3
futbolda, "oyun kurucu bek" diye bir tanım yok aslen. ama bunu dolaylı yollardan yapabilen özel oyuncular elbette var. iki sezon önce bunlardan birine sahiptik ve rakip baskıyı kırmakta, yerleşik set oyununda ne kadar değerli olduğunu da gördük. bu kez de "bu adam dede, koşamıyor" dedik.
futbol pozisyon tanımlamalarında, oyuncu özellikleri konusunda bazı mevkilerde gereksiz takıntılara sahibiz bana kalırsa. bu da işi daha bir çıkmaza sokuyor.
bitmeyen bir "topu oyuna iyi sokan stoper" özlemi var. bu uğur da, savunma refleksi beş para etmez, aklı beş karış havada adamları ikame ettik yıllarca. stoper gibi stoper göremedik bir türlü. marcao, toplu oyunda a class olsa da top rakipteyken de ehh işte...
beklerde ciğersiz, 90 dakika git-gel yapacak oyunculara sardık sonra. oyun görüşüne, taktik disipline pek de aldırış etmeden. takoz ayaklı çıktıkları gibi, antrenmanı "ortada sıçan" dan ibaret olan ligimizde, 60. dakikadan sonra patates oldu her biri. onu da beceremedik.
hücum kenarları zaten ülke futbol uleması için futboldan anlama turnusolü. zıpkın gibi hızlı mı, hafif kavruk mu, getir abi...ne zaman pas vereceğini, şut çekeceğini biliyor mu, önemli değil. hız, çabukluk her şey... 9 kişi ile kapanan, alan daraltan takımlara karşı "kamikaze" dalışı yapacak cengaver gerekli. şöyle topu ayağına aldığında kafasını kaldıran, ikiye bir yapan oyuncuya gerek yok! hız önemli abi...
santrafor dersen iki tipleme var zaten bizim için. ya sprint olacak ya da ayı boğan. ortası yok. mehmet yıldız, fernandao gibi kalaslar fizik gücüyle bu ligde iş yaptı ya, doğrusu o dur. ya da bulacaksınız bi yeni nesil suleyman youla, atacaksın koşu yoluna fişi çekecek. şöyle topu bilen, ayağı yumuşak, orta şekerli bir santrafor çok gösterişsiz kaçar. forvet dediğin dikkat çekecek abi, en azından götüyle*, başıyla. etiketler önemli!
futbol dediğimiz şey, düşündüğümüz kadar da zor değil aslında. her bir mevki için bilinçaltımıza yerleşmiş pik noktalar aramaktansa doğru yerlere yoğunlaşsak, totelde bir sonuca varsak her şey daha basit ve sancısız olacak aslında...
futbol pozisyon tanımlamalarında, oyuncu özellikleri konusunda bazı mevkilerde gereksiz takıntılara sahibiz bana kalırsa. bu da işi daha bir çıkmaza sokuyor.
bitmeyen bir "topu oyuna iyi sokan stoper" özlemi var. bu uğur da, savunma refleksi beş para etmez, aklı beş karış havada adamları ikame ettik yıllarca. stoper gibi stoper göremedik bir türlü. marcao, toplu oyunda a class olsa da top rakipteyken de ehh işte...
beklerde ciğersiz, 90 dakika git-gel yapacak oyunculara sardık sonra. oyun görüşüne, taktik disipline pek de aldırış etmeden. takoz ayaklı çıktıkları gibi, antrenmanı "ortada sıçan" dan ibaret olan ligimizde, 60. dakikadan sonra patates oldu her biri. onu da beceremedik.
hücum kenarları zaten ülke futbol uleması için futboldan anlama turnusolü. zıpkın gibi hızlı mı, hafif kavruk mu, getir abi...ne zaman pas vereceğini, şut çekeceğini biliyor mu, önemli değil. hız, çabukluk her şey... 9 kişi ile kapanan, alan daraltan takımlara karşı "kamikaze" dalışı yapacak cengaver gerekli. şöyle topu ayağına aldığında kafasını kaldıran, ikiye bir yapan oyuncuya gerek yok! hız önemli abi...
santrafor dersen iki tipleme var zaten bizim için. ya sprint olacak ya da ayı boğan. ortası yok. mehmet yıldız, fernandao gibi kalaslar fizik gücüyle bu ligde iş yaptı ya, doğrusu o dur. ya da bulacaksınız bi yeni nesil suleyman youla, atacaksın koşu yoluna fişi çekecek. şöyle topu bilen, ayağı yumuşak, orta şekerli bir santrafor çok gösterişsiz kaçar. forvet dediğin dikkat çekecek abi, en azından götüyle*, başıyla. etiketler önemli!
futbol dediğimiz şey, düşündüğümüz kadar da zor değil aslında. her bir mevki için bilinçaltımıza yerleşmiş pik noktalar aramaktansa doğru yerlere yoğunlaşsak, totelde bir sonuca varsak her şey daha basit ve sancısız olacak aslında...
