi fark ettim acaba? maç topunun üstüne konduğu masaydı herhalde ama ekranda bildiğin sübliminal içerik olarak gözüküyordu.

    maç yayını elime ulaşsın caps vereceğim.

    10 kişi kalmamıza rağmen kalite farkıyla yendiğimiz derbi maçı.
  • 277
    feda zırvalarına izin vermediğimiz için takımı tebrik ediyorum. 10 kişi kalmamız, bizim için gelecek açısından iyi oldu. şampiyonlar ligi'nde ileri turlara gidebilirsek, savunma yapmak durumunda kalacağımız maçlar mutlaka olacaktır ve bunun denemesini, bu tür mücadele gücü yüksek maçlarda yapmak takımımız için çok iyi bir sınav olur ve oldu da, zira hem kaybetmedik, hem de başarı ile uyguladık bunu. beni rahatsız eden ise, hakan balta'nın oyuna girişidir. forvetsiz oynamak bu maç için mantıklı bir hamle idi. ancak hakan bu maçta oyuna girmeyi hiç beklemiyordu hepimiz gibi, o yüzden de hazırlıksız göründü. onun yerine elmander'i sol açığa çekip savunma yaptırabilirdik. ya da yekta'yı alıp o bölgede oynatıp, hücuma bölgesine girmesini sağlayabilirdik. zira yekta, o bölgelere iyi girebilen bir oyuncu. hem sneijder için de bir pas istasyonu olmuş olurdu. yazık garibim ne zaman yüzünü kaleye dönse karşısında gulyabani toraman ile sivok'u gördü. o yüzden etkisiz olması çok doğaldı. özetle; bu maç olması gereken şekilde sonuçlanmıştır. darısı diğer maçların başına.
  • 279
    öncelikle tüm takımımıza ve teknik ekibimize helal olsun diyorum. çünkü gerçekten maça çok iyi hazırlanmışlar.

    maçla ilgili bence en kritik nokta fatih terim'in johan elmander ve umut bulut ikilisi ile maça başlamasıydı. burak yılmaz gibi bir golcünün yedek kalmasını kimse beklemiyordu ama bana göre bize 2-0'lık ilk yarıdaki üstünlüğü getiren bu hamle oldu. çünkü beşiktaş'ın bu sene en önemli özelliği çok koşması. çok yetenekli oyunculara sahip değiller ama hırslı ve koşan oyunculardan kurulu bir takım kimliği sergiliyorlar. bunu gören imparatorumuz da orta sahada üstünlüğü kaptırmamak için forvetimizi 2 tane presçiye emanet etti. elmander ve umut'un da çok koşması ve defansa pres yapması sayesinde beşiktaş'ın en önemli özelliğini kırmış olduk . hatta bir poziyonda umut pasını iyi verebilseydi elmander'e , direkt olarak hücum presle kazanılan toptan gol atmış olacaktık.

    burak yılmaz için 2. yarıda çok uygun bir ortam olacaktı , hocamızın da sanırım kafasında bu vardı ama felipe melo'nun kırmızı kartı bütün planların değişmesine neden oldu. oyuna en son değişiklik hakkı olarak hakan balta girdi. her ne kadar performansı asla yeterli seviyede olmasa da en azından defansif yönü kuvvetli olduğu için bence doğru bir değişiklikti.

    sonuç olarak çok önemli bir maçı galibiyetle kapattık. hem de yaklaşık son yarım saati 10 kişi oynamamıza rağmen. inşallah oyuncularımız bu ciddiyeti ve hırsı kafalarında kolay gördükleri maçlarda da sergilerler ve bir an önce aramızdaki puan farkını açarız.
  • 281
    27 ocak 2013 galatasaray beşiktaş maçında yaşanan "tükürme" olayındaki başrolleri şöyle değiştirelim:

    felipe melo yerine tükürmeyeteşebbüs eden oyuncu manuel fernandes olsun.

    karşısında "tükürülen" oyuncu da oğuzhan özyakup değil burak yılmaz olsun.

    maç sırasında olaylar dün yaşandığı şekilde cereyan etse ve manuel fernandes oyundan ihraç edilseydi.

    maçtan sonra olacakları bir bir yazıyorum:

    - burak yılmaz önce hemen maç sonrası yapılan her programda, önce pozisyonla alakası olmayıp oraya geldiği için "provakatör" ilan edilecekti. ardındansa oscarlık oyunculara taş çıkaran "yüzüne tükürülmüş masum" oyuncu rolüyle emek hırsızı ilan edilecekti. muhtemelen neredeyse tüm yorumcular* tarafından yerden yere vurulacak, gece boyu asılıp kesilecekti.

    - televizyonda yapılan bu programlara eş zamanlı olarak sosyal medya çalkalanacaktı, facebook'ta tükürme anındaki video yavaş çekimde durmadan dönecek, hatta önce burak'ın ilk maçtaki penaltı pozisyonu ardından da bu pozisyon birleştirilip burak yılmaz'a klipler yapılacaktı. twitter'da ise hashtag üstüne hashtagler açılacak, "emek hırsızı", "pis oyunlar", "oscarlık 3 puan" vs gibi paylaşımlar havada uçuşucaktı.

    - son olarak da manuel fernandes'in çıldırması, haklı bulunacak. orda "çocuklarımın üzerine yemin ederim" diyen fernandes, ertesi gün türkiye'de yaşayan en katı katolik ilan edilecekti. samet aybaba'nın elini itmesi ise takımına yardımcı olmaya, iyi niyetiyle çalışan bir oyuncunun verdiği normal bir tepki olarak geçiştirilecekti.

    geçmişe dönüp hatırlayalım neler olmuştu:

    melo - riera kavgasının üzerinden henüz 7 ay geçmemişken, geçtiğimiz hafta içi gökhan süzen - fernandes kavgası patlak verdi.

    o dönemde galatasaray'ın duruşu: iki oyuncuyu da önce kadro dışı bırakmak, ve o haftasonu oynanan maçın kadrosuna dahil etmemek. bir hafta sonra aile içinde yaşanan bu tatsızlığı çözümleyerek oyuncuları affetmek.

    medyanın tepkisi: galatasaray her iki oyuncuyu da affederek büyük bir hata yapmıştır. ortada büyük bir suç vardır, bu oyuncular affedilerek şampiyonluk kazanmak ugruna fatih terim kendisinden ve galatasaray değerlerinden ödün vermiştir.

    gbkz: geçen hafta arası beşiktaş'ın sergilediği duruş): fernandes - gökhan süzen kavgası oyuncuların galatasaray maçı öncesi ne kadar hırslı ve istekli olduklarının bir göstergesidir. oyuncular herhangi bir ceza almayacaklardır.

    medyanın tepkisi: beşiktaş ve samet aybaba çok doğru bir karar almışlardır. böyle ufak tatsızlıklar aile içinde olur ve aile içinde halledilirler. oyuncuların bu davranışı hırslarının dışa vurumudur.

    bütün bu yaşananlar hala tazeliğini korurken kimse gelip bana galatasaraylı duruşundan, melo'nun alması gereken cezadan ya da melo'nun yaptığı sözde saygısızlıktan bahsetmesin. kalbini kırarım.
  • 282
    bu sezon takımımızın izlediğim en iyi performanslarından biri. melo isimli el frenini hariç tutarak konuşuyorum herkes hırsını ve arzusunu pozitif şekilde sahaya yansıtmaya çalıştı. zaman zaman sezon boyunca görmediğimiz seri paslaşmaları ve atakları izledik. rakibe 1 bireysel hata dışında pozisyon vermedik. duran toplar olmasa tehlike yaratacak durumları yoktu.

    özetini izleyemedim henüz ama tribünden gördüğüm kadarıyla ilk yarının yıldızı riera ikinci yarının hamit idi. özellikle hamit müthiş mücadele etti her topa koştu bastı insan üstü bir çaba koydu ortaya.
  • 284
    karda kışta izmir'den kalkıp geldiğime değdi. istanbul'a gelme amacım başka olsa da maçın bu hafta sonuna denk gelmesi benim açımdan şans.

    şimdi gelelim hafta sonu izlenimlerine ;

    -ilk defa tanıştığım soyozan ( adam gerçekten tütün sarıyor)

    -erinç bilican'ın olmamış bıyığı

    -hadomer'in durgunluğu (sebebini sonradan öğrendim)

    -onuryılmaz'a ayrı paragraf açmak lazım. sayesinde;
    .stat turu attık allah razı olsun
    .maça 18.58 de yetiştik
    .totem uğruna o karda üstünde bir mont bile olmadan maçı izledi.
    .sakal bırakmış olmuş.

    -cem erman'ın yokluğunun hiç hissedilmemesi ( yalan:( )

    -mehmet özcan'ın geleceğim diyip gelmemesi :((

    -maçı aslanımda izlemek için gelen zapu'nun son anda kombineye çöküp hiç sevinmemesi (ruhsuz amk)

    -arda kandas'ın 350 kilo falan olması

    -gusese ve kaanc'nın bereleri

    -merhaba demeden istanbul > izmir diyip bir daha hiç muhattap olmayan muazzes

    -savas karadağ'ın hormonlarındaki inanılmaz yükseliş :((

    -m.ali birand için 32. dakikada yapılan alkışı devre arasında öğrendim yeni tezahürat sanmıştım ben.

    -sneijder ısınamaya giderken yediğimiz golü kimsenin görmemesi

    -riera adamsın :(((
  • 285
    galatasaray – beşiktaş : 2-1 derbi canavarı

    soğuk bir istanbul akşamıydı, metrolar bile çalışmakta zorlanıyordu. galatasaray taraftarı kendini maça hazırlamak için ağır ağır buluşmaya başlamıştı.
    dilo girişi oldu ama kazanınca böyle şımarıklıklar yapmayı seviyorum.

    maçın özeti aslında şu. maçtan önce nevizade aslanım’da buluştuk. teras katta toplandık aslında toplandık denebilecek bir kalabalık yoktu. orada bulunan herkesle rahat rahat sohbet edebildim. genellikle sadece uzaktan selamlaşmayla geçiştirmek zorunda kaldığım arkadaşlarım olurdu. kimse ne şarkı söyledi, ne üçlü çekti. captano ortaya üçlü çektir tayfaya olmadı çünkü sessiz ve sakindi ortalık. kimse maçın havasına giremedi. uçan kuşlar martılar başlandıktan sonra yarım kaldı. fenere küfür bile olmadı yahu, ben daha ne diyeyim.
    herkes galibiyetten emindi ve hatta bu soğukta stada gitmek angarya bile geliyordu. ben zaten bu sezon maça gitmeye hevesli olmadığım için birileri gitmeyelim dese kalırdım vallahi.

    fatih terim’in emre çolak’ta ısrar etmesi dışında galatasaray’da şaşırtıcı bir şey yoktu. galatasaray taraftarının geneli için diyorum bunu, ben şaşırmadım elbette. kasımpaşa maç yazısında çolak’ın neden oynadığını açıklamaya çalışmıştım.
    beşiktaş ise almeida’nın eksikliğinde birkaç oyuncunun yerini değiştirmiş. beşiktaş’a çok hakim olmadığım için başkalarından duyduklarımı söylüyorum. ben kadroyu görünce şöyle düşündüm: tam beşiktaş’ın galatasaray deplasmanında oynayacağı kadro. almeida’nın olmaması ancak duran toplarda eksik bıraktı beşiktaş’ı. önde baskı yapan, oyunu rakip sahaya yıkan galatasaray karşısında yakalanabilecek kontralarda almeida hiçbir işe yaramazdı.
    beşiktaş açısından hesapların tutmadığı konu kontra yakalayamamaları oldu. belki ilk yarı bir iki kontra yakaladılar, bir tane pozisyon buldular. diğer birkaç girişimleri ise kötü paslarla başlamadan bitti.

    galatasaray ise hem hırslı hem topu iyi kullanarak beşiktaş’a top göstermedi ilk yarı. yeteri kadar pozisyon bulunamadı elbette. en büyük sebep hareketsiz santraforlar. bu sezon kim oynarsa oynasın top orta sahaya geldiğinde genellikle durarak oynuyorlar. ilk yarının başlarında ise hareketliydi santraforlar. gol de bu şekilde geldi. sabri, elmander’e şahane bir pas attı, sağ çizgiye gitmiş olan umut elmander’den aldığı topu arka direğe şahane kesti. emre çolak gelişine ayak içiyle uzak direğin dibine plaseledi. hazırlanışı muhteşem bir goldü ve aslında galatasaray’ın yapması gerekenin şifresini verdi bu gol. hareketli forvet hattı, zaten türkiye’de her takımın savunmasındaki yerleşme eksikliğini kabak gibi ortaya çıkararak sonuca gidilebileceğini gösterdi. golde her zaman yaptığım gibi ters taraftaki topçuya koş oğlum gel oğlum diye bağırıyordum, bu defa emre’ye denk geldi. elbette golü ben attırmadım ama her zaman yapılması gereken budur. temel futbol bilgisi bu.

    devre sonuna kadar top galatasaray’daydı ve elbette maçın kontrolü de. selçuk inan yine takımın aklını ortaya koydu. takımı şahane yönetti. melo’nun da daha hırslı, istekli olmasının katkısı yadsınamaz. iki senedir çok iyi kullandığımız duran toptan riera’yla ikinci golü de bulduk. ve sahadaki oyun maçın farka gideceği izlenimi veriyordu. aslında haksız olmadığımız maçın bitişiyle ortaya çıktı.

    beşiktaş devreye golle başladı, daha 45.saniyede yine iki senedir çözemediğimiz duran toptan gol yeme rahatsız edici özelliği beşiktaş’a golü attırdı. duran topta alan savunmasını sevemedim gitti. ilk devre üşüyüp çay kahve içmeye gidenlerin bir kısmı yediğimiz golü göremediler. akıllarına tabelaya bakmak gelmediyse epey bir süre maçı 2-0 sanmaya devam etmişlerdir.

    devrenin başında beşiktaş oyuna oğuzhan’ı aldı ve orta sahada biraz daha topu sahip olmaya başladılar. ilk devre galatasaray orta sahası arasında kaybolan, pas yapamayan, çalım atamayan, çok top kaptıran fernandes biraz daha fazla topla buluşmaya başladı. maç 2-1 olmasına rağmen fatih terim iki oyuncuyu birden oyuna aldı. sneijder ve baytar. hoca darbeyi vurup işi bitirmek istedi.

    kısa süre sonra melo atıldı. saçma sapan bir kırmızı kart gördü. sebep tükürük. görüntülere göre tükürmemiş. olmayan tükürüğü tolga özkalfa zaten görmüş olamaz. ancak beşiktaşlı futbolcular öyle bir yangın yaptılar ki ve sanırım yan hoca cem satman da tükürük var dedi melo atıldı.
    tam yeri gelmişken tolga özkalfa’dan bahsedeyim. net kötü hakem. yanlış kararları sebebiyle söylemiyorum bunu. o kadar çok kararı görmeden verdi ki, inanamadım. hiç böyle hakem görmemiştim. adam başka yere bakıyor, bir topçu düşüyor, tribünlerden ses geliyor tak faulü çalıyor. kendinden biraz uzaktaki çizgi kenarındaki pozisyonlarda, önü kapalıyken topun kimden çıktığını görmüyor ama bir karar veriyor. o kadar çok böyle hata yaptı ki. yan hakemleri de aynıydı. gökhan süzen hamit yanındayken dirsek attı, adamlar oyna dedi. itiraz eden elmander sarı kart gördü. cem satman muhtemelen topa bakıyordu o sırada, kötü hakem. beşiktaşlılar enteresan yalnız, o kadar çok kendilerini yere attılar ki, böylesini de hiç görmemiştim. burak yılmaz’a gönderme yapmaya mı çalışıyorlardı acaba. oğlum bari hepiniz yapmasaydınız. bu arada burak yılmaz’dan bin beterini transfer etmişler, dentinho. taklalar atıp hakem gelince hiçbir şey yokmuş gibi oyuna devam etti. hakemin bunlara seyirci kalması da çok acayip. fakat özkalfa sıkı vücut çalışıyor galiba, baya üçgen vücudu var. ama hakem olmaz kendisinden.

    melo atılmadan önce fatih hoca emre çolak ve umut’u çıkarmıştı. sneijder sola, baytar orta sahanın ortasına, biraz öne geçmişti. melo’dan sonra elmander’i çıkardı ve hakan balta’yı aldı hoca. ve balta sol öne geçti, baytar melo’nun yerine sneijder santrafora. karman çorman bir durum. yani ki galatasaray santraforsuz oynamaya başladı. top daha çok beşiktaş’taydı elbette. gerçi bu dönemde galatasaray’ın topla oynama yüzdesi %51 diye okudum bir yerde. olacak iş mi? sebebi tek başına hamit altıntop. maç sonuna kadar o kadar çok top taşıdı ki. beşiktaş’ın sol çizgideki adamlarını sırtına aldı ve taşıdı. muhteşem bir performanstı. birkaç önemli pozisyona da girdik ama gol olmadı. kendisinin tam istediği gibi gelen bir topu kargalara atmasına en çok kendisi üzülmüştür. muhteşem oyununu asla gölgeleyemez.
    orta sahada selçuk inan’ın komutasında beşiktaş’a alan bırakmadan çok da geri çekilmeden modern savunmadan bir örnek sergiledi takım. beşiktaş’a 10 kişiyle pozisyon vermedik.

    doğrusu fatih hocanın garip değişiklikleri olmasa çok daha rahat ederdik. santraforsuz takım ileri gittiğinde oldukça bocaladı. hamit, sabri, balta, selçuk, sneijder bir çok kez topla gidip geri dönmek zorunda kaldılar. bir santrafor takımı çok rahatlatırdı.

    başlarda söylediğim gibi, takım eksik kalmasaydı çok farklı kazanırdık.

    sneijder’e parantez açalım. bir şey oynamadı usta. hahahahaha, yakında bunu söyleyen de çıkar. topu ayağına alışından, istop edişinden ve çabuk karar verip çabuk oynamasından kalitesi belli. bir de adama vuran sarı kart gördü. hepsi de net sarı karttı. sneijder’in dengeleri bozacağı belli. ama galatasaray içinde değil, rakiplerin dengesini bozacak. galatasaray’da dengeleri neden bozmaz? topçu milleti kurnazdır. eğer sıradan bir topçuysa kalitesi artan bir takımda kalamayacağını bilir zaten. eğer kaliteli bir topçuysa yani galatasaray kadrosunda her zaman oynayabilecek bir adamsa, mesela selçuk inan, semih kaya, engin baytar, dany, eboue, elmander, umut, burak gibi adamlarsa gelen kaliteli topçuyu sever. bu adam takımın kalitesi arttıracak demektir. başarı gelince kendilerinin de kaliteleri ve piyasaları artar. bu daha çok prim, daha çok tanınırlık, daha yüksek ücretle transfer yapma imkanı demektir. dandik topçuyu da kimse takmaz, rahat olun. hele takımın başında fatih terim gibi futbol konusunda bir kulağının arkası kalmış bir adam varken. ve de ne gerekiyorsa yapan ünal aysal gibi bir başkan varken.

    şimdi drogba da geliyor. ancak aptal topçu sneijder ve drogba’dan rahatsız olur, dediğim gibi onları da kimse sallamaz zaten.

    rahatsız dedim de, fenerbahçe geldi aklıma. kendilerine şunu söylemezsem de olmaz : hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahaha……………

    *
  • 286
    gerek transfer piyasasinin tarafimiz acisindan oldukca hareketli olusu, gerek sneijder'in ilk macina cikisi, gerekse de melo'nun kirmizi karti belki damga vurdu maca ama unutulmamasi gerekir, onemli rakiplerimizden birini evimizde bir derbide guzel bir oyunla maglup ettik ve tutuk giden takim gercekten kritik bir uc puan aldi.

    laf olsun diye soyluyorum, sneijder'in ilk maci, drogba falan konusuluyor, allah korusun kaybetseydik su maci cidden bozgun olurdu moraller acisindan.

    cok onemli bunlar cok...

    drogba da onemli ama su maci kazandigimiz cok isabet oldu donemsel sartlar aicisindan.

    elbette takimin suskun isimlerinden emre colak ve albert riera'nin gol atmasina da pek sevindim. emre hep haddini bilerek oynasin, gol pozisyonlarini soyle affetmesin, elbette garezim yok kendisine, o kadar da gozumuz donmedi.

    imparator basta olmak uzere emegi gecen herkese kocaman tebrikler...
  • 287
    bu maçta alınacak olası net skorlu bir galibiyet ile hem kasımpaşa maçında* alınan yenilgiden doğan moral bozukluğunu telafi edecek hem de rakiplerimize mesaj verecektik. sezon başında yaşadığı kadro revizyonu sebebi ile diğer anadolu takımlarından farksız bir noktaya gelen beşiktaş'ın ve beşiktaş taraftarının, ciddi ciddi içinde taşıdığı şampiyonluk umutlarını söndürmemiz de cabası olacaktı. o yüzden iyi futbol ve net skorlu galibiyet bekliyorduk. fakat maç saati yaklaştıkça rencide isteğimiz, yavaş yavaş 1-0 olsun bizim olsuna doğru evrilmişti. bu duygu karmaşası içinde tribündeki - tv karşısındaki yerlerimizi almıştık.

    ilk 11'imizi öğrendiğimde burak'ın olmamasına şaşırmadım, çünkü kasımpaşa maçında yokları oynamıştı. buna ilave olarak, her ne kadar attığı goller ile bu zamana kadar takımımızın kilit oyuncusu olmuş olsa da bizim oyunumuzu maalesef baltalayan bir oyuncu burak. sebebi hücumu başlattığımız anda burak'ın da rakip savunma arkasına koşular yapması. bu da kendisine uzun toplar atmamıza ve ileride çoğalamamamıza sebebiyet veriyor. burak'a bu yüzden kızamaz, onu bu yüzden eleştiremeyiz. sezon başında kendisinin alınması, galatasaray'ın istediği oyuncuyu alacağı konusunda bir mesaj vermek ve yabancı sınırı sebebi ile zaruriydi. burak'ın yapması gereken de oyununu bu şekilde değiştirmek ve geliştirmek fakat maalesef mümkün olmuyor. bugün ileride burak olmadığından hücuma uzun toplarla çıkma tercihimizi kullanmadık; bu da ileride daha çok çoğalmamızı ve daha net pozisyonlar bulmamızı sağladı. gollerin bu sezon alışık olmadığımız üzere orta saha ve savunma oyuncularından gelmesi de tamamen burak'ın tercih edilmemesi ile alakalı. bu maç nezdinde genel olarak söylemek istediğim, burak'ın schalke eşleşmesinde atacağı gollerle yine adından söz ettirmesini ve sezon sonunda 10 milyon euro civarı bir para karşılığında avrupa'ya transfer olmasını diliyorum.

    son yılların en büyük hakem faciası da bu maçta yaşandı sanırım: maçın başından sonuna kadar hakemin çaldığı her düdük, verdiği her karar çok açık olarak beşiktaş lehineydi. her ikili mücadelede kasti olarak sert giren beşiktaşlı oyunculara, maçtaki ilk sarı kart 73. dakikada çıktı. bunun dışında birçok pozisyonda top beşiktaşlı oyunculardan taca çıkarken, hakem tacı yine beşiktaş'a verdi. melo'nun haksız yere kırmızı kart görmesi ile sonuçlanan pozisyonda ise ne melo'ya önce sert giren, sonrasında sözlü tacizde bulunan necip'e, ne melo'nun yanına gelerek olayların fitilini ateşleyen oğuzhan'a, ne de olay yerine koşarak gelerek riera'yı itip kakan ibrahim toraman'a kart çıkmaması, hakem tolga özkalfa'nın maç öncesi kimlerden, nasıl emirler aldığının en büyük kanıtları olsa gerek.

    http://www.youtube.com/watch?v=M1nG8Eqzro8
  • 288
    futbol tabii ki her türlü sonuca açık bir oyun. her zaman favori olan takımlar galip gelemiyor ancak dün maçı izleyen herkes biliyordu ki; olağanüstü olaylar yaşanmadığı müddetçe galatasaray, arena'da beşiktaş'ı yenecek.

    galatasaraylıları maçtan daha çok heyecanladıran şey sneijder'i galatasaray forması ile ilk kez sahada görecek olmaktı. galatasaray oyunu koparırsa bir şov amaçlı; eğer geriye düşerse de maçı kurtaran adam olması için sneijder'i sahaya sürecekti. özetle, sneijder bir şekilde oyuna dahil olacaktı.

    galatasaray, sezonun ilk yarısında oynamış olduğu futbol ile geçen seneyi mumla aratmıştı. buna rağmen beşiktaş'ı yenmesi durumunda en yakın rakibi ile puan farkını beşe çıkarma şansı elindeydi. bunun belki de tek nedeni; kadro kalitesinin diğer tüm takımlardan çok daha ileride olmasıydı. bunun dışında, galatasaray'ın bu sezon en çok göze çarpan özelliği büyük maçlarda çok daha farklı bir görüntü sergilemesiydi. bu maçlarda galatasaray bir şekilde istediğini elde ediyordu.

    herkes gibi ben de maçı bir hafta boyunca kafamda oynuyorum. neler olup, neler olamayacağını tarttım. bu esnada bana eşlik eden, birnevi bana akıl hocalığı yapan, babam da fikirlerini ortaya koyuyor ve fikirlerimizi çarpıştırıyorduk. genel hatlarıyla benzer şeyler düşünüyoruz sadece birkaç ufak noktada ayrışmalar oluyor, ya da farklı fikirler ortaya çıkıyor.

    geçen hafta burak'ın sahada hiçbir varlık göstermemesine rağmen oyunda kalmasını tartışmıştık. ben, burak'ın potansiyel bir gol silahı olduğu için fatih terim'in onu sahada tuttuğunu söylemiştim. babam ise burak'ın çıkıp elmander'in sahada kalması gerektiğini ifade etmişti ve ekledi: ''benim tanıdığım fatih terim, beşiktaş maçına umut - elmander ikilisi ile maça başlar.'' her ne kadar ikisi beraber oynarken daha etkili olsalar da burak'ın yedek başlayacağına ihtimal vermiyordum. benim için sürpriz bir karar, babam için ise olması gereken olmuştu.

    gerek maçı statta izlerken, gerekse de eve gelip tekrarını seyrettiğimde gördüğüm bir şey var ki; fatih terim maça gerçekten iyi hazırlanmış. umut - elmander ikilisi ile maça başlama sebebi burak'ın formsuzluğundan ziyade beşiktaş'ı baskı altına alabilmek için en doğru ikili olmaları. elmander ileride top tutan forvet görevini gördü, aynı geçen sezonun tamamında olduğu gibi, umut ise rakibine baskı uygulayan, ortalığı karıştırıcı santrafor sıfatını üstlendi. maçın başında gelen golde bu iki ismin rol almış olması şüphesiz ki tesadüf değildi.

    galatasaray'ın bu kadar iyi mücadele edip, hırslı şekilde oynarken farkı arttıramamasının sebebi herkesce malum; rakip yarı sahanın orada yaratıcı olamama. 4-4-2 sistemi bize geçen sene çok değerli bir şampiyonluk armağan etti. ancak, hem sneijder hem de drogba transferlerinden sonra kendisiyle yüksek ihtimal ile vedalaşacağız. bu sezon, aynı sistemin geçerliliğini yitirmesindeki temel etken ise galatasaray'ın sahip olduğu omurgayı kaybederek yeni bir takım hüviyeti kazanmasında yatıyor. geçen sezon şampiyonluğun gelmesindeki kilit nokta olan muslera - ujfalusi - melo -elmander omurgası bu sene resmen dağıldı ve yerine yeni bir omurga oluşturmak zorunda kalındı. ve bu yeni oluşan omurga; sneijder ile drogba'nın gelişi ile tamamlandı. yani, galatasaray'ın istediği parçalara yeni ulaşmış olmasına rağmen, kısmen eksik parçalar ile, oturmamış bir takım görüntüsüyle şu anki konumunda olması muazzam.

    maçın daha da farklı bitmesine engel olan iki tane kırılma anı vardı: birincisi, beşiktaş'ın devre arasından golle dönmesi; ikincisi ise sneijder ile engin oyuna dahil olduktan hemen sonra melo'nun kırmızı kart görmesi. aslında, beşiktaş ikinci yarıya golle başlamasına rağmen sneijder ile engin oyuna girdikten sonra melo atılmasa, maç yine çok farklı bir noktaya gelebilirdi galatasaray açısından ama olmadı.

    maçın görünmez kahramanı ise bence hamit altıntop'tu. ilk yarıda çok fazla göze batmasa da, takım 10 kişi kaldıktan sonra hücuma top taşıyabildiyse bunu hamit'e borçlu. pozisyonların çoğunda sırtına iki tane beşiktaşlıyı aldı ve taç çizgisinin orada zaman geçirdi. bu esnada sahada bir kişi eksik olan galatasaray, hücuma daha fazla adam ile gelmeye başladı.

    hasan şaş'ın maçtan sonra açıklamalarını dinledim, şöyle söylemiş: ''10'a 11 oynadığımız için sneijder kalitesini sahada gösteremedi.'' çok doğru bir yorum. her ne kadar galatasaray 10 kişi kaldıktan sonra hücumda serbest oyuncu konumuna geçse de sneijder, buna rağmen zamanında topla buluşabilse farkı daha da arttıracak vuruşları ya da dokunuşları yapabilirdi.

    galatasaray'ın önü bundan sonra çok daha açık. sneijder ve drogba'nın gelişi ile beraber yeni omurga şu şekilde oluşacak: muslera - dany - sneijder - drogba. önceden kahinlik yapmak istemem ancak yeni oluşacak sistemin 4-3-1-2 olacağını düşünüyorum. oyuncuların birbirlerine olan uyumu ne kadar çabuk artarsa, galatasaray'ın sahada oynayacağı futbol da aynı oranda güzelleşecektir.
  • 290
    galatasaray'in eze eze kazandigi bir derbiydi. on kisilik takimimiz rakibini surklase etmisti. o gun wesley ilk defa oynamisti. sonrasinda drogba da geldi. galatasaray sampiyonlar liginde ceyrek final gordu, ikinci kez ust uste sampiyon oldu, super kupada yine fener'e koydu, sampiyonlar liginde bir kere daha tur atladi ama maalesef aradan gecen bir yildan sonra bugun buyuk bir umutsuzluk var uzerimizde. bir an once uyanip sampiyon karakterimizi hatirlamaliyiz.
  • 293
    emre'nin golünü bulamadığım maçtır.
    riera 2-0 tribün çekimi: https://www.youtube.com/watch?v=KkGfec_O-3U
    sneijder'in oyuna girişi tribün çekimi: https://www.youtube.com/watch?v=Gebuc61LwXU
    melo oğuzhan tartışması: https://www.youtube.com/watch?v=jdakBgkIJlA

    güzel günler geri gelecek, yürüyerek, 10 kişiyle kazandığımız, beşiktaş'ı yine öyle yeneceğiz.

    (bkz: tarihte bugün)
  • 294
    emre çolak'ın hayatının golünü attığı maç. riera reyiz'in de küsküyü verdiği maç ayrıca. bir de unutulmasın tiyatrocu oğuzhan'ın tükürdü sahtekarlığıyla melo atılmıştı.

    ayrıca yine kazanılması elzem olan ve kazanılan bir başka maçtır.

    http://trthaberstatic.s3-website-eu-west-1.amazonaws.com/...er/172000/172139.jpg

    http://img.sondakika.com/...k-4281831_6874_o.jpg

    http://img.sondakika.com/...k-4281759_9190_o.jpg

    http://kralspor.ensonhaber.com/.../21/kralspor8616.jpg

    http://www.gsgazete.com/...yeniyorduk_0e9d0.jpg
  • 297
    wesley sneijder'in galatasaray formasıyla ilk maçı. heyecanla yedekten oyuna alınacağı dakikayı bekledik. sonrasında yanlış hatırlamıyorsam maç oynanırken de drogba haberi düştü. galibiyet, welsey, drogba derken mutluluk zirve yaptı.

    bugünde maçımızı * oynayıp galibiyetimizi aldık. arkasından da aylardır beklediğimiz forvet transferleri için kap bildirimi/bildirimleri görsek aynı hisleri tekrar yaşayabiliriz.
  • 300
    tribünden izlediğim maçtı. sneijder'in galatasaray formasıyla ilk maçıydı. yanlış hatırlamıyorsam 2. yarının ortaları gibi girmişti oyuna. üstüne birde o maçta sanırım drogba'nın transfer haberi gelmişti. maç esnasında arayıp drogba'yı aldığımızı söyleyen arkadaşa s*ktir çekip telefonu kapatmıştım.*

    vay be 10 yıl geçmiş. eskiden söylendiği zaman 10 yıl kulağa çok uzun bir zaman dilimi gelirdi. halbuki sadece 10 yılmış.
App Store'dan indirin Google Play'den alın