galatasaray – beşiktaş : 2-1 derbi canavarı
soğuk bir istanbul akşamıydı, metrolar bile çalışmakta zorlanıyordu. galatasaray taraftarı kendini maça hazırlamak için ağır ağır buluşmaya başlamıştı.
dilo girişi oldu ama kazanınca böyle şımarıklıklar yapmayı seviyorum.
maçın özeti aslında şu. maçtan önce nevizade aslanım’da buluştuk. teras katta toplandık aslında toplandık denebilecek bir kalabalık yoktu. orada bulunan herkesle rahat rahat sohbet edebildim. genellikle sadece uzaktan selamlaşmayla geçiştirmek zorunda kaldığım arkadaşlarım olurdu. kimse ne şarkı söyledi, ne üçlü çekti. captano ortaya üçlü çektir tayfaya olmadı çünkü sessiz ve sakindi ortalık. kimse maçın havasına giremedi. uçan kuşlar martılar başlandıktan sonra yarım kaldı. fenere küfür bile olmadı yahu, ben daha ne diyeyim.
herkes galibiyetten emindi ve hatta bu soğukta stada gitmek angarya bile geliyordu. ben zaten bu sezon maça gitmeye hevesli olmadığım için birileri gitmeyelim dese kalırdım vallahi.
fatih terim’in emre çolak’ta ısrar etmesi dışında galatasaray’da şaşırtıcı bir şey yoktu. galatasaray taraftarının geneli için diyorum bunu, ben şaşırmadım elbette. kasımpaşa maç yazısında çolak’ın neden oynadığını açıklamaya çalışmıştım.
beşiktaş ise almeida’nın eksikliğinde birkaç oyuncunun yerini değiştirmiş. beşiktaş’a çok hakim olmadığım için başkalarından duyduklarımı söylüyorum. ben kadroyu görünce şöyle düşündüm: tam beşiktaş’ın galatasaray deplasmanında oynayacağı kadro. almeida’nın olmaması ancak duran toplarda eksik bıraktı beşiktaş’ı. önde baskı yapan, oyunu rakip sahaya yıkan galatasaray karşısında yakalanabilecek kontralarda almeida hiçbir işe yaramazdı.
beşiktaş açısından hesapların tutmadığı konu kontra yakalayamamaları oldu. belki ilk yarı bir iki kontra yakaladılar, bir tane pozisyon buldular. diğer birkaç girişimleri ise kötü paslarla başlamadan bitti.
galatasaray ise hem hırslı hem topu iyi kullanarak beşiktaş’a top göstermedi ilk yarı. yeteri kadar pozisyon bulunamadı elbette. en büyük sebep hareketsiz santraforlar. bu sezon kim oynarsa oynasın top orta sahaya geldiğinde genellikle durarak oynuyorlar. ilk yarının başlarında ise hareketliydi santraforlar. gol de bu şekilde geldi. sabri, elmander’e şahane bir pas attı, sağ çizgiye gitmiş olan umut elmander’den aldığı topu arka direğe şahane kesti. emre çolak gelişine ayak içiyle uzak direğin dibine plaseledi. hazırlanışı muhteşem bir goldü ve aslında galatasaray’ın yapması gerekenin şifresini verdi bu gol. hareketli forvet hattı, zaten türkiye’de her takımın savunmasındaki yerleşme eksikliğini kabak gibi ortaya çıkararak sonuca gidilebileceğini gösterdi. golde her zaman yaptığım gibi ters taraftaki topçuya koş oğlum gel oğlum diye bağırıyordum, bu defa emre’ye denk geldi. elbette golü ben attırmadım ama her zaman yapılması gereken budur. temel futbol bilgisi bu.
devre sonuna kadar top galatasaray’daydı ve elbette maçın kontrolü de. selçuk inan yine takımın aklını ortaya koydu. takımı şahane yönetti. melo’nun da daha hırslı, istekli olmasının katkısı yadsınamaz. iki senedir çok iyi kullandığımız duran toptan riera’yla ikinci golü de bulduk. ve sahadaki oyun maçın farka gideceği izlenimi veriyordu. aslında haksız olmadığımız maçın bitişiyle ortaya çıktı.
beşiktaş devreye golle başladı, daha 45.saniyede yine iki senedir çözemediğimiz duran toptan gol yeme rahatsız edici özelliği beşiktaş’a golü attırdı. duran topta alan savunmasını sevemedim gitti. ilk devre üşüyüp çay kahve içmeye gidenlerin bir kısmı yediğimiz golü göremediler. akıllarına tabelaya bakmak gelmediyse epey bir süre maçı 2-0 sanmaya devam etmişlerdir.
devrenin başında beşiktaş oyuna oğuzhan’ı aldı ve orta sahada biraz daha topu sahip olmaya başladılar. ilk devre galatasaray orta sahası arasında kaybolan, pas yapamayan, çalım atamayan, çok top kaptıran fernandes biraz daha fazla topla buluşmaya başladı. maç 2-1 olmasına rağmen fatih terim iki oyuncuyu birden oyuna aldı. sneijder ve baytar. hoca darbeyi vurup işi bitirmek istedi.
kısa süre sonra melo atıldı. saçma sapan bir kırmızı kart gördü. sebep tükürük. görüntülere göre tükürmemiş. olmayan tükürüğü tolga özkalfa zaten görmüş olamaz. ancak beşiktaşlı futbolcular öyle bir yangın yaptılar ki ve sanırım yan hoca cem satman da tükürük var dedi melo atıldı.
tam yeri gelmişken tolga özkalfa’dan bahsedeyim. net kötü hakem. yanlış kararları sebebiyle söylemiyorum bunu. o kadar çok kararı görmeden verdi ki, inanamadım. hiç böyle hakem görmemiştim. adam başka yere bakıyor, bir topçu düşüyor, tribünlerden ses geliyor tak faulü çalıyor. kendinden biraz uzaktaki çizgi kenarındaki pozisyonlarda, önü kapalıyken topun kimden çıktığını görmüyor ama bir karar veriyor. o kadar çok böyle hata yaptı ki. yan hakemleri de aynıydı. gökhan süzen hamit yanındayken dirsek attı, adamlar oyna dedi. itiraz eden elmander sarı kart gördü. cem satman muhtemelen topa bakıyordu o sırada, kötü hakem. beşiktaşlılar enteresan yalnız, o kadar çok kendilerini yere attılar ki, böylesini de hiç görmemiştim. burak yılmaz’a gönderme yapmaya mı çalışıyorlardı acaba. oğlum bari hepiniz yapmasaydınız. bu arada burak yılmaz’dan bin beterini transfer etmişler, dentinho. taklalar atıp hakem gelince hiçbir şey yokmuş gibi oyuna devam etti. hakemin bunlara seyirci kalması da çok acayip. fakat özkalfa sıkı vücut çalışıyor galiba, baya üçgen vücudu var. ama hakem olmaz kendisinden.
melo atılmadan önce fatih hoca emre çolak ve umut’u çıkarmıştı. sneijder sola, baytar orta sahanın ortasına, biraz öne geçmişti. melo’dan sonra elmander’i çıkardı ve hakan balta’yı aldı hoca. ve balta sol öne geçti, baytar melo’nun yerine sneijder santrafora. karman çorman bir durum. yani ki galatasaray santraforsuz oynamaya başladı. top daha çok beşiktaş’taydı elbette. gerçi bu dönemde galatasaray’ın topla oynama yüzdesi %51 diye okudum bir yerde. olacak iş mi? sebebi tek başına hamit altıntop. maç sonuna kadar o kadar çok top taşıdı ki. beşiktaş’ın sol çizgideki adamlarını sırtına aldı ve taşıdı. muhteşem bir performanstı. birkaç önemli pozisyona da girdik ama gol olmadı. kendisinin tam istediği gibi gelen bir topu kargalara atmasına en çok kendisi üzülmüştür. muhteşem oyununu asla gölgeleyemez.
orta sahada selçuk inan’ın komutasında beşiktaş’a alan bırakmadan çok da geri çekilmeden modern savunmadan bir örnek sergiledi takım. beşiktaş’a 10 kişiyle pozisyon vermedik.
doğrusu fatih hocanın garip değişiklikleri olmasa çok daha rahat ederdik. santraforsuz takım ileri gittiğinde oldukça bocaladı. hamit, sabri, balta, selçuk, sneijder bir çok kez topla gidip geri dönmek zorunda kaldılar. bir santrafor takımı çok rahatlatırdı.
başlarda söylediğim gibi, takım eksik kalmasaydı çok farklı kazanırdık.
sneijder’e parantez açalım. bir şey oynamadı usta. hahahahaha, yakında bunu söyleyen de çıkar. topu ayağına alışından, istop edişinden ve çabuk karar verip çabuk oynamasından kalitesi belli. bir de adama vuran sarı kart gördü. hepsi de net sarı karttı. sneijder’in dengeleri bozacağı belli. ama galatasaray içinde değil, rakiplerin dengesini bozacak. galatasaray’da dengeleri neden bozmaz? topçu milleti kurnazdır. eğer sıradan bir topçuysa kalitesi artan bir takımda kalamayacağını bilir zaten. eğer kaliteli bir topçuysa yani galatasaray kadrosunda her zaman oynayabilecek bir adamsa, mesela selçuk inan, semih kaya, engin baytar, dany, eboue, elmander, umut, burak gibi adamlarsa gelen kaliteli topçuyu sever. bu adam takımın kalitesi arttıracak demektir. başarı gelince kendilerinin de kaliteleri ve piyasaları artar. bu daha çok prim, daha çok tanınırlık, daha yüksek ücretle transfer yapma imkanı demektir. dandik topçuyu da kimse takmaz, rahat olun. hele takımın başında fatih terim gibi futbol konusunda bir kulağının arkası kalmış bir adam varken. ve de ne gerekiyorsa yapan ünal aysal gibi bir başkan varken.
şimdi drogba da geliyor. ancak aptal topçu sneijder ve drogba’dan rahatsız olur, dediğim gibi onları da kimse sallamaz zaten.
rahatsız dedim de, fenerbahçe geldi aklıma. kendilerine şunu söylemezsem de olmaz : hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahaha……………
*