21 ocak 2025 galatasaray dinamo kiev maçı sonrası maç sonu açıklamaları takımı sahiplenme yönünde. futbolcuların arkasında durma yönünde.
doğrusu da budur.
siz gerçekten zannediyor musunuz okan buruk, sahada olanlardan memnun? biri süper lig'in diğer avrupa ligi'nin dibine demir atmış iki takıma 4 puan bıraktı takımı.
memnun olmaması demek değildir ki takımına ve futbolcusuna arka çıkmayacak. ne yapması gerekiyordu? takımın her birinin içinden geçmesi mi ulu orta? sayıp sövmek mi, iç dökmek mi? içine atacak, sonra da futbolcularıyla kader birliği edecek.
bilirsiniz. bir guardiola anektodu vardır ya. kamera karşısında tek tek bütün oyuncularını savunduğu ama soyunma odasında içlerinden geçtiği. hani öyle aktarılır. hah işte o misal.
yani öyledir. öyledir değil mi? eğer kötü gidişatı göremiyorsa zaten büyük sıkıntı. kalu bela kadar... öyle bir sıkıntı. zannetmiyorum ki okan buruk gibi akıllı bir adam mevcut durumun farkında olmasın.
ah!
kaç sezon oldu?
yıllar geçti tekrar yollarımız kesiştiğinden beridir. şampiyonluk gördük sadece onla. galibiyetler gördük. seriler gördük. artık beraberlik bile kesmez oldu. o kıvama geldik. namağlup apoletiyle afi kesiyor. ceketini kartal kanat asacak omuza, 'heyt' deyip yan bakan arayacak ama kimse çıkmayacak. büyük galata külhanbeyine... cakası adam yiyor, bre. o biçim.
gerçekten... böyle bir performans yok yani. alıştınız, düşüşler beraberlikle geldiğinde bile batıyor artık. öyle bir şampiyonluklar, fiyakalı galibiyetler, seriler, ve yenilgisizlikler... öyle işte.,
ne var biliyor musunuz?
sanırım okan buruk ile geçirdiğimiz yaşanmışlıklar sonrasında beni hayal kırıklığına uğratan üç maç var. sadece 3 (üç) maç. düşünebiliyor musunuz? sadece üç maç. dile kolay. her anlamda. tık diye çıkıyor maşallah.
bunlardan ilki fenerbahçe'ye sahamızda 1-0 yenildiğimiz maç. ne ruh ne karakter ne de futbol koyduk o maçta sahaya. öyle bir burnu kalkıklıktı ki kelimelere dökemiyorum o akşam yaşadığım hayal kırıklığının.
ikincisi beşiktaş'tan fark yediğimiz maç değil mesela. en azından orada ilk golü yiyene kadar ortada bir futbol vardı. ikinciyi yedikten sonra ipin ucu kaçtı. ama çok bir şey hissetmedim. top bu olur öyle dedim geçtim.
ikincisi benim adıma, young boys iç saha maçıydı. şampiyonlar liginden elendiğimiz maç. büyük hayal kırıklığı. hele maç sonu city veya real'i tutmamızı tembihleyen hocamıza aşırı kırılmıştım. o maçta da bir şey yoktu sahada futbol adına.
üçüncüsü ise
21 ocak 2025 galatasaray dinamo kiev maçı oldu. tamamen duygusal nedenlerle. yoksa alışmışım artık öne geçtiğimiz maçta skoru koruyamamaya. 2-3 atsak da 2-3 yemeye. anlık bir kızgınlık, işin buraya geleceğini bilmenin getirdiği büyük dehşet ve taraftar olarak görmek ama elden hiçbir şey gelmeme hali.
alıştım sanırım, evet. alıştım buna.
kızgınlıklardan bahsetmiyorum anlayacağınız. hayal kırıklığı daha büyük bir duygudur bana kalırsa. kızgınlık geçer öylece. zaman işidir. yoksa çok kızmışımdır. var öyle maçlar. rigas, elfsborg, alkmaar, kasımpaşa, konyaspor (ilk sezon serisinin sonu), sürüyle hatayspor maçı. falan filan... hala kızarım. kiev maçı için de aslında çokça kızgınım ama... aması var işte.
fakat bir şeyi kaldıramadım. fernando muslera'nın ıslıklanmasına tahammül edemiyorum an itibariyle. anlayabiliyorum. eleştiri hakkının, memnuniyetsizliğin ve hatta ıslığın bir hak olduğuna inanıyorum. fakat muslera bu be!
bir çok şey yazılabilir. dediğim gibi ben ıslığı gösterinin bir parçası görürüm.
zamanında
arda turan için
selçuk inan ıslıklanırken, kara kardeşler zamanı, karalardan turan atletico'da o zamanlar, şunları yazmıştım. aha da na şuracıkta (bkz:
arda turan/#2233811) şöyle bir şey:
'bir köfte ekmeğe kanaat edip parasını maç biletine veren adam, milyon avro kazanan adamın afrasını çeksin, morali bozulsun diye mi o maça gidiyor? yoksa, biraz hayat meşgalesinden uzaklaşıp mutlu olmak için mi? sizin mutluluğunuz kaç para? bizimki ancak, biraz zorlasan 50 lira. o da köşeden ya da kale arkası... muslera'ya yakın olursak ne âlâ...'
muslera'ya yakın olursak ne âlâ...
muslera'ya yakın olursak ne âlâ...
fernando muslera'nın sanılanın aksine çok kötü performans verdiğini düşünmüyorum. düz bir kaleci performansı bana kalırsa. eski nando'dan tabii ki yel esiyor. ve bence çoktandır 'dinlendirilmeliydi'. nando formsuz.
nando formsuz.
bunu görüyoruz. kızgın insanları dinliyoruz. nando formsuz. bunu diyor herkes.
belli bir doygunluğa ermiş çözelti. artık çözünemiyor. nando formsuz diyorlar. nando formsuz.
biliyoruz ki nando oynamak ister. ama nando formsuz.
hata yapıyor. yememesi gereken bir golü yiyor. diyelim. öyle olur. öyle oldu. sonra hiç hatası olmayan bir gol yedi. birini de çıkar be nando dediler. nando formsuzdu. artık eski nando yoktu.
biz bugün nando'yu kaybettik. kiev maçını yenmişiz yenmemişiz. gala ne zaman rahat etme fırsatına 'olur' demiş ki! zor yoldan gideceğini biliyorduk biz içten içe. ama hiç ses etmiyorduk.
hocam kusura bakma. bu duygusallığım kimseye değil ama sana yönelecek! nazım sana geçiyor.
bana ne yönetimden falan. onlara salt eleştiri yaparız, sana iç dökeriz. galatasaraylısın biliriz. sana iç dökeriz, sen iyi ol diye eleştiririz. sana kırılırız, başkasına kızarız.
kusura bakma hocam. ama gerçekten...
40'ına merdiven dayamış adamı her maç oynatmanın, hadi diyelim hatayspor'a, kiev'e karşı oynatmanın anlamı nedir ki? rigas'a, elfsborg'a, alkmaar'a karşı oynatmak zorunluluğu nedir?
üstelik gerçekten formsuz be nando'muz hocam. 1 maç 'nando sen sakatmışsın! sakatsın, sakatsın' deseydin keşke be hocam. arayı bulsaydık be hocam.
herkese haksızlık bu. günay'a haksızlık. nando'ya haksızlık. sana haksızlık. ve en çok da bize haksızlık.
burada kerem d.den, oliveira'dan, ziyech'ten, zaha'dan, tete'den yararlanmaya çalışırken sen, rotasyonun genişlemesi gerekir diye arkanda durduk. kalede bu fikri hiç uygulamaman sana yazar.
nando formsuzsa oynamayacak. üzülüyorsa kırılıyorsa kendi bilir. ve formsuz. yani gelenden geçenden 2-3 yerken görmüyorsanız bunu bir şey diyemem. ve dediğim gibi sadece muslera'ya tabii ki yazmaz bu. kolektif bir iş bu. mesele orada nando performansları.
sıkıntılıydı kabul et bunu. buna rağmen, buraya geldik işte. 1 maç! 1 maç gözden ırak edemedik muslera'yı zorunluluklar haricinde.
biliyor musun hocam?
ne yapacağımızı bilemiyor, sana sallıyoruz.
nando bizim canımız! canım acıyor.