235
maçın oynandığı yer evime 200 km uzaklıkta ve ben daha yeni eve gelebildim. büyük bir heyecanla gittiğim bu maçtan öyle büyük bir hüsranla ayrıldım uzun bir süre atlatamayacak gibiyim. ve bunun sebebi de maçı kaybetmiş falan olmamız değil. sıradan bir takıma karşı benim takımımı bu kadar aciz görmem.
tribünde fatih terim'in tam arkasındaydım. maçın başından beri sinirli ve gergindi. hemen her poziyonda hakeme tepki gösterdi. hakemin uzak kaldığı pozisyonlarda 4. hakemle sürekli diyaloğa girdi. oyuncuların kaptırdığı toplara bile o yüz ifadesiyle sürekli tepki gösterdi. belli ki haftalar ilerledikçe takımın maç temposu arttıkça takımın durumu fatih hocanın canını çok sıkmaya başlamış. özellikle de istediği o iki pozisyona tranafer yapılmaması zaten olacakların habercisiydi ama kalpten bir galatasaraylı olarak bu durumu kabullenmek istedi ve bu yönde açıklamalar yaptı.
yapılmayan forvet ve defans takviyeleri takımı her geçen maç çok daha zor duruma düşürüyor. takım basit hatalardan gol yemeğe, hücumda organizasyonsuz bocalamaya devam ediyor. ve maalesef ki, özellikle de ilk golden sonra oyuncuların vücut dilinden bunu kabullenmiş olduklar çok bariz belli.
maça gelecek olursak, stadyumda takımımızı etkisi altına alacak bir taraftar ya da baskı asla yoktu. maçta kornerler dışında toplu ıslık dahi olmadı. hatta tam tersine kale arkasındaki o bir küme galatasaray taraftarı maçın başından sonuna kadar aralıksız bir şekilde stadı inletti. gerçekten bir taraftarın yapacağı ne varsa fazlasını yaparak görevlerini yerine getirdiler.
böyle şartlar altında yine tutuk ve yine sıfır organizasyonla maça başladık. taa ki donk'un top kaybıyla başkalıp ahmet'in seyretmesiyle gelen gole kadar. sonrası zaten malumunuz.
benim anlamadığım bu maçta neredeyse bir deplasman olarak bile sayılmazdı. biz yine becereiksizliğimizin ve eksik motivasyonun kurbanı olduk.
artık yapacak bie şey yok.
tribünde fatih terim'in tam arkasındaydım. maçın başından beri sinirli ve gergindi. hemen her poziyonda hakeme tepki gösterdi. hakemin uzak kaldığı pozisyonlarda 4. hakemle sürekli diyaloğa girdi. oyuncuların kaptırdığı toplara bile o yüz ifadesiyle sürekli tepki gösterdi. belli ki haftalar ilerledikçe takımın maç temposu arttıkça takımın durumu fatih hocanın canını çok sıkmaya başlamış. özellikle de istediği o iki pozisyona tranafer yapılmaması zaten olacakların habercisiydi ama kalpten bir galatasaraylı olarak bu durumu kabullenmek istedi ve bu yönde açıklamalar yaptı.
yapılmayan forvet ve defans takviyeleri takımı her geçen maç çok daha zor duruma düşürüyor. takım basit hatalardan gol yemeğe, hücumda organizasyonsuz bocalamaya devam ediyor. ve maalesef ki, özellikle de ilk golden sonra oyuncuların vücut dilinden bunu kabullenmiş olduklar çok bariz belli.
maça gelecek olursak, stadyumda takımımızı etkisi altına alacak bir taraftar ya da baskı asla yoktu. maçta kornerler dışında toplu ıslık dahi olmadı. hatta tam tersine kale arkasındaki o bir küme galatasaray taraftarı maçın başından sonuna kadar aralıksız bir şekilde stadı inletti. gerçekten bir taraftarın yapacağı ne varsa fazlasını yaparak görevlerini yerine getirdiler.
böyle şartlar altında yine tutuk ve yine sıfır organizasyonla maça başladık. taa ki donk'un top kaybıyla başkalıp ahmet'in seyretmesiyle gelen gole kadar. sonrası zaten malumunuz.
benim anlamadığım bu maçta neredeyse bir deplasman olarak bile sayılmazdı. biz yine becereiksizliğimizin ve eksik motivasyonun kurbanı olduk.
artık yapacak bie şey yok.