41
--- alıntı ---
sayin serhat ulueren,
yıllar önce yaptığımız röportajı yanlış hatırlamıyorsam; bir gazeteye gencecik bir elektrik teknisyeni olarak girişinizi, ardından haftasonu izin yapmak yerine aynı gazetenin spor servisinde amatör ligler muhabirliği ile gazeteciliğe adım atışınızı, yıllarca tırnaklarınızla kazıya kazıya, yaptığı haberler yüzünden tehdit edile edile ve hatta işsiz kalarak buralara gelişinizi anlattınız. ama bir şarkıcı, sizin 20 yılda emekle geldiğiniz noktaya paraşütle iniverdi. bunu nasıl hazmettiniz de ercan saatçi'yi böyle ateşli savunuyorsunuz?
ona niye "meslektaşım" diyorsunuz?
veeee ayrıca!
daha birkaç hafta önce 'yılın skandalı' gibi başlıklarla bir kaset yayınladınız.
eski bir federasyon çalışanının, tff binasında içki içen tff hukuk kurulu üyelerini, cep telefonuyla videoya aldığı görüntüleri 2 saat boyunca ekrana getirdiniz.
1 yıl önce çekilip 'saklanan' çekimi 'skandal' diye yayınlayıp; üyelerin istifa etmesi gerektiğini yorumcunuz ahmet çakar ile birlikte ilan ettiniz. peki; ercan saatçi'nin bir televizyon çekiminde, kameraların çalıştığını bile bile, bir camiaya sinkaflı küfür ettiğinin ortaya çıkmasının ardından "iki dost arasındaki konuşmanın sızdırılması ayıptır" demenizin sebebi nedir? 2-3 hafta önce hemen hemen aynı durumdaki tff hukuk kurulu üyelerini çarmıha geren siz değil miydiniz? ne değişti ki?
sayin sanem altan,
yıllardır bu ülkenin en önemli insanlarıyla röportajlar yaparak haklı bir ün kazandınız. sizin hiçbir röportajda, karşınızdaki kişiye sorulacak en önemli soruyu atlayacağınıza inanmam. peki şarkıcılıktan hürriyet gazetesi spor koordinatörlüğüne dikey geçiş yapan ercan saatçi ile geçen hafta yaptığınız röportajda "siz hangi eğitim ya da uzun yıllara dayanan mesleki geçmişle bu göreve getirildiniz?" diye sormayışınızın sebebi nedir? yoksa sebep ercan saatçi'nin, eşiniz ve vatan gazetesi spor müdürü ibrahim seten'e övgüler düzmesi midir? sizi bu 'olmazsa olmaz' soruyu sormaktan bu haklı övgüler mi alıkoydu? veya daha da kötüsü; ibrahim seten'in ercan saatçi aracılığıyla hürriyet gazetesi'ne spor müdürü olacağı söylentisi kulaktan kulağa yayılıyor, bu yüzden mi en kritik soruyu unuttunuz(!)
sayin mehmet aslan,
kamuoyunda sizi tanımayanlar olabilir. ercan saatçi'nin böyle bir vasfı olmadığından, hürriyet'in yeni oluşumunda servisi yöneten kişisiniz. sizi tanıyan pek çok kişiden "mehmet aslan, müdürü esat yılmaer'den çok daha iyi gazetecidir" sözünü işittim. aksini pek duymadığım için bunu doğru kabul ediyorum. yıllardır hürriyet'te esat yılmaer'in altında çalışmakta duyduğunuz rahatsızlığı, basın camiasındaki herkes bilir. sizin yönettiğiniz hürriyet spor eki yayından kalktığından beri pasifize olduğunuz da biliniyor. bunu yıkabilmek adına bile olsa, ercan saatçi'nin sizin üzerinizde bir göreve gelmesini nasıl oldu da hazmettiniz? siz bu meslek için gecenizi gündüzünüze katıp spor müdürü olacağınız günü hayal ederken; elinde gitar sahilde kızlara şarkı söyleyen ve gazeteciliğin g'sini bile yapmayan birinin altında çalışmayı kendinize hangi nedenden ötürü yakıştırıyorsunuz?
sayin hincal uluç,
yıllardır "gazetecilik bitmiş, muhabirlik ölmüş, vay anam bu mesleği ne hale getirdiler" diye söylenir durursunuz. pekiiii, gazeteciliği kurtaracak süper kahramanın ercan saatçi olduğuna nereden kanaat getirdiniz? çünkü hürriyet'teki yeni oluşumu fazlasıyla desteklediğinizi görüyoruz, biliyoruz. bundan sonra hangi yüzle spor basınını eleştireceksiniz? sizce bu meslek bu kadar ucuz mu? yoksa "oldum olası sevmediğim esat yılmaer gitsin de yerine isterse sweetheart gelsin razıyım" mi diyorsunuz?
ve sayin meslek büyüklerim,
bu konuda sessiz kalmayan cesur azınlığı bir kenara koyuyor ve soruyorum...
birinin stajerlik yapmadan, muhabirlik yapmadan, haber kovalamadan, editör olmadan, hooooooooooop spor koordinatörü olmasına gıkını bile çıkarmayan gazeteci abilerim.
aynaya bakın bir, ne görüyorsunuz?
33 yaşında, kariyerinin başlarında genç bir gazeteci "meslek haysiyeti adina" bunları yazıp da, gelecekteki pek çok iş kapısını kendi kendine kapatırken ve hatta kimbilir belki mevcut işini tehlikeye atarken; hala dut yemiş bülbül gibi susmaya utanmıyor musunuz?
--- alıntı ---
(bkz: cem kurel)
sayin serhat ulueren,
yıllar önce yaptığımız röportajı yanlış hatırlamıyorsam; bir gazeteye gencecik bir elektrik teknisyeni olarak girişinizi, ardından haftasonu izin yapmak yerine aynı gazetenin spor servisinde amatör ligler muhabirliği ile gazeteciliğe adım atışınızı, yıllarca tırnaklarınızla kazıya kazıya, yaptığı haberler yüzünden tehdit edile edile ve hatta işsiz kalarak buralara gelişinizi anlattınız. ama bir şarkıcı, sizin 20 yılda emekle geldiğiniz noktaya paraşütle iniverdi. bunu nasıl hazmettiniz de ercan saatçi'yi böyle ateşli savunuyorsunuz?
ona niye "meslektaşım" diyorsunuz?
veeee ayrıca!
daha birkaç hafta önce 'yılın skandalı' gibi başlıklarla bir kaset yayınladınız.
eski bir federasyon çalışanının, tff binasında içki içen tff hukuk kurulu üyelerini, cep telefonuyla videoya aldığı görüntüleri 2 saat boyunca ekrana getirdiniz.
1 yıl önce çekilip 'saklanan' çekimi 'skandal' diye yayınlayıp; üyelerin istifa etmesi gerektiğini yorumcunuz ahmet çakar ile birlikte ilan ettiniz. peki; ercan saatçi'nin bir televizyon çekiminde, kameraların çalıştığını bile bile, bir camiaya sinkaflı küfür ettiğinin ortaya çıkmasının ardından "iki dost arasındaki konuşmanın sızdırılması ayıptır" demenizin sebebi nedir? 2-3 hafta önce hemen hemen aynı durumdaki tff hukuk kurulu üyelerini çarmıha geren siz değil miydiniz? ne değişti ki?
sayin sanem altan,
yıllardır bu ülkenin en önemli insanlarıyla röportajlar yaparak haklı bir ün kazandınız. sizin hiçbir röportajda, karşınızdaki kişiye sorulacak en önemli soruyu atlayacağınıza inanmam. peki şarkıcılıktan hürriyet gazetesi spor koordinatörlüğüne dikey geçiş yapan ercan saatçi ile geçen hafta yaptığınız röportajda "siz hangi eğitim ya da uzun yıllara dayanan mesleki geçmişle bu göreve getirildiniz?" diye sormayışınızın sebebi nedir? yoksa sebep ercan saatçi'nin, eşiniz ve vatan gazetesi spor müdürü ibrahim seten'e övgüler düzmesi midir? sizi bu 'olmazsa olmaz' soruyu sormaktan bu haklı övgüler mi alıkoydu? veya daha da kötüsü; ibrahim seten'in ercan saatçi aracılığıyla hürriyet gazetesi'ne spor müdürü olacağı söylentisi kulaktan kulağa yayılıyor, bu yüzden mi en kritik soruyu unuttunuz(!)
sayin mehmet aslan,
kamuoyunda sizi tanımayanlar olabilir. ercan saatçi'nin böyle bir vasfı olmadığından, hürriyet'in yeni oluşumunda servisi yöneten kişisiniz. sizi tanıyan pek çok kişiden "mehmet aslan, müdürü esat yılmaer'den çok daha iyi gazetecidir" sözünü işittim. aksini pek duymadığım için bunu doğru kabul ediyorum. yıllardır hürriyet'te esat yılmaer'in altında çalışmakta duyduğunuz rahatsızlığı, basın camiasındaki herkes bilir. sizin yönettiğiniz hürriyet spor eki yayından kalktığından beri pasifize olduğunuz da biliniyor. bunu yıkabilmek adına bile olsa, ercan saatçi'nin sizin üzerinizde bir göreve gelmesini nasıl oldu da hazmettiniz? siz bu meslek için gecenizi gündüzünüze katıp spor müdürü olacağınız günü hayal ederken; elinde gitar sahilde kızlara şarkı söyleyen ve gazeteciliğin g'sini bile yapmayan birinin altında çalışmayı kendinize hangi nedenden ötürü yakıştırıyorsunuz?
sayin hincal uluç,
yıllardır "gazetecilik bitmiş, muhabirlik ölmüş, vay anam bu mesleği ne hale getirdiler" diye söylenir durursunuz. pekiiii, gazeteciliği kurtaracak süper kahramanın ercan saatçi olduğuna nereden kanaat getirdiniz? çünkü hürriyet'teki yeni oluşumu fazlasıyla desteklediğinizi görüyoruz, biliyoruz. bundan sonra hangi yüzle spor basınını eleştireceksiniz? sizce bu meslek bu kadar ucuz mu? yoksa "oldum olası sevmediğim esat yılmaer gitsin de yerine isterse sweetheart gelsin razıyım" mi diyorsunuz?
ve sayin meslek büyüklerim,
bu konuda sessiz kalmayan cesur azınlığı bir kenara koyuyor ve soruyorum...
birinin stajerlik yapmadan, muhabirlik yapmadan, haber kovalamadan, editör olmadan, hooooooooooop spor koordinatörü olmasına gıkını bile çıkarmayan gazeteci abilerim.
aynaya bakın bir, ne görüyorsunuz?
33 yaşında, kariyerinin başlarında genç bir gazeteci "meslek haysiyeti adina" bunları yazıp da, gelecekteki pek çok iş kapısını kendi kendine kapatırken ve hatta kimbilir belki mevcut işini tehlikeye atarken; hala dut yemiş bülbül gibi susmaya utanmıyor musunuz?
--- alıntı ---
(bkz: cem kurel)