resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:Al-Shabab
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 18176
    benim için önemi bir şampiyonluktan veya kaybedilmiş bir sezondan daha önemli olan hocamız.

    bu seneyi kaybedebiliriz. önümüzdeki sene de yalan olabilir. bunlarn hepsi gelen geçen şeyler.

    hocamı galatasaray'ın başında görmekten daha mutlu edici bir durum yok şu anda benim için. puanlar, maçlar , deplasmanlar, ozan'lar serdar'lar gelip geçer. fatih terim'e sahip çıkmalıyız.

    çünkü galatasaray için başarı denildiği zaman fatih terim'den başka ufuk açıcı bir yol gözükmüyor.
  • 18178
    fatih terim'in 2018-2019 sezonu başından beri eleştiril(e)memesini ilginç buluyorum. taraftar genel olarak canının yandığı noktalarda bile ''hep destek, tam destek'' parolasıyla ve mantığıyla hareket ediyor ve genel olarak fatih terim'le ilgili eleştiri yapmaktan, üstü kapalı da olsa olumsuz konuşmaktan imtina ediyor.

    aslına bakılırsa haksız da sayılmazlar. zira yönetim sezon başlangıcında gomis'i apar topar satıp yerine forvet al(a)mayarak bir anlamda fatih terim'e kazık atmış oldu. oyuncu satmak yönetimin tasarrufuysa mutlaka terim'e yerine oyuncu alınacağıyla ilgili söz verilmiş, en olmadı beyanda bulunulmuştur. zira gomis'in takımdan ayrıldığı tarih hiç de erken bir dönemde olmadı. gün gibi ortada ki fatih terim de forvetsiz sezona başlanacağını bilse gomis'in gönderilmesini kesinlikle kabul etmezdi. şimdi ''algı operasyonu yapılıyor, yönetimle hoca'nın arası açılmaya çalışılıyor!!!!'' denildiğine bakmayın. fatih terim doğal ve haklı olarak yönetimin bu beceriksizliğine ve basiretsizliğine tavır koydu. bu sözler -çok sonraları da olsa- kendisine ait: ''koca galatasaray takımı, gomis'in yerine iki oyuncu alma niyeti olamasa gomis'i verir mi? bir değil, iki oyuncu söylendiği için öyle karar teknik olarak evet dedik.'' zira gün gibi ortadaydı ki düştüğümüz grup -hele ki galatasaray'ın son 2 şampiyonlar ligi karnesi berbatken ve averaj takımı olmuşken-la terim ve galatasaray avrupa'ya yeniden dönebilecekti. yine gün gibi ortadaydı ki son 3 sezonun güçlü takımı beşiktaş dağılıyor, şenol güneş'le yönetimin sorunları ayyuka çıkıyor; fenerbahçe cocu yönetiminde nal topluyor; başakşehir de son yıllara göre en kötü futbolunu oynuyordu(hâlen de son 3 sezon oynadıkları en kötü futbolunu oynuyorlar) ve galatasaray ffp kıskacındaki hâliyle bile kadro ve oyun kalitesi olarak ligi rahatlıkla domine edebilecek bir pozisyondaydı. sonuç olarak yönetim kadro planlaması yapmamak bir tarafa dursun, fatih terim'in mevcut planlamasını da sabote edecek şekilde hareket etmiş ve ligin kaderine aslında doğrudan da etki etmişti.

    bu noktada şunu da vurgulamak lâzım: fatih terim'in başkanlık isteği. ünal aysal'la yaşananlar sonrası galatasaray'dan ayrılırken fatih terim artık gözünün başkanlıkta olduğunu çok çok önceden beyan etmişti. geldiğinden beri de ilk 3 dönemindekinden çok farklı bir profil çizmesi bu yüzden. bu kadar taraftara yönelik konuşan, maçların/oyuncuların teknik meselelerinden ziyade saha dışı problemlerle(federasyonla olan sürtüşmeler, twitter'da hashtag başlatmak, sürekli taraftara hitaben konuşmak, yayıncı kuruluşa alınan tavırlar, ''her şeyi taraftara açıklayacağım'' minvalinde sözlerle aslında başkan'ın yapması gereken işlere soyunmuş olması vs.) ilgilenen bir fatih terim ben şahsen hatırlamıyorum. maç önü/sonu verilen röportajlarda dahi, maçlardan çok bunları konuşur hâle gelmeye başladı fatih terim. olayı federasyon'un verdiği cezaya bağlamak yanlış olur; fatih terim'e haksız bir ceza verilmiş bile olsa normal olarak buna tüm tepkiyi yönetim kurulunun/başkanın/basın sözcüsünün göstermiş olması gerekirdi. ancak hoca ilk cezayı aldıktan sonra bile kritik schalke maçı öncesi -bence ceza alacağını bile bile- konuşmaya devam etti. bu durum iki şeyi gösteriyor: 1- ya hoca yönetimden ve hadiseleri yönetme şeklinden memnun değil ve aslında yönetime de bir tepki olarak konuşuyor 2- kendisini başkanın ve yönetim kurulunun da üstünde görerek inisiyatif alıyor ve konuşuyor-yani fiilen bir anlamda başkan gibi davranıyor-

    ''fatih terim başkan olmak istiyor, teknik direktörlük yapmayacak'' gibi sivri laflardan uzak şekilde, ancak bu ihtimali de göz ardı etmeden devam edelim:

    eğer hoca sezon başından beri saha içinden çok saha dışını konuşuyorsa ortada gerçekten olağanüstü bir durum vardır. fatih terim 65 yaşında ve doğal olarak tecrübe konusunda master yoda seviyesinde; bütün bunları bu kadar uzun süre bilinçsiz ve kasıtsız yap(a)bileceğini düşünmek safdillik olur. fatih terim'in bir anlamda yönetimden rol çalarak hareket etmesi ya hoca'nın yönetime tepkisi, ya da hakikaten yönetim'den memnun olmayıp bu işi(sadece galatasaray başkanlığı değil, tff de dahil türk futbolunda ciddi bir yönetici kadro sorunu olduğunu düşünüyor olabilir) bizzat kendisinin yapabileceğini düşünüyor olmasının bilinçli bir göstergesi olabilir. neticede elimizde bir beckenbauer örneği de var. bayern başkanlığı yaptığı dönemde kadro planlaması-yönetim-transfer vs. her türlü yöneticiliği yapmış ve piramidin en tepesindeki isim olmuştu. hâlen de bayern üzerinde benzer nüfuzunu koruyor. çok spekülatif de olsa terim'in kafasında da kendi getireceği bir teknik direktörle başkan olarak beraber çalışma fikri oluşmuş olabilir. ayrıca olur da olursa başkanlığı da dursun özbek'ten de, mustafa cengiz'den de daha fazla hak etmiştir ve daha iyi yapacaktır; buna tüm taraftar ve kulüp emindir herhâlde.

    terim ve başkanlık olayına uzak ihtimal, spekülasyon, algı operasyonu!!! mu dersiniz; onu bilemem. konu tahminlere/fikir yürütmelere gayet açık. ancak ateş olmayan yerden duman çıkmıyor. bugün ali ece de, ertuğrul özkök de, fatih altaylı da aynı şeyi farklı zamanlarda dillendiriyorsa çok da ''algı operasyonu!!'' diye düşünmemek gerek.

    spekülatif kısmı arkada bırakıp gerçeklere dönersek eğer:

    fatih terim yönetimden kesinlikle memnun değil. kendisini forvetsiz bırakan(sırf ffp'de hesaplama hatası yaptıkları için), ceza sürecinde tutarlı ve etkili bir politika izleyemeyen, söylemlerde çelişen, sürekli ön plana çıkıp vecize yumurtlamaya çalışan bir galatasaray başkanıyla çalışıyor çünkü. nasıl bir kadro planlaması yapacak, o bile uzaktan bakıldığında belirsiz. ozan kabak konusu nasıl hâllolur? serdar aziz 5 günde satılmanın eşiğine nasıl gelir? bunların hepsi soru işareti. yönetim nezdinde net bir açıklama yapılmamış olması , futbolcuların basının ve azgın taraftarın kucağına dinamit gibi bırakılmış olması ve burada futbolcuların -kalsalar dahi- açıkça yıpratılması da bu belirsizlik ve plansızlığın en üst kademede olduğunu gösteriyor. modeste transferini ''aman kazıklanırız'' diye yapmayan yönetim köln'ün yaptıklarını duyunca hocaya ne dedi, gerçekten merak ediyorum.

    tüm yukarıda saydığım süreçten ise zarar gören galatasaray oldu malesef. onun için 22. şampiyonluktan söz etmeye başlayacaksak, hocanın da yönetime sabredip, fiilî başkanlık görevini bir kenara bırakarak saha içerisine odaklanması yahut yönetimin kısa vadede ciddî şekilde kendisine çeki düzen vermesi(orta vadede istifa etmeleri veya çekilmeleri şart) şart oğlu şart. zira ilk yarı itibariyle takımın * oynadığı futbolun kalitesi, oyuncuların kondisyon durumu, gamsızlıkları vs. eldeki kadro kalitesinin oldukça gerisinde. hoca dikkatini futbol ve yönetim/medya arasında bölüştürmeye devam ederse galatasaray adına kaçan balık büyük olacak.
  • 18182
    sezon başında süper kupa maçındaki seçimleri ve açıklamalarından sonra bizi klasikleşmiş arabesk bir terim sezonuna götüreceğini az çok fark ettiğim teknik direktörümüz.

    yanlış hatırlamıyorsam şunu söylemişti dandik bir rakibe (ligde de 3 tane yediğimiz ve geçen sezon kupadan bizi eleyen) kaybedilen süper kupa maçının sonunda: "bu kupaya çıkmamızı sağlayan geçen sezonki oyuncularımızdı, onların oynaması gerektiğini düşündük."

    tam böyle olmayabilir cümle ama bu minvalde bir açıklamaydı.

    dedim ki eyvah, yine başladık. gerçekçilikten uzak, oraya buraya mesaj verilecek bir sezon bizi bekliyor. sağolsun, şaşırtmadı.

    bilirsiniz, yukarıdaki ve benzeri laflar yıllardır futbolun içinde olan klişelerden biridir. yaz kampının formda isimleri onyekuru ve muğdat oynamadı bu maçta. onyekuru'nun oynatılmama sebebi muhtemelen "genç oyuncu, anlasın bizim büyüklüğümüzü. öyle hemen oynamak yok!" tarzı bir başka klişe olduğunu düşünüyorum. belki farklı bir sebebi vardır.

    kamp dönemi boyunca oynadığımız tüm ciddi rakiplere karşı maçları kaybetmemiz zaten limoni bir tat bırakmıştı, süper kupa maçıyla kesin emin oldum böyle bir sezonun ufukta göründüğüne.

    bugün içinde olduğumuz "klasik kaos"un sebeplerini orada burada aramak yersiz. terim ve yönetim birlikte buraya gelmemizde en büyük etkenler oldu. terim saha içine odaklanmadığı sürece de böyle devam edecek.
  • 18183
    her yerde ona buna akıl veren, aklınızı başkalarına kiraya vermeyin diye sataşan bir sürü taraftarın olduğu bu mecrada bile hala bir şey yapıyorsa bir bildiği vardır diye aptalca savunulan teknir direktör.
    gelelim bu sene yaptığı hatalara. bakalım bir bildiği varmıymış.

    - sinan gümüş'ün feghouli'ye tercih edilmesi. ben mesela sinan gümüş'ün bazı yazarların dediği gibi ruhsuz, karaktersiz bir oyuncu olduğuna inanmıyorum ama futbolu bilmediği apaçık ortada. nereye koşması gerektğini, nerede pres yapılması gerektiğini, defansın arkasında ne zaman sarkılır falan hiçbir şey bilmiyor. ve sakatlanana kadar bu adama sabredildi bir hiç uğruna. sonra feg oynayınca gördük ki gereksiz bir kinle heba edilmiş o kadar hafta.

    - eren'in oynadığı oyunu sevmiyorum, beğenmiyorum baştan söyleyeyim ama hassas bir oyuncu. eski teknik direktörlerinin söylediklerinden, duruşundan bu belli oluyor. hal böyleyken iyi kötü verim almak zorunda olan bir oyuncuyken terim tarafından hep negatif enerji verildi kendisine, bilhassa basın toplantılarında.

    - gelelim bu sezonun kırılma noktasına. içerdeki fenerbahçe maçı. benim bu hayatta en üzüldüğüm, en utandığım maçlardan biriydi. berbat bir oyunla duran toplardan 2-0 öne geçtiğimiz bir maçta önce haklı bir penaltıyla sonra haksız bir tacın devamında yediğimiz golle 2-2 bitirdik. sonrasında kavga çıktı, terim gitti hakeme saydı sövdü ki kabul edelim o kadar da büyük etki etmemişti maça, kritik oyuncularımız bir güzel ceza aldı, (abv yıldırım demirören) bütün suçu da hakeme yıktık. ohh her şey bitti gitti. neresinden bakılırsa bakılsın utanç doluydu.

    - galatasaray, şampiyonlar ligi şampiyonluğuna yakıştırdığımız takım şampiyonlar liginin en az koşan takımı. alman liginin son sıralarındaki schalkeye öyle böyle ezilmemiş bir takım. lig 17. ve 18.sine 60. dakikadan sonra kendi evinde sahasına kapanıp oynayan pili biten bir ve o maçları veren bir takım. eminim sezon başı kampını rezil bir şekilde geçirten terim'in yine bir bildiği vardır bu konuda.

    - hasan şaş ve ümit davala. galatasaraydan ayrıldıktan beri hiçbir teknik direktörlük görevinde yer almamışlar. okan buruk anadoluda bir şeyler deniyor, erol bulut malatyada tıkır tıkır işleyen bir takım kurdu, bizim beyefendiler yancılıkta birer markalar adeta. hasan şaş'ın fenerbahçe maçındaki rezilliğine değinmiyorum bile.

    neyse yazılacak çok şey var ama şunu bilin ki hocanın bir bildiği falan yok.
  • 18184
    fatih terim galatasaray' ın yaşayan en büyük markasıdır. bunun karşısında bir şey söylemek, bu durumu eleştirmek abesle iştigal bir durum ancak 2018 - 2019 sezonunda formsuz olduğunu, aklını saha dışı işlerle daha çok meşgul ettiğini görmemek ve bu durumu eleştirmemek de saçmalıktır.
    şampiyonlar ligi, süper lig, süper kupa ve türkiye kupasında takımın yaptığı 25 maçın kaçında iyi bir futbol oynadı. takım şampiyonlar liginde ve süper ligde koşu ortalamaları rezalet bir şekilde ortada, saha içine çözüm bulmadıkça çözümü saha dışında aramaya çalışması hatalıdır.
    serdar aziz ile yaşadığı olay da sadece "tatil" problemiyse kusura bakmayın bakmayın ama saçmalıktır. bir oyuncu tatile gitti diye satılmasına hatta rakibine gitmesine kadar izin vermesi ve serdar' ı başka oyuncular ile aynı kefeye koymak çok mantıklı gelmiyor.
    bu sezon yönetimle olan uyumsuzluğu hat safhada ortaya çıkmış. klasik "mesaj veren" ancak tam konuşmayan(hiçbir dönem) fatih terim' e dönmüştür. olaylar gördüğümüz gibiyse bence hatalıdır. eren' e, belhanda' ya, maicon' a gösterdiği toleransın üçte birini serdar' a göstermemiştir.
  • 18185
    gelecek bolumlerine spoiler veren surprizli bir dizi gibi.
    devre arasi giden de gelen de cok olacak taraftar arkamizda dursun ne yapiyorsak galatasaray icin demisti. bunun uzerine herkes belhanda gidecek rodri gidecek su olacak bu olacak diye teori uretmisti simdi ise serdar gidiyor haberleri var son anda gelismistir tabi ki ama boyle olunca surprizlerle ilerliyor oluyoruz haftaya her sey netlesir umarim.
  • 18186
    bu kez yapacağı hamlelerde bize daha az yorum imkanı kalan hocamızdır. kendisini saha içinde yaptığı bir hamleden ötürü doğru veya yanlış yaptı diye eleştirebiliyoruz çünkü olay gözümüzün önünde gerçekleşiyor, öncesini biliyoruz sonrasina dair fikir yürütebiliyoruz. serdar, eren ve muhtemelen bunlara eklenecek diğer futbolcular konusunda eğer açık açık izah olmazsa pek yorum yapamayacağız. bu hamlelerin nedenleri florya kaynaklı olacak.

    ayrıca fatih hoca 4. döneminin ilk günlerinde "florya... bir defa haber merkezi gibi olmuş florya" demişti. son günlerde yaşadığımız mahrem sorunlarımızı basın mensuplarının hemen hemen hiç birisinin tamamiyle bilememesi bizim için güzel bir şey.
  • 18188
    kadro planlaması, transfer, gelenler, gidenler...

    bunlardan önce yapması gereken çok önemli bir şey var bence;

    ne yapıp edip içeriden dışarı bilgi akışını kesmeli. dayanılmaz boyutlara ulaştı çünkü. hangi futbolcumuza nereden teklif geldi, kim menajeriyle haber yolladı, hoca hangi futbolcu hakkında ne düşünüyor anında çatır çatır medyaya düşüyor. böyle bir şey kabul edilemez. transferde zararını çok görürüz bunun, daha önce de birçok kez olduğu gibi. bir ara birkaç personeli işten çıkarmıştı, haberler bıçak gibi kesilmişti. şimdi yine çoğaldı, buna bir çözüm bulmalı.
  • 18190
    günümüzde taraflı tarafsız bir çok futbolseverlerin gıpta ederek izlediği, dünya çapında bu işin en iyi uygulayıcılarından jürgen klopp gibi isimlerin el üstünde tutulmasına vesile olan içerisinde gegenpressing, önde baskı, topa göre pozisyon alma gibi anlayışları ihtiva eden günümüz çağdaş futbolunun taktik mantalitesinin ilk öncülerinden olduğu "fatih terim v beyefendiler masasi" adlı kısa belgesel tadında ki videoda anlatılan efsanemiz.
    ayrıca videoda fiorentina ve milan'da ki istatistiklerini, kritik maçlarda aldığı sonuçları vererek italya'da başarısız olduğu yönünde ki saçma algıyı da ortadan kaldırıyor. maalesef açık olarak görünüyor ki takım içi abicilik, gruplaşma ve istenmeyen kişinin başını yeme durumları ile milan'da yoğun olarak karşılaşmış hocamız zamanında.
    bugünün şartlarıyla baktığımız zaman takım içinde en ufak bir disiplinsizliğe mahâl vermemeye gayret etmesi tedbiri elden bırakmaması bugüne kadar ki tecrübelerine ve başına gelenlere dayanmaktadır.
    o yüzden serdar aziz konusunda "bir maça hastayım diye çıkmayıp, aynı maçın akşamına tatile gittiyse ne olmuş. gemileri yakmak için sebep bu mudur? " diye şaşıranlara da ben şaşırıyorum. bana göre fatih terimi fatih terim yapan şey kesinlikle kişiye göre esnemeyen disiplin anlayışı ve yeri geldiğinde fedekârlıktan hiç bir şekilde kaçmayan oyuncu gruplarıdır.
  • 18194
    https://twitter.com/...799363608760321?s=19

    aslan hocam; iyice dinlen, kafa dağıt, rahatla öyle gel. mücadelemiz sadece rakiplerle olmayacak. seninle şampiyon olmamaya da varım. keşke istediğin kadroyu kurabilecek maddi durumumuz olsaydı.

    gelmiş geçmiş en büyük 3 galatasaraylı listesine girer. yaşayan efsane.

    1- ali sami yen
    2- fatih terim&metin oktay (ayırt edemiyorum)
    3- i love you hagi
App Store'dan indirin Google Play'den alın