• 53
    yıl 2013... 28-29 kasım 2013 perşembe-cuma ;
    galatasaray, real madrid'ten toplamda 10 gol yemiş, kötü günler geçiriyor, taraftar kendi arasında çelişkiye düşüyor... hem de deli gibi sevdiğim kız "takımınız halen gol yiyiyor haberin var mı?" diye mesaj atıyor... takımdan soğumak, bir daha maç izlememek için müthiş bir neden diyorum, artık kimse galatasaray kaybedince telefonuna mesaj atmaz diyorum sonra aklıma 2 önemli tarih geliyor:

    yıl 2002... 21 nisan 2002 pazar ;
    ev kalabalık tanıdığım ve de tanımadığım onlarca insan, akraba bizim evde, babam ayrı odada hasta yatağında annem misafir odasında misafirlerle ilgilenmekte… ben babamın odasında, babam dolu gözlerde sanki 30 yaşında bir adam karşısında “oğlum !! annen ve de kardeşlerin sana emanet, babasızlığı aratma, haklarını hep savun, bir de galatasaray... oğlum ben 14 sene şampiyonluk tadamadığımız zamanlarda bile galatasaray'dan vazgeçmedim sen de vazgeçme, oğlum galatasaray'a götüremedim seni, ali sami yen heyecanı tatmadın ama her zaman tadacakmış gibi yaşa...”

    yıl 2002... 26 nisan 2002 cuma ;
    babamı kaybettim, 18 yaşına bastığım ilk gün annem bir çantayla önüme geldi "al bu çantanın içindekiler babanın vasiyeti"
    tamı tamına 18 tane forma ve benzeri tişört...

    sonra düşündüm hasta babam sırf galatasaray'a götüremedi diye beni gençliğinde giydiği forma ve sarı kırmızı tişörtlerini bana 18. yaş hediyesi olarak kaldırmış... ve dedim ki kendi kendime oğlum hakan, galatasaray'dan soğuduğun gün babanı unuttuğun gündür...!
  • 204
    pek mümkün olmayandır. hayat çok zor. babanı kaybetmek, baban aynı zamanda en iyi arkadaşın da olursa daha da zor. inandığın değerler, hayat mücadelen hepsi bir telefon ile sona eriyor. inanacak bir şeyin kalmayınca kendini sorguluyorsun. aynaya bakamıyorsun, dönüyorsun etrafında, küçük kız kardeşine, eşini kaybetmiş anneme, bakıyorum. işte diyorum, bu hayatımın yeni bir başlangıç günü.

    babamı, bildiğim çoğu öğretinin sahibi olan, emekçi babamı 5 temmuz 2017 tarihinde gece 1'de adana'da kaybettik. inşaat mühendisiydi, orada köprü yapıyordu. 51 yaşındaydı daha. her zaman dürüst ve hak yemeyen biri olduğu için onun haklarını yerlerdi. onun emeğini kendi çıkarları için kullanırlardı. bu yüzden çok battı babam. çok battı ve hep çıkmaya çalıştı. bana bu dünyada huzur yok diyordu. huzur ölümde diyordu. istediği oldu. babam huzura kavuştu. ölüm anı hayatının özeti gibi olmuş babamın. kalbinde ağrıyı hissettiği an kaldığı otelin resepsiyonunu aramaya çalışmış. başaramamış. kendini odadan dışarı atmaya çalışmış. kapıyı açmış ama kendini dışarı atamamış. 7 yaşından beri çalışan, 51 senelik hayata 5000 senelik keder sığdıran babam artık yok. en fazla 12 saat konuşmadığımız olurdu. şimdi 5 gündür sesini duyamıyorum.

    babamın vasiyeti üzerine diyarbakır'a dedemin yanına defnediyoruz. yolda giderken babamın sesini hatırlamaya çalışıyorum, babamın sesini unutmaktan aşırı korkuyorum çünkü. aklıma en son konuştuğumuz şeyler geliyor. vefat etmeden 4 saat önce konuşmuştuk. bana "bu sene kombine alsana ya bak transferler falan var, seversin sen böyle transfer taraftarı olmayı" diyip dalga geçiyordu benimle. sonra yapılan transferleri sordu. dedim ki "fena değiller ama orta saha olmazsa anlamı yok". böyle diyince güldü babam. "kombine almaya bak sen" dedi. "beraber gideriz" dedi. "aynı eskisi gibi". daha sonra yolda diğer anılarımızı hatırlıyorum ve babama " hep galatasaray konuşuyoruz yav sıkıldım artık futboldan" dediğim o saçma an geliyor. babam diyor ki "çünkü galatasaray kadar önemli bir şey yok" diyor. ve ben sırıtıyorum. diyarbakır'da babamın akrabalarıyla kurduğu bir gruba attığı fotoğraflara bakıyorum. bir tanesi benle olan tribün fotoğrafı. diğeri ise 4 ay önce bir otobüs durağında çekildiği fotoğraf. dakikalar beni iyice kahrederken babamın ikisine de gittiği 3-2'lik real madrid maçları geliyor aklıma. son maçta video çekmiş bağırıyordu " cimbombomum sen çok yaşaaa, canım fedaaa olsun sana " diye.

    babam hüzün sanatçısıydı. hayatının her anında bu hüzünle yaşardı. kalp ameliyatı olduğu son 7 senedir de hep ölümü ve onun üzerine geliştirdiği olaylar üzerine yorum yapardı. çok iyi bir insandı. en iyi arkadaşımdı, yaşadığı her sorunu bir ben bilirdim ve bu sorunlar, insanların onu suçlamaları, ona söylediği şeyler aklımdan çıkmıyor. öfkemi diri tutmak istiyorum, vurmak, kırmak, parçalamak istiyorum ama gücüm yok. babamın yanına gitmek istiyorum ama annem ve kız kardeşimi bırakamam. babam, babasını üniversitenin son senesinde kaybetmişti. yanında kuzeni cenazeyi ankara'dan diyarbakır'a götürüyorlardı. ben de son sınıf bir inşaat mühendisliği öğrencisiyim. ben de babamı adana'dan diyabakır'a götürdüm. onun da küçük kardeşi vardı. benim de. ikimizde babamızı kaybettiğimizde aynı yaştaydık.

    yaşıyorum ama direnmek ile pes etmenin ortasında bir yerdeyim. babamın öğretilerini unutmuyorum. bu yüzden yaşamaya ve mücadele etmeye devam edeceğim. ama onsuz nasıl yaparım bilmiyorum. ama onunla ilgili bir şeyi biliyorum. o da galatasaray. bilenler bilir. neredeyse 2 senedir galatasaray'ı zerre umursamıyordum. gerçekten umrumda değildi. şimdi ise babamı düşünürken galatasaray dışında aklıma başka bir şey gelmiyor, gelemiyor. işte tam da bu yüzden galatasaray'dan soğuyamam. galatasaray'ı bırakamam. bu bir miras, bu bir baba öğretisi. dursun, sneijder, selçuk, belhanda, tudor, hagi, hakan şükür, arda turan, fatih terim bunların hiçbiri zerre önemli değil. galatasaray bölgesel kümeye düşse bile önemli değil. önemli olan o formanın içindekiler değil, ya da o formanın bulunduğu yer değil. o formanın kendisi. çünkü o forma da olmazsa babamla ilgili anılarım azalır. ve ben babamı unutmaktan çok korkuyorum.
  • 103
    yeni dogan kizimin hesaplanan dogum tarihi 5 gun gecmisti. sözluge girdim yine bu baslik vardi. yazmak simdi nasip oldu.

    ben ne zaman bu basligi aktif görsem böyle bir eylemin mumkun olmagini dusunmusundur. galatasaray'dan sogumak mi? en kötu sezonlarda, ezeli rakibe en farkli maglubiyetlerde, en karmasik ortamlarda bile beceremedigim hadisedir.

    gecen 5 aralik persembe gunu esimin sancilari basladi. cuma gunu de galatasaray elezigspor maci var. öyle karmasik bir durum ki, bi tarafta dogacak kizim yolda, diger tarafta son 7 senedir canli yayinlanan hicbir macini kacirmadigim galatasaray. hatta sezen aksu'nun stockholm konseri tam da 28 mart 2010 galatasaray - fenerbahce macina denk gelmisti. hani su malum, selcuk sahin'in uzaktan cok yavas vurup leo franco'yu devesini avladigi mac. bi yandan caktirmadan maci seyrediyorum bir yandan sezen aksu söyluyor o'nu dinliyorum.

    ilk kez baba olacak olmanin etkisini baba olmus arkadaslarim bilir. bilmeyenler de az cok tahmin edebilir. böyle bir ortamda ne galatasaray'i ne de maci dusunursun. o an galatasaray'i dusunmemek icin milyon sebebin vardir. ama su icindeki hastalik yok mu? engel olur herseye.

    neyse...

    dogum ertesi gune sarkti. esime morfin verip uyuttular ki sancilari yuzunden uyumuyordu kac gundur. dinlenmesi lazimdi. o gun dogumhanede koltuk ustunde sabahladim. aklimda dogacak bebegim, aci ceken hayat arkadasim ve galatasaray maci var.

    maci bi sekilde seyretmem lazimdi. kurdum digiturk'un uygulamasini telefona. dogumhanede bir yandan esimi sakinlestiriyorum bi yandan da maci seyrediyorum. hanim cocuga bagiriyor, ben kacan gollere bagiriyorum. "hadi oglum vur be vur, dayan askim ittir askim bebegimiz icin askim"...

    ortami dusunebiliyor musun sevgili sözluk? ebeler tuhaf tuhaf bana bakiyor, benim bi gözum macta bi gözum hanimda. halbuki koy kenara telefonu. ulan cocugun dogacak, baba olacaksin hayvan herif...yok...

    maglubiyetler, efsanelere saygisizlik, imparatordan zamansiz kopmak, ayak oyunlari, futbolcu tribi, taraftarin takimi isliklamasi, formsuzluk, sabri sarioglu, dogumhanede olmak vs. hicbir sey ve hicbir durum galatasaray'dan sogutamaz beni.

    artik biz arma sevdalilarinin icine öyle islemis ki bu ask. yeni dogan cocugumuza ilk kiyafetini galatasaray store'dan seceriz. sari-kirmizi kiyafetlerle baba oldugunu duyurmak hepimizin icinde bir hayaldir. nitekim cocuguna galatasaray'dan sevdigi bir efsanenin veya sevdigi futbolcunun adini vermek.

    mesela 2008'den bu yana erkek cocuklarinda arda isminin artmasi gibi. simdilerde burak populer oldu. selcuk var. metin var, oktay var, terim var, fatih var... benim kizim oldu ve futbol takimindan sevdigim birinin isimi verme hayalim suya dustu.

    sonra birden aklima bir isim geldi...

    kizima "melo-di" isimini verdim... bu isim hayalim de böylece gerceklesmis oldu. ;)
  • 211
    başkanı başkan değil, hocası hoca değil, topçusu topçu değil, en önemlisi tribünü tribün değil. içini boşalttılar galatasaray'ın; ben bu soğuma hissiyatını durduramıyorum. galatasaray yok çünkü şu an. yok yani hani nerde abi galatasaray? ilk defa mı kadromuz kötü, ilk defa mı hocamız kötü; hayır değil. bu sıkıntı bambaşka.
  • 140
    içinde bulunduğum durumdur son 4-5 aydır, ne yazık ki.

    kimse öyle beylik laflarla 'yeaa olur mu öyle şey galatasaray'dan soğunur mu bla bla' filan hikayelerine girmesin. bal gibi de oluyormuş işte. ben allah'tan, kitaptan, anamdan babamdan bile daha çok galatasaray'ı sevip, bu işin boyutunu tapınma aşamasına getirmiş sıradan bir insanken bile bu durumla karşılaştım.

    çünkü benim taptığım galatasaray şu anki galatasaray değildi. adam kayırmacılık, haksızlık, hukuksuzluk, boşvermişlik, tırnak içinde yazıyorum hırsızlık, hemşericilik, ortadoğu çöplüğünün ne kadar pis özelliği varsa kulube sirayet etmiş durumda.

    kendini kulubün sahibi ilan edenlerin; bizim gibi gerçek galatasaraylıları kulube üye yapmazken, sırf bir lisede okudu diye fenerbahçeli adamları bile kulube dolduranların umrunda mı galatasaray? 1 milyar liraya yakın borç varken, aksaçlılar hala kendi menfaatlerini düşünüyor, galatasaray'ı sömürüyor.

    ulan ben olmasam, biz olmasak, milyonlarca galatasaraylı yürek var olmasa, o çok sevdiğiniz lisenizde pilav yemekten başka ne işe yarardınız? milyonlarca insanın parası üzerinden, aşkı sevdası üzerinden prim yapan zavallı insanlarsınız.

    galatasaray sizinse alın buyrun sefasını sürün. zaten 3-5 seneye glasgow rangers'a benzeyecek sonu. kına yakarsınız, kadayıfa dönmüş bölgelerinize.
  • 104
    biribirine kardeş hikayeler aslında hayatımızdaki cümleler. öyle ki biri ne demezse diğeri anlar, çocukluğumuzun başucundadır her zaman şanlı galatasaray.
    yalansız, dolansız söylerim; galatasaray'dan soğunmaz ama galatasaraylı'dan soğunabilir. bazen öyle şeyler yapar ya da söyler ki aynı renkleri taşıyan birileri, bırak beni seni, önce galatasaray ondan soğur. iyisi mi kardeşlerim, önceliğimiz modern cumhuriyet felsefesi olsun derim, ali sami yen ve arkadaşları gibi.
  • 194
    tam anlaşılmadığından ötürü buraya yazayım dedim. insanların aklına galatasaray deyince farklı şeyler geliyor.

    hani diyorlar ya "nasıl küseceksin galatasaray'a?"...

    ben bunu diyen insanları anlıyorum. anlamadığım galatasaray'dan soğumak raddesine gelen insanları nasıl anlamadıkları. nasıl "dursun gidince seveceksen sevme" yüzeyselliğine takılıp kalabildikleri.

    insan aşık olduğu renklere kızabilir mi? önce sarı kırmızı pasteli tükenen bir çocuk nasıl küsebilir onca anlam yüklediği, inandığı, güvendiği ne varsa ona vermiş bir varlığa küsmesi?

    bizim küstüğümüz, kızdığımız, sinirlendiğimiz galatasaray bu değil. ancak biz galatasaray dedikçe kafasında canlanan bu, bu şekilde tepki veren renkdaşlarımızın.

    halen daha kombine almayı forma almayı kulübe maddi destekte bulunmayı taraftarlık sayan renktaşlarımız var.

    anlamıyorlar, anlatamıyoruz.

    bir gayret bir daha anlatalım. bu cümleden itibaren "galatasaray" kelimesi kullanırken lütfen akıllarımıza aşık olduğumuz kelime gelmesin.

    bahsettiğimiz galatasaray bir dernek. bir yönetim. bildiğimiz yönetimden de bahsetmiyorum. kulübün sahipliğini yürüten bir avuç insandan bahsediyorum. bu bir avuç insan aşık olduğumuz galatasaray'ı tıpkı siyasi partilerin "din"i, "atatürk"ü kalkan edinmeleri gibi aşkımızı kalkan ediniyorlar.

    nasıl mı?

    "biz" diyorlar, "nasıl yönetirsek yönetelim, ne yaparsak yapalım bu taraftar aşkı için maddi manevi destekte bulunacak" diyorlar.

    şimdi soruyorum ey galatasaraylı ey kötü günde takımına sahip çıkmak için dişinden tırnağından arttırdığını bu kulübe harcayan kardeşim, sen bu adamlara koşulsuz bu desteği vererek mi galatasaray taraftarı oluyorsun?

    sen bu desteği verdikçe bu adamlar bu şekilde devam edecekler. 3 senede 1 şampiyon olacaksın içeride fbjk'yi yeneceksin en fazla da 4 senede 1 çeyrek final oynayacaksın. asla ama asla planlı bir takım olamayacaksın. asla ama asla avrupalıların gerçek bir rakibi olamayacaksın. çünkü bu adamlar küçük olsun bizim olsun istiyorlar galatasaray'ı.

    artık allah aşkına kimse vay efendim galatasaray'dan soğunur mu, vay efendim neden kombine almıyorsunuz neden forma almıyorsunuz neden maça gelmiyorsunuz demesin.

    lütfen.
  • 156
    http://strawpoll.me/6033742/r

    olay aslında en kısaca böyle anlatılabilir. kalecisi de ayı olsun hatta. bunların üstüne hala soğumayan varsa o midesini güle güle kullansın diyecek bir şey yok.

    4 yıldır nerdeyse arenada maç kaçırmadım. en sikindirik, soğuk, metro bile olmayan türkiye kupası maçına da gittim. ilk yıl ki hezimeti de görmeye koşa koşa gittim. prandelli denen adamın oynattığı boku da izlemek için vizeye çalışmadım maça gittim. bir kere bile soğuduğumu hissetmedim. başarı falan zerre sikimde değil. en tepeyi, real maçında beş beş diye haykırdığımı da gördüm, en beterini de.

    ama ilk defa bu kadar midemi bulandıran, görmeye dahi katlanamadığım bir tablo söz konusu. hem de sneijder gibi sevgilimden bile çok sevdiğim bir adama sahipken yaşıyorum bu hisleri. o bile kurtaramıyor beni bu illetten.

    takım şu anda sonuç olarak başarısız mı? hayır. hamza ile şl de zaten olsak olsak anca 3.olurduk, olacağız. liderden sadece 5 puan geridesin. kapanır mı? kapanır. ama bunlar benim zerre umrumda mı? maalesef değil. hamza denen zat öyle bir noktaya getirdi ki, kazanınca sevinmiyorum, kaybedince üzülmüyorum.

    diğer yandan ekrem hocamı görüyorum, sinan'ı görüyorum, ergin hocamın salona girişini görüyorum. içim huzurla doluyor. "işte bu ya işte bu" diyorum. isterseler çıktığı her maçı kaybetsinler, unrumda değil. ben bu galatasaray arması altında doğru düzgün "adam"ları görmek istiyorum. başarı ya da başarısızlık sonra tartışılacak konu.
  • 159
    ne oynan kötü futbol ne alınan kötü sonuçlar hiç biri zerre soğutamaz beni galatasaraydan ancak son 2 yılda yaşadıklarım ve duyduklarım kulübün içinin boşaltılması liseci zihniyetin kulübü tam anlamıyla sömürmesi gerçekten inanması güç şeyler öncedende duyardık ama hiç ihtimal vermez uydurma dedikodular derdim liseyi'de bi gurur kaynağı olarak görürdüm ama herşey çok çabuk değişti ve şimdi kendimi enayi gibi hissediyorum bileklik muhabbetleri falan zerre ilgimi çekmiyo gerçekten soğumak bu olsa gerek.
  • 182
    insanlar galatasaray'dan soğumuyor, bu galatasaray'dan soğuyor. metin oktayların, alpaslan dikmenlerin galatasaray'ı değil, dursun'un, lise tekelinin galatasaray'ı bu tepkiyi görüyor.

    sapına kadar da haklı. yaz - kış demeden kombine alacaksın, destek için hattından kredi kartına kadar kulüp logosuyla gezecek kadar ince hesaplar yapacaksın, formaya gidip öğrenci bütçenle her sene servet bayılacaksın, yeri gelecek eşini çocuğunu bırakıp yollara düşeceksin, passoligine kadar alacaksın; ama daha galatasaraylı olup olmadığı meçhul adamlar kadar söz hakkın olmayacak; çünkü arkadaşlar malum lisenin mezunu. takımda goz bebegin adamlara mobbing yapılacak, sesin çıkmayacak. ''ben bu adamı başkan istemiyorum.'' dediğinde ''o liselilerin abisi'' gibi garip bir çerçevede cevap alacaksın. daha da ilginci genel kurulda esamen dahi yok, oy hakkın vs. yok. bir - iki istisna hariç tüm başkanlar mektepli; ki mektepli olmayan en son başkanı da marşlarla, fransız devrimi havasında ibra etmeyerek indirdiler.

    kısacası sen forma almaya, sen kart almaya, sen bilet almaya, kısacası cebindeki parayı ve zamanını akıtmaya gelince varsın; ama karar mekanizmasında yoksun, fansın, önüne konanı kabullenmekle ve sorgusuz bu para - zaman döngüsüne devam etmekle mükellefsin.

    kimse köle değil. hiç bir sevgi ve aşk sonsuz suistimali kaldırmaz.

    şahsi durumum şudur, o tayfa istedi diye galatasaray'ı onlara bırakacak durumumuz yok. yıllarımız var, sevgimiz var, anılarımız var. akıl üstünde kalp bağımız var; ama belli noktalarda kendimi çekeceğim. gsmobile'dan çıkacağım, passolig'i kapatacağım, store'a ayak basmayacağım, lig tv, gstv vs. desen zaten bu aşamada işim olmaz, maça zaten ayak basmam passolig kapandıktan sonra. daha önce de yazdım entrylerde; pasif direniş yapacağım kendi çapımda.

    bunun dışında tabi ki sözlükte, sosyal medyada, orada burada yine olacağım, yine yazacağım yine konuşacağım. sokakta bulmadık, küstüm oynamıyorum demek için fazla değerli bu takım.

    buna soğuma denir mi? pek sanmıyorum, zamana göre şekil değiştiren bakış sistemi diyelim.
  • 144
    içinde bulunduğum durumdur, yalan yok.

    artık maç izlemek istemiyorum,

    sabri'yi umut'u hamza'yı dursun'u filan görmek istemiyorum,

    onları alkışlayan renktaşları görmek istemiyorum,

    uefa'ya gideriz ya diyen taraftarları görmek istemiyorum,

    lig şampiyonluğunu avrupa'ya tercih edenleri görmek istemiyorum,

    maç sonu taraftara laf atan ...sizi görmek istemiyorum,

    yabancı düşmanı oyuncuları görmek istemiyorum,

    hak etmeyenin rızık mızık diye ağlamasını ve taraftarın gıkını çıkarmamasını görmek istemiyorum,

    aziz'in köpeği olmuş bütün federasyonlara karşı gıkını çıkarmayan koskoca adamları görmek istemiyorum,

    takımı için kendini veren oyuncuları ilk fırsatta satan kişiye hoca denilmesini görmek istemiyorum,

    şehir merkezinden allahın dağına aktarma yapa yapa, mudurnu tavuk gibi sıkış tepiş gidip, bi boka benzemeyen kadro görüp, o kadronun da bi boka benzemeyen bi şekilde dizilmesini izlemek istemiyorum

    alman milli takımının 10 numarasından gram fayda alamayıp, hollanda milli takım 10 numarasını libero olarak görmek istemiyorum,

    2015 yılında hala son dakikalarda sağ ayaklı ve sağ bek olduğunu iddia eden birinin sol taraftan orta kesmesini bekleyen taraftarı görmek istemiyorum.

    daha yazıcam da bunları bile inkar edecek görmemezlikten gelecek öküzleri görmek istemiyorum.
  • 215
    maçı izlemek istemezsin, takımın performansından konu açılınca katılmak istemezsin, başkanını-antrenörünü-oyuncusunu görünce kanal değiştirirsin, bunlara galatasaray'dan soğumak diyemezsin. ne zaman yolda geçerken küçücük bir çocuğun sırtında ister orjinal ister sahte olsun vişneye çalan koyu bir kırmızı ile tatlı ve tok bir sarıyı yan yana görüp de gülümsemezsin, ne zaman cimbom galatasaray marşının girişini duyunca içinde coşkuyla marshall reklamlı beyaz formayla aslanlar gelmez gözünün önüne, ne zaman dağ başını duman almış gelince aklına aynı anda cska maçı ve o meşhur 3 ıslık gelmez o gün soğumuşsundur galatasaray'dan. yapar mısın? yapıyor musun? evet diyemezsin, diyorsan bizi sevenleri üzmeyelim diyenin, galatasaray aynı halatı çeken insanların ortak duygusudur, galatasaray bir his takımıdır diyenin yüzüne öbür tarafta bakamazsın.
  • 197
    soğumuş gibi yapmak zorundayiz. bizim maraba olmadiğimizi bu kulübü yönetenlere ispat etmemiz lazim. ortada yenecek para, yönetilecek bir güç kalmadiğinda "gemiyi ilk fareler terk eder" düsturunca kulübü terk edecekler. o zaman tekrar sahip çikariz. galatasaray, hak ettiği yere köklerindeki asalet ve taraftarindaki niyetle çok hizlica ulaşir.

    ancak benim bu dediğim ütopya olarak kalacak maalesef. çünkü topluluklar hak ettiği şekilde yönetilir.
  • 190
    2010'da adnan polat yonetimi ve arda turan'in basini cektigi yerli oyuncular sogutmustu. simdi de dursun ozbek ve selcuk inan tayfasi soguttu. bu demek degil ki ben gs'nin maclarini izlemeyecegim veya umursamayacagim, istesen de bu olmuyor.

    lakin, sen maci izlerken kendini parcalarken sahada selcuk inan'in, balta'nin, semih'in umursamaz tavirlarini ve kotu olmalarina ragmen halen forma sansi bulduklarini gorunce uzuluyorsun ister istemez. yonetim tarafinda da gidip iki yerli stopere 7 milyon euro verilip sonra da transfere paramiz yok denilince de uzuluyor ve eehhh baslarim boyle ise demekten kendini alamiyorsun. seni kimsenin umursamadigini hissediyorsun. soguyorsun. bu kadar basit.
App Store'dan indirin Google Play'den alın