1272
türk spor medyasının masa başı haber uydurması beni rahatsız etmiyor. çünkü zaten çoğunu anlıyorum ve hahahaha deyip geçiyorum.
yöneticileri birbirlerine karşı tahrik etmelerine biraz bozuluyorum ama onu da es geçiyorum.
ufacık olayları, “şok şok şok” diye abartarak vermelerine de alıştım pek etkilenmiyorum.
bütün bunlara karşın, muhabir ve yorumcuların sadece galatasaray’a karşı nefret kusmalarından hala etkileniyorum. bir numarada fenerbahçeli yorumcular, iki numarada bjkli yorumcular ve nihayet trabzon sporlu yorumcular gazete köşelerinde ve tvlerde yorum yaparken galatasaray’a karşı nefret kusuyorlar. bunu tarzından anlıyorsun, tonundan anlıyorsun, kullandıkları kelimelerden anlıyorsun vesaire vesaire.
yıllardır takip ederim sporu. hiçbir galatasaraylı yorumcu ya da yazarın, rakip takımlara nefret kustuklarına tanık olmadım. rakiplere saldırdıklarına, alay edip değersizleştirmeye çalıştıklarına şahit olmadım. bunlar aynen başkan ve yöneticiler için de geçerli. bizim başkanlarımızın rakip bir teknik direktöre saldırdıklarına, onları değersizleştirmek için yalan söylediklerine tanık olan yoktur zannediyorum. fakat rakip başkan ve yöneticilerin, gazete, tv yazar ve yorumcularının her fırsatta galatasaray’a saldırdıklarına, teknik direktör, hatta futbolculara saldırıp değersizleştirme operasyonları yapıp alay ettiklerine nerdeyse her gün tanık oluyoruz.
bunun nedenlerini çok düşündüm. aklıma gelen birkaç neden var.
-galatasaray’ın başarıları rakip yorumcu ve yöneticilerde kıskançlık yaratıyor ve bunun etkisi altında saçmalıyorlar.
-galatasaray’ın türkiye’nin en mükemmel lisesinde kurulmuş olup, medeni genlere sahip olması nedeniyle, yazar ya da yorumcuları diğer rakipler gibi mafyavari yöntemlerle tehdit etmediğinden oluyor bunlar.
-galatasaraylıların fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olması dolayısıyla, kapalı kapılar ardında toplanıp, saldırı planları yapmadan kendi vicdanlarıyla yazması nedeniyle rakiplerin aksine kimseye organize saldırı yapmıyorlar.
özellikle fenerbahçe ve bjkli yazar ve yorumcuları dinlediğinizde, okuduğunuzda sanki bir yerlerden emir almış da öyle konuşup yazıyormuş, saldırıyormuş hissine kapılıyorsunuz.
en son harcama limitleriyle ilgili konuya bakalım. yıllardan beri fenerbahçe yöneticileri, galatasaray’ın anlaştığı, hatta formasını giydirdiği futbolcuları ayartarak, hatta kaçırarak, galatasaray’ın verdiğinin iki-üç katını vererek renklerine bağlamıştır. yine en son yaşanmış dört örneğe bakalım. alper potuk, emre akbaba, vedat muriç ve mert hakan yandaş. bu dört futbolcuyla da galatasaray anlaşmıştı. ama fenerbahçeli yöneticiler ne yaptı; dördünü de ayartarak ve en az iki kat para vererek renklerine bağlamaya çalıştı ve emre akbaba dışındakilerini kandırmayı ve ruhlarını parayla satın almayı başardı. (önceki yıllarda da cemil, rıdvan ve mehmet topuz gibi daha birçok örneği vardır bunların.)
peki fenerbahçe anlaştığı halde galatasaray’ın araya girerek parayla ayarttığı tek bir futbolcu var mı? ben hatırlamıyorum. bugün aspor’da turgay demir denilen denyo, galatasaray’ın da raşit çetiner ve ilyas tüfekçi’de aynı şeyi yaptığını iddia etti. tabi yine güldüm. her iki futbolcu da fenerbahçe’de iken kulüpleriyle anlaşamamış ve kendi istekleriyle galatasaray’a gelmişti. hatta raşit çetiner adana demir spor ile anlaşmak üzereyken alp yalman’ın bize gelmek ister misin diye sorması üzerine anlaşıp galatasaray’a geldiğini bizzat hatıralarında anlatmıştır. yine ilyas tüfekçi de fenerbahçe’de yedek bırakılınca ve anlaşamayınca kendisi ayrılmış bize gelmiştir. örneğin tanju da aynı şekilde fenerbahçe’ye gitmiştir. biz tanju’yu ayarttılar diyor muyuz hayır. yani denyo’nun verdiği iki örnek de yalan ve saçma. peki neden fi tarihine gidiyorlar da yakın zamanlardan örnek veremiyorlar. çünkü örneği yok.
ünlü alman yazar goethe’nin faust isimli eserini okumayan yoktur herhalde. işte orada faust’un ruhunu şeytana satması gibi, bu futbolcular da para karşılığı ruhlarını fenerbahçe’ye satmıştır benim nazarımda. dolayısıyla hayır gelmez bu tür insanlardan. bu nedenle şahsen en ufak bir üzüntü duymam bunların fenerbahçe’ye gitmelerinden ama passat medyasının ve bjkli kuklaların bu olaylar karşısındaki tutumları mide bulandırıcı. işte beni biraz rahatsız eden burası. insan olmanın birinci şartı, haklı olanın yanında, haksız olanın karşısında olmaktır. bunu başaramamış kişiler nazarımda insan bile olamamıştır.
fenerbahçe ve bjk’nin türk spor medyasına hakim olmak için özel çalışmalar yaptığından adım gibi eminim. şu anda işbirliği içinde olsalar da aslında birbirlerine düşman olduklarını da biliyoruz. rahmi koç ve oğlu ali koç sayesinde şu anda her alanda işbirliği içindeler. bu işbirliği ve çalışmalar ile her gün ekranlardan ve gazete sayfalarından galatasaray’a nefret kusuyorlar.
ne diyelim; allah hepsine izan ve insaf versin.
yöneticileri birbirlerine karşı tahrik etmelerine biraz bozuluyorum ama onu da es geçiyorum.
ufacık olayları, “şok şok şok” diye abartarak vermelerine de alıştım pek etkilenmiyorum.
bütün bunlara karşın, muhabir ve yorumcuların sadece galatasaray’a karşı nefret kusmalarından hala etkileniyorum. bir numarada fenerbahçeli yorumcular, iki numarada bjkli yorumcular ve nihayet trabzon sporlu yorumcular gazete köşelerinde ve tvlerde yorum yaparken galatasaray’a karşı nefret kusuyorlar. bunu tarzından anlıyorsun, tonundan anlıyorsun, kullandıkları kelimelerden anlıyorsun vesaire vesaire.
yıllardır takip ederim sporu. hiçbir galatasaraylı yorumcu ya da yazarın, rakip takımlara nefret kustuklarına tanık olmadım. rakiplere saldırdıklarına, alay edip değersizleştirmeye çalıştıklarına şahit olmadım. bunlar aynen başkan ve yöneticiler için de geçerli. bizim başkanlarımızın rakip bir teknik direktöre saldırdıklarına, onları değersizleştirmek için yalan söylediklerine tanık olan yoktur zannediyorum. fakat rakip başkan ve yöneticilerin, gazete, tv yazar ve yorumcularının her fırsatta galatasaray’a saldırdıklarına, teknik direktör, hatta futbolculara saldırıp değersizleştirme operasyonları yapıp alay ettiklerine nerdeyse her gün tanık oluyoruz.
bunun nedenlerini çok düşündüm. aklıma gelen birkaç neden var.
-galatasaray’ın başarıları rakip yorumcu ve yöneticilerde kıskançlık yaratıyor ve bunun etkisi altında saçmalıyorlar.
-galatasaray’ın türkiye’nin en mükemmel lisesinde kurulmuş olup, medeni genlere sahip olması nedeniyle, yazar ya da yorumcuları diğer rakipler gibi mafyavari yöntemlerle tehdit etmediğinden oluyor bunlar.
-galatasaraylıların fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olması dolayısıyla, kapalı kapılar ardında toplanıp, saldırı planları yapmadan kendi vicdanlarıyla yazması nedeniyle rakiplerin aksine kimseye organize saldırı yapmıyorlar.
özellikle fenerbahçe ve bjkli yazar ve yorumcuları dinlediğinizde, okuduğunuzda sanki bir yerlerden emir almış da öyle konuşup yazıyormuş, saldırıyormuş hissine kapılıyorsunuz.
en son harcama limitleriyle ilgili konuya bakalım. yıllardan beri fenerbahçe yöneticileri, galatasaray’ın anlaştığı, hatta formasını giydirdiği futbolcuları ayartarak, hatta kaçırarak, galatasaray’ın verdiğinin iki-üç katını vererek renklerine bağlamıştır. yine en son yaşanmış dört örneğe bakalım. alper potuk, emre akbaba, vedat muriç ve mert hakan yandaş. bu dört futbolcuyla da galatasaray anlaşmıştı. ama fenerbahçeli yöneticiler ne yaptı; dördünü de ayartarak ve en az iki kat para vererek renklerine bağlamaya çalıştı ve emre akbaba dışındakilerini kandırmayı ve ruhlarını parayla satın almayı başardı. (önceki yıllarda da cemil, rıdvan ve mehmet topuz gibi daha birçok örneği vardır bunların.)
peki fenerbahçe anlaştığı halde galatasaray’ın araya girerek parayla ayarttığı tek bir futbolcu var mı? ben hatırlamıyorum. bugün aspor’da turgay demir denilen denyo, galatasaray’ın da raşit çetiner ve ilyas tüfekçi’de aynı şeyi yaptığını iddia etti. tabi yine güldüm. her iki futbolcu da fenerbahçe’de iken kulüpleriyle anlaşamamış ve kendi istekleriyle galatasaray’a gelmişti. hatta raşit çetiner adana demir spor ile anlaşmak üzereyken alp yalman’ın bize gelmek ister misin diye sorması üzerine anlaşıp galatasaray’a geldiğini bizzat hatıralarında anlatmıştır. yine ilyas tüfekçi de fenerbahçe’de yedek bırakılınca ve anlaşamayınca kendisi ayrılmış bize gelmiştir. örneğin tanju da aynı şekilde fenerbahçe’ye gitmiştir. biz tanju’yu ayarttılar diyor muyuz hayır. yani denyo’nun verdiği iki örnek de yalan ve saçma. peki neden fi tarihine gidiyorlar da yakın zamanlardan örnek veremiyorlar. çünkü örneği yok.
ünlü alman yazar goethe’nin faust isimli eserini okumayan yoktur herhalde. işte orada faust’un ruhunu şeytana satması gibi, bu futbolcular da para karşılığı ruhlarını fenerbahçe’ye satmıştır benim nazarımda. dolayısıyla hayır gelmez bu tür insanlardan. bu nedenle şahsen en ufak bir üzüntü duymam bunların fenerbahçe’ye gitmelerinden ama passat medyasının ve bjkli kuklaların bu olaylar karşısındaki tutumları mide bulandırıcı. işte beni biraz rahatsız eden burası. insan olmanın birinci şartı, haklı olanın yanında, haksız olanın karşısında olmaktır. bunu başaramamış kişiler nazarımda insan bile olamamıştır.
fenerbahçe ve bjk’nin türk spor medyasına hakim olmak için özel çalışmalar yaptığından adım gibi eminim. şu anda işbirliği içinde olsalar da aslında birbirlerine düşman olduklarını da biliyoruz. rahmi koç ve oğlu ali koç sayesinde şu anda her alanda işbirliği içindeler. bu işbirliği ve çalışmalar ile her gün ekranlardan ve gazete sayfalarından galatasaray’a nefret kusuyorlar.
ne diyelim; allah hepsine izan ve insaf versin.