• 6255
    galip gelememe probleminin sebebinin savunma hattı olduğunu düşündüğüm takım. kim ne derse desin, tomas ujfalusi'nin sakatlanmasıyla yerine gelecek iki oyuncudan biri* tecrübesiz diğeri* ise hala spor toto süper lig gibi bir ligde olmanın şaşkınlığı içerisinde. üstüne, özellikle felipe melo'nun formsuzluğu da eklenince geçen zaman içinde* yediğimiz gol az bile.
  • 6259
    herkes savunmamızın kötü olduğundan dem vuruyor; doğru. ancak eksik. biz kötü hücum ediyoruz aynı zamanda. 8. hafta sonunda* en çok gol atan takım olmamız bu gerçeği değiştirmiyor. planlı bir şekilde hücum etmiyoruz. paslaşmalarımız oyun kurmaya yönelik değil. dozunda eleştiri iyidir. kafayı kuma gömmek doğru değil. hem ofansta hem de defansta kötü durumdayız. inşallah bir an önce rayına oturur her şey. her şeye rağmen şl'de gruptan çıkacağmızı da düşünüyorum. bunu da ekleyeyim.
  • 6262
    geçen sene nasıl 4-4-2 oynaması gerektiği için normal olarak oyun düzenini o şekilde değiştirdiyse bu senede 4-3-3 veya 4-3-2-1 ya da 4-5-1 şeklinde oyun yapısını oluşturması gereken takımımdır. artık kanat oyuncuları ile oyunu hücuma taşımak istiyoruz gibi bir görüntü veriliyor. amrabat ın takımda önemli bir figür olmaya başlatılması, sağ kanatta hamit in ısrarla oyuna adapte edilmeye çalışılması, oyun sıkışınca daha etkin olabilecek diğer hücum tercihleri yerine aydın ın sağ kanatta etkinliği artırma adına bir tercih olarak seçilmesi bunu gösteriyor.

    kanat oyuncularımızın savunmadaki açıkları kapatma yönündeki noksanları da çift forvet oyununu ilerde bize lüks kılıyor. hele ki burak takımdan ayrı kendi istatistiğine yönelik rahatsız edici bir oyun anlayışına büründükçe. orta alandaki selçuk-melo ikilisinin formsuzluk sorununu da bence ileriye dönük 4 oyuncunun* yükünü fiziksel olarak ya da mental olarak hazır gözükmeyen bu iki oyuncumuzun omuzlarına yüklenmesi oluşturuyor.

    sonuç olarak selçuk-melo-hamit düzeninde bir orta 3 lü bunları yedeleyecek yekta-emre-engin seçenekleri orta sahayı diri tutmaya yeterli olacak ve oyunu iki yönlü oynayabilecektir. kanatlarda da amrabat-aydın-emre-engin düşünülebilir. hatta gerektiğinde maç içerisinde forvet oyuncusu olarak koyulabilecek umut-burak-elmander kanatlara koyularak hücum gücünü artırabiliriz. kalabalık orta saha da futbolun en önemli yeri olan orta sahada oyuna hükmetmemiz açısından önemlidir.

    kanatsız dört göbek oyuncusuyla oynadığımız ve hücum gücünü çift forvetle artırdığımız geçen seneden sonra bu sene tek forvet ve 4-3-3 benzeri bir oyuna adapte olmamız gerekliliktir. saygılar sözlük.
  • 6264
    23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçında istediğimiz sonucu alamazsak fatih terim'in dedeiği gibi gerçekten dünyasnın sonu olmaz. teknik direktör ve takım için başarısızlık olur. ancak gruptaki tüm rakilerimize kaybetmek bize şampiyonlar ligine hazır olmadığımızı gösterir. bu durumda, yapmamız gereken lige asılıp, ünal aysal'ın dediği gibi sürekli şamypinlar ligine katılan bir takım olabilmek.

    ancak galatasaray'ın avrupa maçalrında totem manyağı olan birisi olarak, cluj maçı için rahatım diyebiliyorum. (sanırım bu da totem)
  • 6267
    bence takımın kondisyonu gayet yerinde, ilk defa oynayan sabri bile fazla sırıtmıyor sahada. herkes istekli, elinden geleni veriyor. sadece biraz şanssız ve heyecanlı. nasıl birşeyse bu sıralar sürekli 9 kişiyle kapanan takımlar çıkıyor karşısına. bu sene olmasa bile önümüzdeki sene daha başarılı avrupa maçları çıkaracağını düşünüyorum.

    ölüsü bile şu an ligde lider. herşeye rağmen bu senede şampiyon olacağını düşünüyorum. gönlünüzü ferah tutun.

    *
  • 6268
    23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçında hızlı oynaması gerekirken acele oynamıştır.

    tamam topun havadan oynanması en makul olanıydı fakat bu orta saha çizgisini geçen her adamın içeriye şişireceği manasına gelmemelidir. ortada selçuk boş iken onun ayağına verilmesi gereken toplar 30-40 metrelik ve havadan süzüle süzüle giden toplara dönüştü. bu şekilde 30 tane de orta açsan 50 tane de orta açsan bi sonuca varamazsın. topu topu 2 tane doğu orta yani kısa mesafeden sert ve kale sahasına orta açtık ve biri gol oldu, diğeri de burak yılmaz'ın beyniyle vurma girişiminde eridi.
  • 6270
    bir yandan envai çeşit şanssızlığı bir arada yaşarken, diğer yandan fenerbahçe balı benzeri bir bal havuzunda yüzen, şampiyonlar liginde gruplardan çıkma şansı devam eden takımdır. 23 ekim 2012 manchester united braga maçı'nı 2-0 mağlup durumdaki manu çevirmeseydi, şansımız tükenmişti. hatta daha da geçmişe dönelim, cluj braga'yı yenmeseydi, yine şansımız yoktu. demek ki biz de şanslıyız. kimse takımı asıp kesmesin, bu takımın gruptan çıkıp çıkmaması hala kendi elinde mi? evet. ne zaman ki gruptan çıkmamız başka takımların alacağı sonuçlara bakar, o zaman toplu katliamınızı yaparsınız.
  • 6272
    ciddi sekilde şansı ile inancı sınanan takımdır, takımımızdır.

    romanyada oynayacagı cluj macını kazanması takdirde gruptaki butun kaderi yine kendi ellerinde olacak olan takımdır aynı zamanda. son maca kadar sansımızı surdurecegimizi dusunuyorum. son macta bragayı kendi evlerinde yenip gruptan cıkma sansımız bile olabilir.

    evet suan icin tek puanımız olabilir ancak ben umutluyum. bu mactan once 8 puanın gruptan cıkmak icin yeterli olacagını dusunuyordum. hala oyle dusunuyorum. kalan maclarda hala 7 puan toplayıp ust tura cıkabiliriz.

    bunu hayalcilik olarak mı görüyorsunuz? kusura bakmayın ben öyle görmüyorum. galatasarayın hala söyleyecek son sözü var, biliyorum.
  • 6273
    23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı sonrası şapkayı önüne koyması ve taraftarından-yönetimine kadar hatalarıyla yüzleşmesi gereken takım:

    her şeyden önce o stadın üstünün kapatılmamasında emeği geçen eski-yeni yönetici, toki çalışanı, siyasetçi kim varsa yazıklar olsun ve allah bin türlü...

    gelelim transferlere. 3 kuruş daha az vereceğiz diye sistemin kilit oyuncularından biri 3 ay bekletildi. melo efendi de ,artık nasıl şımarttıysak, 3 ay boyunca yattı, gezdi, tozdu, belini döndüremez hale geldi. takımın orta sahası çöktü. türkiye liginde takımların savunma seviyelerine, zekalarına bakmadan oyun zekası sıfıra yakın olan dany'yi kadromuza kattık; bonservisine verilen 3,5 milyon ve kendisine verilecek yıllık 1 milyon düşünüldüğünde avrupadan çok rahat üst düzey bir stoper alınabilirdi. mesela chivu 3 yıllığına 6 milyona hayır demezdi herhalde. amrabat'a da inat uğruna 8 milyon euro verdik. ambarat kötü oyuncu değil ama ederi de 3-4 milyondan fazla değil. haliyle maddi olarak ipun ucu kaçtı ve sol bek transferine para kalmadı. üstüne ujfalusi sakatlandı ve para yok diye 35 yaşında ve lyon'da 5-10 maç idareten oynayıp emekli olacak bir adama emeklilik ikramiyesi sunduk. ayrıca kullandığımız ya da kullanamadığımız riera ve baros'u 3 ayda elden çıkartamadık ve yıllık 5 milyon euro'yu bir nevi çöpe attık.

