130
insan takımının yenilmesini bile özler mi? evet, özlüyorsun. hem de öyle bir özlüyorsun ki, mağlup olunmuş maç sonrası geçen birkaç saatteki o berbat psikolojiyi yaşama pahasına özlüyorsun!
mayıs ayı bizim derdik. yine ve yeniden bir mayıs ayına doğru ilerliyorduk. dünya acayip bir virüs belasına ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. gözle görülmeyen, insanların boğulurcasına ölmesine sebep bu lanet virüs, hayatında haz duyumsayabildiği nadir şeylerden biri olan takımını, yani galatasaray'ı benden; bizden ayrı tutmayı başarmıştı.
nice insanın yakınlarını kaybettiği, hayatlarına kabus gibi çöken bu dönemde izafi, soyut bir varlığın hazzına ait duyumsamaları anmak, hatıraları yad etmek küstahça gibi gelebilir ama bu eksikliği ancak galatasaraylıyım diyen biri anlayabilir.
tıpkı virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarının, kolluk kuvvetlerinin azmi gibi, takımının sahada gerçek mücadele ettiği maçlara hep özlem duyan, o günlerin tadıyla gelecek günlerin maçlarını bekleyen taraftarlar bu açlığı, galatasaray yetmezliğini idrak edebilir.
belki de uslanmaz, arsız bir egosantrik düşünce budalasıyım! fakat çocukluğumun hatırladığım ilk günlerinden itibaren, izmir bayraklı'da başlayan galatasaray taraftarlığı, sıradan bir takım tutma macerası değildi. cioran efendinin bahsini ettiği fanatizm, tutkulu bir 20. yy gezgini adına bir tiranın piramitlerine sırtında taş taşıma sayılabilirdi ve ateşli ruhun, kılık değiştirmiş avcı hayvanı sahiplendiği yerde insan bir peygamberin, bir reformistin pençelerinden de elbette kaçması güç idi. fakat hatibi, tiranı yalnız korku merhabalarıyla şenlenen yüzyılın içinde bile saf duygularla, fanatizmin en hazzı yüksek yönü olan futbol kendi cam tavanını idea dünyasında yıkmayı başarmıştı. cinsiyetçi tavırlar, ayrımlar karanlığın dehlizine atılırken, galatasaray yetmezliğinin hayatı soluksuz bıraktığı yerde diğer hazlara karşı bir burukluk hissi canlanıyordu.
özlenen günler yine gelecek. belki global futbol endüstrisinin baronları, futbol ilahilerini meta uğruna binlerce insana söylettirmeye devam edecekler. taraftar çilesini çekerken, bazıları liseden keyfini sürecek. lobiler, alafranga kombinlerle süslenecek. nüşinrevan dumuru ruhsuzlar belki de hiç istemeyeceğiz şekliyle başımızda duracak, durmak için direnecek. fakat bu açlık, bu galatasaray yetmezliği için bir bahane, tutkudan vazgeçiş asla olmayacaktır.
tüm özleyenler ve özlenenler adına:
'' yalan, başkası yalan
dünyada cimbomdan başkası yalan ''
mayıs ayı bizim derdik. yine ve yeniden bir mayıs ayına doğru ilerliyorduk. dünya acayip bir virüs belasına ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. gözle görülmeyen, insanların boğulurcasına ölmesine sebep bu lanet virüs, hayatında haz duyumsayabildiği nadir şeylerden biri olan takımını, yani galatasaray'ı benden; bizden ayrı tutmayı başarmıştı.
nice insanın yakınlarını kaybettiği, hayatlarına kabus gibi çöken bu dönemde izafi, soyut bir varlığın hazzına ait duyumsamaları anmak, hatıraları yad etmek küstahça gibi gelebilir ama bu eksikliği ancak galatasaraylıyım diyen biri anlayabilir.
tıpkı virüsle mücadele eden sağlık çalışanlarının, kolluk kuvvetlerinin azmi gibi, takımının sahada gerçek mücadele ettiği maçlara hep özlem duyan, o günlerin tadıyla gelecek günlerin maçlarını bekleyen taraftarlar bu açlığı, galatasaray yetmezliğini idrak edebilir.
belki de uslanmaz, arsız bir egosantrik düşünce budalasıyım! fakat çocukluğumun hatırladığım ilk günlerinden itibaren, izmir bayraklı'da başlayan galatasaray taraftarlığı, sıradan bir takım tutma macerası değildi. cioran efendinin bahsini ettiği fanatizm, tutkulu bir 20. yy gezgini adına bir tiranın piramitlerine sırtında taş taşıma sayılabilirdi ve ateşli ruhun, kılık değiştirmiş avcı hayvanı sahiplendiği yerde insan bir peygamberin, bir reformistin pençelerinden de elbette kaçması güç idi. fakat hatibi, tiranı yalnız korku merhabalarıyla şenlenen yüzyılın içinde bile saf duygularla, fanatizmin en hazzı yüksek yönü olan futbol kendi cam tavanını idea dünyasında yıkmayı başarmıştı. cinsiyetçi tavırlar, ayrımlar karanlığın dehlizine atılırken, galatasaray yetmezliğinin hayatı soluksuz bıraktığı yerde diğer hazlara karşı bir burukluk hissi canlanıyordu.
özlenen günler yine gelecek. belki global futbol endüstrisinin baronları, futbol ilahilerini meta uğruna binlerce insana söylettirmeye devam edecekler. taraftar çilesini çekerken, bazıları liseden keyfini sürecek. lobiler, alafranga kombinlerle süslenecek. nüşinrevan dumuru ruhsuzlar belki de hiç istemeyeceğiz şekliyle başımızda duracak, durmak için direnecek. fakat bu açlık, bu galatasaray yetmezliği için bir bahane, tutkudan vazgeçiş asla olmayacaktır.
tüm özleyenler ve özlenenler adına:
'' yalan, başkası yalan
dünyada cimbomdan başkası yalan ''