15772
camide siyaset yapıldı, cenazede siyaset yapıldı, afet oldu siyaset yapıldı, mitinglerde inançlar siyasete alet edildi, sporun içine sokulup siyaset yapıldı, eş, dost, akrabanin, komşunun arasına sokulup siyaset yapıldı, tüyü bitmemiş yetimin, doğmamış bebeğin hakkına girilerek siyaset yapıldı, el kadar çocukların hayallerini yerle bir edip yerine siyaset konuldu. şimdi diyorsunuz ki tribünde siyaset olmaz. onu siyaseti, olur olmaz her yere sokup, her şeyi herkesi gırtlağına kadar siyasetin kirli düzeninin içerisine sokarken düşünecektiniz.
bazılarının sayıdan ibaret gördükleri; kiminin evladı, kiminin eşi, kiminin anne-babasi, kiminin kardeşi, kiminin dostu sirdasiydi. insanlarin canı yanmış ve artık bu kaçıncı diyerek isyan etmiş. illa birinin acısını hissetmek için o acıyı yaşamış olmanıza gerek de yok. insan olmak yeterli olur. yaptıgi hatalarin bedelini pişmanım diyerek, helallik isteyerek kapatilabilecegini düşünenleri savunan kisiler: buyrun, terör örgütüne her istediğini verin, bırakın binlerceyi, yetkili kişi sizken yap(a)mayarak bir insanin ölümüne sebebiyet verin de sonra çıkıp bir özür bir helallik ile dışarıda gezmeye devam edebilecek misiniz bakalım? hadi gidin o helalligi, ihmaller yüzünden, yetkililerin yetkilerini suistimal etmesi yüzünden eşini, çocuklarını anne-babasini, kardeşlerini bir parça bez ile kefenleyip toprağa vermiş insanların yüzüne karşı isteyin bakalım isteyebilecek misiniz! afeti yaşamamış bizler bile bir evladimizi diğerinin yerine koyamiyorken hepsini toprağa koyan babadan isteyin bakalım isteyebilecek misiniz? ondan sonra çıkın deyin ki, stadyumlar siyasetin yeri değildir!
her şeyin sahibisin ama hiç bir şeyden de sorumlu değilsin. böyle bir dünya yok arkadaslar! adalet anlayışı kişiye, makama göre degisiyorsa onun adı adalet değil, kayirmaciliktir. ve savundugunuz bu kayirmacilik gün gelir sizi de ezer.
"bir gün bir kasabada tüm halk, kral tarafindan kasabanın meydanında toplanmış. en önde papaz, arkasında halkın zenginleri, arkasında çiftçiler. askerler çiftçilerden başlayarak parça parca insanları alıp idama götürmüş. her seferinde askerler tarafından yaka paça goturulenler, kalanlardan yardım dinlenmiş. ama kimse oralı olmamış. " aman sesimi cikartmayayim da gelip beni de almasınlar." diyerek susmuslar. tabi çiftçiler bitmeye yakın zenginleri ve papazı bir korku sarmış ama belki bize dokunmadan bırakırlar diye yine ses cikartmamislar. askerler en son papazı tutup götürülerken, papaz bir an arkasına dönüp bagiracak olmuş. ama bakmış ki kimsecikler kalmamış, önüne dönüp boynunu eğip o da gitmiş idama."
bazılarının sayıdan ibaret gördükleri; kiminin evladı, kiminin eşi, kiminin anne-babasi, kiminin kardeşi, kiminin dostu sirdasiydi. insanlarin canı yanmış ve artık bu kaçıncı diyerek isyan etmiş. illa birinin acısını hissetmek için o acıyı yaşamış olmanıza gerek de yok. insan olmak yeterli olur. yaptıgi hatalarin bedelini pişmanım diyerek, helallik isteyerek kapatilabilecegini düşünenleri savunan kisiler: buyrun, terör örgütüne her istediğini verin, bırakın binlerceyi, yetkili kişi sizken yap(a)mayarak bir insanin ölümüne sebebiyet verin de sonra çıkıp bir özür bir helallik ile dışarıda gezmeye devam edebilecek misiniz bakalım? hadi gidin o helalligi, ihmaller yüzünden, yetkililerin yetkilerini suistimal etmesi yüzünden eşini, çocuklarını anne-babasini, kardeşlerini bir parça bez ile kefenleyip toprağa vermiş insanların yüzüne karşı isteyin bakalım isteyebilecek misiniz! afeti yaşamamış bizler bile bir evladimizi diğerinin yerine koyamiyorken hepsini toprağa koyan babadan isteyin bakalım isteyebilecek misiniz? ondan sonra çıkın deyin ki, stadyumlar siyasetin yeri değildir!
her şeyin sahibisin ama hiç bir şeyden de sorumlu değilsin. böyle bir dünya yok arkadaslar! adalet anlayışı kişiye, makama göre degisiyorsa onun adı adalet değil, kayirmaciliktir. ve savundugunuz bu kayirmacilik gün gelir sizi de ezer.
"bir gün bir kasabada tüm halk, kral tarafindan kasabanın meydanında toplanmış. en önde papaz, arkasında halkın zenginleri, arkasında çiftçiler. askerler çiftçilerden başlayarak parça parca insanları alıp idama götürmüş. her seferinde askerler tarafından yaka paça goturulenler, kalanlardan yardım dinlenmiş. ama kimse oralı olmamış. " aman sesimi cikartmayayim da gelip beni de almasınlar." diyerek susmuslar. tabi çiftçiler bitmeye yakın zenginleri ve papazı bir korku sarmış ama belki bize dokunmadan bırakırlar diye yine ses cikartmamislar. askerler en son papazı tutup götürülerken, papaz bir an arkasına dönüp bagiracak olmuş. ama bakmış ki kimsecikler kalmamış, önüne dönüp boynunu eğip o da gitmiş idama."