87
milli mucadele'nin resmen basladigi ve sanli gazi'nin bugun benim dogum gunum dedigi gun...
“gitme kemal! aldığım malumata göre bineceğin vapuru karadeniz’de batıracaklar”
o; o zaman şark vilayetleri sayılan ve samsun’dan başlayıp doğu ve güneydoğu sınırlarında sonlanan ve memleketin dörtte birini oluşturan vilayetlerin üzerinde, halk, memur, asker kitlelerinin başına; itilaf devletleri’nin tamamıyla boyunduruğuna girmiş bir devletin aleti olur düşüncesiyle umumi müfettiş olarak gönderiliyordu.
mustafa kemal; samsun’a hareket edeceği gün yıldız’dan evine döndüğü sırada eski bahriye nazırı hüseyin rauf bey’i kapısı önünde buldu. rauf bey ilk söz olarak şunları söyledi: “gitme kemal! aldığım bilgiye göre bineceğin vapuru karadeniz’de batıracaklar.” hüseyin rauf bey’in bilgisi inandırıcı ve ifadesi samimiydi.
mustafa kemal’in; kafasından o anda şu düşünceler geçti: gidersem tutacaklar. gitmezsem ne olacak? gene tutacaklar; hem daha kolaylıkla […] ve hapsedecekler… kimbilir neler yapacaklar ve fakat memleket ve millet ne olacak?! …
vapur, karadeniz’e açıldıktan sonra mustafa kemal bir aralık kaptanın yanına çıktı ve vapurun takip ettiği yolu sordu.
tam efendi baba, deryadil bir kaptan, takip edeceği yolu tahminle, kesin kararlaştırmadan tespit edeceğini söyledi. çünkü yeni memur olduğu vapurun pusulası bozuk; paraketesi yoktu…
bunun üzerine mustafa kemal, kaptana şu talimatı verdi: “sahile yakın bir rota çiz ve hep buna göre vapuru yürüt!” bu rota üzerinde hep sahil boyunca yol alan. bandırma vapuru; bin zorluk ile ve bata çıka, üç günde sinop’a varabildi.
mustafa kemal, sinop’ta karaya çıktı. samsun’a kara yoluyla gitmek için yol ve araç sordu. aldığı cevap şu idi: ne yol var! ne de vasıta!
bunun üzerine mustafa kemal, bir avuç karargah arkadaşına “çocuklar!” dedi, “daha bir gecelik tehlike var; onu da atlatabiliriz” ve tekrar vapura bindiler.
dalgalar arasında yuvarlanarak sonunda 1919 senesi mayıs’ının 19. günü; türk tarihinin bu en büyük kutsal günü, salı sabahı samsun’a varıldı.
atatürk’ün yaveri cevat abbas gürer
cevat abbas gürer’in 19 mayıs söylevi sf 117-118
“gitme kemal! aldığım malumata göre bineceğin vapuru karadeniz’de batıracaklar”
o; o zaman şark vilayetleri sayılan ve samsun’dan başlayıp doğu ve güneydoğu sınırlarında sonlanan ve memleketin dörtte birini oluşturan vilayetlerin üzerinde, halk, memur, asker kitlelerinin başına; itilaf devletleri’nin tamamıyla boyunduruğuna girmiş bir devletin aleti olur düşüncesiyle umumi müfettiş olarak gönderiliyordu.
mustafa kemal; samsun’a hareket edeceği gün yıldız’dan evine döndüğü sırada eski bahriye nazırı hüseyin rauf bey’i kapısı önünde buldu. rauf bey ilk söz olarak şunları söyledi: “gitme kemal! aldığım bilgiye göre bineceğin vapuru karadeniz’de batıracaklar.” hüseyin rauf bey’in bilgisi inandırıcı ve ifadesi samimiydi.
mustafa kemal’in; kafasından o anda şu düşünceler geçti: gidersem tutacaklar. gitmezsem ne olacak? gene tutacaklar; hem daha kolaylıkla […] ve hapsedecekler… kimbilir neler yapacaklar ve fakat memleket ve millet ne olacak?! …
vapur, karadeniz’e açıldıktan sonra mustafa kemal bir aralık kaptanın yanına çıktı ve vapurun takip ettiği yolu sordu.
tam efendi baba, deryadil bir kaptan, takip edeceği yolu tahminle, kesin kararlaştırmadan tespit edeceğini söyledi. çünkü yeni memur olduğu vapurun pusulası bozuk; paraketesi yoktu…
bunun üzerine mustafa kemal, kaptana şu talimatı verdi: “sahile yakın bir rota çiz ve hep buna göre vapuru yürüt!” bu rota üzerinde hep sahil boyunca yol alan. bandırma vapuru; bin zorluk ile ve bata çıka, üç günde sinop’a varabildi.
mustafa kemal, sinop’ta karaya çıktı. samsun’a kara yoluyla gitmek için yol ve araç sordu. aldığı cevap şu idi: ne yol var! ne de vasıta!
bunun üzerine mustafa kemal, bir avuç karargah arkadaşına “çocuklar!” dedi, “daha bir gecelik tehlike var; onu da atlatabiliriz” ve tekrar vapura bindiler.
dalgalar arasında yuvarlanarak sonunda 1919 senesi mayıs’ının 19. günü; türk tarihinin bu en büyük kutsal günü, salı sabahı samsun’a varıldı.
atatürk’ün yaveri cevat abbas gürer
cevat abbas gürer’in 19 mayıs söylevi sf 117-118