• 29
    04.01.2012 tarihli milliyet gazetesindeki yazısı.

    --- alıntı ---

    aferin sana emre!

    zevkli, keyifli bir maç izledik. çünkü tempo, alışılmışın üzerinde yüksekti. galatasaray da, büyükşehir de çabuk oyunda zaman zaman güzel tablolar sundular. yardımlaşmanın, dayanışmanın örneklerini verdiler.
    yine de maçın kaderini belirleyen olay, webo’nun kırmızı görmesiydi.
    ibb, geriye düştüğü maçta emre çolak’ın 25 metreden attığı gole hemen hemen aynı mesafeden visca ile karşılık vermiş, hem skora hem de oyuna ortak olmuştu. ama webo’nun semih’in ayağına basarak yaptığı sakatlamaya yönelik tehlikeli müdahale halis özkahya’dan kuraldaki karşılığını görünce dengeler değişti. 10 kişi kalan ibb, hücumdaki tehdit edici özelliğini kaybetmiş, daha edilgen role bürünmüştü.
    arif erdem’in kırmızı kartla eksik kalan takımını savunma pozisyonunda tutarak beraberliği koruma anlayışı işe yaramadı. genç hoca, ancak 2-1 geriye düştükten sonra webo’nun alternatifi tevfik köse’yi oyuna aldı ama, geç kalmıştı.
    galatasaray’a bakarsak.
    maçı açık farkla kazanmalarına, yüksek tempo ile oynamalarına rağmen sistematik olarak istediklerini yapamadılar.
    eboue hücuma katılamadı. kazım sağ kanatta etkili oyun sergileyemedi. sol kanat zaten “emanetçi”lerin elinde... orada hakan balta’nın ileri çıkışlarından, bindirmelerinden başka etkinlik göremedik. galatasaray’da melo’nun yokluğu orta alanda arızalar yarattı. ne engin ne de emre, selçuk’a fatih hoca’nın istediği biçimde destek sağlayabildiler. o yüzden selçuk’un da verimi düştü (attığı gole şapka çıkaralım ama, oyunu parlak değildi!). yine de emre çolak’a özel paragraf açalım. belli ki hocasının kendisine verdiği formanın değerini iyi anlamış. oyun boyunca koştu. top çaldı, takımı hücuma çıktığında sürekli kendini gösterdi, boş alanlara koşu yaptı. attığı ilk gol vuruş güzelliği taşıyordu. kullandığı kornerden arkadaşına attığı topu alıp ikinci golü atması da harika bir takım çalışması örneği oldu. aferin emre’ye!
    baros ve elmander bu maçta durgun ve tutuktular. kanatlardan yeterince top alamadılar, ortadan hücumda da ibb savunması karşısında zorlandılar. hasagiç ve yardımcısı(!) zayate, baros’un iki mutlak golünü güç de olsa önlediler ama üçüncüde çek futbolcunun ustaca vuruşuna engel olamadılar.
    bu maça hoca-çırak düellosu gibi bakmak o kadar doğru değil. iki takım arasında büyük kalite farkı ve bir de kırmızı kart var. arif erdem açısından iyi bir “deneyim”oldu. ne diyelim ? yolu açık ve aydınlık olsun!

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın