• 1827
    2024 paris olimpiyatlarında ilk 8'e girerek olimpiyat şeref kürsüsüne adını yazdıran ve olimpik diploma almaya hak kazanan sporcuları şöyle olan ülkedir.

    -artistik cimnastik-

    ferhat arıcan 5.'lik
    adem asil 5.'lik

    -atletizm-

    ersu şaşma 5.'lik

    -atıcılık-

    karışık takım şevval ilayda tarhan - yusuf dikeç 2.'lik
    şevval ilayda tarhan 7.'lik

    -boks-

    buse naz çakıroğlu 2.'lik
    hatice akbaş 2.'lik
    esra yıldız kahraman 3.'lük
    busenaz sürmeneli 5.'lik

    -güreş-

    taha akgül 3.'lük
    buse tosun çavuşoğlu 3.'lük
    enes başar 8.'lik
    zeynep yetgil 8.'lik

    -halter-

    furkan özbek 4.'lük

    -judo-

    salih yıldız 5.'lik
    kayra özdemir 5.'lik

    -modern pentatlon-

    ilke özyüksel 6.'lık

    -okçuluk-

    erkekler takım mete gazoz - abdullah yıldırmış - ulaş tümer 3.'lük
    mete gazoz 7.'lik
    elif berra gökkır 8.'lik

    -tekvando-

    nafia kuş 3.'lük
    merve dinçel 5.'lik
    hakan reçber 7.'lik
    hatice kübra ilgün 7.'lik

    -voleybol-

    türkiye a milli kadın voleybol takımı 4.'lük

    -yüzme-

    kuzey tunçelli 5.'lik
  • 1830
    çok güçsüz bir devlet. hiçbir şeyi yönetemiyor. her alanı o alandaki en zenginlere bırakmış durumda. alın burda siz at koşturun diyor ve başka bir şey yapamıyor. futbol alanında ise ali koç/acun ılıcalı buna talip ama takım taraftarlığı mevzusu çok derin ve ele geçiremiyorlar bir türlü. hiçbir alanda bir çatışma yokken futbolda çatışma çıkıyor.
  • 1831
    yalnız ve güzel ülkem. yalnızlaştırılan, kan emicilerin emdiği, eskiden sivri sineklerin geceleri çıkması sürecinden asya kaplan sivri sinekleri gibi güpe gündüz hırsızların, hukuk tanımazların göstere göstere hareket ettiği ülkem.

    sözlük özelinde spora veya futbola dönersek; manipülatör şahısların, öne çıkarılan ve ittirilen bir kaç aileden olması sebebiyle her istediklerini yapabileceklerini sanan kişilerce düşmanlaştırma hiç bir şekilde hız kesmeden devam ettirilmektedir. milli takıma laf ederler, kendi kaptanları kırmızı kalem kullanmaz sırf galatasaray renkleri diye, siyasilere forma hediye ederler atatürk olmayanından bir tane özel yaparlar, aynı gün forma olayı* patlar, basketbolcusu sözde ermeni soykırımı paylaşımı yapar, futbol takım hocası laptop koyar kamera önüne ses çıkmaz fakat şapkasında yazan bir kelimeden ötürü başka takımın topçusu, hocası disipline sevk edilir.

    bu sözde ermeni soykırım paylaşımı için nasıl hareket edilmez anlamlandıramıyorum.
    (bkz: nigel hayes/#4048660)
  • 1834
    türkiye 70'lerde french connection dedikleri uyuşturucu yolu yüzünden eroinle iç içe bir ülke olmuş. ancak eroin alt sınıflarda karşılık bulamamış, özellikle orta ve orta üst sınıfta kullanılan bir uyuşturucu olarak kalmış, sonra ise french connection yolunun çökertilmesi, sıkı yönetim vs derken o etki azalmış.

    günümüzde ise gençleri mahveden çok daha ucuz ama kitlesel olarak eroinden daha tehlikeli bir uyuşturucu söz konusu: meth. eroin bireysel yozlaşmalar yapmış hep çünkü çok hızlı bağımlılık ve kısa sürede ölüm söz konusu. meth ise çürümüşlüğün karşılığı. sadece bireyi değil, içinde çoğaldığı toplumu da çürütüyor. ülkede 10 sene önce sadece breaking bad'te bildiğimiz bu uyuşturucu nasıl oldu da bütün ülkede kitlesel bir salgına dönüştü?

    sebebi basit. ahmakça alkole yapılan zamlar gençleri alternatiflere yönlendirdi; etil, weed hatta kokain bile alternatif oldu pahalılık karşısında. ama asıl tehlike kontrolsüz getirilen afganlarla oldu. 3000 km'lik yolu güvenli ve hızlıca geçme karşılığı yanlarda kilolarca meth getiren afgan ve pakiler, ülkeye bedavadan halliçe meth sokulmasını sağladı. alkol, weed ve kokain derken gençlerin karşısında hızlı bir çözüm çıkıverdi, ucuz ve hızlı kafa yapan meth. hepimizin bildiği yerel örgütlenme elinden (hangi parti olduğunu yazmama gerek yoktur) gençlere dağıtılmaya başladı. biraz haber takip eden herkes kimler uyuşturucu ticareti yaparken yakalanıyor biliyordur. en başta girmesine sebep olan kişiyi de biliyoruz, daha dün o yerel örgütlenme basının elini öptü teşekkür eder gibi.

    yozlaşmanın önüne geçmek artık çok zor. bir jenerasyonu kaybettik. el salvador gibi bütün ağır suçluları içeri atıp anahtarı denize atmadan yeni jenerasyonları da bunlardan koruyamayız.
  • 1835
    543 yıl önce kurulan mekteb-i sultani ve uzantısı olan galatasarayımızı tenzih ederek diyorum ki, eğer bu ülkede futbol denen uyuşturucu olmasaydı, bu ülkenin vatandaşları çoktan kafayı yemişti.

    eğitim kalitesinin düşmesi, tarihi ve kültürel yozlaşma, ekonomik krizler ile alım gücünün azalması; bunların bileşkesi olarak yaşam kalitesinin düşmesi neticesinde vatandaşın en ucuz keyfinin * sigara ve futbol olması gerçekten üzücü.

    bu yüzden ülkemizde, futbol üzerinden kaos çıkaranlara göz yumuluyor. milyonlarca insan sağlık, eğitim ve çalışma hayatı hakkını aramak yerine kaosa sürüklenen futbol çukurunda debelenip duruyor. futbol üzerinden kaos çıkaran şımarık ve küstah yalı çocuğuna, salıncağına binen paralı köpeklere bu yüzden dokunulmuyor çünkü futbol tartışması olduğu yerde vatandaşın, temel hak ve özgürlüklerini savunmak aklına dahi gelmiyor. siyasi otoritenin göz yummasından cesaret alan yalı çocuğu ve paralı köpekleri var olduğu sürece, futbol başta olmak üzere birçok milli değerimiz layığını bulamayacaktır.

    keşke daö gibi vasıfsız birisi yerine donanımlı bir başkanımız olsaydı da, sadece saha içinde değil ülke gündeminde hak ve söz sahibi olarak sesimiz duyursaydık.
  • 1836
    pırıl pırıl, zehir gibi kafası olan evlatlarını yitiriyor. yerlerini savaş artıklarıyla dolduruyor. imparatorluk çatısı altında onlarca farklı etnisite, mezhep, dinden insanı barındırırken aynı imparatorluktan ayrı bir oluşum için her şeyi yapıp günümüzde de tekrar o devletten kalan varise arsızca sığınanları el üstünde tutup kurucu milletini ikinci sınıfa düşürmüştür.

    kendisini oluşturan kurucu unsur artık bundan yoruldu. yaşama güvencesini kaybetmekten yoruldu. ekonomik sorunlarla boğuşmaktan yoruldu. barınma güvencesini yitirmekten yoruldu. normal olan her şeyin anormalize olmasından yoruldu.

    sosyal, iktisadi, bilimsel, teknik, ekonomik kalkınma için insanların sağlıklı bir mental yapı ve uygun zamanının olması gerekiyor.bizde ise her gün daha da kötüye giden yaşamlarla beraber insanlar odağını yitirmiş durumda.

    çocuklar bile sokakta enflasyonu konuşuyor, kantindeki tost fiyatından bahsediyor. daha ötesini konuşmak yersiz kalıyor.

    ülke geleceğini kaybediyor. ülke uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. koyun gibi ölümü beklemektense ne zaman toplumsal bir reaksiyon göstereceğiz bilmiyorum.
  • 1840
    24 ağustos 1992 yılında, batman-sason karayolunda teröristler tarafından eşinin ve kundaktaki yeni doğmuş oğlunun gözleri önünde kaçırılan jandarma astsubay kıdemli çavuş yaşar gökçe, öz dayımdı. aradan geçen bunca zamana rağmen, 2024 yılının sonuna geldiğimiz bugün hâlâ mezarını bilmiyoruz. ancak iktidar ortağı partinin genel başkanı devlet bahçeli, bugün o askerin kaçırılmasından sorumlu terörist başını türkiye büyük millet meclisi’nde konuşma yapmaya davet ediyor.

    bu coğrafya için çözüm elbette gereklidir; ancak kürtlerle teröristleri karıştırmayın diye halka uyarıda bulunan sizlersiniz. buna rağmen, bu iki kavramı en çok karıştıran da sizlersiniz. bu terörist başının meclise çıkacağı gün, vatanını canı ve kanı pahasına savunan nice şehidin mezarında kemikleri sızlayacak, bu vebal herkesin boynuna olacaktır.

    içim rahat etmiyor, midem bu kadarını da maalesef artık kaldırmıyor. yiyene afiyet olsun.

    allah sonumuzu hayreylesin.
  • 1842
    "milliyetçi" olma iddiasıyla öne çıkan bir iktidar ortağının, "etnik ayrılıkçı" terör örgütü liderini mecliste konuşmaya davet ettiği ülke. aynı iktidar ortağı, bundan 9 yıl önce aynı örgütün siyasi temsilcileriyle gayrı resmi bir şekilde işbirliği yapmamak için gece gündüz eleştirdiği iktidarı meşru ve demokratik yollarla indirme fırsatını reddetmişti.

    terörist başının mecliste konuşma yapması öyle bir talep ki, bu durum gerçekleşirse:

    * silahlı terör eylemleri meşrulaşır,
    * dünyanın her yerinde epik bir kazanım olarak gösterilir,
    * holywood tarafından terörist başının kahramanlığını anlatan filmler, diziler çekilir,
    * terörden bahseden herkes terörist ilan edilir,
    * "türk" kavramı anayasadan, devlet kurumlarından, eğitim sisteminden çıkarılır, yerine "türkiyeli", "anadolulu" vs gibi sikko bir kavram getirilir,
    * önce eyalet sistemi sonra bölünme gerçekleşir,
    * buna bağlı olarak misak-ı milli'den ve atatürk'ten bahseden herkes şeytanlaştırılır,
    * hazır atatürk şeytanlaştırılmışken laisizm ve demokrasi tamamen yok edilir,
    * bölünme sonrasında kadük kalan ülkenin para eden batı kısmı illa ki parçalanır,
    * geriye konya'dan ankara'dan ibaret, tam bağımlı bir ortadoğu ülkesi kalır.

    sevr vardı bir ara değil mi? sonra bop filan? ne diyordu usual suspects'te kevin spacey?

    "şeytanın en büyük hilesi, bütün dünyayı aslında var olmadığına inandırmaktı."
  • 1848
    içerisinde 657'ye bağlı iş garantim bile olsa son yıllarda hayatımda yaşadığım sağlık sorunlarını falan bir şekilde atlatırsam yakın zamanda kendisinden ayrılmak istediğim, maalesef güzel olan her şeyin bir bir yok olduğu canım ülkem.

    olmuyor atam. bizi bitirdiler, bizi yok ettiler. 20 yıl içinde her şey tamamen yok olacak. ben mesela bu kadar zorlu şeyleri atlatıp, maddi manevi enerji harcayıp iyileştikten (inşallah) sonra yolda giderken sırf biri canı istedi diye katana ile başımın vücudumdan ayrılması ile ölmek istemiyorum. veya ilerde çocuk sahibi olursam kız erkek hiç fark etmez güvenli bir şekilde yetiştirebileceğime hiç inanmıyorum.

    ne yapacağım bilmiyorum ama iyileştikten sonra bir almanca kursuna yazılıp ailemi de yanıma alıp almanya'da pizzacıda çalışırım, daha huzurlu yaşarım, yaşatırım. üzücü olan şu ki bunu yapmak da öyle yazıldığı gibi kolay ve sadece kişiye bağlı değil...

    ne diyeyim ki, allah hepimizin yardımcısı olsun.
  • 1849
    uyuşturulmuş toplumunun her koşula ve gündeme 'buna da şükür - vardır bir bildikleri' şeklinde yaklaşmasının tezahürlerini yaşayan ülkedir.

    milliyetçilik soslu devlet taparlık ve eylem karşıtlığı, ülkeyi yönetenlerin hiçbir eylemine karşı halktan bir tepki almayacaklarını bilmeleri ve buna göre rahatça hareket etmeleri ile neticelendi. bugün ülkücülük, türk milliyetçiliği öcalan'ın meclise gelip konuşmasına öncülük etme cesaretini kendinde bularak bu işin zirvesini yaşattı. ne olacak ki? ne tepki çıkacak? 2025 yılına adım adım girdiğimiz bugünlerde türk milletinin herhangi bir olaya vereceği en büyük ve şiddetli tepki, instagram'da 2 milyon paylaşımlı bir story zinciri oluşturmaktan öte gidemez. aksini düşünen var mı?

    kimse geçmiş günlerin eskimiş hikayeleri ile maval okumaya kalkmasın. yarın terörist başı meclise gelse, ev hapsine ayrılsa ve hatta tamamen hür bırakılsa dahi devlete köle zihniyetli hale getirilen, devletin yürütme organlarına tapma eğiliminde olan bir toplumun cılız sesler çıkartan istisnaları hariç olmak üzere tamamı kendisine verilen hikayeyi özümseyerek devletimin yanındayım modunu açacaktır.

    türkiye insanı uzun bir çalışmanın ürünü olarak bu hale getirildi. yeni türkiye denilen şeyin tam karşılığı işte budur. tepkisiz bir halk, ne yapsa bir şekilde koltuğuna tutunan yöneticiler, 3 günde gece ile gündüz arasında politika değiştirebilen siyasi partiler, sosyal medyada bir kontrol mekanizması dahilinde story paylaşarak kendi vicdanını tatmin etmesine izin verilen bireyler. toplumlar kendilerinin yansıması olarak yönetilir. toplumun hali de bundan öte değildir.
  • 1850
    her halk hak ettiği şekilde yönetilir lafının tezini, kanlı canlı şekilde uygulamalı olarak gösteren ve maalesef sonuçlarını iliklerine kadar yaşayan ve yaşayacak olan insanların içinde bulunduğu dört bir yanı ayrı güzellikte olan vatan toprakları. baştaki kişilere ve oluşumlara laf atmayın hiç, esas laf atacaklarınız gözününüz önünde duruyor iyi bakarsanız. çevrenizde, okulda, iş yerinde hatta ailenizde bile…
App Store'dan indirin Google Play'den alın