99
son safhada taraftar ve taraftarın değerli gördüğü kişi/kişileri kabullenecek, taraftar ve yine bu kişi/kişilere belirli haklar tanıyacak olan güruh. lakin tüm bu haklar göz boyamadan, arka planda farklı planlar amaçlar gütmekten öteye geçmeyecektir. bu tavırları bana patricileri hatırlatıyor; spuirus cassius, spurius maelius gibi pleblerin hak ve özgürlüklerine dair orta yolcu bir yaklaşımı benimseyen tüm önemli şahsiyetleri "ayrımcılığın son bulması ve birleştirici tavırlarının tiranlık kurmaya yönelik olduğu" yaftası ile idam etmişlerdir. bugün çeşitli mecralarda mustafa cengiz'in, bundan yıllar evvel ünal aysal'ın ve hatta her ne kadar karşıt olsam da adnan polat'ın tiranlık kurmak, galatasaray'ı ele geçirmek gibi amaçları olduğu hiç utanmadan belirtilmekte. aslında bu politika günümüz türkiye'sinde çok yabancılık duyabileceğimiz bir tavır değil, senden olmayan muhakkak senden olanları ele geçirmekle mükelleftir. yalnız liseliler ve liselilerin kirli düzeninde kendilerine bir paye çıkarmaya azmeden, ortada kalmışların unuttuğu bir şey var; patricilerin türlü dayatmalarına ve zulmüne karşı pleblerin bir tribünü var idi. tüm haklar tribünde korunur, tüm cezalar yine tribünde kesilirdi. bugünde, dünden farksız. halkın yarattığını, halktan koparmak namümkün. galatasaray'ın kurulduğu değil galatasaray'ın büyütüldüğü topraklar ehemmiyetlidir. yoksa bir fidan dikmek çok zor değil, bir fidanın yeşertilmesi ve serpilmesi daha mühim bir iştir.