816
aramızdan ayrılışının 13. yılı.
başkanlığından önce kişiliğinden bahsetmek gerek bence. çünkü onun efsane oluşu başkanlığından dolayı değil karakterinden dolayıydı. konu doğruluk, centilmenlik, sevgi, saygı, aidiyet duygusu ve daha sayabileceğimiz pozitif ne varsa hepsine sahipti özhan canaydın. aidiyet duygusu o kadar güzel ve büyüktüki, daha ortaokul yıllarında "galatasaray'a başkan olacağım" diyerek kendine inanılmaz bir misyon edinmiş aynı zamanda aidiyet duygusunu belli etmişti. bu misyonu ise galatasaray'ımızın 33. başkanı olarak başarıyla tamamladı...
galatasaray'a bağlılığını iki farklı örnekle eşi asuman hanımın sözleriyle daha iyi anlayabiliriz. eşi asuman hanım canaydın için "galatasaray'a o kadar bağlıydı ki, ben hep kumaydım" der kendisi için. ikinci örnek ise hastalanıp ölüm döşeğinde girdiği anda gerçekleşti. eşi asuman hanım şöyle sitem etmişti canaydın'a "senin genlerin kuvvetli, büyüklerin 90 yaşında. kendine yazık ediyorsun galatasaray uğruna." özhan canaydın ise şöyle anlamlı bir yanıt vermişti eşine "90 yaşına kadar iz bırakamadan gitmektense, genç ölüp iz bırakmayı tercih ederim." son nefesine kadar galatasaray'ı sevmişti başkan ama kalbinin bir yanı hep kırgındı. çünkü ali sami yen stadyumunda "dışımızdan biri özhan canaydın" pankartını görmüştü bir kere... o kırgınlıkla ne maça gidebildi yeniden ne de gitmek istiyordu.
bazı projelerine ve başarılarına gelecek olursak, bu projelerden biri galatasaray dergisiydi. 2002 yılından beri aylık yayınlanan bu dergi kültürümüzü yansıtıyor. hagi'yle 2004-2005 sezonunda fenerbahçe ile türkiye kupası finaline çıkan galatasaray, kupayı 5-1 gibi farklı bir galibiyetle kazanacaktı (bkz: 11 mayıs 2005 galatasaray fenerbahçe maçı). belkide en iz bırakıcı olan başarılarından biri ise galatasaray'ın 16. şampiyonluğudur. fenerbahçe’nin son hafta denizli’de berabere kalmasıyla gelen bu şampiyonluğa 26 galibiyet,5 beraberlik3 de mağlubiyetle ulaşıldı. bu sezonun son maçı olan 3-0’lık kayserispor maçı ve o maçın bitiminden itibaren 16 dakika süreyle denizli’deki fenerbahçe maçının bitmesinin beklenmesi unutulmaz anlar olarak tarihe geçecekti...
ama en büyük hayali, arena hayaliydi. gelişen futbolla beraber stadımız yetersiz geliyordu. sürekli gündemimizi meşgul eden ama hiç bir zaman gerçekleşmeyen yeni stadyum projemizin ilk adımı atmaksa özhan canaydın'a nasip olmuştu. başkanlığı süresince mali sorunlarlardan, borçlardan, sorunlardan kafasını kaldırdığı zaman tek bir dileği vardı canaydın'ın, hep gerçekleştirmek istediği ali sami yen spor kompleksi'ni hayata geçirmek. maalesefki bu misyonun ilk adımlarını atsada stadyumun tamamlanışını göremedi... ve bizlere şu sözlerle veda etti "sıhattim yerinde, her görevi yapmaya hazırım. ama bugün sizlere veda ediyorum. aday değilim. hatalarımızla, sevaplarınızla üç dönem geçirdim. takdir sizindir. hakkınızı helal edin...
hakkımız sana helal olsun örnek insan... mekanın cennet olsun
başkanlığından önce kişiliğinden bahsetmek gerek bence. çünkü onun efsane oluşu başkanlığından dolayı değil karakterinden dolayıydı. konu doğruluk, centilmenlik, sevgi, saygı, aidiyet duygusu ve daha sayabileceğimiz pozitif ne varsa hepsine sahipti özhan canaydın. aidiyet duygusu o kadar güzel ve büyüktüki, daha ortaokul yıllarında "galatasaray'a başkan olacağım" diyerek kendine inanılmaz bir misyon edinmiş aynı zamanda aidiyet duygusunu belli etmişti. bu misyonu ise galatasaray'ımızın 33. başkanı olarak başarıyla tamamladı...
galatasaray'a bağlılığını iki farklı örnekle eşi asuman hanımın sözleriyle daha iyi anlayabiliriz. eşi asuman hanım canaydın için "galatasaray'a o kadar bağlıydı ki, ben hep kumaydım" der kendisi için. ikinci örnek ise hastalanıp ölüm döşeğinde girdiği anda gerçekleşti. eşi asuman hanım şöyle sitem etmişti canaydın'a "senin genlerin kuvvetli, büyüklerin 90 yaşında. kendine yazık ediyorsun galatasaray uğruna." özhan canaydın ise şöyle anlamlı bir yanıt vermişti eşine "90 yaşına kadar iz bırakamadan gitmektense, genç ölüp iz bırakmayı tercih ederim." son nefesine kadar galatasaray'ı sevmişti başkan ama kalbinin bir yanı hep kırgındı. çünkü ali sami yen stadyumunda "dışımızdan biri özhan canaydın" pankartını görmüştü bir kere... o kırgınlıkla ne maça gidebildi yeniden ne de gitmek istiyordu.
bazı projelerine ve başarılarına gelecek olursak, bu projelerden biri galatasaray dergisiydi. 2002 yılından beri aylık yayınlanan bu dergi kültürümüzü yansıtıyor. hagi'yle 2004-2005 sezonunda fenerbahçe ile türkiye kupası finaline çıkan galatasaray, kupayı 5-1 gibi farklı bir galibiyetle kazanacaktı (bkz: 11 mayıs 2005 galatasaray fenerbahçe maçı). belkide en iz bırakıcı olan başarılarından biri ise galatasaray'ın 16. şampiyonluğudur. fenerbahçe’nin son hafta denizli’de berabere kalmasıyla gelen bu şampiyonluğa 26 galibiyet,5 beraberlik3 de mağlubiyetle ulaşıldı. bu sezonun son maçı olan 3-0’lık kayserispor maçı ve o maçın bitiminden itibaren 16 dakika süreyle denizli’deki fenerbahçe maçının bitmesinin beklenmesi unutulmaz anlar olarak tarihe geçecekti...
ama en büyük hayali, arena hayaliydi. gelişen futbolla beraber stadımız yetersiz geliyordu. sürekli gündemimizi meşgul eden ama hiç bir zaman gerçekleşmeyen yeni stadyum projemizin ilk adımı atmaksa özhan canaydın'a nasip olmuştu. başkanlığı süresince mali sorunlarlardan, borçlardan, sorunlardan kafasını kaldırdığı zaman tek bir dileği vardı canaydın'ın, hep gerçekleştirmek istediği ali sami yen spor kompleksi'ni hayata geçirmek. maalesefki bu misyonun ilk adımlarını atsada stadyumun tamamlanışını göremedi... ve bizlere şu sözlerle veda etti "sıhattim yerinde, her görevi yapmaya hazırım. ama bugün sizlere veda ediyorum. aday değilim. hatalarımızla, sevaplarınızla üç dönem geçirdim. takdir sizindir. hakkınızı helal edin...
hakkımız sana helal olsun örnek insan... mekanın cennet olsun