923
iyi takımdır ve hak ederek şampiyonluk kazanmıştır. ama adil kurumların olduğu bir sporda manchester city liginde ilk 6’ya zor girecek takımdı. sermayeyi basıp fm editör gibi takım kurmak olduğu sürece futbolun asıl zevkli kısmı olan romantik ruhu giderek ölecek ve bitecek. city ve guardiola paranın yanında iyi takım kurup güzel de oynuyorlar ve zevk de veriyorlar fakat bu gerçeği göz ardı edemiyorum. yimpaş yozgatspor’u bae’li bir zengin satın alsa şampiyonlar ligi kupasını onlar da müzesine götürebilirler. bu sizce ne kadar şık?
salzburg gibi makul seviyelerde para harcayıp güzel de futbol oynatıp spora taktik ve yetiştirme anlamında katkı sağlayabilecek suni takımlar da var fakat yine de bir atalanta eder mi etmez. kaldı ki yarın öbür gün dinamo zagreb böyle bir proje üretemez çünkü ne dünyanın dört bir yanında hibe edebileceği alt takımları ve üst takımları var ne de gözünü kırpmadan harcayabileceği kara parası veya keyfi kumar parası.
yanlış anlamayın bu takım başarılı olduktan sonra tüm başarısını buna yormaya ve başarılarını küçümsemeye veya nefret kusmaya gelmedim. sadece karşılarındaki inter’e baktım, conte’yi düşündüm ve buna rekabet diyemedim. evet manu da harcıyor, evet birçok köklü takım artık kara para ve hobi durağı oldu ama bu arap yarımadasındaki harcanan paralar daha doğrusu hiçbir zaman bu seviyelere çıkamayacak takımlara harcanan paralar ve oluşturulan suni dominans benim sinirime dokunuyor.
örneğin yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama normal şartlarda galatasaray gibi yayın geliri az, marka değeri düşük süper ligde oynayan bir takımın bile city’den daha fazla şu başarıyı elde etme şansı daha vardı. bu takımı 2000 senesinde cebinde kara paralarıyla bir zengin satın alsa soruyorum size 2-3 taneden az alır mıydık? peki bu durumda bize bu durumdan fazla antipati beslenir miydi? yoksa adamlar zaten karizmatik kulüp sponsor olunmaları doğal denilerek sempati besleyenler olur muydu real madrid’e sempati besleyenlerin olduğu gibi? madrid az mı harcadı? az mı rüya takımı kurdu? valla ben antipati beslemiyorum real’e. çünkü olay parayı basmak değil. bayern ile real’e kimse şu şu kadar para harcıyor, rekabetin adilliğini bozuyor demiyor. ikisi de birbirine saygı duyuyor. bayern gidip real ronaldo’ya kaç verdi saçmalık bu demiyor. piyasayı mahvettiniz diyor maksimum.
veya barcelona’ya kimse neden messi sizde demiyor, neden dünyanın aktif en iyi iki orta sahası sizde demedi zamanında. çatır çatır çıkıp oynadı herkes. ibra’yı yedek bekletirlerken de yedekleri santrfor dünya tarihinin en iyilerinden böyle şey olmaz denmedi. çünkü isteyen alır, isteyen satar. parayı ama sermayelerini kullanarak ama gelirleriyle kazandılar ve harcadılar denir. birisi kulübe para hibe edince de adamların marka değeri var, tırnaklarıyla kazıdılar sponsorluğu aldılar denir.
eski de olsa, paslanmış da olsa bir ferrari ferrari’dir kimse onu alıp bir ferrari parası daha harcayana neden yaptın diye sormaz. veya gidip eski bir impreza’ya servet harcayana da bir şey denmez. çünkü zevkli bir araçtır. isteyen gider yeni bir performanslı sedan alır isteyense aynı parayı eski imprezaya harcar. fakat eski bir camry’e bir ferrari parası döken ya kara para aklıyordur ya da aklını yitirmiştir. işte ona çıkıp hesap sormak da hakkımız diye düşünüyorum. city başarılıdır ama masum değildir ve izleyip zevk alsam da takdir etsem de sadece sahadaki oyunu takdir ederim. hiçbir zaman sempati beslemeyeceğim ve onlara bir kulüp demeyeceğim. onlar sadece bir futbol takımı. bizim de aralarında bulunduğumuz seçkin kulüpler ise bir kültürdür. küme de düşseler, yıllar boyu adını duymasak da bir gün batıp silinseler bile her zaman sevilecekler. bu kulüplerin antrenmanları bile birilerinin hatırlarında unutulmazken suni takımların başarıları bile düdüğün çalınmasıyla unutulacak. ve bu takımların taraftarı da bir gün dahi bizim yaşadığımız hazzı yaşayamayacak. 20 tane city şampiyonluğu old trafford’daki bir iskoç’un sakızı kadar hatırlanmayacak.
salzburg gibi makul seviyelerde para harcayıp güzel de futbol oynatıp spora taktik ve yetiştirme anlamında katkı sağlayabilecek suni takımlar da var fakat yine de bir atalanta eder mi etmez. kaldı ki yarın öbür gün dinamo zagreb böyle bir proje üretemez çünkü ne dünyanın dört bir yanında hibe edebileceği alt takımları ve üst takımları var ne de gözünü kırpmadan harcayabileceği kara parası veya keyfi kumar parası.
yanlış anlamayın bu takım başarılı olduktan sonra tüm başarısını buna yormaya ve başarılarını küçümsemeye veya nefret kusmaya gelmedim. sadece karşılarındaki inter’e baktım, conte’yi düşündüm ve buna rekabet diyemedim. evet manu da harcıyor, evet birçok köklü takım artık kara para ve hobi durağı oldu ama bu arap yarımadasındaki harcanan paralar daha doğrusu hiçbir zaman bu seviyelere çıkamayacak takımlara harcanan paralar ve oluşturulan suni dominans benim sinirime dokunuyor.
örneğin yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama normal şartlarda galatasaray gibi yayın geliri az, marka değeri düşük süper ligde oynayan bir takımın bile city’den daha fazla şu başarıyı elde etme şansı daha vardı. bu takımı 2000 senesinde cebinde kara paralarıyla bir zengin satın alsa soruyorum size 2-3 taneden az alır mıydık? peki bu durumda bize bu durumdan fazla antipati beslenir miydi? yoksa adamlar zaten karizmatik kulüp sponsor olunmaları doğal denilerek sempati besleyenler olur muydu real madrid’e sempati besleyenlerin olduğu gibi? madrid az mı harcadı? az mı rüya takımı kurdu? valla ben antipati beslemiyorum real’e. çünkü olay parayı basmak değil. bayern ile real’e kimse şu şu kadar para harcıyor, rekabetin adilliğini bozuyor demiyor. ikisi de birbirine saygı duyuyor. bayern gidip real ronaldo’ya kaç verdi saçmalık bu demiyor. piyasayı mahvettiniz diyor maksimum.
veya barcelona’ya kimse neden messi sizde demiyor, neden dünyanın aktif en iyi iki orta sahası sizde demedi zamanında. çatır çatır çıkıp oynadı herkes. ibra’yı yedek bekletirlerken de yedekleri santrfor dünya tarihinin en iyilerinden böyle şey olmaz denmedi. çünkü isteyen alır, isteyen satar. parayı ama sermayelerini kullanarak ama gelirleriyle kazandılar ve harcadılar denir. birisi kulübe para hibe edince de adamların marka değeri var, tırnaklarıyla kazıdılar sponsorluğu aldılar denir.
eski de olsa, paslanmış da olsa bir ferrari ferrari’dir kimse onu alıp bir ferrari parası daha harcayana neden yaptın diye sormaz. veya gidip eski bir impreza’ya servet harcayana da bir şey denmez. çünkü zevkli bir araçtır. isteyen gider yeni bir performanslı sedan alır isteyense aynı parayı eski imprezaya harcar. fakat eski bir camry’e bir ferrari parası döken ya kara para aklıyordur ya da aklını yitirmiştir. işte ona çıkıp hesap sormak da hakkımız diye düşünüyorum. city başarılıdır ama masum değildir ve izleyip zevk alsam da takdir etsem de sadece sahadaki oyunu takdir ederim. hiçbir zaman sempati beslemeyeceğim ve onlara bir kulüp demeyeceğim. onlar sadece bir futbol takımı. bizim de aralarında bulunduğumuz seçkin kulüpler ise bir kültürdür. küme de düşseler, yıllar boyu adını duymasak da bir gün batıp silinseler bile her zaman sevilecekler. bu kulüplerin antrenmanları bile birilerinin hatırlarında unutulmazken suni takımların başarıları bile düdüğün çalınmasıyla unutulacak. ve bu takımların taraftarı da bir gün dahi bizim yaşadığımız hazzı yaşayamayacak. 20 tane city şampiyonluğu old trafford’daki bir iskoç’un sakızı kadar hatırlanmayacak.