1
ciddi ciddi üzerinde düşünmeye başladığım konudur. nedir futbolcu şuuru?
ilk adımda, futbolcunun kendi özelliklerini bilerek saha içerisinde ona göre davranmasıdır.
2. adımda takımdaki arkadaşlarının özelliklerini alışkanlıklarını bilendir.
3. adımda karşısında eşleştiği rakibin özelliklerini/alışkanlıklarını hızlıca farkedebilendir.
4. adımda rakip takımın özelliklerini/alışkanlıklarını hızlıca farkedebilendir.
bunlar üzerinden takımımızdaki oyuncular üzerinden yukarıdaki önermeyi birazcık düşünelim.
mesela galatasaray tarihinin ilk aşama için en şuurlu futbolcularından biri, bana göre jardel'dir. top kontrolü, ayak hakimiyeti, bir brezilyalıda rastlanmayacak şekilde kötüydü. şimdi size bir jardel hayal ettireyim. sürekli topu ayağına alıp, dikine kaleye gitmeye çalışıyor. brezilya amatör liginde bile futbolcu olamazdı. ve bu adam bir süre ronaldo ile brezilya milli takımında çift forvet oynadı.
şimdi başka bir örnek vereyim. nelsson ile emin'i kıyaslayalım. bence nelsson emin kadar teknik değil, emin kadar pasör değil, hatta onun kadar güçlü de değil. daha iyi olmasının sebebi, nelsson yukarıdaki 4 adımın hepsini yalayıp yutmuş bir futbolcu olması. karşısına rakip geldiği zaman ne kadar boşluk vereceğini biliyor, kontra atak yenildiğinde nerede duracağını biliyor, ne zaman müdahele edip, ne zaman açı kapatması gerektiğini iyi ayarlıyor. topla çıkacağı veya pas atacağı zamanı daha doğru belirliyor.
şimdi sıra geldi, pva ve dubois kıyaslamasına. pva daha ilk aşamada takılan bir adam. öyle fantastik şeyler deniyor ki, ve bunlarda başarı oranı o kadar düşük ki, insan gerçekten hayret ediyor. bakmayın siz, bu sene boey çıktığında yerinde duruyorsa, bunun müsebbibi okan hocadır. daha ilk haftadan 'kanadı kullanmayıp, emekli dayılar gibi orta sahayı çoklayacaksan, bari savunmada kal, boey yorulduğunda ileri git' dediğini düşünüyorum.
dubois'e gelince, dubois de nelsson gibi 4 aşamanın 4'ünde de var. kimsenin uyarısı olmadan ne zaman gideceğini, ne zaman kalacağını iyi bilen bir oyuncu. rakibin özelliklerine göre kendini ayarlayan, etrafındakileri de olabileceklere karşı hazırlayan bir oyuncu. bir oyuncu düşünün ki, fransa milli takımı havuzunda olsun, ama kondisyonu olmasın. imkansız bir şey bu, ama analiz videolarına bakarsanız, boey gibi git gelli oynayan bir oyuncu değil dubois. bunun yerine diğer kanata bekinin hareketlerine göre oynayan bir oyuncu. oyun kurucu bek olmasına rağmen, içe ve dışa çalım atabilen*, yeri geldiğinde orta kesen, yeri geldiğinde kısa paslarla merkezi delebilen bir oyuncu.
boey'i düşünelim. fiziksel olarak trent arnold seviyelerinde görüyoruz ki, birazcık abartı ama kıyaslanabilmek bile büyük başarı. ama teknik kıyaslaması yaparsak, ne pva ne de dubois seviyesinde değil. peki nasıl onların önünde? çünkü kendini çok iyi biliyor ve ona göre basit ama etkili bir yöntem geliştirmiş. orta sahada topla buluştuğunda kafasında iki opsiyon var. yunusa kısa pas, veya rakibini geçmek. rakibinin arkası doluysa top yunusa gidiyor, boşsa basıp geçiyor. geçtiğinde de yalnızsa çizgiye inip ortayı kesiyor veya bazen ekstra çalımı da deniyor. basit ama etkili. savunmada da üstün fiziksel özellikleri sayesinde, rakibin içine kadar girip, çoğu zaman topu geri kazanıyor. top ters kanattayken de savunmada nerede duracağını biliyor.
gelelim kerem'e. ilk geldiği günler 1. aşamadaki başarısıyla beni büyülemişti. top kontrolü eksikliğini marsilya dönüşüyle kapatması, derin paslar yerine kısa verkaçlarla ceza sahasına sızmaya çalışması, boş koşular sonrası bitiriciliğiyle beni büyülemişti. sonra ne olduysa, adam bir anda orta saha kenar çizigisinde top almaya, uzun paslar denemeye, sürekli rakibin üzerine gitmeye başladı. bir oyuncu kendini geliştirmek için çabalamalı, ama futbolcu temelde iyi yaptığı her şeyi bırakıp, bir anda bambaşka bir oyuncu olur mu? geçen hafta kasımpaşa maçında 3. goldür kerem. bu hafta bunu çok çok az denedi.
en son da yunusla noktalayalım. ani yaptığı dur kalklarla çalım atmadığı defans yok. zaten bu feyklerin çözümü de yok. hagi'nin fiziksel özellikleri kötü olmasına rağmen, dur kalkları teknikle harmanladığında roberto carlos'u bile maymun edebiliyordu. ama bu çalımlar vücudu çok yoran çalımlar. hele yunus gibi bunu sürekli 0'dan 100'e şeklinde yapıyorsanız. yunus her çalımda 0'dan maksimum hıza ulaşmaya çalışmak zorunda değilsin. azıcık rakibini gözlemle, ilk 45 dakikada maksimum hızlardaki dur kalklarla enerjini tüketme.
yerli oyuncularımız biraz biraz bunları oturtmaya başladığında tadına doyulmayan bir galatasaray izleyeceğiz.
ilk adımda, futbolcunun kendi özelliklerini bilerek saha içerisinde ona göre davranmasıdır.
2. adımda takımdaki arkadaşlarının özelliklerini alışkanlıklarını bilendir.
3. adımda karşısında eşleştiği rakibin özelliklerini/alışkanlıklarını hızlıca farkedebilendir.
4. adımda rakip takımın özelliklerini/alışkanlıklarını hızlıca farkedebilendir.
bunlar üzerinden takımımızdaki oyuncular üzerinden yukarıdaki önermeyi birazcık düşünelim.
mesela galatasaray tarihinin ilk aşama için en şuurlu futbolcularından biri, bana göre jardel'dir. top kontrolü, ayak hakimiyeti, bir brezilyalıda rastlanmayacak şekilde kötüydü. şimdi size bir jardel hayal ettireyim. sürekli topu ayağına alıp, dikine kaleye gitmeye çalışıyor. brezilya amatör liginde bile futbolcu olamazdı. ve bu adam bir süre ronaldo ile brezilya milli takımında çift forvet oynadı.
şimdi başka bir örnek vereyim. nelsson ile emin'i kıyaslayalım. bence nelsson emin kadar teknik değil, emin kadar pasör değil, hatta onun kadar güçlü de değil. daha iyi olmasının sebebi, nelsson yukarıdaki 4 adımın hepsini yalayıp yutmuş bir futbolcu olması. karşısına rakip geldiği zaman ne kadar boşluk vereceğini biliyor, kontra atak yenildiğinde nerede duracağını biliyor, ne zaman müdahele edip, ne zaman açı kapatması gerektiğini iyi ayarlıyor. topla çıkacağı veya pas atacağı zamanı daha doğru belirliyor.
şimdi sıra geldi, pva ve dubois kıyaslamasına. pva daha ilk aşamada takılan bir adam. öyle fantastik şeyler deniyor ki, ve bunlarda başarı oranı o kadar düşük ki, insan gerçekten hayret ediyor. bakmayın siz, bu sene boey çıktığında yerinde duruyorsa, bunun müsebbibi okan hocadır. daha ilk haftadan 'kanadı kullanmayıp, emekli dayılar gibi orta sahayı çoklayacaksan, bari savunmada kal, boey yorulduğunda ileri git' dediğini düşünüyorum.
dubois'e gelince, dubois de nelsson gibi 4 aşamanın 4'ünde de var. kimsenin uyarısı olmadan ne zaman gideceğini, ne zaman kalacağını iyi bilen bir oyuncu. rakibin özelliklerine göre kendini ayarlayan, etrafındakileri de olabileceklere karşı hazırlayan bir oyuncu. bir oyuncu düşünün ki, fransa milli takımı havuzunda olsun, ama kondisyonu olmasın. imkansız bir şey bu, ama analiz videolarına bakarsanız, boey gibi git gelli oynayan bir oyuncu değil dubois. bunun yerine diğer kanata bekinin hareketlerine göre oynayan bir oyuncu. oyun kurucu bek olmasına rağmen, içe ve dışa çalım atabilen*, yeri geldiğinde orta kesen, yeri geldiğinde kısa paslarla merkezi delebilen bir oyuncu.
boey'i düşünelim. fiziksel olarak trent arnold seviyelerinde görüyoruz ki, birazcık abartı ama kıyaslanabilmek bile büyük başarı. ama teknik kıyaslaması yaparsak, ne pva ne de dubois seviyesinde değil. peki nasıl onların önünde? çünkü kendini çok iyi biliyor ve ona göre basit ama etkili bir yöntem geliştirmiş. orta sahada topla buluştuğunda kafasında iki opsiyon var. yunusa kısa pas, veya rakibini geçmek. rakibinin arkası doluysa top yunusa gidiyor, boşsa basıp geçiyor. geçtiğinde de yalnızsa çizgiye inip ortayı kesiyor veya bazen ekstra çalımı da deniyor. basit ama etkili. savunmada da üstün fiziksel özellikleri sayesinde, rakibin içine kadar girip, çoğu zaman topu geri kazanıyor. top ters kanattayken de savunmada nerede duracağını biliyor.
gelelim kerem'e. ilk geldiği günler 1. aşamadaki başarısıyla beni büyülemişti. top kontrolü eksikliğini marsilya dönüşüyle kapatması, derin paslar yerine kısa verkaçlarla ceza sahasına sızmaya çalışması, boş koşular sonrası bitiriciliğiyle beni büyülemişti. sonra ne olduysa, adam bir anda orta saha kenar çizigisinde top almaya, uzun paslar denemeye, sürekli rakibin üzerine gitmeye başladı. bir oyuncu kendini geliştirmek için çabalamalı, ama futbolcu temelde iyi yaptığı her şeyi bırakıp, bir anda bambaşka bir oyuncu olur mu? geçen hafta kasımpaşa maçında 3. goldür kerem. bu hafta bunu çok çok az denedi.
en son da yunusla noktalayalım. ani yaptığı dur kalklarla çalım atmadığı defans yok. zaten bu feyklerin çözümü de yok. hagi'nin fiziksel özellikleri kötü olmasına rağmen, dur kalkları teknikle harmanladığında roberto carlos'u bile maymun edebiliyordu. ama bu çalımlar vücudu çok yoran çalımlar. hele yunus gibi bunu sürekli 0'dan 100'e şeklinde yapıyorsanız. yunus her çalımda 0'dan maksimum hıza ulaşmaya çalışmak zorunda değilsin. azıcık rakibini gözlemle, ilk 45 dakikada maksimum hızlardaki dur kalklarla enerjini tüketme.
yerli oyuncularımız biraz biraz bunları oturtmaya başladığında tadına doyulmayan bir galatasaray izleyeceğiz.

