resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 2503
    kendisi için şöyle bir türkü yaptım. aa ne tesadüf lan "halil ibrahim"in bestesine oturuyor. ama çok arabesk yea.

    sahada* yeşil ot biter,
    emekçi koltuk döşer.
    emirates'ten de beter,
    uslan be frank rijkaard.

    kıvırcık saçlarına,
    kar düşmüş uçlarına,
    florya yamaçlarına,
    yaslan be frank rijkaard.

    boğazda su durulur,
    yeni sistem kurulur.
    top-a-kılla vurulur,
    aslan be frank rijkaard.

    kıvırcık saçlarına,
    kar düşmüş uçlarına,
    florya yamaçlarına,
    yaslan be frank rijkaard.

    basın etrafı sarar,
    takımda eksik arar.
    geçit vermez hıyarlar,
    hızlan be frank rijkaard.

    kıvırcık saçlarına,
    kar düşmüş uçlarına,
    florya yamaçlarına,
    yaslan be frank rijkaard.
  • 2504
    bir soğuk savaş var; galatasaray'ı kendisinin olarak görenlerle, onun iyiliğini isteyenler arasında. bu emelleri için galatasaray'a alenen bok atmaktan, onu sahada ve saha dışında baltalamaktan çekinmeyenlerle ona bir futbol kültürü kazandırmak isteyen, gerçekten bir "futbol devrimi" yapmak isteyenler arasında. bu savaşta taraflar az çok belli, benim tarafım da belli. işte bu yüzden rijkaard'ın tarafındayım. tarafım, taraftarım ve elimden gelen 4-2-3-1 çözümlemeleri yapmaktan çok gönül desteği vermek, kimi sol bekte oynattığına takılmaktan çok istediklerini oynatamadığına sebep olanları eleştirmek, ve hatta gerekirse hedef göstermek. istese milan, liverpool, hiç olmadı ajax önüne sözleşmeyi koyabilecekken bizi tercih eden, halihazırda en popüler futbolu oynayan kulübün o meşhur uzay futbolunu inşa edenlerden birisi olan bu adamın yanında durmak, tarafında olmak bir galatasaraylı olarak bana gurur veriyor.

    uğur meleke değilim ki objektif olmaya kasayım, jonathan wilson değilim ki oyunun analizini çıkarmaya uğraşayım. galatasaray taraftarıyım ve çok şükür şu duruma kim sebep oldu, kim asıl suçlu görebiliyorum. kulübüne ana avrat söven gazeteye röportaj veren futbolcusunun biletini kesmeyip hocasını bu futbolcuya mahkum eden, aynı gazetede o küfrü edenlerle yemek yiyen, önce "rijkaard bir devrimdir" deyip birkaç ay sonra "rijkaard da değişebilir" diyen yönetim dururken önümüzde, ben nasıl rijkaard'a "olmadı, olmayacak, git" diyeyim? ben nasıl kokuşmuş basının tüm iğrençliğiyle ona saldırdığını gördükçe canla-başla onu korumaya çalışmayayım? ben nasıl altı oyulanın, ateşe atılanın, hakkı yenenin tarafında olmayayım?

    eleştiri, taktiksel çözümlemeler, durum değerlendirmeleri sizin olsun. ben tarafımı seçtim.
  • 2506
    kendisine yöneltebilecegim en temel, en derin elestiri, belki elestiri de degil ama tesbit diyelim su olurdu; futbol dünyasinda geldigi noktaya ragmen güclü bir egoya sahip degil ve yabanci bir kültür icinde "türkiye'ye ilk gelisinde adim basi kazik yiyen turist" modunda dolasiyor.

    bu birkac seyden kaynaklaniyor:

    1) kendisi surinam-hollanda melezi bir cocuk. aslinda hollandali, ama avrupa'da yasamis ve gözlemlemis olan bilir. her ne kadar "politik dogruculuk" cercevesi icinde hollandali da olsa, pek muhtemel olarak hayatin pek cok alaninda ikinci sinif muamelesi görmeyi tecrübe etmis bir göcmen cocugu. bu yüzden yer yer cekingen ve icine kapali bir insan oldugunu tahmin ediyorum.

    2) hollanda'nin genel yasam kültürü itibariyle "protestan" olmasi. yani güclü egoya, sivrilmeye, kendini begenmislige pek yer tanimayan, bireye zoraki bir "tevazu ve sakinlik" dayatan bir kültür. bunun benzeri iskandinav ülkeleri ve isvicre'de de görülür. biz akdeniz toplumlarinda görülen bireysel "ateslilik", $atafat, maçoluk pek yer bulamaz kendine. kararlar pek tepeden inme verilmez, herkesin fikri alinir, her sey delege edilir. diger türlüsü ayip görülür. (almanya protestan olmasina ragmen, prusya militarizmiyle yogrulmus emperyal gecmisinden ötürü buna bir istisna teskil eder ama). misal neeskens daha bir agresif olmasina karsin, genel kültürel kodlarinin ayni sekilde isledigine, demokrat bir kafaya sahip olduguna eminim.

    3) rijkaard'in ve ekibinin türkiye'de ve ortadoguda (misal arap ülkeleri ve israil'de de gecerli olan) "indirekt iletisim" kültürüne yabanci olmasi. yani kendisine x dendiginde ondan x anliyor bu adamlar. hmm x ile acaba y'yi mi ima ettiler diye düsünmüyorlar pek. bu da genel olarak orta ve bati avrupa'da gecerli bir durumdur, direkt iletisim yani. bir de buna bizim memlekette bolca görülen lafi dolandirarak adam oyalama, zaman kazanma taktikleri de girince is iyice arap sacina dönüyor.

    sahsen ben tüm su manzara karsisinda onun yerinde olsam masaya yumrugumu coktan indirmis ve hatta "arkadaslar transfer üzerinde calisiyor" gibi "kibar" cevaplar vermek yerine yönetimi basina rezil etmistim. ama rijkaard bu konularda pasif kaliyor. dedigim gibi hem kültürel fark hem de kisisel olarak tahminimce sahip oldugu sükunetten ötürü. belki de böyle saldirgan tepkiler vermenin takim icinde daha yikici sonuclar yaratacagini düsünüyor, belki hala su tablo icinde bile gelecege dair umut tasiyor. kafasinin icini okuyamayiz. gelgelelim gercek su ki, karsisindaki kisiler profesyonelce hareket etmedikleri halde hala onlari sabirla bekliyor.

    kültürel kodlarin cakismasi anlaminda rijkaard'in bir eksigini görüyorum. daha önce bu ülkede calismamis ve buranin "is ve iletisim kültürünü" hic bilmeyen bir insan olarak bir kültürlerarasi iletisim uzmanindan (ki avrupa'da her köse basinda bu hizmeti veren consultancy sirketleri vardir) bu konuda bir workshop alabilirdi, hatta onun finansal gücüne sahip biri olarak ben, yanima böyle bir uzman alir, ekibime katar getirirdim, gerekirse parasini cebimden verirdim. böylelikle iletisim kültürlerinin farkliligindan dogan ve gittikce istismara dogru evrilen pek cok seyi daha erken görebilir ve ona göre adimlarini atabilirdi. su anda ise bilmedigi bir denizde kulac atmakla mesgul. hem de birbirinden kötü tercümanlara güvenerek milyonlarca insana laf anlatmaya calisiyor. bunlardan bir kismi da kendi futbolculari.
  • 2507
    b, c, ğ planının olmasına gerek olmayan teknik direktördür.. galatasaray futbol takımı onun a planını hakkıyla uygulasın zaten geri kalan planları uygulamaya gerek bile kalmayacaktır.. ayrıca rijkaard geldikten sonra, ''5 sene bekleyelim abi, şampiyon olmasak da olur'' diyen insanların şimdilerde onun hakkında denmedik laflar bırakmadıklarını gördükçe dehşete kapılıyorum.. herşeye rağmen seviyorum seni rijkaard, türk futboluna aykırı duruşunla, oyunculara gerektiği zaman ayar vermenle, populist söylemlerde bulunmamanla, yahut müzik zevkinle.. kralsın, en önemlisi adamsın..
  • 2508
    --- alıntı ---

    teknik direktörümüz frank rijkaard, uefa avrupa ligi play-off turu rövanş karşılaşmasının oynanacağı ukrayna stadı'nda son antrenman öncesi bir basın toplantısı düzenledi.

    frank rijkaard, basın mensuplarının sorularını yanıtlarken şunları söyledi: "son maçımız iyi bir skorla sonuçlanmadı ama yarın burada kazanıp, avrupa ligi'ne ilk adımı atmak istiyoruz. bizim için önemli olan bu maçı kazanmak. sezona iyi başlamadık ancak son karşılaşmada kaybetmemize rağmen daha iyi bir oyun sergiledik. bu oyunun devamını getirip, hem iyi oynayıp, hem de iyi sonuçlar almak istiyoruz. bunun için de her gün çalışıyoruz. transferde birkaç iyi oyuncunun da gelmesiyle, futbol olarak daha kuvvetli olacağız''

    frank rijkaard, bir basın mensubunun sorusunu yanıtlarken "bursaspor maçında çok gol pozisyonu kaçırdık. ama benim için önemli olan o pozisyona girmek, bunu yaratmaktır'. ilerde daha çok pozisyona girip daha çok gol atacağız. bir futbolcu pozisyonu gole de çevirebilir, kaçırabilir de. takım olarak bu pozisyonları yakalamamız iyi yolda olduğumuzun işaretidir. eninde sonunda bunlar düzelecektir. ne kadar gol pozisyonuna girersen, o kadar iyi oynadığının göstergesidir'' dedi.

    frank rijkaard, basın mensuplarının ''transferde geç kalındığını düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine, ''transferde geç kalınma nedir ki? alacağımız futbolcular takıma uyum sağlayacak, bu önemli. transfer yapmış olmak için transfer yapmak istemiyoruz. bu sırada maddi açıdan bakarsak da uygun olması lazım''

    futbolcuların morallerinin bozuk olma şansının olmadığını söyleyen frank rijkaard, ''profesyonellikte yenmek ve yenilmek de var. berabere kalıp mağlup olunca buna dayanamıyorsan, profesyonel olamıyorsun. bizim şu anda hiçbir şeyi sorun yapmamız lazım, yarın 90 dakika iyi oynayıp türkiye'ye dönmemiz lazım'' diye konuştu.

    rijkaard, 6 eksik futbolcuya ilişkin olarak ''her futbolcunun burada olmasını isterdim. bir hoca, daha çok alternatiften seçim yapmak ister. şu anda o futbolcularımız yok ama burada olmalarını çok isterdim. biz seçim hakkımız aza düştüğü için sonuçta belirli futbolcular yarınki maçta oynayacak'' dedi.

    basın toplantısında tercüman mustafa yücedağ da bir açıklama yaparak bursaspor maçı sonrasında düzenlenen basın toplantısında "son 10 dakika sahada lider vasıflı oyuncum yoktu'' şeklinde yaptığı tercümede hata yaptığını vurguladı. rijkaard'ın böyle demek istemediğini ve arda'yı kastetmediğini anlatan yücedağ, ''benim kelime hatam var, kendisi 'o yükü taşımak, kaldırmak' anlamında bir ifade kullandı. ben de bu iki kelimenin benzer olması nedeniyle 'lider vasıflı' şeklinde tercüme ettim. orada bir yanlış tercümem var. bununla ilgili de kendisinden özür diledim'' dedi.

    --- alıntı ---

    *
  • 2509
    şu sıralar galatasaray'ın oynadığı maçları takip etme şansım olmuyor maalesef. özetlerle ve nadiren izleme fırsatı bulduğum, galatasaray tv'de maçtan 24 saat sonra yayınlanan tekrar yayınlarıyla idare ediyorum. geçen sene de lig maçlarının bir kısmını ve avrupa ligi'ndeki grup maçlarından ulusal kanallarda verilenleri canlı izlemiştim sadece. digiturk ve d-smart sağolsun(!), maçları canlı izleyemiyoruz. bu yüzden kendisi hakkında çok detaylı bir analiz yapamam. ama kendisi hakkında, takıma geldiğinden bugüne kadar neler düşündüğümü yazmak istedim.

    genel olarak iki farklı görüş hakim kendisi hakkında;

    1) kötü. devrim yaptığı falan yok.

    2) iyi. elindeki oyuncularla yapabileceğinden fazlasını yapıyor.

    ben galatasaray'ın başına geçtiğini öğrendiğimde oldukça heyecanlanmıştım. okulda, öğle arasında bir dükkanın içindeki televizyon ekranında görmüştüm, şöyle bir koşmuştum o civarda.

    daha sonraları bugüne kadar neler yaptığını öğrendik. hollanda milli takımı'yla euro 2000'de yarı final oynaması, sparta rotterdam'ı küme düşmekten kurtaramaması, barcelona macerası... johann cruyff'un kendisi hakkında söylediklerini bir bir öğrendikçe iyice heyecanlanıyordum.

    daha sonra johan neeskens, albert roca pujol ve son olarak da carlos cuadrat teknik ekibe katılınca her şeyin güzel olacağını düşünmeye başladım. pujol ve cuadrat'ın takımdaki kondisyon sorununu çözeceğini düşünüyordum. neeskens'in kariyeri hakkında öğrendiklerimden sonra kafamda hiçbir şüphe kalmamıştı.

    sezon* başladı ve galatasaray oldukça harika sonuçlar alıyordu. lige 6'da 6 yaparak başlamış, avrupa'da da yolumuza dolu dizgin devam ediyorduk. önce ankaragücü'ne yenildik, daha sonra fenerbahçe maçındaki yenilgi ve milan baroš'un sakatlığı, daha sonra da harry kewell'ın sakatlığı ile her şey alt üst olmuştu. ilk yarı bitti, devre arası yapılan transferlerle*** kendimizden geçtik.

    ligin ikinci yarısı beklediğimiz gibi geçmedi ve ligi 3. sırada bitirdik. ikinci yarıda ters giden bir şeyler vardı ama. fark etmemek mümkün değildi. galatasaray istikrarı kaybetmişti ve sahada beklediğimiz futbolu göremiyorduk. çoğunluk bunu sakatlıklara, oyuncuların kart cezalarıyla oynayamamasına bağlarken bir kesim de suçu frank rijkaard'da buluyordu.

    yeni sezon* başladı. sezon öncesi hazırlık kampındaki fenerbahçe yenilgisiyle tekrar birçok eleştiri gündeme geldi. ardından avrupa'da ofk beograd ve karpaty lviv beraberlikleri, ligdeki sivasspor ve bursaspor yenilgileriyle eleştiriler artmaya başladı. entrynin ilk kısmında belirttiğim gibi yapılan eleştirilerin büyük çoğunluğu içi boş eleştiriler maalesef. medyada da böyle, galatasaray sözlük'te de. ama az da olsa gerçekten güzel eleştiri ve tespitler yapanlar da var.

    ben kendime sürekli ''ben rijkaard'a gerekirse 5 sene de sabrederim.'' diyordum hep. hiçbir zaman kendisini suçlu olarak göstermiyordum. sakatlıklar, cezalar, hakemler, oyuncuların formsuzluğu gibi şeyleri öne sürüyordum. şu sıralar ''ters giden bir şeyler var. böyle olmamalıydı.'' diyorum, ama ''oyuncular da ortada, çok saçma hatalar yapıyorlar. geçen sene de çok başımıza gelmişti.'' demekten de alıkoyamıyorum kendimi.

    özetle şöyle söyleyeyim: benim gözümde ilk suçlu kendisi değildir, ama yavaş yavaş kendisinde de hatalar olduğunu düşünmeye başladım.

    ama her şeye rağmen sabretmeye devam edeceğim, inanıyorum, güzel günler göreceğiz.

    edit: entrynin ilk kısmına küçük bir ekleme.
  • 2525
    net söylüyorum. bu bugüne kadar 40 kere açıklandı, bundan sonrada 40 kere daha açıklanacak. ben bir kez daha söylüyorum. egoları, bugüne kadarki iddialaşmaları, herşeyi bir kenara bırakın, elinizi vicdanınıza koyun ve gerçekleri görün.

    şu irezil, kepaze vaziyetimizden, tüm klüp içi faktörler arasında en az sorumlu olandır. ve bu bence kabak gibi ortadadır.

    sallayacak olanlar, keyifle bilmemkaçıncı defa "ben demiştim." demeye hazırlananlar, azıcık vicdan. haklı filan da çıkmadınız ayrıca, vaziyetin rijkaard'ı ilgilendirmeyen kısmının vehametinden ötürü. içten içe siz de biliyorsunuz bunu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın