galatasaray yenildiğinde kalbine çivi çakılmış, beynine karıncalar doluşmuş beni ciddi anlamda kaygılandıran hal. bi soluklanın hele adam akıllı üzülelim...
177
kaybedilen mac sonrası 1-2 gun girilmemesi bunyelere tavsiye olunur...
yok ideal 11 de x tane y oyuncusu yapmalar, yok şu gelsin bu gitsin. hatta küfüre kadar. olmamalıdır bu. ne çabuk unutuluyor geçmişleri. ben ki tüm takımın oyuncularına kıyamayan insan olarak kınıyorum bu kişileri. yapmayın, eylemeyin.
180
uzucudur. bence puan kaybettigimiz maclardan bir gun sonra kapansin sozluk. ertesi gun geri acilsin. cunku puan kaybinin verdigi uzuntu ve sinirle ben bile kendimi tutamiyorum. mancini'den tut, unal aysal'a kadar herkese sallayasim var.
icimiz yaniyor. yapicisi yikicisi yok bunun.
181
burda hepimiz üzülüyoruz, tartışıyoruz, kendimizi hırpalıyoruz. boşuna...
bizi üzenler arasında; yaptıklarına hiç üzülmeyenler, iş ahlakından yoksunlar olduğu müddetçe, boşuna...
182
insanın içinden sözlüğe girmek gelmemesi sonucu durgunluk yaratan haleti ruhiyedir.
ayrıca girenlerin yazdıklarını da okudukça zaten insanın içi kararıyor, kötü gün taraftarı olmakla kötü gün köstekçisi olmak arasında çok ince bir çizgi var,
ve malesef çoğumuz o çizginin üstüne basıp bir de 3 saniye koridoruna girerken steps yapıyoruz ya, canım iyice sıkılıyor.
183
entel köy efe köye karşı filmindeki muhtar gibi olan sözlük halidir. en başında ben olmak üzere "yettiler bittiler gari be, yettiler bittiler gari" tavrındadır.
dikkat ediyorum da hep aynı kişiler leşe tüneyen akbaba misali pusuya yatıyor, puan kaybından sonra başta ünal aysal ve roberto mancini olmak üzere beğenmedikleri futbolcuların da başlığında soluğu alıp, kuyruk acılarını dindirmek için veryansın edip duruyorlar. işte bu fırsatçı hareketler mide bulandırıyor ve galatasaray kültürüyle hiç bağdaşmıyor.
185
26.01.2014 gaziantep galatasaray maçı üzerine konuşalım..
takım çok kötü oynadı kabul. sol frame'e bakıyorum ve melo + muslera dışında herkes yerden yere vurulmuş. hoca, yönetime demedik kalmamış. fatih terim başlığı yine canlanmış. elma ile armutu karşılaştırmayı seven arkadaşlar koşmuşlar mancini versus fatih terim yapmışlar. hepimiz üzüldük, bu platformda kimse, diğerlerine ben sizden daha çok üzüldüm deme hakkına sahip değil diye düşünüyorum.
bazı haklı eleştiriler de yok değil. cidden çok yerinde tespitler yapan arkadaşlar da var. ama bazı yazarlar öyle bir yazıyor ki, sanırsın mancin'i evine haciz göndermiş, ünal aysal borcunu geri ödememiş, futbolcular toplanıp bir köşede kıstırıp dövmüşler bunu... yani eleştiri dünyanın en güzel şeyi. yani hayatta da beklersiniz, arkadaşlarınızın, ailenizin sizi eleştirmesini. en çok da öz eleştiri yapmak önemli. ama diyorum ya, eleştirinin de bir dozu vardır.
1 maçta salih dursun galatasarayın oyuncusu değil oldu. rakip takım alsaydı şu an burada yerden yere vuran bir çok arkadaş: '' ya zaten yabancı sınırlaması var. nasıl böyle bir topçuyu rakibe kaptırırsın.'' yazacaktı. ya burada yüzlerce, binlerce kişiyiz, herkes oynaması gereken 11'i yazıyor, kimsenin yazdığı kimseyi tutmuyor. sonra diyorlar ki bu nasıl kadro böyle ? hakan yerine chedjou oynasa sövülecek. sabri yerine riera oynasa ona sövülecek. drogba'yı oturtsa drogba oturur mu ? vs. vs.
bakın hepiniz kendi düşünceleriniz doğrultusunda eleştiriler yapıyorsunuz. ve herkes bu eleştirilere saygı çerçevesinde yaklaşmak zorunda. kimsenin sahibi değilsiniz. zaten muhteşem basınımız gibi tek kalemden çıkma yazılar yazılsa kimse okumaz burayı. ama lütfen biraz daha anlayışlı olun. çok ciddi söylüyorum, burada bir anayasa olmasa, futbolcuların başlığına ana-avrat entryler girilecek.
emin olun buradaki her yazar en az sizin kadar üzülüyor, en az sizin kadar seviniyor. o sahaya çıkan futbolcular sizin kadar çok kazanmak istiyor. galatasaray futbol takımı bir süreçten geçiyor. suçlu aramak kimseye bir şey getirmeyecek. hepimizin yapması gereken bu süreci en az kayıpla atlatıp, önümüzdeki yıllar için umutlu olmak.
186
derbeder olanları mı ararsın, sanki yıllardır şampiyonluk özlemini çekenleri mi ararsın, 2010 yılı lanetine geri döndüğümüzü söyleyenleri mi ararsın her boku bulursun burada.
ulan adamın bıyıkları yeni yeni terlemeye başlamış yıllardır şampiyon olmuyormuşuz gibi acı çekiyor. çektiği acıyı kusuyor bir de sözlüğe. 14 yıllık fetret devrinde olsaymış anasını bellermiş ortalığın.
187
genel olarak ilk 10 saat buralarda olamıyorum. kendime gelemiyorum. ne sözlük ne televizyon ne internet fark etmiyor. haber bile okuyamıyorum.. ister kaybedelim ister berabere kalalım fark etmez. o yüzden pek bilmiyorum sözlüğün halini ama benim iç dünyam gibi olduğu kesindir.
188
ikinci dünya savaşı orta avrupasını andırmaktadır.
takım kötü gidince yelkenlerimiz suya iniyor hepimiz umutsuz, hepimiz felaket tellalı gamlı baykuş oluyoruz, hiç düşünüyor musunuz futbolcular hem o kötü gidişin içinde, hem o kötü gidişin sorumlusu konumunda, hem de taraftar tarafından itin götüne sokuluyor. tamam onun sorumluluğu var ama onları ayağa kaldırması gereken bizler değil miyiz? sadece "aldıkları eşek yükü paranın hakkını versinler" demekle taraftar olunmaz, önce biz ayağa kalkmalı sonra takımı ayağa kaldırmalıyız, yoksa adımız "iyi gün taraftarı"na çıkıyor.
192
doğaldır. türk milletinin yapısı böyledir. sabretmeyi bilmez. kaybetmeyi de bilmez. gerçi kazanmayı da bilmez. 25 ağustos 2014 fenerbahçe maçı'na gelince ligin en oturmuş ve organize kadrosuna karşı oynadık. üstelik an itibarıyla görünür bir sorunları da yok kadro mühendisliği açısından. sahada galatasaray takımı adına tek güzel şey en kötü halimizde bile kaybetmedik. prandelli'nin takımı henüz hazır değil. bir de hazır olduğunda değerlendirmek lazım. futbolcu performanslarından ise muslera, olcan ve chedjou olumluydu.
fakat galatasaray sözlük'ün bilmesi gereken şey bu takımın ağır idmanlar yemesi ve henüz taktik anlamında hazır olmadığı için biraz zamana ihtiyaç duyduğudur. oyuncularımızı asmaya gerek yok. selçuk kötüyse dinlenir, telles kötüyse dinlenir.
ancak prandelli'nin ne yapıp edip defansımızı oyuna sokmaya başlaması lazım. bunu beceremezsek ibrahimovic'i bile alsak aynı oyunu oynamaya devam ederiz. zaten örnek vermeye gerek yok, geçen sezon drogba ile olan da buydu. bu takımın eksiği forvet falan değil. drogba varken de aynı oyunu oynuyorduk. bu takımın sorunu defansın oyunun içine hiç girmemesi. sebebi selçuk ve melo mu, beklerin oyunu genişletememesi mi, defans bölgemizde pas istasyonu olacak futbolcumuzun olmaması mı bilemiyorum. bana göre hepsi. ancak çözülmeyecek sorunlar gibi de gelmiyor. bir defa bekir'in topla fink attığını görüp semih ve chedjou'nun bu performansının doğal olduğunu düşünmek anlamsız. ancak teknik direktörümüzün takımın hatlarını birbirine yaklaştırıp oyuncuları pas alacak kısa koşuları yapmaya zorlaması lazım.
193
2 sezondur kötü giden her şeyi ısrarla hasıraltı eden garip zihniyete müstehaktır. yok eleştirme, yok moral bozma, o selçuk lan ne dediğinin farkında mısın, fatih terimle alacağız 4. yıldızı sus, burak yılda 343 gol atıyor lan manyak mısın... falan fıstık. gelinen nokta ortada ve bu durumda büyük pay sahibi olanlar şimdi sözlüğün halinden yakınır, enteresan bir şekilde.
194
3 pas yapamadık,kaleye organize atak yapamadık.sözlük bundan dolayı umutsuz bundan dolayı üzgün.takımda umut yok yönetimden birileri artık bir şeyler yapsın.ortada takım ruhu çok belli...
195
sözlük pastan dolayı şuttan dolayı üzgün değil. sahada süt çocuğu gibi dolaşan adamların bu armayı taşımasından dolayı üzgün. yakında başlar psikolojik üstünlük sesleri.
196
25 ağustos 2014 galatasaray fenerbahçe maçı için konuşacak olursak yenilgiden kaynaklanmayan durumdur. sebebi takımın karaktersiz oyunudur. 3 metre yanına pas atmaktan aciz, penaltıyı kaleci çalıştırır gibi kullanan, sorumluluktan kaçan, sahada varlık göstermeyen, sonunda kupa olan bir derbiyi halı saha maçı kadar bile ciddiye almayan lakayt futbolcular yüzündendir. eğer bir şeyler yapmaya çalışıp da ağır bir yenilgi alsak gam yemezdim. ama sahada aylak aylak gezinen futbolcular görmek insanın sinirini bozuyor. en beteri de bu durumun tek maçlık bir durum olmaması. birçok futbolcu uzun süredir bu durumda ve daha da kötüye gidiyor.
197
yenilgiyle ilgisi olmayan durum. yeniliriz ama bir karakter koyarız ortaya.orası ayrı (mesela arenada 2-1 kaybedilen super final maçı fb ile )
ama bu yenilgiden de öte. takımın ve camianin sürüklendiği batak ortamı ruhsuz futbolcular ve hala düzelmeyen zihniyet neden olmaktadır bu 'hale'.
sadece kaybedilen maç sonrası ortaya çıkan bir grup yazar arkadaşlar var. bunları başka zaman arasan bulamazsın, ortalığı daha çok karıştırmak,ona buna saldırmak, eski oyuncuları ya da hocaları hortlatmak, kendi adıma moralimin tam anlamıyla içine etmek için var olan bu yazar arkadaşlarımız da aklını başına alırsa * sözlük daha da güzel olacak.