1751
bu kadar para harcamaya karşılık oynanan futbolu ve bu futbolun avrupa'daki karşılığını gördüğümüzde kahrolmamak mümkün değil.
türk futbolunun çözümü bence futbolu türklerden bir süre arındırmakta saklı. yani norveç ya da danimarka ligini komple satın alsak, ülkeye getirsek ve biz aradan çekilsek eminim şu anki halinden daha başarılı olurduk. harcanan paralarla kısa vadede kesinlikle büyük başarı çıkardı.
türkiye sistem anlamında uefa ülkeleri arasında en kötü durumda olan ülke. taktik yok, disiplin yok, fizik yok, dayanıklılık yok; gaz var, ara ara parlamalar var ama süreklilik yok. sorunların hepsi toplumun karakteristiğini yansıtıyor. o yüzden başarılı olması için futbolda farklı bir karakteristiğe bürünmek zorunda.
1752
bence rezalet derecede bir adaletsizlik içerisinde futbolumuz.
senelerdir kötü niyetli fenerbahçe'li ağırlıklı şahıslar tarafından yönetiliyor. fenerbahçe lobisi gerçekten ağır basıyor. sonra son dönem itibari ile trabzon lobisi geliyor.
üçüncü sırada ise eşantiyon kontenjanından beşiktaş geliyor.
bugün oynanan maçta el bilal toure trabzon karşısında sarı ile cezalandırılması gerekek pozisyonda kırmızı kart gördü.
aynı faulu fenerbahçe'li bir oyuncu trabzona karşı yapsa lobisi zayıf kalacağından sarı kart ile geçiştirilirdi.
1753
sahada iyi olanın paçalarından aşşağıya çekilmesine rağmen vatandaşa türlü algılarla desteklendiğini empoze edenlerin. sahada kötü olanların ise her hafta olmayan penaltı ve kırmızı kartlarla yarışın içinde tutulduğu bir garabettir.
1754
galatasaray dışındaki tüm bileşenleri mide bulandıran, kepaze bir sektördür. ülkedeki toplam çürümenin en şiddetli hissedildiği birkaç alandan biri. sosyal medyası için çukur tabiri iltifat gibi kalır.
1755
yürütmesinin, icrasının ve denetlemesinin tam çalışmadığı futboldur.
yürütmesi tam çalışmaz; çünkü federasyon olsun kulüpler olsun, başkanlar hiçbir zaman futbolun içinden gelmiş kişilerden seçilmez. ya müteahhit olur ya da holding sahibi olur. şahsi çıkarlar her zaman türk futbolundan önde gelir.
icrası çalışmaz, çünkü ödül ceza sistemi çökmüştür. en güçlüye biat kültürü ile yaşamaya devam etme durumu yerleşik sistem olmuştur. bir gün bir bakarsınız hakemin biri 3 yaşındaki çocuğun yapmayacağı basit hatayı yapmasına rağmen haftaya maç alır.
denetlemesi çalışmaz. en büyük denetleme mekanizması spor yazarları ve spor medyasıdır. ama piyasada on hakemin maç sonu yorumcusu olduğu yerde iki hakem çıkıp bana göre el pozisyonu penaltı değil der. bunlar da yayıncı kuruluştu çalışan hakemler olursa, hakemler ayrı yayıncı ayrı tehdit edilir. ya iki kişi farklı düşünebilir ne olacak ki? denilmez. o yüzden hiçkimse aklındakini söyleyemez. denetim mekanizması çöker.
biz avrupa kulüpler sıralamasında hollanda, portekiz ve belçika'nın gerisindeyiz. hadi hollandayı anlarım, ama belçika ve portekizin gerisinde olmak türk futbolu için rezalet ötesidir. potansiyelimiz belki çok yüksek ama bu anlayışla anca bu kadar oluyor demek ki.