4
(bkz: tekelspor)
--- alıntı ---
1941 yılında kurulan ve sarı-siyahlı renklere sahip tekelspor, futbolda da atılım yapmaya çalıştı ancak yeşil sahada başarılı olmak minderde veya parkede başarılı olmak kadar kolay değil. amatör branşlara yeteri kadan önem verilmeyen ülkemiz, zayıflama için başladığı kick boks’ta beş ayda şampiyon olan sporcuların, yeni kurulup iki yılda en üst lige çıkan takımların hikayeleriyle dolu. futbolda ise bu o kadar basit değil, hele ki amatörden profesyonel lige çıkmak başlı başına dert.
2000’li yıllarından başında istanbul tekelspor, 1. amatör küme’den 3. lig’e çıkmak için büyük yatırım yaptı, güçlü kadrolar kurdu ancak bir türlü başarılı olamadı. örneğin 2001-2002 sezonunda ilk kademeyi şampiyon tamamlayan sarı-siyahlılar, ikinci kademede kendilerine beraberliğin yettiği maçta bursa yenişehir belediyespor’a yenilip elendiler. 2003-2004 sezonunda ilk kademe finalinde çok enteresan bir eşleşme vardı: istanbul tekelspor-izmir tekelspor. bu eşleşmeden galip ayrılan taraf istanbullular oldular ancak onlar da yarı finalde (daha sonra 3. lig’e çıkacak olan) burdurgücü’ne yeniler. bir sonraki sezon umut kırıcıydı: istanbul tekelspor daha ilk maçta, o sezon çıkan ve halen 3. lig’de oynayan bursa nilüfer belediyespor’a elendi. bu sezon tekelspor için dönüm noktası oldu. kurum, futbol takımından desteğini çekti, takım da ligden çekildi.
izmir tekelspor, mutlu sona daha çok yaklaşan takımdı. 2000-2001 sezonunda 3. lig’e terfi maçlarında ilk kademeyi geçtikten sonra bursa’daki ikinci kademede çeyrek finalde bozüyükspor’u penaltılarla 6-5 yendiler, yarı finalde en büyük favori izmit büyükşehir belediyespor’u 1-0 mağlup ettiler. bendenizin de canlı olarak izlediği finalde kocaeli tavşancılspor’a 4-0 mağlup olup hayallerine veda ettiler. 1-0 yenik durumdayken rakipleri 10 kişi kalmıştı ancak baskı kurdukları dakikalarda kaptırdıkları bir top ve yedikleri gol onları bitirdi. o maçtan aklımda kalan yaklaşık 2000 kocaelili taraftara karşın tribündeki 10 kadar tekelsporlu ve bir büyük sarı-siyah bayraktı.
atletizm, basketbol, boks, futbol, güreş, cimnastik, kürek, masa tenisi, tekvando, judo ve voleybol branşlarında sayısız sporcu yetiştiren tekelspor, 2008’de tüm faaliyetlerini durdurdu yalnızca istanbul-cevizli’deki tekel tesisleri bünyesinde, inhisar spor kulübü (inhisar, kelime olarak tekel demek) olarak faaliyetlerini devam ettiriyor. tta genel müdürü, inhisarspor kulüplerinin onursal başkanı sayılıyor. kulüpler çay ocağı, kantin ve sosyal tesis gelirleriyle ayakta duruyor.
--- alıntı ---
efkan bucak'ın yazısından.
efendim naçizane konuyla ilgili anımı anlatayım; bizim peder bey, vaktiyle izmir tekel sigara fabrikasında işçi, aynı zamanda futbol sevdası yüzünden dedemden yediği dayaklardan yılmayıp oynamaya devam etmiş ve askerden döner dönmez işçi olarak tekel'e girdiğinde hemen futbol takımına zıplamış tabii ki. valide hanım'ın hastanede (benim doğumum) cebelleştiği esnada, peder bey'in tekel'in maçında olduğu, top teptiği yıllarca dillerden düşmese de üzerinden 30 sene geçtiği için konu artık unutuldu gitti. (gerçi valide için bu konu başlı başına bir roman olur farkındayım ama peder'in asabını bozmak istemediğimden dolayı aklım ermeye başladığı dönemlerden sonra konuyu pek dillendirmek istemedim) efendim, evde asılı duran bir madalya ve başköşede duran bir adet plaket o dönemin efsane tekelspor'unun türkiye üçüncülüğünü taçlandırması benim için başta babam ve hepsi tekel işçisi olan o dönemin tüm tekelspor futbolcuları benim için unutulmazdır. düşün bi, mesai'den çıkıp antrenmana gitmek, malzeme, antrenman sahası vs vs uzayıp giden olumsuzluklar silsilesi içerisinde futbol oynayabilme sevdası ve birşeyleri başarabilme.
yemişim mezhep farklılığından ya da etnik farklılıktan doğan futbol asla sadece futbol değildir kavramını.
futbol sadece futboldur ben bunu öğrendim.
--- alıntı ---
1941 yılında kurulan ve sarı-siyahlı renklere sahip tekelspor, futbolda da atılım yapmaya çalıştı ancak yeşil sahada başarılı olmak minderde veya parkede başarılı olmak kadar kolay değil. amatör branşlara yeteri kadan önem verilmeyen ülkemiz, zayıflama için başladığı kick boks’ta beş ayda şampiyon olan sporcuların, yeni kurulup iki yılda en üst lige çıkan takımların hikayeleriyle dolu. futbolda ise bu o kadar basit değil, hele ki amatörden profesyonel lige çıkmak başlı başına dert.
2000’li yıllarından başında istanbul tekelspor, 1. amatör küme’den 3. lig’e çıkmak için büyük yatırım yaptı, güçlü kadrolar kurdu ancak bir türlü başarılı olamadı. örneğin 2001-2002 sezonunda ilk kademeyi şampiyon tamamlayan sarı-siyahlılar, ikinci kademede kendilerine beraberliğin yettiği maçta bursa yenişehir belediyespor’a yenilip elendiler. 2003-2004 sezonunda ilk kademe finalinde çok enteresan bir eşleşme vardı: istanbul tekelspor-izmir tekelspor. bu eşleşmeden galip ayrılan taraf istanbullular oldular ancak onlar da yarı finalde (daha sonra 3. lig’e çıkacak olan) burdurgücü’ne yeniler. bir sonraki sezon umut kırıcıydı: istanbul tekelspor daha ilk maçta, o sezon çıkan ve halen 3. lig’de oynayan bursa nilüfer belediyespor’a elendi. bu sezon tekelspor için dönüm noktası oldu. kurum, futbol takımından desteğini çekti, takım da ligden çekildi.
izmir tekelspor, mutlu sona daha çok yaklaşan takımdı. 2000-2001 sezonunda 3. lig’e terfi maçlarında ilk kademeyi geçtikten sonra bursa’daki ikinci kademede çeyrek finalde bozüyükspor’u penaltılarla 6-5 yendiler, yarı finalde en büyük favori izmit büyükşehir belediyespor’u 1-0 mağlup ettiler. bendenizin de canlı olarak izlediği finalde kocaeli tavşancılspor’a 4-0 mağlup olup hayallerine veda ettiler. 1-0 yenik durumdayken rakipleri 10 kişi kalmıştı ancak baskı kurdukları dakikalarda kaptırdıkları bir top ve yedikleri gol onları bitirdi. o maçtan aklımda kalan yaklaşık 2000 kocaelili taraftara karşın tribündeki 10 kadar tekelsporlu ve bir büyük sarı-siyah bayraktı.
atletizm, basketbol, boks, futbol, güreş, cimnastik, kürek, masa tenisi, tekvando, judo ve voleybol branşlarında sayısız sporcu yetiştiren tekelspor, 2008’de tüm faaliyetlerini durdurdu yalnızca istanbul-cevizli’deki tekel tesisleri bünyesinde, inhisar spor kulübü (inhisar, kelime olarak tekel demek) olarak faaliyetlerini devam ettiriyor. tta genel müdürü, inhisarspor kulüplerinin onursal başkanı sayılıyor. kulüpler çay ocağı, kantin ve sosyal tesis gelirleriyle ayakta duruyor.
--- alıntı ---
efkan bucak'ın yazısından.
efendim naçizane konuyla ilgili anımı anlatayım; bizim peder bey, vaktiyle izmir tekel sigara fabrikasında işçi, aynı zamanda futbol sevdası yüzünden dedemden yediği dayaklardan yılmayıp oynamaya devam etmiş ve askerden döner dönmez işçi olarak tekel'e girdiğinde hemen futbol takımına zıplamış tabii ki. valide hanım'ın hastanede (benim doğumum) cebelleştiği esnada, peder bey'in tekel'in maçında olduğu, top teptiği yıllarca dillerden düşmese de üzerinden 30 sene geçtiği için konu artık unutuldu gitti. (gerçi valide için bu konu başlı başına bir roman olur farkındayım ama peder'in asabını bozmak istemediğimden dolayı aklım ermeye başladığı dönemlerden sonra konuyu pek dillendirmek istemedim) efendim, evde asılı duran bir madalya ve başköşede duran bir adet plaket o dönemin efsane tekelspor'unun türkiye üçüncülüğünü taçlandırması benim için başta babam ve hepsi tekel işçisi olan o dönemin tüm tekelspor futbolcuları benim için unutulmazdır. düşün bi, mesai'den çıkıp antrenmana gitmek, malzeme, antrenman sahası vs vs uzayıp giden olumsuzluklar silsilesi içerisinde futbol oynayabilme sevdası ve birşeyleri başarabilme.
yemişim mezhep farklılığından ya da etnik farklılıktan doğan futbol asla sadece futbol değildir kavramını.
futbol sadece futboldur ben bunu öğrendim.

