• 57
    iflah olmaz bir kimi raikkonen taraftarıydım hafta sonlarını iple çektirirdi bana kimi raikkonen'li formula 1. lakin ne zaman raikkonen wrc'ye geçti ben de o zaman izlemeyi bıraktım. ara sıra robert kubica için izlerdim o da kaza geçirdi geri dönüp dönmeyeceği muamma.* şimdi ne olmuş ne bitmiş göz ucuyla bi bakıyorum bi dakika sürmüyor toplam izleme sürem.
    keşke kimi raikkonen çıkıp gelse yine hayat bana güzel olsa. bütün kötü günleri unutup sil baştan formula 1 izlemeye hazırım. sırf onun için. *
  • 61
    yıldırım demirören'in bir şekilde yönetimine dahil olduğunu düşündüğüm organizasyon. başka kim, dünya'nın en heyecan verici, en çok izlenen, en renkli karakterlere sahip spor dallarından birini bu hızla tüketebilir?

    evet, tüketildi formula 1. formula 1'in en önemli unsuru olan, teknoloji rekabeti bitirilerek tüketildi.

    son yıllarda, bir takımı öne çıkaran her teknolojik buluşa burun kıvrılmaya başlandı. fia da çanak tuttu burun kıvıranlara. her yenilik, bir bahaneyle yasaklandı.

    motor rekabeti bitirildi. motor gelişimleri durduruldu. oysa pek çok markanın bu spora milyonlarca dolar dökmesinin sebebi, motor gelişimiydi. bu gelişimin binek otomobillerine sağladığı faydalardı. formula 1, aerodinami çılgınlığına bıraktı kendini. oysa, luca di montezemolo'nun da dediği gibi, bunar otomobil üreticileriydi, uçak değil...

    sonuç olarak büyük firmalar birer birer terkettiler sporu. honda, bmw, renault... yalnızca, varlığını formula 1'e borçlu olan mclaren ve mottosu ''herkes otomobil satmak için yarışır, biz yarışmak için otomobil satarız'' olan ferrari kaldı. mercedes'in de ayrılacağı söylentileri sıkça dile getirilmekte.

    bütün bu büyük firmalar birer birer giderken fia, liderden tur başına sekiz sn. yiyen yeni takımlar için, ''bakın f1 cazibesini koruyor, pek çok yeni takım geldi!'' deme yüzsüzlüğünü de gösterdi.

    yapılan aptalca kural değişiklikleri sonucunda yokedilen geçişleri arttırmak için yeni aptalca kural değişiklikleri geldi. bunun kuşkusuz en aptalca olanı da, çabuk tükenen lastiklerdi. mantık şu: lastikler çabuk ufalanacak, kabak olacak. pit stoplar artacak (ee, pit-stoplar artsın istiyorsan, benzin ikmalini neden yasakladın?). lastiğine nazik davranan sürücüler, lastiğini çabuk tüketen sürücüleri rahatça geçebilecek...

    nasıl yani? lastiği kabak olan bir sürücünün yanından nanik yaparak geçip gitmeyi geçiş mi sayacağız?

    hadi biz saydık diyelim... ancak bu fikrin de aptallığı daha sonradan ortaya çıktı (ileri görüşlü olmayanlar için). bir yarışta, lewis hamilton ve felipe massa bazı cezalar sonucu çok gerilerden başladılar. hamilton çılgın geçişler yaptı. ikinciliğe kadar tırmandı. massa ise hiçbir geçiş yapmadan, belirli bir hızda sürmeye devam etti. sonunda, çılgın geçişlerle yarışa renk katan, f1 adına özlediğimiz tabloyu ortaya koyan hamilton altıncı, hiçbir şey yapmayan massa beşinci bitirdi yarışı. hamilton'ın çabaları, çabuk tükenen lastiklerin hamuru gibi ufalanıp gitmişti.

    o gün, çılgın geçişlerin sonuydu. yarışlar, geçişleri arttırmak amacıyla yapılan bir kural değişikliği sebebiyle yarış olmaktan çıktı, konvoya dönüştü. telsizlerden ''hadi oğlum, daha hızlısın, temponu arttır, onu geçebiliriz.'' cümleleri yerine; ''on tur kadar daha pistte kalmalıyız, lastiklerini koru, temponu düşür'' sözlerini duymaya başladık. hamilton'ın bu sözlere ilk tepkisi: ''yarışmayacaksak kenara çekip durayım o zaman?'' şeklinde oldu. ancak sonraları o da düzene ve konvoya ayak uydurdu...

    lewis hamilton özelinde veriyorum örnekleri. çünkü hamilton, daha on üç yaşındayken, kendisini bir carting yarışında izleyen ron dennis'in yanına gidip, ''ben birgün sizin takımınızda yarışacağım!'' diyecek kadar özgüven sahibi bir çocuktu. bu davranış ron dennis'i çok etkilemiş, hem yeteneklerine, hem cesaretine, hem özgüvenine hayran kaldığı bu çocuğu kanatları altına almış, 21 yaşına geldiğinde de mclaren'in koltuğuna oturtmuştu. o günden sonra hep aksiyonun içinde oldu hamilton. bazıları destansı performanslar, bazıları utanç verici hatalardı. ancak hep heyecanın kaynağıydı hamilton.

    işte formula 1'in yeni hali, hamilton'a ''istikrarın önemini anladım. her yarışı kazanmak gerekmiyor. her yarışta geçişler yapmak gerekmiyor. bazen sabırla beklemek ve yarışı bitirebileceğin en üst noktada bitirmek gerek.'' dedirtiyor artık. ayrton senna'dan bu cümleleri duymak mümkün müydü? juan manuel fangio'dan, alain prost'tan, gilles villeneuve'den, niki lauda'dan? bugün yarışıyor olsalardı, mümkündü...

    formula 1, heyecan verici sürücülerin heyecanını bile söndüren bir organizasyon artık. bir mclaren mercedes taraftarı olarak, ferrari hegemonyasıyla geçen 2002 ve 2004 sezonlarını bile, tek bir antrenman turu dahi kaçırmadan izlemiş beni, ''aa bugün yarış mı vardı?'' insanına çeviren bir organizasyon.

    yapımda ve yayında emeği geçen tüm paragözlerin allah belasını versin!
  • 64
    türkiye'ye geri dönüyor galiba. 23 temmuz 2013.

    ''23 temmuz 2013'e istanbul yarışını koydular. operatör olarak benimle yaptıkları sözleşmenin bir önemi var, biz prensipte anlaştık ama nihai kararı hükümetimizin vermesi gerekiyor. bu cuma günü dünya motor sporları büyük ödül gecesi var. bütün formula 1, pist olmak üzere bütün dallarda sezonun şampiyonlarına ödülleri verilecek. o törene, sayın başbakanımız da davetli. kendisi o törende sayın başbakanımızla görüşecek. çünkü devletin de bir katkısı var formula 1 için. son durum orada konuşulacak ve karara bağlanacak. operasyonun başkanı olarak biz prensipte anlaştık ama son kararı hükümetimiz verecek.''

    istanbul park'ın işletmecisi

    bence baştan istanbul'u seçerek yanlış yapıldı. ankara da olacaktı da görecektiniz, 150.000 kişilik tribünler nasıl doluyor...
  • 69
    serbest pilot numaraları ve son yarışta duble puan uygulamalarının 2014 sezonu ile hayata geçirileceği organizasyon.

    1 numara yine bir önceki sezonun şampiyonuna verilecek. diğer pilotlar 2 ile 99 arasında istediği bir numarayı seçebilecek. geri kalan numaralarda bir numaraya birden fazla talip çıkarsa bir önceki sezon daha üst sırada bitiren pilot istediği numarayı alabilecek. mesela 2 numara için alonso, hamilton ve raikkonen talip olursa bu hak alonso'nun olacak.

    bir takımın iki pilotu ardışık numaralara sahip oluyordu bugüne kadar. bundan sonra aynı takımın birinci pilotu 5 numarayı alırken ikinci pilot 99 numara ile yarışabilecek.

    1996 sezonundan önce formula 1'de takımlar istedikleri bir çift numarayı kendilerine seçebiliyorlardı. bir önceki sezon şampiyon olan pilotun bir sonraki sezonda yarıştığı takım 1 ve 2 numarayı alır, geri kalan takımlar da aralarında anlaşarak* istedikleri numaraları seçerdi. ferrari'nin eski zamanlarını hatırlayanlar bilir 27 ve 28 numara ile yarıştıklarını. 27 numara ferrari için ikoniktir. gilles villeneuve hayatını kaybettiğinde 27 numaralı araçla yarışıyordu ve ferrari onun ölümünden sonra bir sezon hariç olmak üzere 1996'ya kadar 27 ve 28 numaralı araçlarla yarıştı. bir sezon hariç dedim; alain prost 1989'da mclaren ile şampiyon olup 1990'da ferrari'ye geçmişti ve ferrari o sezon 1-2 numaralı araçlarla yarışmıştı. 1990 sezonunda 27 ve 28 numaraları ise mclaren almıştı ve villeneuve'ün 27 numarası ayrton senna'daydı. senna o sezon 27 numara ile şampiyon oldu.

    tyrell, 1974-1995 arasında 3 ve 4 numaraları aldı. williams da 5 ve 6 ile hatırlanır.

    1995 sezonu son yarışında 27 numara ile yarışan son pilot ferrari'den jean alesi. ondan sonra 27 numara kullanılmadı. bakalım ferrari 2014'te gilles villeneuve'ün anısını yaşatmaya devam edecek mi? alonso 2 numarayı almaktansa 27'yi tercih eder sanırım.

    http://www.trf1.net/...um.html#.UqbfgVtdWSo

    sezonun son yarışında ise hem sürücüler hem de markalar klasmanında alınan puanlar ikiyle çarpılacak.

    kaybolan heyecan geri gelecek mi bilinmez.
  • 71
    kaybolan heycanı bu numaralar geri getirir mi bilinmez ama türkiyeye gelmeyeceği kesin. 1998 den 2008 e kadar öyle yada böyle türkiyede güzel kaliteli bir izleyici kitlesi vardı. takip edilmesinde önemli isimlerden biri kuşkusuz michael schumacher'in varlığıydı. ancak daha da önemlisi herkesin onu izleyebilmesi yani yayınların şifresiz kanallarda yayınlanmasıydı. ben hala elimden geldiği kadarıyla rtl ile takip etmeye çalışıyorum ama almanca hiç zevk vermiyor. umarım en kısa sürede şifresiz kanala geçer de bizde eski heyecanla takip etmeye devam ederiz.

    gönül istanbul park'ın da geri dönmesini, tekrar o müthiş sesleri canlı canlı dinleyebilmeyi ister ama artık o imkansız gibi bir hayal.
  • 72
    türkiye'de bu spora yapılmış en büyük ihanet, yayın haklarının şifreli kanala satılmasıdır.

    2000'li yıllarda micheal ve mika'nın yarışlarıyla mest olan bizlerdik ama gençler şimdi bu yarışları izleyemediğinden, f1 kültürü ülkede yayılmadığından, hiçbir sporcu çıkaramadığımızdan, kaç milyonluk istanbul park senede 3-5 ulusal yarışta kullanılıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın