• 1280
    doğru yanlış bilmiyorum ancak gayet olası geliyor. şimdi bunlar bizi yenip sahanın ortasında göndermeli pasta kesip maç sonu sahada eğlence yapmayı planlıyor. bunun için 30 bin polisi stada yığıyor.
    olası mı, olası. bunlar şeytan, bunlar yılan. bunların planları ellerinde patlasın, allah bunlara gün yüzü göstermesin.
    biz sahanızda karanlıkta kaya kaya kupa kaldırdık, plansız programsız. spontane gelişti.
    souness sahanızın ortasına bayrağı dikti, yine spontane. elin iskoçunun içinden geldi taktı bayrağı gitti.
    bu işler doğaçlama olur, öyle planlı programlı hinlik yapmaya kalkarsan mabadında patlayıverir.
    bir de bizden örnek vereyim, geçen sene 0-1 yenildiğimiz fener maçı. bak o kadar hazırlık yaptık, elimizde patladı.
    o zaman, pilan yapmayin pilan.
  • 1282
    "futbol asla sadece futbol değildir."
    simon kuper'in football against the enemy kitabının 1996 senesinde sabah kitapları tarafından dilimize çevrilmesiyle tanıştığımız bir kelam...

    yiğiter uluğ'nun da dediği gibi kitabın orjinal adından daha çarpıcı bir isim...

    sonrası bir makalede, blog yazısında, pankartta, film repliğinde geçen bir cümle: futbol asla sadece futbol değildir...

    peki nedir?

    simon kuper kitabında dünya memleketlerini gezerek bu güzel oyunun nasıl siyasetle, ekonomiyle, sosyal yaşamla iç içe olduğunu anlatırken, eserin ithaki yayınlarından çıkan ikinci baskısı için detaylı bir ön söz yazarak türkiye'yi de içine eklemiş...

    lakin kitabı okumayanlar üzülmesin, pazartesi gecesi oynanan derbinin öncesini ve sonrasını göz önüne getirsinler ve "futbolun neden asla sadece futbol olmadığını" kavrayabilirler...

    7 sene evvel "eski başkan bizi şampiyon yapamıyor" diye büyük hayallerle kulübün başına getirilmiş "zengin" bir başkan...

    bu süre içinde bir çok değişik takım şampiyonluk kupasını kazanmış da fenerbahçe kazanamamış.

    daha acısı da "ezeli rakip" son iki sene peşi sıra mutlu sona ulaşmış, maddi-manevi farkı açmış...

    son bir gayret olarak büyük paralar saçılıp, mourinho gibi saha içinden çok saha dışını "dizayn" edebilen bir teknik adam getirilmiş, medya patronu basın sözcüsü yapılmış, yeni bir federasyon başkanı seçilmiş...

    buna rağmen galatasaray kurduğu "dengeli kadro" ile saha içinde kazanmaya devam ettikçe, "yapı" diye bir söz ortaya atılmış, galatasaray'ın başarısına "kara çalınmış", hakemler suçlanmış...

    önce var hakemleri yabancılaştırılmış...

    yarı dönem transferde "ücreti açıklanmayan" bir çok futbolcu getirilmiş...

    limit?

    finansal fair-play, o da ne?

    yine istenilen olmayınca, bir de sami yen'de oynanacak maç günü gelip çatınca derbiye yabancı orta hakem getirilmiş...

    sebep?

    türk hakem taraftar baskısını kaldıramıyormuş?

    oysa ilk devre kadıköy'de oynanan maçta türk hakem vardı, baskıyı kaldıramadığının "itirafı" oluyordu bu seçim...

    adalet mi, ayrıcalık mı?

    cevap belli değil mi?

    bunlar yeter miydi?

    iki istanbul takımı da uefa avrupa kupası maçlarını perşembe oynarken, bir tanesi yurt dışından yorgun gelecek diye derbi pazartesiye alınmıştı...

    ligin ilk devresi galatasaray'ın "avrupa maçından dönüyoruz, yorgun olacağız, maçımızı pazartesi oynayalım" teklifinin reddedildiği "unutulmuştu?!" oysa ki...

    iş günü, hafta içi, istanbul gibi bir metropolde derbi...

    bitti mi?

    98 yılında terorist başının italya'da yakalanması sonrası juventus'un "can güvenliğimiz" yok diye uefa'ya başvurduğu ve "devlet güvencesi" verilerek oynanan maçta bile görmediğim kadar emniyet mensubu ile donatılmıştı sami yen'in çevresi ve içi...

    kimi 30 bin, kimi 40 bin diyordu bu sayı için...

    maç öncesi stadyuma girişte sımsıkı aramalar, maç içi tribünlerin önünde pankartların görülemeyecek şekilde duvar gibi dizilen güvenlik mensupları...

    nasıl ama?

    futbol asla sadece futbol değilmiş değil mi?

    girizgahı çok uzatmadım, sosyal medya yapılanmasından, ankara ziyaretlerinden, diğer süper lig kulüpleriyle "maddi-manevi" bağlardan, federasyon ziyaretlerinden bahis bile etmedim...
    şimdi böyle bir ortamda "sistem, taktik, saf futbol" bekleyenlere jonathan wilson'ın futbol taktikleri tarihi kitabını tavsiye edebilirim... keşke topu topu 3-4 pozisyonun olduğu, yabancı hakeminin bile baskıyı kaldıramayıp "kendini güvenceye almak" için her pozisyona düdük çalıp oyunu "idare" ettiği, teknik adamların risk almak yerine mevcut durumu koruduğu bu 90 dakika yerine kitaba başlasalardı, 50-60 sayfa rahat okurlardı...

    yine de "arşivde kalması" için bir kaç not yazalım. okan buruk, üç gün evvel az alkmaar maçında devleşen günay yerine efsane kaptanı muslera ile başladı maça ki uruguaylı kaleci de maçın en tehlikeli pozisyonunu önleyerek hocasının güvenini boşa çıkarmadı. savunma hattı ise iki yıldır şampiyon olunan ve geçen hafta da rize'de galip gelen düzendi: dörtlü dizilmişti frankowski, sanchez, abdülkerim ve eren... türk çocuğu ve istanbul doğumlu olmanın avantajıyla eren elmalı hem takıma hem de derbiye çok uzak değildi, sırıtmadı da frankowski biraz uyuma ihtiyacım var der gibiydi. sanchez ve apokerim "duvarı" örmüştü, geçit yoktu rakibe...
    mertens'in yerine sara görev alınca-ki keşke sara yerine mertens'le başlasaydı okan hoca- osimhen'in arkasında, torreira'nın partneri, aynı zamanda maçın da yıldızı lemina oluyordu. o da yabancı değildi bu ortama, "efsane olmaya geldim" demecini de boşa çıkarmayan bir mücadele sergiledi 90 dakika boyunca. barış ve salai ise iyi niyetli ama vasattı, çok daha iyi oyunlarını hatırlıyoruz bu ikilinin... ilerde osimhen yeterli kadar beslenemeyince, o da belki de fenerbahçe'ye gol atmadan, çocukluğumuzun tabiriyle "gerçek galatasaraylı olmadan" veda edecek sene sonu bize... ama hayat bu... belki istanbul'da kalır, belki türkiye kupasında kesişir yollarımız ezeli rakiple...

    maç golsüz, berabere bitti de, sonrası ne konuştuk?

    futbol mu?

    yine "105x68"in dışına çıktık, jungle'dan tutun da monkey'e kadar belgesel tadından basın açıklaması yaptı rakibin hocası...

    cevabını da önce okan buruk'tan "the crying one" ile sonra da galatasaray'dan: #saynotoracism ile sağlam bir şekilde aldı...

    gerçi onun durumu da pek iç açıcı değil ama elinde scotch viskisi ile kafasını kaşıyarak ne gülüyordur pep şimdi bir zamanlar kendine "special one" diyene...

    sonuca gelirsek,

    futbol bu sene iyice "yeşil alanın" dışına çıktı ve buna rağmen galatasaray 6 puan ve iki averaj şansı ile ligi önde götürüyor.

    bundan sonrası daha da çetin geçecek okan buruk ve takımı için ve her zaman yazdığım gibi galatasaray'ın en büyük gücü taraftarı, onlar kenetlenince aşılmayacak engel yok...

    25. şampiyonluk yolunda her maç final...

    ilk maç hafta sonu kasımpaşa maçı...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...ay0-0fenerbahce.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın