• 1502
    yemin ediyorum iki gündür durup durup gözlerim yaşla doluyor. ah benim güzel ülkem ah. en kötüsü de elden bir şey gelmemesi. kendi çapımızda yardımda bulunuyoruz ama yetmiyor. oralarda milyonlar ne haldeyken oturup yemek yemek, yatıp uyumak bile zul geliyor. umarım bu kara günler bize tekrar bazı şeyleri hatırlatır, umarım yaralarımızı sarabiliriz, umarım birbirimize karşı daha anlayışlı olabiliriz. allah herkese sabır versin.
  • 1505
    bakalım bundan sonra deprem ilgili nasıl bir aksiyon alınacak. televizyonlarda astrologlar, masalcılar, maneviyatçılar yerine deprem ile ilgili akademisyenleri, bilim adamlarını görebilecek miyiz bakalım?

    kuru hamaseti bırakıp, gelecek nesillere bilimsel düşünme kültürünü aktarabilecek miyiz bakalım?

    maalesef ben insanların samimiyetine güvenmek istesem de güvenemiyorum? her şey unutulup gidecek, herkes kendi gündemine bakacak. yine bir avuç insan toplumun gerçek gündemlerini bize anlatmaya çalışacak.

    ama hamaset demiş miydim?
  • 1506
    sanırım böyle afetlerde kullanılması için;
    bir araba alırken iki araba da devlete almamız, bir paket sigara alırken bir paket de devlete verdiğimiz, bir bira alırken bir bira da devlete de ısmarladığımız vergilerimiz yetmiyor olacak ki yine her felakette olduğu gibi halk kendi cebinden, giyiminden, yiyeceğinden kısıp depremzedelere gönderiyor. sakın kimse yanlış anlamasın, ben oradaki kardeşlerime elimden ne geliyorsa gönderdim, daha fazlasını da yapabilsem keşke, yardım yapılmasın vs. de demiyorum. ama bu konu unutulmasın, allah kitap aşkına unutulmasın.
    covid 19 salgınında para toplandı, elazığ depreminde para toplandı (ki hatırlayanlar olursa gönderilen çadırlar da bi bakanın kardeşinin şirketinden mi ne çıkmıştı), yahu ben her felakette halk olarak örgütlenip yardım edeceksem, o bölgedeki vatandaşıma ben kendim yardım edeceksem niye ödüyorum lan o vergiyi ?
    yazık, yazdık, unutmayacağız.
    allah yardımcısı olsun güzel ülkemin.
  • 1507
    çok uzun zamandır halkının umutlarının bitirildiği, insanca güzelce yaşamayı çok gördükleri yetmiyormuş gibi güzelce ölmeyi bile çok görenlerce uzun süredir yönetildiği zannedilen canım ülkem.

    olabilecek en kötü zamanda, ağır kış şartlarında, sabaha karşı ve yoksulluğun zirve yaptığı bir dönemde ve en kötüsü de tek başına ülkeyi yönetenlerce hiç bir hazırlığın yapılmadığının acı acı yüzümüze vurulduğu bir ortamda kıyameti felaketi 6 şubat 2023 depremi yaşayan ülkem.

    azıcık vicdanı olan hepimizin içinde fırtınalar kopuyo, sessiz çığlıklara gömülüyoruz gördüklerimizden duyduklarımızdan yaşadıklarımızdan ötürü.

    yazıklar olsun.
  • 1510
    17 ağustos depremi sonrası, yer bilimcileri magazinleştiren, şener üşümezsoy'un hülya avşar şov denen abuk programda cinsel hayatını anlatmak zorunda kaldığı, a.mete ışıkara 'nın kendini birdenbire 'deprem dede' diye bir makamda bulduğu ülke. herşeyi kendi mecrasından çıkarmak bizim işimiz. buna karşılık sormak,sorgulamak,hesap sormak yok. sonuç; bu yaşanılanlar da unutulacak. dizi senaryolarına ilham olur da belki bir gün şehzade mustafa'nın babası tarafından katledildiğini öğrendiğimiz gibi, izler de tekrar hüzünleniriz. yaşadığımız acılar da kalbimizde nasırlaşır. değişen hiç bir şey olmaz.
  • 1511
    bir ülkede eğer devlet kuruluşları değil de bir şarkıcının kurduğu dernek halkın gözünde daha güvenilirse o ülkedeki yönetime dair söylenecek söz kalmamış demektir.
    çok şey yazmıştım ama sanırım paragraflarca yazı yerine nazım'ın mısraları yeterli...

    günü gelir çarh düzüne çevrilir, günü gelir hesabınız görülür
    günü gelir sualiniz sorulur, beyler bu vatana nasıl kıydınız...
  • 1512
    artık ne yapsa şaşırtmayan bir hükümet tarafından yönetilen ülke.

    anadolu toprakları kadim bir coğrafyadır, tarih boyunca birçok farklı devlet, birbirinden sıkıntılı imparator, deli gömleği giymiş padişahlar tarafından idare edildiği dönemler olmuştur ama mevcut durumda olduğu kadar kötü yönetildiği, ihanete uğratıldığı bir dönemi tarihin sayfalarında istediğiniz kadar arayın bulamazsınız.

    tez zamanda bu kokuşmuş düzen son bulsun, bu hale getirenler cezalarını çekmeden bu dünyadan göçüp gitmesin istiyorum. deprem değil ihmal öldürür, ölenlerin hepsinin kanları hükümet yetkililerinin avuçlarında, onlar şimdiye kadar ne rezilliklere imza attı fakat hep rahat uyudu, ama ben uyuyamıyorum, hak yerini bulana kadar da, bunlar def olana kadar da uyuyamayacağım.

    kaybettiklerimizin ruhu şad olsun. sorumlular lüks makam araçlarına binip olay yerindeki tepkilerden kaçabileceklerini sanıyorlar ama unuttukları bir şey var, ölüler arabadan hızlı koşar. iki el yakada, hesabı sorulana kadar.
  • 1517
    insanların en acılı halinde bile birşeylere tepki göstermesine izin verilmeyen, daha doğrusu anlayışla karşılanmayan ülke. açın ne olursa olsun biat etmen isteniyor. ben hiçbir zaman bir kamu unsurunun yöneticisi olmadım, kamuya yararlı bir stk'da iş yapmadım, siyasetçi olmadım. hayatımda hiç görmediğim bir depremzede yardıma gittiğimde bana sövse acısına veririm, haklı veya haksız olduğuna bakmadan tepki gösterecek yer arıyor der susarım. ancak bu ülkede yıllardır yapılanlardan sorumluluğu olanlar, tek bir şikayet bile duymak istemiyor. askeriye gibi "nasılsın asker?" sorusuna "sağol" cevabı istiyor.
  • 1519
    (bkz: ahmet nur çebi/#3553063)

    bu yazdigim lutfen silinmesin. deprem sonrasi butun müteahhitler pisliğe konan sinek gibi bu konuya atlayacak. bu yanlış arkadaşlar. bu konu boyle çözülmüyor.

    size çok net söyleyeyim, istanbul, izmir gibi sehirlerde sehrin 50 km yakinina kadar oturmaya gücü kimsenin yetmez. bu cok büyük hatadir. olmasi gereken eski binalarin guclendirilmesidir. zaten istanbulda bir cok evde yapildi, yapilmayan evlere oturum izni verilmedi. avcilarda bos evleri geçerken görürsünüz.

    rica ediyorum boyle sirtlan/akbabalarin ekmegine yag surmeyin konu açıldığında.
  • 1520
    az önce bir video düştü önüme gerçekten kahroldum.
    bir tane ninemiz depremzedelere yardım gönderiyor. elinde baston sırtına yükünü almış yardım merkezine gelmiş "nine ver biz taşıyalım" diyorlar, "yok" diyor "ben taşıyacağım". görseniz yürümekte dahi zorluk çekiyor. götürüyor yükünü bırakıyor ve gidiyor. ben her ne olursa olsun ne kadar hatalar yaparsak da yapalım bu millete aşığım. böyle bir özverinin dünyada örneği dahi yok. ben bu ülkeye aşığım.
  • 1521
    türkiye tarihi hep insanlar ve devletler üzerinden anlatılır. kimler kimler fethetmedi ki bu kadim toprakları ama insan faktörü dışında unutulan bir şey vardı: o da doğa. depremler bu coğrafyayı doğrudan etkiledi, nice şehirleri ve medeniyetleri tarih sahnesine gömdü. ben bir antik kenti gezerken hep garip hissederim. bir zamanlar benim gibi insanlar buralarda yaşıyordu, hayat şartları içerinde mücadele ediyordu ama onlardan bize kalan bu numunelik metruk yerler oldu. var oldular ama şu yıkıntılar dışında yok oldular. bu metruk yerleri yaratan faktörlerin başında da bir doğa olayı olarak depremler oldu. aslında bir felaket değildi, bir gezegen olarak dünyanın çalışma biçimiydi ama doğanın çalışma biçimi insan hatası, gafleti ve cahilliğiyle birleşince depremler bir felaket olarak anıldı. insanoğlu basit hafızasıyla bile geçmiş çağlarda bu yüzden hep bir dağın kıyısına köşesine şehir kurdu, bu yüzden bizim köylerimiz çoğunlukla yüksek yerlerdeydi, bir sağlam kayanın üzerindeydi. ama 20. yüzyılda nüfus arttı, göçler çoğaldı. çok büyük ekonomisi olan şehirler kuruldu. bizim gibi bir şey planlamayan, planlasa bile uygulamayan ülkelerde bu iş çığrından çıktı. şehirler inanılmaz yanlış yerlere yayıldı ve büyüdü. istanbul'un 1970'te 2 milyon olan nüfusu 2023'te en az 16 milyon oldu. bazıları sözde projelerle bu nüfusu daha da artırma peşinde. ama 1754'te yaşanan büyük istanbul depremi gibi bir şey olduğunda nüfusla orantılı ölümlerin artacağını umursamıyoruz galiba. o kadar geçmişe gitmeye gerek yok, yaşı olanlar çocuk olsa bile hatırlar. 1999 depremi olduğunda hepimiz güya akıllanmıştık, hepimiz söz vermiştik, böyle bir şey bir daha olmasın diye. yönetmelikler çıkardık, onları uygulamadık. müteahhitleri yargıladık ama onları affettik, sonra daha da zengin ettik. imar afları talep ettik, verilince bayram ettik. depremin ne zaman olacağını hep merak ettik ama yaşadığımız binaların ne kadar sağlam olduğunu merak etmedik. deprem vergileri topladık, birileri onu sırıta sırıta başka yere harcadığını söyledi, hesap soramadık. kısaca unuttuk, affettik, gaflete düştük, umursamadık ve anadolu'daki birçok medeniyetin çöktüğü gibi günün sonunda çöktük.

    bütün bilim insanları diyor. beklenen büyük istanbul depremi artık kapıda. ne zaman olacağı değil ne kadar hazırlıklı olacağımız önemli. çünkü bir gün muhakkak olacak, bundan kaçış yok, bununla yüzleşmeliyiz. güney anadolu depremi lütfen artık bizde bir şeyler değiştirsin. arkadaşlar asıl beka sorunu budur. bütün türkiye'nin beka sorunu asıl budur, hatta galatasaray'ımızın bile. türk milleti tam anlamıyla bir millettir, dayanışmayı bilir, fedakardır ama bazı kusurları vardır. biz bu kusurları değiştirmediğimiz sürece anadolu'nun kaderi değişmeyecek. doğa değişmeyecek ama biz değişebiliriz. kötülükle, ahlaksızlıkla, cahillikle mücadele etmeliyiz. yeni türkiye'yle değil yepyeni bir türkiye'yle bu coğrafyanın insanının kaderini değişeceği günleri görmek ümidiyle...
  • 1523
    her zamankinden daha fazla sahip çıkmamız gereken vatanımız. bu deprem bizlere bir kez daha gösterdi ki ülkemizde çok büyük ahlak sorunu var. 10 ilimizi direk etkileyen depremde, hırsızlık, yağma gibi olaylar için hazırda bekleyen binlerce insan artığı varmış.

    umarım başımıza gelmez ama bir savaş durumunda canımızı, malımızı, ırzımızı nasıl koruyacağız? yol kesen tipler, yıkılmış evlerde altın arayanlar, dükkan yağmalayanlar...
    bu nasıl bi ahlaki çöküntü, bu nasıl bi haysiyetsizlik.

    aşağıya devlet bütçelerini bırakıyorum;
    diyanet işleri 35,910,653,000 tl
    afet ve acil durum yönetimi başkanlığı 6,825,405,000 tl

    demek ki neymiş, ahlaki sorunu 5 kişiye cami yapmakla, tarikatlara para yatırmakla çözemezsiniz. depremde sizi bu adamlar korumayacak, akıl ve bilim koruyacak.

    ayasofya minberine kılıçla çıkıp şov yapan, suratı nursuz insanların bu süreçte topluma ne faydaları oldu? ülkenin her türlü kaymağını yiyen sarıklılar, cübbeliler, dini vakıflar bu süreçte neler yaptı?

    ülkenin en büyük problemi cehalet, en büyük eksikliği eğitim. hala eğitimin altı oyuluyor, çünkü bilinçli bir toplum düşünebilir, organize olup hesap sorabilir. bunu bütün siyasi partiler için söylüyorum.

    bu yaz milyonlarca suriyeli seçimlerde oy kullanacak, düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum.
  • 1524
    yarınlar yokmuşçasına yaşayanların, zaman algısı 3 ay ile sınırlı milyonların, “birşey olmaz” sözüne tapanların ülkesi.

    adam binaya boru döşüyor. paşamızın keyfi öyle istediği için binada ne kadar kolon, kiriş varsa delmeyi, demirleri kesmeyi kendinde hak görüyor.

    https://www.instagram.com/...gshid=MDJmNzVkMjY%3D

    adam binanın altına dükkan açıyor, eşyası, rafı sığsın diye kolon kesiyor. ya bu nasıl bir kafa yapısıdır? nasıl bir cahilliktir, nasıl bir açgözlülüktür?

    kendi kayınvalidemle konuşuyorum. 40 yıl önce istanbulda kendi imkanlarıyla yaptıkları binayı kontrol ettirmelerini istiyorum. “bizim ev kayalıkların üzerinde, birşey olmaz” diyor. 4 tane pırıl pırıl üniversite mezunu kız yetiştirmiş insan bunu söyleyen.

    biz bu kafa yapısını nasıl değiştireceğiz ben bilmiyorum. daha iki hafta önce yabancı hakem muhabbeti yapıyorduk. bize esas lazım olan şey yabancı planlamacı, afet yöneticisi, denetçi. imar izni işini ve kontrolünü tamamen yabancılara devredelim mesela. vallahi umudumu yitirdim. bu kafa yapısıyla aynı şeyleri biz yine konuşacağız, kaçarı yok. japonu, almanı gelsin bize hayatta kalmamız için yapmamız gerekenleri kafamıza vura vura yaptırsın.
  • 1525
    her ülkede sorunlar muhakkak vardır. ancak ünlülerinin * ilber ortayli, celal sengor, fatih altayli, fatih terim, erden timur, ali koç, haluk levent, kivanc tatlıtuğ, cem yilmaz, serenay sarikaya, ata demirer...* olduğu bir ülkenin sorunlarınin hali hazirdaki mevcut sorunlar olması cok acayip.

    bahsettiğim isimler veya aklinizdan gecen baska isimlerin olduğu ülkede sorunlar bambaşka olmalıdır.

    ulkucusunden, sosyalistine toplumsal birleştirici bir olayda anında omuz omuza gelebilen bu millet bu sorunları nasıl yaşıyor aklım almıyor, kabullenemiyorum.

    aklınıza gelen cevaplarin da* zaten olmaması gerekiyor onu demek istiyorum.

    hak ettiği yere ulaşacak gücü içinde barındıran tarihiyle, milletiyle özel bir ülkedir.

    muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur.

    ulu önder mustafa kemal atatürk'ün önderliğinde kurulmuş cumhuriyettir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın