• 1227
    türk futbolunun karekterine girmeden önce biraz şenol güneş’i değerlendirmek istiyorum. devamında ise şenol güneş özelinde genel sorunlarımızdan bahsedeceğim.

    şenol güneş’in kriterleri.

    -kadro mühendisliği zayıf
    -taktik çok çok zayıf
    -motivasyon orta halli
    -kompleks olağanüstü
    -türkçe zayıf (üstelik mesleği türkçe öğretmenliği.:)
    -maaş dolgun
    -futbol aklı zayıf

    elde ettiği iki türkiye şampiyonluğu bile fikirlerimi değiştirmemiştir. çünkü türkiye’de genellikle hocalar değil kulüpler şampiyon olur. kulüplerin şampiyonluğunda da hocaların rolü genellikle üçüncü sırada gelir.

    şenol güneş’in (ve de mustafa denizli’nin) fi tarihinden kalma bilgi ve tecrübeleri modern futbolda artık para etmiyor. tıpkı ev telefonlarının akıllı telefonlerın yanında çağ dışı kalması gibi. fatih terim bile bu ikilinin çok üzerinde olmasına rağman yeterince kendisini güncelleyemedi.

    milli takım ya da kulüp takımlarımıza bakın; kazandığımız başarılarda dahi tatmin edici futbol asla yokru. 1996/2003 yılı galatasaray’ı hariç. çünkü 1996/2003 galatasaray’ı yeni bir futbol nefesi yeni bir futbol sistemi sunmuştu dünya futboluna. sunmuştu sunmasına da, bu sistemin yaratıcısı fatih terim, bunun farkında mıydı doğrusu emin değilim. çünkü bugünkü fatih terim o günkü sistemi ya terk etti ya da sistemin bilincinde olmadığından kaybetti.

    bugün pep guardiola’nın yarattığı tiki-taka olarak adlandırılan futbolun aslını galatasaray oynuyordu. dar alanda hızlı ve çabuk paslaşmalar ve sahanın her yerinde topa baskı ve yüksek koşu mesafesi. o günlerde amatörce de olsa, “dar alanda kısa paslaşmalar” adıyla filmi bile yapılmıştı galatasaray’ın bu futbolunun. o takım uefa kupasını, süper kupayı almış ve dünya üçüncüsü olmuştu. barcelonalı üç analizce florya’da üç gün kamp kurmuş ve galatasaray’ın futbolunu incelemişti. (yıl 2001 ki lucescu henüz gelmişti takımın başına)

    adım gibi eminim ki pep guardiola aynı sistemi barcelona’ya uygulamış ve ortaya tiki-taka çıkmıştır. (tiki-taka küçümsemek için kullanılır ama öyle değil)

    tiki-taka, galatasaray’ın karl heinz feldkamp (kalli) ile başlayıp fatih terim ile zirve yapan galatasaray futbolunun ispanyol versiyonudur ve o futbolun ekmeğini bugün hala pep yemektedir. beni şaşırtan asıl konu da bu zaten. o futbolun yaratıcısı fatih terim neden uygulamıyor/uygulayamıyor aynı sistemi? doğrusu anlamıyorum.

    bütün bunlar doğru ama asıl doğru olan bir durum var ki çok yakıcı. bizim çocuklar futbolun temeli olan hızlı tek pas yapmasını bilmiyor. hızlı tek pastan kasıt zaman müsaitse kontrol pas, değilse tek pas. bakın iyi futbol oynayan takımlara ve ülkelere hemen hepsinin temelinde bu var. italya, hollanda, ukrayna ve de fransa’ya bakın tümünün ortak noktaları bütün taktiklerini hızlı ve tek pas temeline oturtmuşlar. hele şu anda italya öyle hızlı paslaşıyor ki rakiplerinin başı dönüyor.

    koşarak, hızlı tek pas yaparak, dar alanda kısa paslarla oynayıp sahanın her yerinde topa baskı yaparak, yüksek koşu mesafesine ulaşarak futbol oynamadığımız sürece sonuç hep hüsran olacaktır.

    peki neden bizim çocuklar yapamıyor bunu. çok mu zor? hem zor hem kolay. zor çünkü küçük yaşlardan itibaren bu tarzı öğrenmek gerekiyor. öğretilmezse sonradan öğrenmesi ve uygulaması imkansız oluyor. zor çünkü takım halinde paylaşmayı ve paslaşmayı gerektiriyor. bizim genetiğimiz ise tek başına kahramanlık mottosuna uygun. zor çünkü herkesin diğeri için fedakarlık yapmasını gerektiriyor. zor çünkü bunları bilip öğretecek hoca yok türkiye’de. en üst seviyedeki hocalarımız dahil. kolay tarafı ise bu zorları aştıktan sonra basiti oynamak kalıyor ki o da çok kolay. hani j. cruyf’ın dediği gibi; futbol basit bir oyundur ama basiti oynamak çok zordur. işte bunu kastediyor cruyf. diyor ki basit oynamak, tek pas oynamak, paylaşmak ve paslaşmak kolaydır ama onu öğrenmek, beyinleri ona göre formatlamak çok zordur. o formatı çocuk yaşta attınız attınız, atamazsanız yandınız.

    yıllarca alt yapıları takip eden birisi olarak söylüyorum. bizim çocuklar sahaya çıkınca iki şey yaparlar. bir kısmı topu alıp tek başına herkesi çalımlamaya çalışır, bir kısmı da bekler ki diğer arkadaşları topu alıp ona atsınlar da o da gol yapıp kahraman olsun. takım olmak, paylaşmak, birlikte ve takım halinde düşünüp uygulamak, görev paylaşımı yapmak genetiğimizde yok. çünkü çocukların sokakta öğrendikleri top bu. sokakta öğrendiklerini statlarda uygulamaya çalışıyorlar. onun için türkiye’de futbol değil top oynanıyor diyoruz. çinkü sokakta oynanan futbol değil toptur.

    özetin özeti şu; biz önce çocuklarımızın beyinlerini formatlamalıyız. bu formatı atacak alt yapı hocaları bulmalıyız. hem de türk olmalı, türkçe konuşmalı ve çocuklarımızın dilinden anlamalı bu hocalar. çocuklar da hocalarının dilinden anlamalı.

    umarım bir yerlerde bu yazdıklarımı anlayan ve uygulamaya sokan birileri olur da bir aşama kaydederiz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın