16405
kendisiyle ilgili aynı şeyleri yazmaktan içim dışıma çıktı artık. ancak buraya düşmek istediğim notlar var yine.
saplantılı fikirleri olan bir adama dönüştü gün geçtikçe. dünya üzerinde her taktiğin riskleri vardır. kendisinin taktiksel anlayışı ise risk tanımının en yüksek olduğu oyun.
ancak form durumu, fiziksel seviyemiz, maçın gidişatı, rakibin artıları eksileri gibi faktörler umrunda değil hocanın. bir tane oyunumuz var. oyuncular bunu iyi oynarsa kazanırız. kötü oynarsa kaybederiz.
bazı oyuncularıyla iletişimi çok iyi. bazıları ile çok kötü. oyuncu kazanmaya çalışmayı, oyuncularına göre oyun aramaya çalışmayı bırakalı yıl oldu zaten.
orta saha istememek konusunda inada bağladı konuyu. uzun bacaklı, dribbling yapabilen, direnç katan bir 6-8 almamayı onur meselesi haline getirdi.
oyuncu değişikliğinin gecikmesinden, kenarda oyalanan adamlarımız beklerken gol yememiz kaç oldu ben sayamadım. hani bir olur iki olur şanssızlık dersin. 7-8 kere tekrarlanan durum şanssızlık olamaz.
üçlü savunma ile iyi sonuçlar aldık. çünkü bekimiz yok bizim. ancak icardi ile üçlü icardi’siz dörtlü diye kodlamış kafasına. bats denedi olmadı sonra bir iki lig maçında osi arkası mertens yunus denedi sonuç alamadı. çünkü o maçlarda rakip çok kapandığı için işe yaramamıştı. bir daha seçenek bile olmadı. üçlü bizim için güçlğ bir seçenek çünkü oyun anlayışında. torreira’yı rakip kalecinin ağzına kadar baskıya yolluyoruz. modern futbolun merkezi olan 6 numaranın kapattığı alan boş. oraya stoperlerimizden biri çıkıyor. genelde de davinson. o maksimumunda olmadığında arkası konya ovası oluyor. tandemde beli dönmeyen abdülkerim var çünkü. üçlü olduğunda en azından kaan yakında olduğu için bir ihtimalimiz oluyor.
ben bu sene oynadığımız tottenham maçı hariç galatasaray’ın set oyunu oynadığını görmedim. yani baskıda topla çıkmayı denemiyoruz bile. osimhen ya da barış’a uzun top atıyoruz çılgınlar gibi. sonra deli gibi koşturuyoruz topu alacağız diye. sonra alınca yine uzun atıyoruz. yahu madem topu alınca çok iyi bir fikrimiz yok bırakalım rakipte kalsın top. geçen sene kopenhag maçında da bugün ajax maçında da rakip kapandığında sadece orta açabildik.
sezon başında yalvardı herkes bu kadro çok defolu diye. iyiyiz hoşuz dedi. değildik. hala onun yönetimi rahatlatan açıklamalarının bedelini ödüyoruz. sussa dahi bu kadar at koşturamazdı yönetim. taraftar enselerindeydi çünkü. örneğin şu an transfer istediğini net şekilde belli ediyor. yönetime o alanı sağlamadığında pavlovic için gece gündüz çalışılıyor mesela.
defolu kadrosu var ama kendisi döneminde harcanan paralar, gelen oyuncu profilleri de kimseye nasip olmadı galatasaray’da. davinson, torreira, icardi, osimhen, sara, angelino, zaniolo ilk çırpıda aklıma gelenler.
ben bayern, tottenham maçlarında takımın hayal ettirdiklerinin farkındayım. ancak artık bir stabilite istiyorum. her sezon bir iki hedef underdog maçta mutlu olmaktan fazlasını istiyorum. üç senedir orda olan hocadan hazırlanış bakımından alışılmış goller istiyorum. şapkadan tavşan çıkaran maç planları istiyorum.
sözün özü, kırgınım ve üzgünüm.
edit: linklerini sonra koyarım çok yorgunum ama maç sonu açıklamaları eyvah eyvah. 3’lü oynamak isterim tadı damağımda kaldı icardi sakatlanınca diyor. yahu bir taktik bir oyuncu yüzünden nasıl tamamen taca atılabilir? yerine oynadığımız dörtlüde bek yoktu mesela bugün iki tane. oynadık ama. 3’lü de icardi’siz oynanır damakta kaldıysa. diğer açıklaması ise uefa’nın üç oyuncu ekleyebilirsin kuralı çok saçmaymış. kötü yenilgileri sonrası böyle kel alaka şikayetler başlı başına sinir bozucu zaten. öte yandan hiç saçma değil bu kural. futbol bir plan oyunu çünkü. yaz kış bek değiştirmek falan bize özgü fantaziler.
saplantılı fikirleri olan bir adama dönüştü gün geçtikçe. dünya üzerinde her taktiğin riskleri vardır. kendisinin taktiksel anlayışı ise risk tanımının en yüksek olduğu oyun.
ancak form durumu, fiziksel seviyemiz, maçın gidişatı, rakibin artıları eksileri gibi faktörler umrunda değil hocanın. bir tane oyunumuz var. oyuncular bunu iyi oynarsa kazanırız. kötü oynarsa kaybederiz.
bazı oyuncularıyla iletişimi çok iyi. bazıları ile çok kötü. oyuncu kazanmaya çalışmayı, oyuncularına göre oyun aramaya çalışmayı bırakalı yıl oldu zaten.
orta saha istememek konusunda inada bağladı konuyu. uzun bacaklı, dribbling yapabilen, direnç katan bir 6-8 almamayı onur meselesi haline getirdi.
oyuncu değişikliğinin gecikmesinden, kenarda oyalanan adamlarımız beklerken gol yememiz kaç oldu ben sayamadım. hani bir olur iki olur şanssızlık dersin. 7-8 kere tekrarlanan durum şanssızlık olamaz.
üçlü savunma ile iyi sonuçlar aldık. çünkü bekimiz yok bizim. ancak icardi ile üçlü icardi’siz dörtlü diye kodlamış kafasına. bats denedi olmadı sonra bir iki lig maçında osi arkası mertens yunus denedi sonuç alamadı. çünkü o maçlarda rakip çok kapandığı için işe yaramamıştı. bir daha seçenek bile olmadı. üçlü bizim için güçlğ bir seçenek çünkü oyun anlayışında. torreira’yı rakip kalecinin ağzına kadar baskıya yolluyoruz. modern futbolun merkezi olan 6 numaranın kapattığı alan boş. oraya stoperlerimizden biri çıkıyor. genelde de davinson. o maksimumunda olmadığında arkası konya ovası oluyor. tandemde beli dönmeyen abdülkerim var çünkü. üçlü olduğunda en azından kaan yakında olduğu için bir ihtimalimiz oluyor.
ben bu sene oynadığımız tottenham maçı hariç galatasaray’ın set oyunu oynadığını görmedim. yani baskıda topla çıkmayı denemiyoruz bile. osimhen ya da barış’a uzun top atıyoruz çılgınlar gibi. sonra deli gibi koşturuyoruz topu alacağız diye. sonra alınca yine uzun atıyoruz. yahu madem topu alınca çok iyi bir fikrimiz yok bırakalım rakipte kalsın top. geçen sene kopenhag maçında da bugün ajax maçında da rakip kapandığında sadece orta açabildik.
sezon başında yalvardı herkes bu kadro çok defolu diye. iyiyiz hoşuz dedi. değildik. hala onun yönetimi rahatlatan açıklamalarının bedelini ödüyoruz. sussa dahi bu kadar at koşturamazdı yönetim. taraftar enselerindeydi çünkü. örneğin şu an transfer istediğini net şekilde belli ediyor. yönetime o alanı sağlamadığında pavlovic için gece gündüz çalışılıyor mesela.
defolu kadrosu var ama kendisi döneminde harcanan paralar, gelen oyuncu profilleri de kimseye nasip olmadı galatasaray’da. davinson, torreira, icardi, osimhen, sara, angelino, zaniolo ilk çırpıda aklıma gelenler.
ben bayern, tottenham maçlarında takımın hayal ettirdiklerinin farkındayım. ancak artık bir stabilite istiyorum. her sezon bir iki hedef underdog maçta mutlu olmaktan fazlasını istiyorum. üç senedir orda olan hocadan hazırlanış bakımından alışılmış goller istiyorum. şapkadan tavşan çıkaran maç planları istiyorum.
sözün özü, kırgınım ve üzgünüm.
edit: linklerini sonra koyarım çok yorgunum ama maç sonu açıklamaları eyvah eyvah. 3’lü oynamak isterim tadı damağımda kaldı icardi sakatlanınca diyor. yahu bir taktik bir oyuncu yüzünden nasıl tamamen taca atılabilir? yerine oynadığımız dörtlüde bek yoktu mesela bugün iki tane. oynadık ama. 3’lü de icardi’siz oynanır damakta kaldıysa. diğer açıklaması ise uefa’nın üç oyuncu ekleyebilirsin kuralı çok saçmaymış. kötü yenilgileri sonrası böyle kel alaka şikayetler başlı başına sinir bozucu zaten. öte yandan hiç saçma değil bu kural. futbol bir plan oyunu çünkü. yaz kış bek değiştirmek falan bize özgü fantaziler.