• 259
    ilk yarıyı izleyemedim ve iyi ki de izleyememmişim. pozisyon ve heyecen olarak sıkıcı (fatih terim’in deyimiyle) bir ilk yarı olmuş.

    ikinci yarı ise galatasaray hızlı ve tek pas oyununa döndü ve rakibini sahadan sildi. tabi ki pozisyonlar da verdi ama bunların sayısı sadece ikiydi.:) bulduğumuz pozisyon sayısı ise altı.

    bu güne kadar oynadığımız maçlardan biraz farkı vardı bu maçın. o da oyunu kenarlardan kurma ağırlıklı olmasıydı. dikkat edilirse, attığımız iki gol, (he ne kadar ikincisi korner sonrası oluşmuş olsa da) babel’in kaçırdığı, diagne’nin kaçırdıkları ve linnes’in değerlendiremediği bir pozisyon da kanat akınları sonucuydu. merkezden pozisyonumuz yok muydu? vardı ama benim aklımda kalır cinsten değildi.

    kanat akınları ve merkezden delme artı defans arkasına atılacak toplarla rakip kaleye gidebilirsin ve rakibine karşı hangisini ağırlıklı taktik olarak uygulayacağını rakibin zaaflarına göre belirlersin. dünkü maçta rakibin bekleri ağır olduğundan taktik gayet isabetliydi ve verimli de oldu.

    akınlarda uygulanabilir olan bu üç taktiğin (ve türevleriyle birlikte onlarca taktiğin) hepsini birlikte de uygulayabilirsin. öyle rakip olur ki beklerinden ya da stoperlerinden biri ya da ikisi zayıf olabilir. stoperler ağır olabilir. o zaman yapılması gereken çok basit, her üç taktiği de aynı maç içinde uygulamak.

    kanat akınlarından da olsa, merkezden de olsa yeterince pozisyon buluyoruz ama pozisyonları gole çevirme yüzdemiz çok düşük. yani çok gol kaçırıyoruz. pozisyonları golle sonuçlandırma konusunda yeterince motive değiliz. kanaatimce bu konuda mental bir sorun yaşıyoruz. başakşehir maçı dahil sezon başından beri girdiğimiz pozisyonların yaklaşık %25’ini gole çevirebildik. bu çok düşük bir oran. bu oran avrupa’da %33, birinci sınıf takımlarda %40 civarıdır. bu yüzdelerde %1’lik dilimin bile çok önemi var. bayern münih son zamanlarda on pozisyona giriyor yedisini gole çeviriyor.

    bizde sanki ikiden-üçten fazla atmak ayıpmış gibi bir mentalite var. gaziantep ve başakşehir maçında en az on pozisyonumuz var ama attığımız gol sayısı iki ve üç. daha çok gol atmaya odaklanmalıyız çünkü pozisyona giriyoruz. pozisyona girip gol kaçırmak rakibi motive etmekten başka işe yaramaz.

    bu maç özelinde dikkatimi çeken üç konu var. birincisi etebo öyle tek gözle bakılacak bir futbolcu değil. orta sahayı resmen karartıyor. pas yeteneği çok iyi ve temaslı oyundan hiç kaçınmıyor. sanıyorum aradığımız 8 numarayı bulduk. ikincisi emre taşdemir. bize transfer olalı bu kadar iyi emre taşdemir izlememiştim. yine eski zaaflarından örnekler sunmadı değil ama sadece iki pozisyonda. oynadığı süre içinde gerçekten farklı bir emre taşdemir izledim. üçüncüsü ise babel. o kaçırdığı pozisyon herkesi yerinden kaldırdı. o pozisyonların profesörü sneijder’di. hafif çapraz pozisyonda kaleciyle karşı karşıya iken topa nasıl vurulur açıp izlemeli sneijder’i. hatta ceza olarak yüz tekrar yapmalı ve hafta boyunca o pozisyonlara çalışmalı. çünkü oyun-oyuncu yapısı olarak böyle çok pozisyon yakalayacağız. ancak benim değineceğim asıl konu, babel’in ilginç futbol yapısı. maçlara yeterince motive olamama sorunu var gibi. gamsız dediğimiz tiplerden. tıpkı donk gibi. ancak ben farklı bir açı gördüm dünkü maçta babel’de. babel fizik güç olarak henüz yeterli seviyede değil kanaatimce. uzun kaslara sahip olan futbolculara daha fazla yükleme yapmak çok mükemmel sonuçlar verebiliyor. örneğin van basten, gullit, van nistelrooy, lewandowski, gomis, gomez ve daha onlarca hücum oyuncusu sayabilirim. dolayısıyla babel hatta donk ve diagne gibi futbolcuların dinamizmi artınca harika sonuçlar alınabiliyor. çünkü saha görüş açıları, rakiplerin konumu vesair olarak uzun boylu futbolcuların avantajları var. oyunu ve sahayı kuş bakısı izlerler. ben öyle hissettim bu üç futbolcuyu dün. diğer futbolcularımıza göre biraz daha antrene edilip seviyeleri yükseltilmeli kanaatimce. (luyindama da dahil bunlara)

    gol varyasyonları, taktikleri ve stratejileri demişken falcao’ya değinmeden olmaz. falcao’nun en önemli özelliği, ceza alanında topla buluştuğu zaman %50 ihtimalle golü yapması. kalecinin ve defansın konumunu onun kadar radarına alabilen başka bir futbolcu tanımadım dünyada. o nedenle falcao’yu ceza alanında topla buluşturmak için çok uygun bir takım yapısına sahibiz şu anda. hem kanatlardan, hem merkezden hem de defans arkasına toplarda diagne ve falcao’yu birlikte kullanmak da ayrı bir seçenek. özellikle son yarım saatlerde bu ikili sahada olursa çok kolay goller bulabiliriz. örneğin maçın sıkıştığı son yarım saatlerde diagne ön direk koşuları yaparsa arkada falcao, falcao ön direk yaparsa arkada diagne fişi çekebilir. çünkü kanatlarımız özellikle omar geldikten sonra harika çalışmaya başladı. omar-emre kılınç-feghouli-taylan dörtlüsü sağ kanatta harika üçgenler oluşturabiliyor. aynı üçgenleri sol kanatta da saracci (linnes-emre taşdemir)-arda-emre kılınç-etebo ile kurabiliyoruz. hatta bu üçgenkere marcao ve luyindama’yı da ekleyebiliriz. yani falcao ve tabi diagne için harika bir ortam var şu anda takımda.

    son olarak takımda henüz forma şansı bulamayan gençlerden bahsetmek istiyorum. berk balaban, emin bayram, atalay, kerem aktürkoğlu ve oğulcan çağlayan gib gençler asla demoralize olmasınlar. bu takımın antreman maçlarında olmak bile futbolda doktora yapmak sayılır. kendilerini göstermek istiyorlarsa sabırla çalışmalılar, kendilerini hemen yarın sahaya atmayı değil bir yıl içinde olgunlaşarak formayı kapmaya programlamalılar. tıpkı taylan gibi. üstelik önümüzde türkiye kupası maçları var ve gençlerin bu maçlarda forma şansı bulacakları kesin. işte o günlere hazır olmalılar. öyle hazır olmalılar ki fatih terim’i zor durumda bırakmalılar. formayı hangisine vereyim diye en az üç gün düşünmeli fatih hoca.:)
App Store'dan indirin Google Play'den alın