• 238
    bıktım hayattan sözlük. malum partinin her şeyi mahvetmesinden bıktım doğru düzgün ders dinlemeyen öğrencilerden bıktım. oysa ne heyecanlı idealist başlamıştım her şeye. şimdi nefret ettim iyice malum parti yüzünden, yıllarca çıkmadım doğudan öğrencileri terör belasından kurtarmak için, daha aydın insanlar olsunlar diye. birbirinden farkı olmayan iki gürühla uğraşmaktan bıktım laf dinlemeyen değişmeyen insanlardan bıktım. genç idealist öğretmenlere baktığımda görüyorum kendi gençliğimi ve sadece gülümsüyorum, yiyecekler seni diyorum kendi kendine bitirecekler o içindeki sevgiyi azmi diyorum bağırmak istiyorum ama yapamıyorum. dönüp baktığımda tek bir pişmanlık duymuyorum bugün başlasam yine aynısını yaparım diyorum kanımda var çünkü. yoruluyorum artık sadece, fiziki değil ruhen yoruluyorum. gözlerine baktığımda heyecanını gördüğüm 3 4 çocuk bile yetiyor benim bu hevesimi devam ettirmeme ama nereye kadar sözlük nereye kadar ? beyni anlamsız anlamsız şeylerle doldurulup yok edilmeye çalışılan öğrencilere bakıp üzülüyorum, küstürülmeye sorgulamamalarına çalışan yetkilileri görünce deli oluyorum ama elimden bi şey de gelmiyor. ama değişir belki bu devran, sorgulayan bilinçli gençlerle bi devrim olur toplum bilincinde bilmiyorum. olması için sonuna kadar mücadele ederim yeter ki ülkem nefes alsın. ama nereye kadar devam edecek bu öğrenilmiş çaresizlik bilmiyorum.
  • 242
    cok uzun zamandan sonrq gunde 16-17 saat calistigim 2 aylik bir surecinden sonunda nefes alabildigim.bir cuma aksami evim gibi hissettigim sozluge bir seyler karalamak icin ugramisken tarihe not dusmenin zaruri oldugu duvardir.

    derbi oncesi eski maclar ve videolar acilmaya baslandi. bunyeye fb nefreti girmeye basladi. cocuklugumuza gidildi. taskinlik yapmadan pazara kadar nefret olgunlasitirilacak ve aslanlarimiza guven tazelenecek. su maci dunyanin belki de 7 ya da 8 yerinde izledim. bu sefer de yine istanbul'da olamayacagim. deplasman yapacak aslan yureklilere selamlar. kurbagalidereyi susturun.
  • 243
    bir yeğenim oldu. 24 martta doğdu kerata, erkenden geldi. hem de az buz erken değil 19 mayıstı beklenen gün. :( sözlük ben bu ufaklığa tapıyorum. kusura bakmayın formatın içinden geçtim ama ; gece boyu ağlıyor bacaksız sesini bile duymuyorum ki ben ufacık ayak sesine uyanan adamım. hayatımda hissetmediğim bir şefkati hissediyorum hele bu piç kunduz gibi emziğini emerken öyle bir gülüyorum ki saatlerce izleyebilirim. hem ağabeyimin hem de yengemin eline sağlık rahmetli pederin ismini taşıyan bu ufaklık hayatımı güzelleştirdi. geldi geleli her şeye olumlu bakıyorum.
  • 247
    saat 16:48 ve ben buraya düştüm. evet iş yerindeyim ve kafam güzel.

    dünden rezerve ettiğim toplantı odasına öğlen girdiğimde yoğun çamaşır suyu kokuyordu. iş yerinin en sevdiğim, en kafa insanlarından olan temizlik görevlisi hanıma (o olmasa gerçekten çekilmez bir yer olurdu burası) neden toplantı öncesi odaya çamaşır suyu bastın, bizden kurtulmak mı istiyorsun dedim. * güldü, sizden önce dışarıdan işletmeye gelen birileri çalışıyordu, size oda hijyenik kalsın istedim dedi. peki dedim, toplantıyı yaptık.

    yarım saat kadar önce ise fabrikaya ilaçlama firması geldi ve ofisleri ilaçladılar. zararı var mıdır, çıkayım mı dedim. hayır dediler. çalışmaya devam ettim. benim nazik, yıpranmış, örselenmiş beynimin bu kadar etkileneceğini bilemediler.

    şu an bulutların üzerinde gibiyim ama bir yandan da sanki savaş ay gibi varili yakmışım sokakta, dumanlar tütüyor. levent oran ile feminist bir kadın tartışıyor. az önce ilk aşkımın silüeti belirdi gözümde. hafif bulanık görüyorum. boynunda 1994 yılında hediye ettiğim galatasaray kolyesi var. evlenmesine rağmen çıkarmamış. behzat ç. gibi küçüklüğümle sohbet ettim az. yaşlılığımı da aradım ama bulamadım. ya genç öldüm ya da hiç yaşlanmıyorum. zaman farklı ilerliyor ya da ilerlemiyor, zaman sapması var. wish you were here çalıyor kafamda ve dolayısıyla eternal sunshine of the spotless mind'daki kumsalda yatıyorum. emin değilim orası başka bir kumsal da olabilir. serçe yaklaşıyor yanıma bir tane. bunu kafamdan atmak istiyorum ve şarkıya karşı koymaya çalışıyorum ama reflekslerim çok zayıf. anestezi almış gibiyim. beynimde filler s..işiyor. git diyorum, gitttt. kafamdan atmayı başardığım an bu kez orhan gencebay'dan aklım takıldı çalmaya başlıyor. güzel gözlerine aklım takıldı diyor şarkıda. tüm güzel gözler, film şeridi gibi geçiyor zihnimden. ölüyor muyum? onu sonlandırmak istiyorum, ferdi tayfur'dan sanma ki yaşıyorum başlıyor. az önce sesler karıştı sanki. where is my mind girdi devreye ve devrelerim hepten yandı sanırım. bir yanık kokusu geliyor burnuma. yanan kablolarımın kokusu. miyelin kılıf mıydı o? endoplazmik retikulum ne işe yarardı? proteinlerin sindirimi midede başlar. büyükçe balıkların olduğu bir denizde yüzüyorum ama balıkları ben görmüyorum. ısıracaklarını düşünmüyorum ama ısıracakları söyleniyor. korkmuyorum. hey çalıyor ve taksi ilerliyor new york'ta güzel bir caddede. barney stinson ile robin scherbatsky öpüşmeye başladı. brad pitt (dünyanın en karizma adamı) legends of the fall'daki sahneyle bire bir aynı 7-8 tane at ile geçiyor fabrikanın bahçesinden. ooo kafamız çoook güzellll. asmalı, tünel, pera, beyoğlu aşık sana. cimbombom anlasanaaaa...
  • 249
    2007-08 sezonunun öyküsünü sözlükte anlatmaya kaldığım yerden devam etmem lazım ama gündelik hayatimda doktora yeterlilik, tez önerisi, tez izleme raporu, makale, literatür taraması cart curt, bir de iş hayatı filan derken yorgunluktan iflahı kuruyor insanın ve geçen zamanın aylar, hatta yıl olduğunu da farkedemiyor o peşpeşe gelen süreçlere göğüs germekten. ondan öyle 4. bölümde kaldı 10 bölüm planladığım entry serim. hiç vaktim olmadı.

    ayrıca ciddi kaynak taraması yaparak yazıyorum o entryleri. feldkamp'ın, adnan polat'ın, futbolcuların diğer takım mensuplarının hepsininin tek tek demeçlerini taramam gerekiyor. gün gün yaşanan olaylar, maçlar, basın toplantıları, transfer söylentileri, gelen giden transferler vs. ve bütün bunları harmanlayıp polisiye üslubuyla düzenleyip entryleştirmek. uzun entryler bunlar anlattığı olayların yoğunluğu gereği ve büyük emek gerektiriyor. büyük vakit ve bir noktada her şeyi bırakıp tam konsantrasyon fedakarlığı gerektiriyor.

    bir de uzun süre ara verince o anlattığınız dünyadan kopuyorsunuz ve sonra tekrar içine girmeniz kolay olmuyor. şu an öyle bir durum yaşıyorum. yoksa çoktan 2 bölüm yazıp paylaşmıştım bile. o 4 bölümü yazarken ya da 2005-2006 dönemini anlattığım 2020'nin en uzun entrysi olan başka bir entrymde mesela azar azar yazıyordum günler boyu ve artık geceleri uykuya dalarken dönemin olaylarını filan bilinçaltımda yaşıyordum. insan o derece içine giriyor anlattığı hikayenin.

    özetle 2007-08 sezonunun öyküsünde en baştaki planlamama göre kaleme almam gereken 6 bölüm daha var. bitirebilir miyim bilmiyorum. bu gidişle yıllar sürecek ama bir gün o motivasyona tekrar kavuşacağım ve yavaş yavaş da olsa bitireceğim diye ümit ediyorum.

    evet içimi döktüm ve rahatladım.
  • 250
    pazartesi sabahı 8:45'te buraya düşülür mü? düşülür.

    bize hep hayal etmek ve hayallerimiz için mücadele etmek öğretildi. öyle yaptık. mücadele ettik, başardık. defalarca başardık. ancak bazen öyle bir şey oluyor ki, bazı hayaller rüyalaşıyor sanki. bana göre değil. ben büyük hayaller kurmayı ve onlar için mücadele etmeyi severim. asla imkansız olduğunu düşünmem ancak iş başkalarında bitiyorsa hayallerinizi çalabiliyorlar. bu durumda direnç göstermeye ve hayaller için çalışmaya devam etmek mi yoksa ben de insanım deyip pes etmek mi, bilemiyorum... çok yara aldım. kolum, kanadım kırıldı. çok yorgunum. artık bırakmak istiyorum...
App Store'dan indirin Google Play'den alın