17452
hata yapmak insan doğasında olan bir şeydir. lakin aynı hataları art arda ve ısrarla yapmak, ya yapılan hatayı fark etmemek ya da takıntı haline getirmek ve inatlaşmak anlamına gelir. ikisi de kötüdür, zira yaptığın hatayı fark etmemek senin yetkinliğinin sorgulanmasını gerektirir, diğerinde ise hatayı görüp de bir inat ve takıntı uğruna yapıyor olmak senin sıra ile hedeflerden uzaklaşmana neden olur.
(bkz: uefa avrupa ligi'nden elenmek)
okan hoca şampiyon olduğu son 2 sezonda dominant oyun karakteri ile yerel lige adeta ambargo koymasına rağmen bu sezonki victor osimhen piyangosu ile geride 3'lü mü yoksa 4'lü mü oynamalı konusunda karışan kafasına ligin bu zamanına kadar maalesef çözüm üretemedi. bir diğer husus ise 2 sezondur yaşının çok üzerinde katkı veren mertens'in çok çok bariz olan zamanla düşmesi durumuna karşı sezon başında bir öngörüde bulunamadı ve ikame bir isim gündeme hiç gelmedi.
bugün galatasaray futbol takımı kasım'24 sonundaki bodrum maçıyla başlayan süreçte saha içinde gittikçe performans vermekten uzaklaşan bir yapıya büründü ve yaklaşık 3 aya yakındır bu bu düşüş devam etmekte. bu süreçte elbette maçlar da kazanıldı ama oynanan oyundaki dominantlığımızı maalesef yitirdik. özellikle yaşı 37 olan mertens'in de içinde olduğu bir ön taraf ile önde baskı yapmaya çalışılan birçok maçta rakip biraz pas yapabilme ve pasla çıkıp bizim presi kırma yetisine sahipse, ve buna torreira'nın da o baskıya katılıp alanını boşaltması eklenince, kalemizde daha önce hiç görmediğimiz kadar pozisyon görmeye ve dünyanın en komik, en basit gollerini yemeye başladık. maalesef kendisi buna bir çözüm üretemedi.
özellikle en az 3-4 kilit oyuncunun olmadığı son az deplasmanında yapması gereken maçı bir şekilde idare edip beraberlik ya da en kötü bir farklı mağlubiyet ile istanbul'a dönmek iken, başlama düdüğü ile o yarım yamalak takımın ma-aile baskıya gitmesi, evet bunu çift ayaklı bir kupa maçının ilk ayağında başlama vuruşu ile birlikte yapması, kendisinin stratejik plan yapma yetkinliğinde kafamda birçok soru işareti oluşturdu.
(bkz: 13 şubat 2025 az alkmaar galatasaray maçı)
keza normal lig maçlarında da önde başlayıp, skoru yakalayıp, sonradan takımın gücünün tükenmesi ile çoğunlukla sonunu güç bela getirdiğimiz, bazılarında getiremeyip 2 gollü, hatta 3 gollü avantajları koruyamadığımız örnekler de oldu. demek ki dedik, önde basmak kadar bu takımın gerektiğinde topa basmayı da, oyunu tutmayı da öğrenmesi gerek, bunları yapamadık.
ha, baktığımızda avrupa ligi hayal kırıklığı, evet, ancak bu takım ligde hala hem de 6 puan gibi ciddi bir farkla lider ve en yakın rakibi ile yarın kendi sahasında maçı var. kazanırsak 9 puan + ikili evaraj + daha önemlisi karşı tarafa psikolojik yıkım gibi çok çok ciddi avantajlar elde edeceğiz. ama kaybedersek fark kağıt üzerinde hala 3 puan olacak ancak psikolojik momentum büyük oranda rakibin eline geçecek, oradan tekrar toparlanmaya geçmek çok zor olacak.
(bkz: 24 şubat 2025 galatasaray fenerbahçe maçı)
sonuç olarak, okan hoca stratejilk düşünmeli, bunun örneklerini ligin ilk yarısındaki derbide verdi, ilk sezonunda jesus'a karşı oynanan 2 maçta da verdi, yani bunu yapabildiğini gösterdi. yarın da topla tüfekle saldırmadan, yani gereksiz yerlerde alan boşaltıp parselasyonu iyi yapan rakibine gereksiz alan teslimleri yapmadan, eğer basılacaksa hep beraber, yok beklenecekse yine hep beraber yapmak, yani kompakt, birbirine olabildiğince yakın ve dar alanda oynamak, gücümüzü maçın geneline yaymak, sahaya müdahaleleri zamanında ve doğru yerlere yapmak çok çok önemli. tabi oyuncuların bitiricilik konusunda azami dikkatli olmaları, vuruşlarda, pozisyon almada, topu ayaktan çıkarmadaki zamanlama .....vs. bunlar da çok çok önemli.
doğruları yaptığımızda saha dışı faktörler haricinde kazanamamamız için bir neden yok...
(bkz: uefa avrupa ligi'nden elenmek)
okan hoca şampiyon olduğu son 2 sezonda dominant oyun karakteri ile yerel lige adeta ambargo koymasına rağmen bu sezonki victor osimhen piyangosu ile geride 3'lü mü yoksa 4'lü mü oynamalı konusunda karışan kafasına ligin bu zamanına kadar maalesef çözüm üretemedi. bir diğer husus ise 2 sezondur yaşının çok üzerinde katkı veren mertens'in çok çok bariz olan zamanla düşmesi durumuna karşı sezon başında bir öngörüde bulunamadı ve ikame bir isim gündeme hiç gelmedi.
bugün galatasaray futbol takımı kasım'24 sonundaki bodrum maçıyla başlayan süreçte saha içinde gittikçe performans vermekten uzaklaşan bir yapıya büründü ve yaklaşık 3 aya yakındır bu bu düşüş devam etmekte. bu süreçte elbette maçlar da kazanıldı ama oynanan oyundaki dominantlığımızı maalesef yitirdik. özellikle yaşı 37 olan mertens'in de içinde olduğu bir ön taraf ile önde baskı yapmaya çalışılan birçok maçta rakip biraz pas yapabilme ve pasla çıkıp bizim presi kırma yetisine sahipse, ve buna torreira'nın da o baskıya katılıp alanını boşaltması eklenince, kalemizde daha önce hiç görmediğimiz kadar pozisyon görmeye ve dünyanın en komik, en basit gollerini yemeye başladık. maalesef kendisi buna bir çözüm üretemedi.
özellikle en az 3-4 kilit oyuncunun olmadığı son az deplasmanında yapması gereken maçı bir şekilde idare edip beraberlik ya da en kötü bir farklı mağlubiyet ile istanbul'a dönmek iken, başlama düdüğü ile o yarım yamalak takımın ma-aile baskıya gitmesi, evet bunu çift ayaklı bir kupa maçının ilk ayağında başlama vuruşu ile birlikte yapması, kendisinin stratejik plan yapma yetkinliğinde kafamda birçok soru işareti oluşturdu.
(bkz: 13 şubat 2025 az alkmaar galatasaray maçı)
keza normal lig maçlarında da önde başlayıp, skoru yakalayıp, sonradan takımın gücünün tükenmesi ile çoğunlukla sonunu güç bela getirdiğimiz, bazılarında getiremeyip 2 gollü, hatta 3 gollü avantajları koruyamadığımız örnekler de oldu. demek ki dedik, önde basmak kadar bu takımın gerektiğinde topa basmayı da, oyunu tutmayı da öğrenmesi gerek, bunları yapamadık.
ha, baktığımızda avrupa ligi hayal kırıklığı, evet, ancak bu takım ligde hala hem de 6 puan gibi ciddi bir farkla lider ve en yakın rakibi ile yarın kendi sahasında maçı var. kazanırsak 9 puan + ikili evaraj + daha önemlisi karşı tarafa psikolojik yıkım gibi çok çok ciddi avantajlar elde edeceğiz. ama kaybedersek fark kağıt üzerinde hala 3 puan olacak ancak psikolojik momentum büyük oranda rakibin eline geçecek, oradan tekrar toparlanmaya geçmek çok zor olacak.
(bkz: 24 şubat 2025 galatasaray fenerbahçe maçı)
sonuç olarak, okan hoca stratejilk düşünmeli, bunun örneklerini ligin ilk yarısındaki derbide verdi, ilk sezonunda jesus'a karşı oynanan 2 maçta da verdi, yani bunu yapabildiğini gösterdi. yarın da topla tüfekle saldırmadan, yani gereksiz yerlerde alan boşaltıp parselasyonu iyi yapan rakibine gereksiz alan teslimleri yapmadan, eğer basılacaksa hep beraber, yok beklenecekse yine hep beraber yapmak, yani kompakt, birbirine olabildiğince yakın ve dar alanda oynamak, gücümüzü maçın geneline yaymak, sahaya müdahaleleri zamanında ve doğru yerlere yapmak çok çok önemli. tabi oyuncuların bitiricilik konusunda azami dikkatli olmaları, vuruşlarda, pozisyon almada, topu ayaktan çıkarmadaki zamanlama .....vs. bunlar da çok çok önemli.
doğruları yaptığımızda saha dışı faktörler haricinde kazanamamamız için bir neden yok...