• 5701
    şu konjonktürde asacak kesecek, lafı gediğine oturtup medya önünde yumruğunu masaya vuracak bir kulüp atmosferi yoktur. yönetimlerden bağımsız bu durum. ünal aysal'ın başkanlığı döneminde öyle davranıp sonra istifaya zorlanması da bu konjonktürle alakalı bir durum. o kadar yönetim gördük hepsi bu tarz olaylarda aynı karakterde. aziz yıldırım gibi birisinin bile eski yaptırım gücünden eser kalmamıştı.
  • 5702
    olağanüstü genel kurul toplamak için daha neyi beklediklerini merak ettiğim spor kulübü.

    yanlış anlaşılma olmasın. yönetim kurulu toplantısından bahsetmiyorum. ya da seçimli genel kuruldan bahsetmiyorum. yönetimin fatih terim'i yalnız bıraktığından bahsediyoruz. ama bizim kulüp üyeleri de yönetimi yalnız bırakıyor.

    çıkıp kapalı bir toplantı yapmaları gerekir. sadece toplansınlar, yeter. içeride ne konuşulduğunun dedikodusu ve spekülasyonu yeter.
  • 5705
    her hafta doğranan, lime lime edilen, ite köpeğe maskara edilmiş türkiye'nin en başarılı ve en büyük kulübü.

    siyasetin her türlü kurum ve kuruluşa bulaştığı bu kirli düzende debeleniyoruz. sadece galatasaray özelinde değil bu debelenmemiz, hayatın her yerinde bir şeylerin korkusuyla yaşıyoruz. yarın akşam ne yiyeceğini bilmeyen insanlar sanki kör olmuşcasına bu düzene destek çıkmaya, bu çarkın parçası olmaya devam ediyorlar.

    ağızlardan hiç düşmeyen bir tabir var: "25 milyon galatasaraylı...". 25 bin kişi toparlanıp riva'ya yürüyemiyor ya da toplu halde digitürk üyeliklerini iptal ettiremiyorlar. neden? korku ve keyfine düşkünlük. "aman, başımıza bir şey gelir sen karışma." diye diye her şey normalleşti, kimse sesini çıkartamaz oldu...

    insanlar sosyal medyada yaşamaya devam ededursun, hayat hala sokakta yaşanıyor. burada ben sabaha kadar yazayım, gerçek hayatta eyleme dökülmüş bir şey olmadıkça faydası yok. ultraslan yine bildiri yayınlayacak, hashtagler dünya gündemine girecek, insanların gazı bir şekilde alınacak. peki haftaya? ondan sonraki hafta? bu devran ne zaman dönecek?

    bu devran dönmez arkadaşlar. bizler böyleyken dönmez. bu da sadece bizim canımızı yakmakla kalmaz, herkesin canı bu çark döndükçe yanar. bugün 'galatasaraylı ağlaklığı' diye sağda solda geveleyenler, yarın aynı şey kendi başına geldiğinde derdini yanacak kimseyi bulamaz.

    birlik yok, beraberlik yok, objektiflik yok, hataya hata demek yok, kötüye sen kötüsün diyecek cesaret yok... tribün tekeli ultraslan bildiri yayınlamakla kalmayacak, tepkisini her yerde verecek. galatasaraylı kardeşim "benim üyeliğimle ne olur ki?" demeyecek, bu düzenin parçası olmayacak. kulübü ve milyonları yönetenler acilen bir eylem planı belirleyecek ve bu planı korkusuzca gerçekleştirecek. vicdanı olan, fanatizmden gözü kör olmamış her taraftar da bu durumdan rahatsızlığını dile getirecek, beşiktaşlı kardeşim bugün kazandığı 3 puanı yarın fazlasıyla kaybedeceğini anlayacak.

    pastanın en büyük payına sahip, "25 milyon"u arkasına almış galatasaray'ın yaptırım gücü bildirilerle, basın açıklamalarıyla sınırlı kalmamalı. bu yangın üfleyerek sönmez. bizimkisi yine hayalden öteye geçmeyecek ama keşke bazı şeyleri bu kadar kolay geçiştirmesek, kabullenmesek.
  • 5706
    ligin 14. haftasını aleyhine 7 penaltı verilerek tamamlamış kulüptür. bu demek oluyor ki her iki maçta bir aleyhimize penaltı çalınmış. bizim kullandığımız penaltı sayısı ise sadece 1. geçen sezon da aleyhine en çok penaltı çalınan takım yine bizdik. ikinci yarıda transfer yapılırsa, eksikler de gelirse hakemleri de yenecek seviyeye geliriz. şu durumda zaten eksik ve formsuzuz. hem hakemi hem rakibi yenmek mümkün değil.
  • 5708
    ilk entryimi bu başlığa girmek istiyorum.

    türkiye’nin avrupaya açılan penceresi, 21 şampiyonluğu olan, sayısız başarılarıyla gözlerimizi yaşartmış, türkiyenin en büyük kulübü...

    kendimi bildim bileli tuttuğum takımdır. hayata olan inancımı, umudumu, hırsımı, azmimi kaynak edindiğim gururumuzdur.

    bu günlerde takım olarak zor günler geçiriyor. fakat büyük galatasaray taraftarı her daim takımının arkasında bir zırh gibi duruyor. bu taraftar kenetlendiğinde neler yapabileceğini, neleri başarabileceğini o kadar çok gösterdi ki... geçen seneki şampiyonluk bunun en büyük örneğidir.

    galatasaray türkiyenin en büyük sivil toplum örgütüdür.

    1 uefa kupası
    1 süper kupa
    21 lig şampiyonluğu
    .... ve daha nice kupaları ve başarıları vardır.

    bu sezon* devre arasına az hasarla girerse şampiyon olacağına inancımız tamdır. bu kadar cezalara ve saha içindeki operasyonlara rağmen şaşmayan bir şey var ki o da allah’ın adaleti... o hiç şaşmaz.
  • 5710
    2018-2019 sezonu 15. haftası itibariyle 25 puan toplayarak 2017-2018 sezonundaki hâlinden 7 puan geriye düşmüştür. taraftarının sağa sola saldırmak ya da inan edip 3-4 günde bir kenetlenip durmak yerine takkeyi önüne koyup düşünmesinin, doğru ve dozunda tepkileri göstererek takıma, teknik direktöre ve en önemlisi basiret fukarası galatasaray yönetimine gereken mesajları vermesinin zamanı gelmiştir.
  • 5711
    http://gss.gs/0o7.jpg
    aynen bu resimdeki gibidir durum. senin yönetimin senin takımının o kafese girmesine izin verirse, senin futbolcun o kafesten kurtulmak icin hiç çaba göstermezse, senin teknik adamların kapının kilidini bulmak yerine kafesin demirleri ile kavga ederse, seenin taraftarin o aslanin kafese konmasından sonra ortalığı yangın yerine cevirmezse böyle eşeklere maskara olursun.
  • 5712
    burada artık öylesine fbliler'in fb cumhuriyeti tadında avrupa devi gs imalı entryler girilmeye başlandı ki birinin ofsaytlanmak pahasına bunları yazması gerekiyor, acaba galatasaray'ın avrupai manada repütasyonunu abartıyor olamaz mıyız?

    yani her kulüpte olduğu gibi bizde de hatalar vardır muhakkak da, mesela biz porto seviyesinde değiliz yani ne yaparsak yapalım olmamız çok zor. ara ara meydan okumamız onların seviyesinde olduğumuz anlamına gelmez. bunun yanında nihayetinde türkiye'de faaliyet gösteren bir organizasyon galatasaray. geleceği maksimum seviye belli. iyi bir jenerasyon yakaladık, 1998-2002 arası başarılıydık o kadar. devamı gelmedi. galatasaray tarihi'ni geçelim türk futbol tarihi'nde istisna o dönem. bizim taraftar galatasaray'ı hep 1996-2000, avrupai anlamda da 1998-2002 arasındaki gibi sanıyor, gs öyle olmalı diyor da, senin tarihinde o dönemin 2. bir eşi yoksa o dönem istisnadır. 1996-2000 veya 1998-2002'yi baz almak yanlış olur. son 20 avrupa maçında 2 galibiyeti olan, 19 sezondur ne şampiyonlar ligi'nde ne avrupa ligi'nde yarı final dahi görememiş bir takıma avrupa takımı denmez. ha türk futbolu'nda en başarılı en büyük biziz o ayrı. ama o kadar. büyüklüğümüz lokal yani avrupai değil. avrupa'daki başarılarımız dediğimiz olaylar da türk futbolu ölçeğinde çok büyük başarılar. ölçeği avrupa'ya aldığımız an, sıradan olduğunu çok rahat görebiliyoruz.

    kıssadan hisse, bitik denen porto da schalke de bizden daha iyi takımlar ve daha avrupai kulüplerdi, sonuncu olmamak bizim için normal bir durumdu sonuncu olmuyoruz. diyoruz forvet alınsa çıkardık. hadi bu maçı forvet olsa kazanabilirdik de ilk porto maçının alakası yok forvetsizlikle falan. hala sorunu yanlış yerde arayıp duruyoruz. hatta porto maçında sinan'ın ilk yarı sonunda depara kalktığı bir pozisyon var. gomis olsa topu ceza alanına giremeden kaptırırdı muhtemelen. sorun gomis'in satılması falan da değil o yüzden. kaldı ki geçen sene bu takım deplasmanlarda falan silik kalıyordu. geçen sene tek kulvar olduğumuz için ittire ittire şampiyon olduk. taraftarın önemli bölümü tüketim toplumuna alıştığı için her şeyi transfere bağlıyor. ligde öne geçtiğimiz halde, hatta 2 farklı öne geçtiğimiz halde verdiğimiz maçları da buna bağlıyoruz yetmiyormuş gibi.

    şimdi muhtemelen denecek e çok değil 5-6 sene önce gruptan çıktık real'i juve'yi yendik sahayı dar ettik falan. 2013'te şanslı kura geldi çıktık, 2014'te de juventus kötüydü denk geldi çıktık. sonraki sene 1 puanla sonuncu olduk. sonraki senede de astana geldi de 3. olabildik. 1998-2002 arası cidden iyiydik ama 2013'tür 2014'tür falan bence biraz denk geldi. ne real'e sahayı dar edecek kadar iyiydik ne de juventus'u eleyecek kadar yoksa. denk gelip yenmemiz de elememiz de onların seviyesinde olduğumuzu göstermez.
  • 5713
    tarihsel olarak birkaç istisna dışında herdem isiyasal iktidarlarla sorunlu bir münasebeti haiz camiadır. zira bunun sebebi galatasaray'ın türk-islam ahalisinin maneviyatını haiz olması ve batıyla mücadeleyi düstur edinmesidir.

    bu yüzdendir ki başta ikinci mahmut olmak üzere onun gibi reformist liderler galatasaray ile uğraşmış hatta defalarca kapısına kilit vurmuşlardır. ikinci abdulhamit bir başka galatasaray düşmanıdır. zaten osmanlının en dindar padişahı olması hasebiyle muhalifleri tarafından sanki diğer padişahlar afyon kullanmamış gibi adını afyoncu padişaha çıkarılan ikinci bayezid dışında galatasaray destekçisi herhangi bir osmanlı padişahı olmamıştır. zira tiynetleri fütühata değiş işrete yatkın olan bu zatlar galatasarayın doğal hasmıdırlar...

    abdülaziz bile mektebi sultaniyi kurdurusken çekinmiş ve nazırlarına tıbbiye-i şahane ve enderun dönemlerinden örnekler vererek gül baba'nın galata saray-ı ocağı'na şüpheyle yaklaşmış; ancak ve ancak batı hayranı talebelerin yetiştirileceğine ve milliyetçi vatanperver bir nüveye asla sahip olamayacağına dair taahhüt alarak galatasaray lisesinin kuruluşuna kerhen de olsa tasdik etmiştir.

    nitekim şemseddin sami'nin oğlu ve bir grup vatanperveer ittihatçı genç ki hemen hepsi ya gazi oldu ya da şehit, gül baba'nın ülküsünü yeniden canlandırana kadar haikaten de lise, gavura gavur demeyen, baltalimanı ahitnamesinin kölesi, ıslahat ve tenzimat fermanlarına kuran-ı kerim'den ve türk bayrağından daha önem veren nesiller yetiştirmiştir...

    bu gidişe ali sami fraşeri ve arkadaşları dur demiş ve galatasaray spor klubünü kurmuşlar hemen ardından lise müdürü abdurrahman şeref mutlakiyetçi abdulhamit yanlılarıyla bu bir avuç vatan evladını sindirmeye çalışmış, pazar ligine kabulünü engellemiş, ne türklüğün timsali kırmızı beyazı ne de gül babanın sarı kırmızısını kabul ettirmemiş ancak ve ancak habsburgların resmi renkleri olan sarı-siyahı galatasaray renkleri olarak tescil ettirmişlerdir. hemen ardından kurulan cemiyet halihazırda spor kulübü derneğine musallat olan yapıda devam etmektedir. her ikisi de galatasaraydır işte tam da bu yüzden sizin kastettiğiniz liseci zihniyet cemiyettir her lise mezunu değil...

    ikinci meşrutiyet ilan edilip tüm islam tarihinde en çok toprak kaybeden, rusları yeşilköye kadar getiren ikinci abdulhamit devrilince de galatasaray-iktidar ilişkisi açısından pek bir şey değişmedi. zira ziya gökalp ittihat ve terakki kadrolarına altınorduyu kurdurtup bugünkü şükrü saraçoğlu stadının yerinde ittihat stadını türkiyenin ilk stadı olarak inşa ettiler. teşkilat union club gibi nice ittihatçı yapıları desteklese de genellikle fraşeri biraderler yani ali sami yen'in amcaları ve tevfik fikret için galatasaray'a sempati duysalar da herhangi bir destek görmedik.

    üç paşalar devri bitince de işbirlikçi ahrarcılar iktidar olunca çok sıkı bir şekilde fenerbahçe desteklendi taa ki istanbul'u ingiliz işgalinden kurtarana kadar...

    herkes yaverleri hasta galatasaraylı olan, tevfik fikret hayranı, mekteb-i sultani'yi defalarca ziyaret eden mustafa kemal atatürk'ün galatasaray'a yardımcı olacağını beklerken ve rahmetli atatürk de bunu tasarlarken; ali sami yen'in mustafa kemal'in galatasarayın rejimin takımı ve yüzü olması talebini reddetmesiyle ters tepti. zira atatürk örnek sporcuların türk ülküsüne yakın bir şekilde yetiştirilmesi ödevini en iyi galatasarayın gerçekleştirebileceğini biliyordu. lakin ali sami yen fikri hür vicdanı hür irfanı hür bir galatasaray için bugünün real madridi olmayı yani rejimin desteğini elinin tersiyle iterek karşılıksız türk milli olimpiyat komitesinin ve türk milli futbol takımının başına geçti.

    aradan geçen yıllarda mustafa kemal büyük türk tarihçilerinin şerhlerine karşı ki bunların başında büyük turancı zeki velidi togan hoca hazretleri de gelir, türk tarih tezini ve güneş dil teorisini geliştirdi. bunun için o dönemki başkanımız yusuf ziya öniş'e 10 sene önce ali sami yen'e yaptığı teklifi yeniledi. yusuf ziya öniş liberal bir adamdı ve ittihatçı, delicesine bir vatanperver değildi bu teklifi bir emir telakki etti. böylece galatasaray tarihindeki en büyük kırılma yaşandı ve galatasaray bölündü. hatta yok olmanın eşiğine geldik zira ateş-güneş olayı (bkz: ateş güneş/@ismailenver) vukuu buldu. ve kudretli kadro hareketi üstümüzden geçti her maç madara olduk. ali sami yen 1 yıllığına başkan oldu son kez ve bizi yine yok olmaktan kurtardı en nihayetinde güneşspor şampiyon olmuş ve atatürkün hiddeti geçmişti. böylece hasta beşiktaşlı ismet inönü'nün atatürk'e ingiliz ayak bağı hakareti sonucunda görevden alınmasıyla yerine gelen büyük ittihatçı, teşkilat-ı mahsusa üyesi, galatasaraylı celal bayar sayesinde üzerimizdeki baskı kırıldı.

    hemen ardından mustafa kemal atatürk hakkın rahmetine kavuşunca bu sefer de karanlık inönü yılları geldi... bakmayın siz hakkı yetenlerin baba olduğuna onlar birer gaspçıdırlar... galatasarayın çalınan şampiyonlukları hep milli şefin emriyle bjk'ye verilmiştir...

    celal bayar yeniden devletin tepesine oturunca görece rahat bir dönem geçirdik bunun üzerineyse 27 mayıs gelip üzerimizden geçti... rahmetli başkanımız sadık giz sırf galatasaray adasını bize kazandırdığı için hücrelerde süründü...

    60'lı ve 70'li yıllardaki milli birlik konseyi zihniyetindeki milli demokratik devrimci askeri cuntaların galatasaray'a hep mesafeli durmasının sebebi de budur zaten... ne var ki kenan evren zamanında iyiden iyiye 1980-83 arasında milli güvenlik konseyi tarafından inim inim inletildik. ardından ali tanrıyar başkanımız sayesinde görece avrupa başarısını esas hedef koymamızdan ötürü dışa açılımcı özal iktidarında rahat bir nefes aldık ki kendisi de hasta bir fenerliydi bakmayın tonton görüntüsüne rahmetlinin...

    1990'larda da klasik olduğu üzere benzer muameleler görsek toplandığında 2 sene bile başbakanlık yapamamış olan mesut bey üzerinden böyle bir algı oluşturuldu; galatasaray iktidar tarafından destekleniyor. onca yazılana rağmen utanmadan bunu söyleyenlerin sığınacak tek dalı o dönem galatasaraylı ata aksunun etkinliğidir türk futbolunu yönetirken...

    2002 sonrasında da zaten tayyip bey tüm gücüyle fenerbahçe'yi desteklemiştir. cumhurbaşkanı olduktan sonra tarafsız davranır gibi gözükse de bunun esas sebebi fenerin rezil bir duruma düşmesidir. bu yoklukta da emine erdoğan sahibi olduğu eski ibebeyi elinden geldiğince desteklemekte ama akp içinden muhalefetle karşılaşmaktadır.

    ezcümle 550 yıllık tarihimizde ikinci mahmut, ikinci abdulhamit ve ismet inönü gibi çok sıkı galatasaray düşmanı devlet başkanlarına rağmen sadece mesut yılmaz'ın karşıt örnek olarak gösterilebilmesi bile işbu başlığın muhteviyatının ne denli haklı olduğunu gösterir. düşünün bir kere nerede 40 yıl mutlak hüküm sürenler nerede koalisyonlarla hepi topu 2 yıl bile tutmayan bölük pörçük bugün tarihe karışan başbakanlık makamı... takdir siz aslan parçalarının...

    velhasıl-ı kelam galatasaray batıya açılan pencere değil batıya uzanan bir mızrak ucudur; avrupanın duyduğu ayak sesleridir ve paradigması doğuyu muasır medeniyetlerin üstüne çıkarmak batıyı alt etmektir. bu yüzden batı yanlısı her konformist iktidar günümüzde olduğu gibi geçmişte de galatasaray'a ontolojik olarak karşıdır. galatasaray muhaliftir ve en ideal türk yurdudur...

    dikkat ettiniz mi renktaşlar tüm bu iktidarlar yok oldu ama galatasaray ilelebet baki kalacaktır!!!
  • 5714
    galatasaray'da kaç çalışan olduğu ve ortalama ne kadar maliyetlerinin olduğu hep merak edilen bir durumdur...sizler için hiçbir yerde bulamayacağınız bir döküm çıkardım...futbol'daki çalışan sayısı bilinmekle beraber daha önce bahar aylarında basketbol'daki çalışan sayısına da ulaşmıştım...ne var ki kulüpteki diğer çalışanlara dair kesin bir sayıya sahip değildim...geçen hafta bazı sayılar duymuştum bugün itibariyle de bunları birkaç yerden teyit edebildim ve size nihai vaziyeti aktarıyorum...

    önelikle bu personel sayıları 31 mayıs 2018 itibariyle olup kapsayıcıdır...yani hem derneğin hem sportif aş'nin hem onun bağlı ortağı olan ve aynı zamanda iştiraki olan mağazacılık aş'nin; galatasaray tv (eski adıyla iletişim aş'nin) hem de gayrimenkul aş'nin toplam personel sayılarını vereceğim...

    1) sportif aş çalışan sayısı = 330

    2) mağazacılık aş çalışan sayısı = 196

    3) iletişim aş çalışan sayısı = 62

    4) gayrimenkul aş çalışan sayısı = 7

    5) dernek basketbol şube çalışan sayısı = 64

    6) dernek voleybol çalışan sayısı = 31

    7) dernek su sporları çalışan sayısı = 68

    8) dernek diğer şubeler çalışan sayısı = 32

    9) derneğin diğer alanlarda çalışan sayısı = 176

    yani sporcular ve fatih terim hariç 966 kişi bizden bordrolu olarak ekmek yemekte...
  • 5715
    bu akşam viktoria plzen roma'yı 2-1 yendi, grupta 7 puan topladı. bu grupta, son maçlar başlamadan önce aynı grupta yine 4 puanlı cska, uefa avrupa ligi'ne gidebilmesi için real madrid maçını kazanması gerekecekti. adamlar bernabeu'da 3 tane attılar, uefa'ya gittiler.

    biz de uefa'ya gittik, 4 puanla, schalke'nin sayesinde. dün iyi oynadık, evet, ancak bu yeterli olmuyor. elalem bernabeu'da real'i 3'lüyor, kimsenin ipine takmayacağı plzen roma'yı dize getiriyor. öbür grupta kızılyıldız napoli, psg ve liverpool'un olduğu grupta bizim kadar puan topluyor.

    soruyorum, bu takımlar bizden daha mı iyiler? yok değillerse, neden bu sezonun en basit grubunda bu ölüm gruplarında olan takımların topladıkları puanlarla aynı puanı toplayabildik?

    (bkz: 12 aralık 2018 viktoria plzen roma maçı)
    (bkz: 12 aralık 2018 real madrid cska moskova maçı)

    ne yazık ki (bkz: 11 aralık 2018 galatasaray porto maçı)
  • 5717
    türkiye'nin tek demokratik kurumudur. her seçimde, her divanda defalarca ispatladığımız ve ispatlamaya devam edeceğimiz hakikattir. türkiye'nin tek demokratik kurumu olduğumuzu her divanda, her olağan ve olağanüstü kongrede, her münazara ve mülakatta ispat ediyoruz. gurur duyuyorum galatasaraylı olmaktan.

    bugün fenerde, bjk'de siyasi tartışmalar akp-chp ekseninde olurken bugün galatasaray hazirununda resmen anaplı ve dspli eski siyasetçiler türkiye gündeminden bağımsız ahlaklı bir şekilde kürsü ahlakına uygun tartışıyorlar :)

    6 ayda 2 seçim yapıp başkan değiştiren sene-i devriyesi dolmadan taraftarın yeniden seçim istediği bir kurum nasıl türkiye'nin en demokratik kurumu olmaz :) türkiye'de her ay üyelerine hesap veren başka bir oluşum var mı? bizim 1 ay sonraki divanı beklemekten aciz 15 gün sonraya noter kanalıyla olağan üstü olarak divan toplayan üyelerimiz var :) bunlar hakikat ve hepsi yaşandı.

    türkiye'deki siyasi partilerde bile kendi içlerinde demokratik ortam yok ne akp'de ne chp'de ne mhp'de ne hdp'de... allahınıza kurban be emin bülend'in, celal ibrahim'in, ali sami'nin arslanları!!!

    aksini iddia etmek haksızlık ve izansızlıktır. hocadan sıkılınca hoca, başkandan sıkılınca başkan değiştiren bir camiayız hemen geçmişi unutmayalım ve galatasaray'ı da hafife almayalım. biz kendi komplekslerimizin çok üstünde bir camiaya sahibiz. günlük reflekslere kurban edilemeyecek kadar büyük...
  • 5718
    kulübün geleneklerine ve kültürüne bağlı kalmak kaydı ile yabancı sermaye tarafından satın alınmasına karşı çıkmayacağım takımım. hemen köpürmeden önce neden istediğimi okuyun ;

    1- liseli statükocuların bağnaz kurallarını yıkmak
    2- galatasaray'ın parasını hesapsız kitapsız harcayan, zerre hesap vermeden çekip giden başkanlardan kurtulmak. (ibra edilmezse başkanlar sorumlu olur ama böyle şeyler cemiyette ayıp olduğu için dursun özbek dahi ibra edildi)
    3- daha kaliteli oyuncularla avrupada kupa* ve ligde daha başarılı sonuçlar almak. (halihazırda en başarılı kulüp olsak da arayı açmamız da mühim)
    4- sermaye kontrolüne geçen ve makası oldukça açan avrupa kulüpleri**** ile aradaki makası bir nebze daraltmak. (fatih hoca da bu konuya değinmiş, özellikle şampiyonlar liginde aşırı açılan makas sebebiyle, küçük takımların başarı şansının düştüğünü söylemişti)

    nihayetinde dünya sürekli değişim içerisinde. tarih boyu olmaz denilen bir çok şey bugünün standardı haline geldi. futbol ekonomisi ise küreselleşiyor, sermaye kontrolüne giriyor. sermaye desteği alamayan kulüpler orta - uzun vadede iflasın eşiğinde.* soru şu ; 'biz bu kaçınılmaz değişimi erkenden yaşayarak avantaj mı sağlayacağız, yoksa atı alan üsküdarı geçtikten sonra yetişmeye mi çalışacağız?'

    edit: mevcut futbol gelirleri ile türk kulüplerinin milyarlarca lirayı bulan borçlarını ödemesini beklemek gerçekçi değil. ya devlete olan borçlar için siyasiyelere yalvaracağız, hazine arazilerini tahsis edebilmek için saraylarda ceket ilikleyeceğiz ve siyasilerin güdümüne gireceğiz; ya da uygun bir sermayenin kulübü düzlüğe çıkarmasını tercih edeceğiz. ben mevcut hükümetin güdümüne girmektense yabancı sermayeye geçişi tercih ederim.
  • 5719
    bugün biraz nostalji yapıp eskiye gittim. 2000 sonrası kadrolar ne kadar kötüye gitse de galatasaray futbol takımının avrupadaki mücadelelerde var olan savaşçı mantalitesi hep bir süreğenlilik arz etmiş, avrupa arenasında boy gösterdiği vakit rakipleri tarafından hep saygı ve korkuyla karşılanmıştır. uefa kupası finalinden sonra dağılan kadroyla da kısmen yenileşme ile şampiyonlar liginde yine armamızın ağırlığını hissettirmiş, adımızın olduğu yerde türkün ve türk futbolunun varlığını avrupaya kabul ettirmişiz.

    14 şubat 2001 galatasaray-deportivo maçının 30 dklık özetini izlediğim vakit ilk gözüme çarpan, şanlı stadımız ali sami yende var olan 25 bin taraftarın hep bir ağızdan coşkulu bir tezahürat ile maça sürekli ortak olması.
    hatırlarsınız muhakkak maçı 1-0 kazandık. almanlar gibi disiplinli, ispanyollar gibi teknik, ingilizler gibi hızlı bir oyun stiline sahiptik. nitekim bu savımı destekleyen şey de bir film* repliğine konu olan yine bahsettiğim galatasaray-deportivo maçıydı. galatasarayın almanlar gibi oynadığını söyleyen alman senaristine göre istanbul deplasmanına gidip maçı izlemek beyhudeydi, zira galatasaray'ın maçı kazanacağı gün gibi ortada onlara göre. tıpkı bugün karşımıza şampiyonlar liginde gelecek olan dortmund, sevilla, chelsea, roma gibi takımların bizi eleyeceğini düşünmemiz gibi. bu baştan kabullenişin altında yatan sebep bizim kötü olmamız değil, bu tarz rakiplerin sistemli ve disiplinli futbol anlayışına sahip olması. işte nostalji yaptığımız vakit galatasaray'ı avrupada elit kategoride görmemizin ve dahası yabancıların galatasaray'ı demirden bir kale gibi görmesinin sebebi de bu; disiplin temelli sistematik bir yapı. işte aslında başarının da anahtarı bu.

    2000'lerden sonra bu yapıya en çok yaklaştığımız dönem 2012-2013 sezonuydu. gerek taraftarın bütünleşmesi, gerek kenar yönetiminin kapasitesi gerekse de yönetimin vizyonerliği ile o demirden takım havasına bu yıllarda girdik. elbette bu havaya girebilmek için her zaman ortaya karakter koyan, yürekli ve yeterli ölçüde teknik futbolculardan kurulu olmalı takım. 2012'de kurduğumuz takımın gol yükünü burak,elmander, baroş çekiyor; arkalarından melo, selcuk, emre colak destek veriyor, en geride de ujfalusi takımı maestro gibi tüm kalbiyle yönetiyordu. daha sonra doyamadığımız jardel'in mevkiisine yine izlemelere doyamayacağımız drogba; ve on numara pozisyonuna da sneijder geliyordu. galatasaray futbol kulübünün gelmiş geçmiş en iyi, en mükemmel, en kusursuz, en dominant futbolcusu hakiki efsane hagi'den sonra gözlerimiz gerçek bir on numara izliyordu. iş ahlakı yüksek olan, teknik, disiplinli ve futbolu severek oynayan insanlardan kurulu bir takımın başarısız olması zaten pek mümkün olmamıştır tarihte. nitekim müthiş bir kadro mühendisliği yanında imparatorun kenardan yönetimi de, yine o yıl avrupada başarılı olmamızı, gerçek sahnemize geri dönmemizi ve futbol dünyasına da bir nev'i sarı kırmızı bir nostalji yaşatmamızı mümkün kılmıştır.

    evet bizler nasıl 20 sene öncesinin atmosferini izlerken duygulanıp günümüze içerleniyorsak, avrupa futbolunu uzun yıllar takip edenler de, eski günlerini arayan ve aratan kulüplerin dönüşünde böyle romantik bir nostalji yaşıyor. bugünden örnek verecek olursak kimisi için kizilyildiz bugün şampiyonlar liginde nostalji yaşatmıştır, kimisi içinse bir döneme damgasını vurmuş rumenlerin bugünkü yokluğu futbolun eksikliği olarak göze çarpmıştır. iskoçya'nın, ingiltere'nin ücra bir kasabasında yaşayıp şampiyonlar liginde galatasaray adını duyunca mutlaka duygusal bir havaya giren futbol romantiği birileri vardır. çünkü futbol, geçmişte yaşanılan ve bugün hâlen dilden dile dolaşan hikayelerin üzerine inşaa edilen bir oyun olmuştur hep.

    net hatırlayamıyorum fakat 2000 yılından evvelki 4 senelik sürecin başlangıcı, derwall ve kalli'ye kadar uzanıyor. tabii souness'i de katabiliriz sanırım bu serüven başlangıcına. 96'da gelen şampiyonluk ve efsane hagi'nin gelmesiyle oturmuş bir kadroyla adım adım hedefe giden bir ok gibiydi imparator. yaydan çıktığı vakit geri dönüşü olmayan bir ok. öyle bir ok ki, hedefin zorluğu ve imkansızlığı bir anda silinip basit bir menzilmiş gibi görünebiliyor gözümüze. futbolu basit hale getirip doğru hamlelerle oynamanın en keyifli ve huzurlu yönü de bu işte; her şeyi basit yapıp mükemmel sonuçlar almak. elbette hikayeyi hepimiz biliyoruz, 3-2'lik milan galibiyetiyle başlayan ve kopenhag'da biten bir son.

    ne vakit nostalji yapıp geçmişe gitsek, günümüzle aradaki farkın kapanmayacak derecede açık olması hep hüzünlendirir beni. tabii ki buna sebep olan birçok etken ve parametre var. en başta sayabileceklerimiz;
    - gelişen teknolojiyle tribün kültürünün bitmesi
    - uefa'nın ffp noktasında orta seviyedeki takımlara müsamaha göstermemesi ve bu sebeple büyük kulüplerle açılan makas
    - futbolcuların sosyal medyayla birlikte daha transparan bir hal alan özel hayatı dolayısıyla iş ahlakının düşük seviyelerde seyretmesi (ki bu en mühim problem nazarımda)
    - paranın ön planda olması ve armanın futbolcular tarafından benimsenmemesi
    - kulüp tarihinden ve genlerinden bihaber insanların kulüpte bir şekilde görev alması(yönetici, futbolcu v.s)
    - futbolcuların bireyselliği ön plana çıkarmak ve kendi pr'ını yapmak maksadıyla takım oyununa katkı sağlamaması (bir nev'i iq gerilemesi olarak da görüyorum bunu, çünkü futbol bir takım oyunu, sahada sergilenen performansı takımla birlikte sergileme ve özümseme oyunudur)
    -...
    bütün bu sebeplere ek daha birçok sebep bulunabilir elbet, ben daha çok galatasaray özelinde gidiyorum ama öyle sanıyorum ki her takımın taraftarı kendinden bir şey bulabilir bu sebepler içinde. bizim için hücumun stoperlerden başladığı, müdafaanın ise forvetten başladığı o demir gibi dönemlerden sonra çok sancılı dönemler yaşadık. orta sahaya altyapıdan çıkardığımız emre* gibi bir yeteneği dışardan bile transfer edemedik bir daha. hakan* gibi bir forveti aradı gözlerimiz her hava topunda. orta sahada bir dinamo gibi işleyen üçlü* ve ikili* isimleri andık senelerce. defansa hep bir gladyatör* aradık, kaleye hep bir muhafız*. seneler bu özlem ve arayış içinde sancılı ve buruk bir şekilde geçip gitti. 2006 şampiyonluğu, 2008 uefa serüveni ile nefes alsak da, epey bir inziva dönemi yaşadık 2011'in sonuna dek. nihayet vizyoner bir başkan* ve kulübün genlerinde var olan avrupa arenasını kalbinde yaşayan bir efsane* ile ayağa kalkmasını bildik. zaten biz hep diz çökerdik, etraf büyük görünürdü; biz ayağa kalktığımız vakit ufkumuzda kaybolur herkes, her şey ansızın silik bir renge bürünürdü.

    başarı, galatasaray'da hiçbir zaman cezasız kalmamıştır. bunu en iyi atkılılar anlar, cefasını onlar çeker. nitekim şampiyonlar ligi çeyrek finali* ve lig şampiyonluklarından sonra önce teknik heyet, sonra da yönetim gemiyi terk etti. o günkü şartlar bunu gerektirdi bu oldu, sonrası aydınlık miydi mühim olan bu. ama geçmişe baktığımız vakit başarının cezalandırılmasından sonra boşlukla ve başarısızlıkla dolu yılları görüyoruz. belki yine aynı şeyleri yaşayacaktık, belki de bir çıkış yolu bulup avrupa'nın devi olmaya devam edecektik. prandelli, mancini, mustafa denizli denemelerinden sonra* hamza hamzaoğlu* getirildi takımın başına. ligde iyi bir performans sergileyip 1-0'lık serilerle kedimizin muhteşem performansıyla şampiyonluğu göğüsledik. galatasaray tarihinin belki de en sürpriz şampiyonluğu bu olabilir, hatta bu şampiyonluğa o kadar hazırlıksız yakalanmış olacağız ki şampiyonlar liginde grup performansı olarak en kötü donemimizi geçirdik. ne yazık ki bunda, kulübün mottosundan ve genlerinden bihaber insanların kulüpte görev alıyor olması etkili oldu*. vizyon, kağıt üstünde durduğu kadar basit bir kelime değildi ve vizyoner bir insanın zihninde var olan galatasaray manzarası da bu tabloyla uzaktan yakından alakalı değildi.

    2019'a gireceğiz. avrupada ismimizi bilmeyen yok evet. peki o eski saygınlığımız, iskoçya'nın, ingiltere'nin kasabalarında yaşayan futbol romantiklerinin ve dahası uefa'nın gözünde ne derecededir şimdi? bütün bunları yeniden inşaa etmek sadece bir tek kişinin ya da bir topluluğun elinde değil. yani yönetim, futbolcu, teknik ekip, taraftar bir bütün olarak bu işin bir parçası. iş elbette futbolcuda bitiyor, neticede söz sahada söyleniyor. fakat yaptığı işi iş olarak bile görmeyip iş ahlakından yoksun futbolcularla, elinde telefonla statta ne aradığı belli olmayan sözde taraftarla, ego savaşına geceleri yastığında bir son vermeyen yönetim veya teknik ekiple bu iş müspet bir sonuca bağlanmaz. örneklerini defalarca gördük.

    bugün futbolun realist penceresinden bakıldığında galatasaray'ın ihtiyacı olan şey evvela;

    - bitirici ve yırtıcı bir forvet, çünkü takım topu ileri taşısa dahi ne içeri çevrilen toplara vuracak bir futbolcusu var ne de müdafaayı hücum hattından başlatan bir canavar.

    -sonra devre arası doğru bir antrenman düzeni ve taktik çalışma, kondüsyon yükleme, salt sportif olmayıp aynı zamanda psikolojiye hitap eden programlar. (birebir çalışma, görüşme v.s)

    -sonra, sıkı bir arkadaşlık bağı, yardımlaşma duygusu, ekip havası, egoların arka plana itilmesi ve armanın önemini ve tarihini kavramak icap eder.

    bugün bir futbolcu olarak nottingham forrest'a transfer olursanız o alt liglerde olmanın yarattığı bir rehavet ile kendinizi salabilirsiniz. fakat aynı takımın şanlı tarihini ve sahip olduğu kupaların hikayesini bilirseniz*, kalbinizde bir saygı ve aidiyet duygusuyla mücadele edersiniz.
    futbolcularımızın nerede olduklarını kavradığı bir ikinci dönem diliyorum. umarım uefa'da en az çeyrek final* görüp ligde mutlu sona ulaşabiliriz.

    biz denizde öğrensek de yüzmeyi, esasen okyanusa ulaşmak için kullandık hep denizi. çünkü ruhumuz, kalbimiz, bütün benliğimizle bu renklerin okyanusa ait olduğunu bilir, hep okyanusta var olmak için kulaç atmayı dileriz.

    selam olsun.
  • 5722
    galatasaray için avrupa'da başarı ligde istikrarlı şampiyonluklar ve oturmuş, en azından orta sahanın bel kemiğinin standart olduğu bir takıma evrildiğinde gelir, ki 2000'li yılların galatasaray'ında bunun örneğini görüyoruz. cimbom'a yıllarca hizmet edecek alt yapıdan çıkacak türk oyuncular ve pektabi kalburüstü yabancı oyuncularla şampiyonlar ligi'nde yine kimsenin başaramadığını yapacaktır ve belki de o kupa türk bayrağı altında göğe kaldırılacaktır günün birinde. ben bir gün olacağına şahsen inanıyorum.
  • 5724
    içerisinde bulunduğumuz 2018 - 2019 sezonunda türkiye'nin -bayern münchen ve juventus misali- en dominant kulübü olma şansını yakalayan kulübümüz.

    fenerbahçe'nin durumu malum. beşiktaş deseniz onların da toparlanmaları çok zor görünüyor. önümüzdeki 5 yılda 3-4 şampiyonluk kazandığımız taktirde ligin en dominant takımı olabiliriz. çünkü 3 şampiyonlukla bile ara diğerleriyle çok ciddi şekilde açılıyor.

    bunun en önemli eşiği ise yine içinde bulunduğumuz 18-19 sezonudur. daha spesifik konuşayım: 2018 - 2019 devre arası transfer sezonudur. burada yapılacak doğru takviyeler bizi şampiyon yapar. avrupa gelirinden yoksun olan bir fenerbahçe ve beşiktaş ise ciddi manada bizimle baş etmekte zorlanacaktır.

    yalnız... uzun vadede sadece transfere bel bağlamak, kulübün mali şartları dolayısıyla mantıklı değil. altyapı durmadan işlemeli. daha çok ozan, daha çok mustafa, daha çok celil, yunus, atalay çıkarmalıyız.
  • 5725
    gelecek bizim için çok parlak. eğer fatih terim bu takımın başında artık bir 4-5 sene daha (en az) kalır ve bu yönetim hatalarını düzeltirse ya da başka bir yönetim hocaya yardımcı olup gerekli ortamı sağlarsa hem sportif hem de ekonomik açıdan türkiye 'de görülmemiş ve hayal edilemeyen bir seviyeye çıkabiliriz. altyapıdan zaten eğer üstüne düşülüp fahiş hatalar yapılmazsa çok kaliteli oyuncular çıkacak ki hala daha altyapıya oyuncu takviyesi yapılıyor. şampiyonluk gelmese dahi şampiyonlar liginde yer alabilmek ya da en azından avrupa ligi çok önemli. fatih hocayla yapılacak ve altyapı ile ciddi şekilde desteklenecek takım hem lig hem de avrupada istikrar yakalarsa, iskeletini türk futbolculardan oluşan bir takım ile avrupa şampiyonluğu görünüyor. belki de kimbilir hepimizin hayalini süsleyen o kupayı kaldıracağız gelecekte. sabır, sabır, sabır ve istikrar. fatih hoca gibi bir nimet varken elimizde, üstüne bir de gerçekten çıkabileceği seviyeler çok yüksek olan gençler, gerçekten bu ulaşılmaz bir hayal değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın