• 19
    ne hissedeceğimi bilmiyorum. ulan helal olsun size diyerek izlediğimiz bir maçtı. bu sefer skoru alacağımıza da inandırdı takım. bayern maçını da kazanıp avrupa'da spor medyasını sarsan bir galatasaray hayali kuruldu içten içe.

    belki de kulüp tarihinin en epik ilk yarısını oynamıştık, ikinci yarıya da iyi başlamıştık. ancak ilk yarı sonlarına doğru kendini hissettiren yorgunluk, ikinci yarıda da 10 dakika sonrasında nüksetti.

    bu noktada hocanın değişikliklerde geç kaldığını düşünüyorum. 2-1 olunca santradan önce değişiklikleri görünce sinirler gerildi haliyle. ancak diğer yandan da oyuna alınan isimlerin yetersizliğini görünce ne diyeyim ki?

    demek ki bu transfer dönemi başarısızdır demek lazım. geçen yılın transfer dönemi genel olarak nasıl olumluysa bu yıl da sanchez dışında başarısız. halil, ndombele, zaha, ziyech, bakambu, angelino vs. derken şu veya bu sebepten kasım ayına kadar verim alamıyorsak şapkayı öne eğmek gerekiyor. oyuncuların hangisini hoca istedi, hangisini yönetim kendi inisiyatifiyle aldı bilmiyorum. o nedenle kusurlu şu veya bu diyemiyorum.

    bunları dile getirince nankörlükle, şımarıklıkla itham etmek de doğru değil. yanlışa yanlış diyeceğiz ki hatalarımızdan ders alarak büyüyelim ve gelişelim. devre arasında en azından birkaç hamle yaparak hataların telafisini sağlamaya çalışmalıyız. bu noktada hocaya ve erden timur'a güvenimde bir azalma yok.

    maç 0-1 olduğunda kızmadım, üzülmedim. adamlar yakaladığı pozisyonu değerlendiriyor neticede diyip olağan karşıladım. ancak sonrasında adamları ne denli çaresiz hale düşürdüğümüz ortada. oyundan düşmedik, kendi oyunumuzu oynadık ve rakibe kabul ettirdik. bu noktadan sonra galibiyeti hak ettik, çabaladık; ancak olmadı. maç içerisinde duygu kontrolünü sağlayıp takımın düşen temposunu ve artan yorgunluğunu da dikkate alıp son 25 dakikada 1-1'i korumayı da dikkate alacak şekilde dengeli bir oyun izleme stratejisi gütmek gerekirdi. hücuma çıkarken defans hattını çok önde kurmadan ve orta sahada dengesiz yakalanmadan dört oyuncuyla fırsat kovalamak denenebilirdi.

    olmuşla ölmüşe çare yok; ancak insan işte sürekli olarak kafasında tekrar tekrar oynuyor maçı. farklı skorla sonuçlanacak bir ilk yarı olsa bugün burası bayram yeriydi. ancak olmadığı için de takımı suçlamadım. benim kızdığım nokta, madem ki skoru elde edemiyorsak 1-1'in de altın değerinde bir skor olduğu gerçeğine uygun hareket etmeyişimiz ve aksiyon almayışımız.

    maçın ilk anlarını tnt sports'tan dinlerken onlar da geldikleri nokta inanılmaz dediler. iki sene önce yerel ligde 13. olan bir takımın bu seviyeye gelmesine hayranlık duydular. bizler de buna vesile olan herkese tek tek şükran duyuyoruz.

    ancak galatasaray'ın potansiyeli gerçekten en üst noktada. bu kadar yaklaşmışken bunu avrupa'nın devlerine bir an önce gösterebilelim istiyoruz. sol bek, sekiz ve on numarada üç doğru hamle ile bu takım neler yapabilirdi diye düşündükçe hayıflanıyoruz. geçen yılki oyuncuların üst düzey performansına eşlik edebilecek sadece üç yeni oyuncu ile kupanın hayallerini kurabileceğimizi görmüş olduk.

    bu çok tuhaf bir dilemma. aynı anda hem mutluyuz, hem üzgünüz, hem umutluyuz, hem pişmanız. duyguları nasıl tarif etmek gerekir bilmiyorum. bu seviyelerden kopmamalıyız. bu seviyelerde tecrübe kazanmaya devam etmeliyiz. kulüp kültürü olarak alışık olsak da oyuncu kadrosu da bunu yaşamalı. her geçen gün üstüne koya koya gitmemiz lazım.

    bugün yalnız şu tartışma bitti bence. üçüncü olalım ve avrupa ligi'nden devam edelim diyenler ebediyen sessizliğe gömüldü. bu takımın birkaç hamle ile bu kupada sonuna kadar zorlayabileceğine inandı herkes. bence günün en anlamlı kazanımı bu olsa gerek.
App Store'dan indirin Google Play'den alın