• 5672
    yıl 1999. birkaç dakika sonra tüm dünyanın beklediği 2000 yılına, yani milenyuma gireceğiz. kanepede tek başımayım. babannemgillerdeyim ve salonda ışık yanmıyor. haberlerde uzakdoğu ülkelerinin çoktan girdiği 2000 yılından bahsediliyor. ünlüsü ünsüzü televizyonda kanallara çıkıp, temennilerini söylüyor. yeni yıla nasıl girerseniz, öyle bir yıl, hatta ömür geçirirsiniz diyenler var. ben tabi ne yapacağımı pek kestiremiyorum.

    saat onikiye üç kala tuvalete gidiyorum. çıktığımda çoktan milenyuma girildiğini fark ediyorum. 2000 yılına tuvalette girerek kendime kızıyorum ama bir yandan da garip bir haz aldığım söylenebilir. çocukken dayımın tüm uğraşlarına rağmen fenerbahçeli yapamadığı beni deli gibi mutlu edecek başarıyı kazanan takımıma o sene tekrardan aşık oluyorum. şükür galatasaray'ı tutuyorum diyorum.

    yaş artık ilerliyor, insan farklı sorumlularla uğraşıyor. kimi vakit işten yana mutsuz olduğum oluyor, kimi zaman tek başınalık boğuyor. her şeye rağmen yaşamaktan bir tat almak istiyorsun. işte, hem izafi hem de soyutlanmış haliyle empatinin aşırıya kaçtığı taraftarlığın içerisinde 'güzel bir şey şu cimbom' dediğim çok oluyor. yenildiği vakit cimbom, bir süre kimsenin sesini duymak istemiyorum. kendi sessizliğim içerisinde ruhum dinginleşeceği ana kadar o yenilginin ıstırabını yudumluyorum. bazen 'aman yahu, sana sanki para mı kazandırıyor' diye klasik avuntuyu hatırlıyorum ama hayır, bu avuntu absürt bir cümleden öteye gitmiyor. hep kazanamazsın biliyorum, çokça kaybeden biri olarak bunu biliyorum evet ama içime sinmesi için bir süre bekliyorum. yıllardır sessiz sedasız takip ettiğim bu siteyi dahi açıp okumuyorum. bir süre gerekli oluyor ki, kabullenmek için...

    yıllarca benimle muhabbeti olan biri bir gün 'a, sen takım tutuyor muydun, nasıl yani maçları da hiç kaçırmıyor muydun' diye tepki verdiğinde sessizce yine gülümsemiş idim. takımımın maçlarını tribünde çok izleyemedim. serde eski tip taraftarlık vardı, istanbul'da yaşamamak bunda etkendi tabi, radyodan dinlerdim. sonra akıllı telefonlar çıktı, daha da kolaylaştı imkan, nerede olursam olayım takımımı takip etmem de kolaylaştı ama yine sessizce.

    hayat bize ne gösterir, nerede oluruz, nasıl yaşarız ya da yaşar mıyız bilmiyorum ama şu an bir kez daha gönülden hissederek söylüyorum ki, galatasaray varlığıyla huzur bulduğum bir dost. çocukken armasını işlediğim gibi, şimdilerde armalı pijamasını giydiğim gibi hep o asil armasıyla az ötede; yine onunla üzüleceğim ve onunla sevineceğim ama benimle, bizimle.

    113 senedir varsın, var olasın şanlı galatasaray!
App Store'dan indirin Google Play'den alın