    yabancı transferlerindeki hataya rağmen alabileceğimiz en iyi yerli oyuncuları aldık. hamit istenilen seviyeye çıkamasada umut ve burak'dan iyi verim aldık ve sezona iyi başladık. ancak kadro, stad ve antrenör açısından rakiplerimizden kat ve kat önde olduğumuz görülünce federasyon, yayıncı kuruluş ve yandaş medya tarafından fenerbahçe maçıyla beraber saldırılar başladı. engin'le başladılar, ırkçılığa 2 maç ceza verilen ülkede engin 11 maç ceza aldı. sonra burak'a saldırdılar, nobre'yi, anelka'yı, ahmet dursun'u unutanlar arif'i hatırladılar. volkan'ı, emre'yi, milli takımda gökhan gönül şokunu görmezden gelenler milli takım üzerinden selçuk inan'ı yıprattı. ne yönetim ne taraftar adam akıllı tepki vermedi. yönetim içerisindeki truva atları yüzünden tek sesi çıkan adam konuşturulmamaya başlandı. mahkemenin şike yaptı dediği iki takım üzerinde hiçbir yaptırımda bulunulamadı, cemal nalga olayından sonra fenerbahçe'nin üstümüze nasıl geldiğini hepiniz hatırlarsınız.

    yönetimin bu kadar hatası varda teknik ekibin yok mu? melo için 3 ay beklenilmesine yeterli tepkinin verilmemedi, amrabat inadı, dany tercihi, saha içinde bazı oyunculara fazla müsemma gösterilmesi, eboue'deki isteksizliğe çözüm bulunamaması, aydın yılmaz tercihi, riera'dan sol bek yaratma çabaları vs..

    tabi biz tarafların da suçu büyük. şu şike sürecinde bursa seyircisinin yaptığını bile yapamadık, oyuncularımıza yeterince destek olamadık. iki şampiyonlar ligi maçındada seyirci kötüydü. rakipler cehenneme değil, sıradan bir deplasmana geldiler.

    ezcümle; yaşadığımız şu sıkıntılı günlerde herkesin suçu var. ama hala çok güçlüyüz. silkinip kendimiz gelmeliyiz sadece.
  • 6274
    hakkında bir kaç satır bir şeyler karalamak istediğim takım kendileri. öncelikle şunu açık ve net olarak söylemek lazım, bu takımın tüm artılarına rağmen hala eksikleri var. tamamiyle sakatlıklardan ve kart cezalarından arınmış, on sekiz kişilik kadrosunun tamamı formda bir galatasaray futbol takımı dahi eksiklere, defolara sahiptir. bunu kabullenmekle başlamak lazım işe. ikinci olarak her ne kadar uzun süredir yazmasamda buraya ( ki bunun sözlükten bağımsız, tamamen kişisel nedenleri vardı ) elimden geldiğince sizlerin gönül verdiğimiz takım hakkındaki görüşlerini takip etmeye çalıştım. vardığım sonuç şu oldu: herkes bir iki oyuncuyu kafasında bellemiş, bazılarını günah keçisi bazılarını da mesih ilan etmiş; o boyda çığırıyor türküsünü. kendinize gelin beyler! italya'nın palermo veya napoli, almanya'nın dortmund veya münich, ingiltere'nin arsenal veya tothenam takımlarının oyuncuları hakkında konuşmuyoruz burada. en azından genel olarak onlar hakkında konuşmuyoruz diyelim. burada aslolan galatasaray! ve bu nedenledir ki; her bir galatasaray taraftarı bu takım hakkında olabildiğince objektif davranabilmeyi, olumsuzlukları ve olumsuzlukları aynı ölçüde görüp söyleyebilmeyi başarmak adına elinden gelen uğraşı vermelidir. en azından "çok seviyorum, destekliyorum; hepsi bu." tavrından öte bir noktada, takım ile ilgili fikir beyan etmek istiyorsanız; ki bu mecranın amacının bu olduğunu düşünüyorum; bahsettiğim şey mecburiyete yakınsayan bir gerekliliktir.

    burak yılmaz: evet, bazen pozcu olabiliyor burak. evet, top kontrolü zayıf. evet, çok ofsayta düşüyor ve bu da takımın hızını kesiyor. evet, bazen bencilleşebiliyor. gel gör ki; adam gol atsın diye alındı ve şu anda çıktığı maç/attığı gol oranı pek de fena değil. tabii ki galatasaray taraftarı her futbolcusu için objektifliğin bir nebze ötesinde beklentiye sahiptir. taraftarlık zaten bunu gerektirir. yine de sizi insafa davet ediyorum, takımın başında onu eğitebilecek; eksiklerini giderebilecek bir hoca var. bu adam da bize geçen yıllar boyunca gelişime açık bir futbolcu olduğunu kanıtladı. an itibariyle de az veya çok; ki bana göre yeterli düzeydedir; katkı veriyor.

    eboue: form grafiğinde bir düşüş seziyorum. daha ziyade bir isteksizlik var gibi üzerinde. çözüm yine fatih hoca'dan başkasında değil. ayrıca takımın genel olarak formu arttıkça onun da daha iyi olacağını düşünüyorum.

    dany: günah geçiliği ile mesihlik arasında gezenlerden bir diğeri. şunu kabul edelim; kitlesel egomuza yönelik goygoyu bir kenara bıraktığımızda yüzleşeceğimiz bir gerçek var. biz bir real madrid, bir barcelona, bir manu ayarında değiliz. onların aksine bir çok mevkimizde bir veya bir kaç defosu olan potansiyelli, kalibresi yüksek oyunculara sahibiz. onlarda ise durum tam tersi; bir veya bir kaç oyuncuları defoya sahip sadece. bu yüzdendir ki; onlar her sene şampiyonlar ligi kuraları çekildiğinde favoriler arasındadır. şu an rakibimiz olanlar onlar değil ama hedefimiz onlara gerçek anlamda rakip olabilmektir; gaye bu olmalıdır. bunları neden yazıyorum, dany alt başlığı altında? çünkü; bu adamın hızı ve gücü gerçekten üst seviyede. pozisyon bilgisi ve mental zayıflığı yönünden kıyasıya eleştiren arkadaşlar görüyorum bu adamı. yapmayın. klişeden ölen var biliyorum ama gelin görün ki bu adam da bahsettiğiniz defolar olmasa zaten bu saydığım takımlardan birinde olurdu. en iyi ihtimalle ha aldılar ha alacaklar diye içimiz içimizi yiyor olurdu. (bkz: fernando muslera) dany mental özelliği ve pozisyon bilgisi gelişime açık, potansiyelli bir stoper. üzerine düşülür ve kendisi de sıkı çalışırsa bahsedilen seviyeye gelmekte hiç zorlanmayacak bir oyuncu. yani tam olarak galatasaray'ın oyuncusu.

    felipe melo: belki de en az değinilen, günah keçisi olmaktan çok mesihlik rütbesinin nimetlerinden faydalanan orta sahamız. bir kaç arkadaş egosunu takımın önüne koymaya başladığından, formsuzluğundan ve umursamazlığından bahsetmiş. bu gibi durumlar mevcut, gözlemlemsi çok da zor değil. ancak şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki; çözülmesi en kolay sorunlardan birisi melo'nunki. bir kaç hafta daha zaman verin, düzelecektir. düzelmezse mi? aklıma getirmek dahi istemem ama ligi geçen seneki bizans oyunları olmadığı halde zorlanarak kazanır, şl veya avrupa ligi macerasını da kısa keseriz. yine de düzeleceğine inancım tam. ne demiştik? objektifliğin bir tık üstü, pozitif anlamda.

    hamit altıntop: günah keçisi vol3. sanırım ilk bir kaç haftanın kötü izlenimi goller ve asistler gelene kadar üzerinden silinmeyecek hamit'in. oysa son bir kaç maçtır, formsuz galatasaray takımının en diri, en olumlu katkı veren ve yokluğu en fazla hissedilen oyuncularından biri. joker özelliği olması ve deneyimi de cabası. apoletlerinden ötürü beklenti objektifliğin oldukça üstüne çıktı, temel sorun bu olsa gerek. oysa hamit her zaman düz oyunuyla ve disipliniyle ön planda olan, teknik kapasitesi kısıtlı ancak oyun bilgisi üst düzey olan bir futbolcu olmuştu. sizi bilmem ama benim izlediğim ve beğendiğim hamit altıntop böyle bir oyuncuydu. zor zamanlarda duymanın en sinir bozucu olduğu kelimedir, bilirim; ama biraz daha sabır. iki üç hafta kadarcık.

    umut bulut: potansiyelinin tamamına yakınıyla oynadı, geldiği günden bu yana. verdiği olumlu katkı gerçekten oldukça fazla. açıkçası beklentimle tam olarak örtüşen bir oyun oynuyor. mesnetsiz biçimde eleştirenler, "baros dururken bu adam oynuyor yeaa şampiyonlar ligi'nde." diyenler açıkçası fazla romantikler.

    amrabat: günah keçiliği ile mesihlik arasında astral seyahette olanların bir diğeri. arkadaşlar, bu adam ne arjen robben ne de cihan haspolatlı. bu adam genç sayılabilecek yaşta olan, hollanda ekolünden yetişme, potansiyelli, delici özelliği ve teknik becerisi yüksek bir 4-3-3 kanat oyuncusu. 4-3-3 kısmını üstüne basa basa söylüyorum. bu adam hayatı boyunca hep ikinci-üçüncü forvet olarak oynamış. orta saha ile forvet arasında bağlantı noktası olmuş, birileri ona topu taşımış, o da almış; basmış çalımı vurmuş gol atmış. basmış çalımı, inmiş sıfıra, kesmiş içeri asist yapmış. şimdi bu adam 4-4-2 gibi özveri isteyen ve düzenli kaosa yakınsayan bir sistemin kanat oyuncusu olarak görev alıyor. üstelik kayseri'de maruz kaldığı kaprisler yüzünden uzunca bir süre maça çıkamadı. maç eksiği maalesef yeni yeni kapanıyor, bu eksiği giderirken de diğer yandan yeni rolüne adapte olmaya çalışıyor. çalışıyor derken bunu olabildiğince içi dolu bir biçimde söylüyorum; gerçekten çalışıyor. tribünden maç izlediğiniz bir günü sadece amrabat'a odaklanmaya ayırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. yine zor günlerin o kabuslara gebe kelimesi; sabır. bonservis bedelinin altında ezilmeyecek, hatta belki de sene sonunda o bedeli ezip geçecek.

    genel olarak takım adına bir özet geçmek gerekirse; içinde bulunduğumuz günlerde engellemez bir düşüş içindeler. bunda yönetimsel veya teknik anlamda bir takım hataların rolü yadsınamaz, şanssızlıklar da takımın ensesinde boza pişirmekte ısrarcı. ancak böyle dönemler olur, büyük takımlar bu dönemleri genelde kısa sürede atlatabildikleri için büyük takımdırlar. galatasaray futbol takımı, bu günleri atlatması için gerekli tüm teknik ve mental özelliklere sahiptir. bütün defolarına ve gediklerine rağmen başarılı olabilecek bir bütünü ihtiva etmektedir. eser miktarda şans ile, beklentinizin daha üstüne çıkmaya muktedirdir. tüm bu şanssızlıkların ve formsuzluğun hüküm sürdüğü günlerde dahi ligde liderliğini sürdürmektedir, şampiyonlar ligi'nde ise önünde kazanabileceği üç maç daha vardır. burada yazdım mı hatırlamıyorum, ancak ilk maçımızı oynadığımız günden bu yana bize grupta on puan toplamanın bir üst turun kapısını açacağını söylemiştim. bu sözümün arkasındayım, on puan bu takıma tur atlatır. üç maç itibariyle bir puan toplayabildik, önümüzde üç maç var. ve alınabilecek dokuz da puan var. imkansız değil. ben hiç bir zaman bu takıma inanmaktan vazgeçmedim. üç sene önce, sekizinci bitirdiğimiz sezonda bir ara üst üste bir kaç galibiyet ile şampiyonluk yarışına ortak olabileceğimizi düşündüm. stoperde kewell oynarken yediğimizden fazla atıp turu geçeceğimizi düşündüm. size de tavsiyem odur ki; umutvar olun. umutvar olmayacaksanız taraf olmanızın hiç bir anlamı kalmaz zira.

    kısa not: bir adet sol bek, bir adet skora katkı sağlayabilecek; on numara meziyetlerine de sahip kanat oyuncusu ve bir adet gol üstadı lazım bu takıma. ayrıca cris kesinlikle ama kesinlikle hataydı. aksini iddaa edenle sabahlara kadar tartışırım. formsuz ve hatta daha masraflı olan kolo toure kat be kat daha faydalı olurdu; ancak geçmiş olsun. umudumuz görev aldığı süre boyunca maksimum fayda sağlaması ve sene sonunda bu birlikteliğin güzel bir şekilde bitmesi yönünde.

    bir hatırlatma: geçen sene antep maçından sonra "bu takımdan olmazcıları", "bu böyle gitmezcileri" ve diğer olumsuz güruhu karşıma alıp; düzelecekler dedim. ısrar ettim, bu bir kumar değildi; dolayısıyla kazandım. bu sene de aynı şekilde ısrar ediyorum, bu takım başarılı olacaktır. özellikle şampiyonlar ligi'nde en hafif başarısızlığı üçüncülük olur da; uefa avrupa ligi'ne giderse biraz kura şansıyla bize çok güzel anlar yaşatabilirler. o potansiyel mevcut.

    bir hatırlatma daha: "rüya takım" değiller! "los galacticos" hiç değiller! "avengers" hiç ama hiç değiller. sadece iyi futbolculardan oluşan, günahları ve sevaplarıyla iyi bir yönetime ve teknik ekibe sahip olan, iyi bir takımlar. mükemmeli beklediğinizi biliyorum, ben de onu bekliyorum ama mükemmelin zaman alacağını da biliyorum.

    üşengeçlikten çükü düşse eğilip alamayacaklar için özet: sabır ve umut!
  • 6275
    sezon başında ön tarafı olduğu gibi yenilenen takım. amrabat, burak, umut, hamit... arkada da dany yeni. sol bek arayışları var. ben ciddi anlamda uyumsuzluk görüyorum takımda. oyuncular birbirini yeterince tanımıyor. amrabat ve hamit'in fizik güçlerini yukarı çıkarması gerek. amrabat'ı büyük takım oyuncusu olmaya adapte etmek gerek. en azından bir sezona ihtiyacı var. melo'nun ikinci yarıya kadar kendine geleceğine ihtimal vermiyorum. devre arası kampında sıçrama yaptı, yaptı. yoksa sefilleri oyanamaya devam eder. hamit de aynı şekilde.

    takımın kadro mühendisliği esasında iyi, ama ciddi sorunlar var. kilit noktadaki bazı oyuncular uyumsuz veya güçsüz. belki ikinci yarıda aşılmış olur bu sorunlar. ama kolay değil. bu takımın kampa ihtiyacı var. kapağı uefa'ya atabilirsek belki önümüzdeki yıl için avrupa puanımız daha iyi olur. şu aşamada benim tek önemsediğim nokta bu.

    bir de şans konusu var ki "şans onu hak edene iltimas geçer." der pasteur. biz hak etmemişiz demek ki. altı maç kaybını şanssızlıkla açıklayamazsın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın