5675
rakipleriyle arayı açacağı her dönem diğer kulüpleri bir araya getirip, türk futbolunda devrim(!) niteliğinde kararlar alınmasını sağlayan spor kulübüdür.
uefa kupasını aldığı günden itibaren -ki alana kadar yapabilecekleri pek ciddiye alınmıyordu- gaza bastığı veya rakipleri boka battığı zamanlarda bir düğmeye basılır arayı açması engellenir. ya medyada abartılı haberlere konu olur, her türlü musibet bizim üzerimize yapışır, medyanın bazı paralı yazarları taraftar üzerinde algı yaratmaya çalışır, yeni yeni kurallar uydurulur, hocası milli takım için ayartılır, birden yabancı sınırı getirilir, sonra yine birden getirilen yabancı sınırından vazgeçilir, rakip takımlar "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" demeye başlar.
şu ali koç söylemini biraz açmaya çalışırsak; "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" cümlesinin altında ne yatıyor sizce? sokaktaki adama bile borca batmış kulüplerin öncelikle para kazanmak için avrupaya gitmeye mecbur olduğunu bilir. ekonomi profesörü olmaya gerek yok. ama ali koç diğer boka batmış kulübün hüper başkanını yanına alıp bir panel de bunları söyleyebiliyor. tamam siz gitmeyin, neden kimse gitmiyor??? pek yakın zamanda bu borç durumuyla kendi kulüplerin avrupa yasağı geleceğini çok iyi biliyorlar. bahaneyi hazırlamaya çalışıyorlar.
2-3 senedir büyük kulüpler içerisinde ekonomisi en sağlam kulübün, gelecek vaadeden tek kulübün, durumunu düzeltmeye en yakın kulübün galatasaray olduğunu söyledik diye ofsaytlara boğulduk, kimi zaman "dursuncu" olduk, kimi zaman "polyanna" olduk. beşiktaş batmaya doğru gidiyor dedik, fikret orman yakında tüpçü muamelesi görürse şaşırmayın dedik "kıskanç" olduk. fener çoktan battı dedik inandıramadık. kulüplerin borçlarından bahsederken türk spor medyası hep neden toplam borçlar üzerinden tartışıyor? neden kulüplerin borçları ayrı ayrı söylenmiyor? 2-3 sene önce sadece galatasaray'ın ekonomisi saatlerce süren programlarda tartışılırken bugün neden yorumcularda tıs yok?
2 sene önce söylediğimizi tekrar şuraya not düşelim; türkiye'nin bugün itibariyle en güçlü ekonomisi olan kulübü galatasaray'dır. durumunu düzeltmeye en yakın kulüp yine galatasaray'dır. ekonomisini güçlendirecek projeleri ve anlaşmaları olan tek kulüp yine galatasaray'dır. bu durum ali, veli, dursun, mustafa gibi isimlerin değil galatasaray'ın potansiyellerinin eseridir. galatasaray adı olduğu için hayata geçebilmiştir. devir alanların da projeleri boklamak yerine en karlı nasıl devam ederiz üzerine kafa patlatmaları en birinci görevleridir.
ama maalesef en büyük engelimiz sadece rakipler değil, mevcut "kaos yaratma" yeteneğimiz dillere destan.
uefa kupasını aldığı günden itibaren -ki alana kadar yapabilecekleri pek ciddiye alınmıyordu- gaza bastığı veya rakipleri boka battığı zamanlarda bir düğmeye basılır arayı açması engellenir. ya medyada abartılı haberlere konu olur, her türlü musibet bizim üzerimize yapışır, medyanın bazı paralı yazarları taraftar üzerinde algı yaratmaya çalışır, yeni yeni kurallar uydurulur, hocası milli takım için ayartılır, birden yabancı sınırı getirilir, sonra yine birden getirilen yabancı sınırından vazgeçilir, rakip takımlar "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" demeye başlar.
şu ali koç söylemini biraz açmaya çalışırsak; "türk futbolu için gerekirse avrupaya 5 sene gitmeyelim" cümlesinin altında ne yatıyor sizce? sokaktaki adama bile borca batmış kulüplerin öncelikle para kazanmak için avrupaya gitmeye mecbur olduğunu bilir. ekonomi profesörü olmaya gerek yok. ama ali koç diğer boka batmış kulübün hüper başkanını yanına alıp bir panel de bunları söyleyebiliyor. tamam siz gitmeyin, neden kimse gitmiyor??? pek yakın zamanda bu borç durumuyla kendi kulüplerin avrupa yasağı geleceğini çok iyi biliyorlar. bahaneyi hazırlamaya çalışıyorlar.
2-3 senedir büyük kulüpler içerisinde ekonomisi en sağlam kulübün, gelecek vaadeden tek kulübün, durumunu düzeltmeye en yakın kulübün galatasaray olduğunu söyledik diye ofsaytlara boğulduk, kimi zaman "dursuncu" olduk, kimi zaman "polyanna" olduk. beşiktaş batmaya doğru gidiyor dedik, fikret orman yakında tüpçü muamelesi görürse şaşırmayın dedik "kıskanç" olduk. fener çoktan battı dedik inandıramadık. kulüplerin borçlarından bahsederken türk spor medyası hep neden toplam borçlar üzerinden tartışıyor? neden kulüplerin borçları ayrı ayrı söylenmiyor? 2-3 sene önce sadece galatasaray'ın ekonomisi saatlerce süren programlarda tartışılırken bugün neden yorumcularda tıs yok?
2 sene önce söylediğimizi tekrar şuraya not düşelim; türkiye'nin bugün itibariyle en güçlü ekonomisi olan kulübü galatasaray'dır. durumunu düzeltmeye en yakın kulüp yine galatasaray'dır. ekonomisini güçlendirecek projeleri ve anlaşmaları olan tek kulüp yine galatasaray'dır. bu durum ali, veli, dursun, mustafa gibi isimlerin değil galatasaray'ın potansiyellerinin eseridir. galatasaray adı olduğu için hayata geçebilmiştir. devir alanların da projeleri boklamak yerine en karlı nasıl devam ederiz üzerine kafa patlatmaları en birinci görevleridir.
ama maalesef en büyük engelimiz sadece rakipler değil, mevcut "kaos yaratma" yeteneğimiz dillere destan.